Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2023/3255 E. 2023/2412 K. 05.07.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/3255
KARAR NO : 2023/2412
KARAR TARİHİ : 05.07.2023

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2023/410 E., 2023/285 K.
SUÇ : Taksirle öldürme
HÜKÜM : İstinaf başvurularının esastan reddi kararı

İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Ankara 35. Asliye Ceza Mahkemesinin, 26.01.2023 tarihli ve 2022/814 Esas, 2023/51 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında taksirle öldürme suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 85 inci maddesinin birinci fıkrası, 22 nci maddesinin üçüncü fıkrası, 53 üncü maddesinin altıncı fıkrası ve 63 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, sürücü belgesinin 2 yıl süre ile geri alınmasına ve mahsuba karar verilmiştir.

2. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesinin, 21.02.2023 tarihli ve 2023/410 Esas, 2023/285 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik sanık müdafiinin ve katılan vekilinin istinaf başvurularının 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

3. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca özet olarak; katılan vekilinin temyiz isteminin esastan reddi ile hükmün onanmasına karar verilmesi görüşünü içeren 04.04.2023 tarihli ve 2023/34257 sayılı Tebliğname ile dava dosyası Daireye tevdi edilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Katılan vekilinin temyiz sebepleri; sanık hakkında 5237 sayılı Kanun’un 83 üncü maddesinde tanımlanan kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi suçundan hüküm kurulması gerekirken, sanığın sübut bulan eylemi olası kastla işlediği de gözetilmeden, görevsiz mahkemece yapılan yargılama sonunda suçun bilinçli taksirle işlendiği kabul edilip, suç vasfında yanılgıya düşüldüğüne, temel cezanın üst sınırdan belirlenmesi gerektiğinin gözetilmediğine ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR
Temyizin kapsamına göre;

A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
1. İlk Derece Mahkemesince, 22.09.2021 tanzim tarihli ölümlü/yaralanmalı trafik kazası tespit tutanağı ve tutanakta yer alan kaza yeri krokisi, olay yerinde yapılan incelemeye ilişkin 23.09.2021 tarihli tutanak, kazayla ilgili olarak bir siteden temin edilen iki adet kamera görüntüsünün çözümüne ilişkin 23.09.2021 tarihli görüntü izleme tutanağı, kaza yerini terk eden sanık sürücünün yakalanmasına ilişkin 23.09.2021 tarihli yakalama tutanağı, sanık sürücünün idaresindeki aracın kaza sonrası hasar durumunu gösteren 23.09.2021 tarihli görgü tespit tutanağı, sanık sürücünün alkollü olup olmadığını tespite yönelik 23.09.2021 tarihli alkol ölçüm tutanağı, ölen sürücünün ölüm sebebinin tespitine ilişkin Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 1. Adli Tıp İhtisas Kurulunca düzenlenen 29.06.2022 tarihli mütalaa, soruşturma evresinde adlî trafik bilirkişi tarafından hazırlanan 27.09.2021 tarihli bilirkişi raporu olmak üzere dosyada mevcut belge ve bilgiler, soruşturma ve kovuşturma evrelerinde alınan beyanlarla birlikte dikkate alınarak yapılan değerlendirmede;

Sanık sürücü Gürhan’ın, sevk ve idaresindeki otomobil ile 22.09.2021 tarihinde saat 23.28 sıralarında, açık havada, gece vakti, aydınlatması mevcut ve azami hız limitinin 50 kilometre/saat olarak belirlendiği yerleşim yeri içinde, platform genişliği 34,8 metre olan bölünmüş, her biri 3,2 metre genişliğindeki üç şeritli, asfalt kaplama, yüzeyi kuru, yatay güzergâhı düz, düşey güzergâhı eğimsiz, görüşe engel bir durumun ve yol sorununun bulunmadığı Cengiz Aytmatov Caddesi’ni takiben 2026 Cadde istikametine beyanına göre 70 – 80 kilometre hızla seyir hâlindeyken, ön ilerisinde kendisiyle aynı yönde seyir hâlinde olan Şeyhmus’un yönetimindeki motosiklete çarptığı, çarpmanın etkisiyle motosikletin kendi ekseni etrafında dönüp 84 metre savrularak, ileride park hâlinde bulunan araca çarpıp, sürüklenmeye devam ederek 137 metre ileride duruşa geçtiği, sanığın ise ön plakası yerinden çıkmış, sağ tamponu tamamen kırık ve kaputu eğik hâlde olan aracı ile kaza yerini süratli bir şekilde terk ettiği, her iki aracın hızı ve fren izi uzunluğuna ilişkin herhangi bir belirleme yapılmadığı, kazadan yaklaşık 2 saat sonra yakalanan ve kazadan yaklaşık 3 saat 43 dakika sonra saat 03.11’de yapılan ölçüme göre sanığın 1,38 promil alkollü olduğunun belirlendiği, ayrıca, sanığın (B) sınıfı sürücü belgesinin mevcut olduğunun tespit edildiği, 22.09.2021 tarihinde meydana gelen trafik kazasının hemen ardından hastaneye kaldırılan ve aynı gün saat 23.54 sıralarında muayene edilen motosiklet sürücüsünün yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak, genel beden travmasına bağlı kafatası, yüz kemik kırıkları ile birlikte beyin kanaması, beyin doku harabiyeti ve akciğer doku harabiyeti ile bunlara bağlı gelişen komplikasyonlar sonucu 08.01.2022 tarihinde öldüğü, olayın başlangıç ve gelişim süreci ile sonuçlarının bu şekilde gerçekleştiği kabul edilmiştir.

2. Katılan …; kazayla ilgili görgüye dayalı bilgisinin bulunmadığını ve sanıktan şikâyetçi olduğunu beyan etmiş, ölen sürücünün babası olan şikâyetçinin duruşmanın 12.01.2023 tarihli ilk oturumunda talebine uygun olarak davaya katılmasına karar verilmiştir.

3. Sanık …; sevk ve idaresindeki otomobil ile 70 – 80 kilometre hızla seyir hâlindeyken, alkolün de verdiği etkiyle aracının sağ tarafında bir ses duyduğunu, o esnada neye çarptığını fark edemediğini, biraz ileride ne olduğunu anlamak için aracını durdurduğunu; ancak korktuğu için araçtan inmeyip yoluna devam ettiğini, kazanın gerçekleşme anını tam olarak bilemediğini, olaydan dolayı çok üzgün ve pişman olduğunu, mahkûmiyet hükmü kurulması hâlinde lehine olan kanun maddelerinin uygulanmasını talep ettiğini ifade etmiştir.

4. Tanık Berkay; duruşmanın 12.01.2023 tarihli ilk oturumunda; “Olay tarihinde arkadaşım müteveffa Şeyhmus ile trafikte seyir halindeydik… orta şeridin sağ tarafından ben orta şeridin sol tarafından Şeyhmus ilerliyordu, bir anda arkamızdan gelen bir … Şeyhmus’un kullandığı motosiklete hızlı bir şekilde arkadan çarparak savrulmasına sebebiyet verdi, o esnada arkadan çarpan aracın ışıkları yanmıyordu, … hiç durmaksızın yoluna hızlı bir şekilde devam etti… kaza anında hem benim, hem de Şeyhmus’un gerekli tertibatı üzerinde bulunuyordu, başında kask da vardı…” şeklinde anlatımda bulunmuştur.

5. Kusur durumuna ilişkin olarak soruşturma evresinde adlî trafik bilirkişi tarafından hazırlanan 27.09.2021 tarihli bilirkişi raporunda; sanığın, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Trafik işaret ve kurallarına uyma zorunluluğu” başlıklı 47 nci maddesindeki trafik güvenliği ve düzeni ile ilgili olan ve yönetmelikte gösterilen diğer kural, yasak, zorunluluk veya yükümlülüklere uyma zorunluluğuna uymaması, aynı Kanun’un “Alkol, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin etkisi altında … sürme yasağı” başlıklı 48 inci maddesindeki “Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri almış olan sürücüler ile alkollü olan sürücülerin karayolunda … sürmeleri yasaktır.” ve “Trafik kazalarında sürücü kusurlarının tespiti ve asli kusur sayılan haller” başlıklı 84 üncü maddesindeki “Arkadan çarpma” kurallarını ihlâl etmesi nedeniyle asli ve tam kusurlu olduğu, ölen sürücünün ise herhangi bir kusurunun bulunmadığı belirtilmiştir.

6. İlk Derece Mahkemesince, kusur durumuna ilişkin rapora itibar edilip, kazanın oluşumunda sanığın asli ve tam kusurlu olduğu, ayrıca, kaza anında güvenli sürüş yeteneğini olumsuz olarak etkileyecek ölçüde alkollü olan sanığın bilinçli taksirle hareket ettiği kabul edilerek, bir kişinin ölümünden dolayı sanık hakkında 5237 sayılı Kanun’un 85 inci maddesinin birinci fıkrasında tanımı yapılan taksirle öldürme suçundan mahkûmiyet hükmü kurulmuştur.

7. İlk Derece Mahkemesince, sanık hakkında 5237 sayılı Kanun’un 85 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca kurulan mahkûmiyet hükmünde, “Suçun işleniş biçimi, suçun işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, suç sonrası davranışları, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı ile failin kusur durumu” biçimindeki gerekçelerle temel ceza alt sınırdan uzaklaşılıp 5 yıl hapis cezası olarak belirlenmiş, suçun bilinçli taksirle işlenmesinden dolayı hükmolunan cezada 5237 sayılı Kanun’un 22 nci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca takdîren (1/2) oranında artırım yapılarak, sonuç ceza 7 yıl 6 ay hapis cezası olarak tayin edilmiş, sanığın meydana gelen kazada alkollü ve tam kusurlu olduğu dikkate alınarak sürücü belgesinin 2 yıl süre ile geri alınmasına karar verilmiş, hüküm kesinleşmeden önce gerçekleşen ve şahsî hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran bütün hâller nedeniyle geçirilmiş süreler 5237 sayılı Kanun’un 63 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca sanığa hükmolunan hapis cezasından indirilmiş, mahkûmiyet hükmü kurulması hâlinde lehine olan kanun maddelerinin uygulanmasını talep eden sanık hakkında, “Sanığın fiilden hemen sonra kaza mahallinden kaçma şeklindeki olumsuz davranışı” biçimindeki gerekçelerle 5237 sayılı Kanun’un “Takdiri indirim nedenleri” başlıklı 62 nci maddesi uygulanmamış, hükmedilen sonuç ceza gözetildiğinde diğer kişiselleştirme kurumları olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması, erteleme ve hapis cezasının adlî para cezası seçenek yaptırımına ya da diğer seçenek tedbirlere çevrilmesi hükümlerinin yasal engelden dolayı uygulanamayacağı sonucuna varılmıştır.

8. Sanığın, adlî sicil kaydı ve resmî nüfus kayıt örneği dava dosyasında mevcut olup, kaza tarihinde 34 yaşını doldurduğu ve daha önce alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde … sevk ve idare edemeyecek hâlde olmasına rağmen … kullanmasından dolayı hakkında trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verildiği anlaşılmıştır.

B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
İlk Derece Mahkemesince kabul edilen olay ve olgularda, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bir isabetsizlik görülmediği anlaşılmıştır.

IV. GEREKÇE
A. Suç Vasfına İlişkin Temyiz Sebebi Yönünden
Başlangıç ve gelişim süreci ile sonuçları Olay ve Olgular başlığı altında (A-1) paragrafında ayrıntılı olarak açıklanan somut olayda; kazadan yaklaşık 3 saat 43 dakika sonra yapılan ölçümde 1,38 promil alkollü olduğu belirlenen ve kandaki alkol oranının her saat için ortalama 0,15 promil azaldığına dair Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Kurulunun raporlarında yer alan yerleşmiş kabulüne göre bilirkişi raporunda da ifade edildiği üzere olay anındaki alkol düzeyi yaklaşık 1,90 promil olan sanığın, güvenli sürüş yeteneğini ortadan kaldıracak ölçüde alkollü olmasına rağmen direksiyon başına geçip, yönetimindeki otomobili sürmeye devam ettiği, sürüşle ilgili becerilerinde azalma olduğu ve bu hâli ile yaralama ya da ölüme neden olabileceğini öngördüğü hâlde tecrübesine, şoförlük yeteneklerine, gece olması nedeniyle trafiğin az olacağına, özellikle de şansına güvendiği, böyle bir zanla objektif dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareket ederek, ön ilerisinde seyir hâlinde olan motosikletin arkasına çarparak, motosiklet sürücüsünün ölümüyle sonuçlanan trafik kazasına sebep olduğu, bununla birlikte meydana gelen muhtemel sonucu kayıtsız kalarak kabullendiğine ve arzuladığına dair dosya kapsamında herhangi bir delil bulunmadığı, bu nedenle olası kastın uygulanma koşullarının oluşmadığı, gerçekleşmesini istemediği ancak öngördüğü sonucun meydana gelmesini engelleyecek şekilde objektif özen yükümlülüğüne uygun davranmayan sanığın bir kişinin ölümüne neden olma eyleminde bilinçli taksirle hareket ettiği, öte yandan motosiklet sürücüsünün kazadan hemen sonra hastaneye götürülerek tedavisine başlanılması karşısında 5237 sayılı Kanun’un 83 üncü maddesinde tanımlanan kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi suçunun da yasal unsurlarının oluşmadığı, sonuç olarak sanığın eylemine uyan suç vasfının doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, katılan vekilinin suç vasfına ilişkin temyiz sebebi yerinde görülmemiş, hükümde bu nedene dayalı hukuka aykırılık bulunmamıştır.
B. Temel Ceza Miktarına İlişkin Temyiz Sebebi Yönünden
1. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13.10.2020 tarihli ve 2017/12-833 Esas, 2020/415 Karar sayılı kararında açıklandığı üzere; taksirle işlenen suçlarda, 5237 sayılı Kanun’un “Taksir” başlıklı 22 nci maddesinin dördüncü ve aynı Kanun’un “Cezanın belirlenmesi” başlıklı 61 inci maddesinin birinci fıkralarında yer alan düzenlemeler birlikte göz önüne alınarak, failin kusur durumu öncelikle değerlendirilip, suçun işleniş biçimi, suçun işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin taksire dayalı kusurunun ağırlığı ölçütleri dikkate alınarak temel cezanın belirlenmesi ve temel ceza belirlenirken kasıtlı suçlarda uygulanması mümkün olan 5237 sayılı Kanun’un 61 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendindeki “suçun işlenmesinde kullanılan araçlar”, (f) bendindeki “failin kasta dayalı kusurunun ağırlığı” ve (g) bendindeki “failin güttüğü amaç ve saik” ölçütlerine dayanılmaması gerekir.

2. Ayrıca, 5237 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.” biçimindeki düzenleme uyarınca işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında orantı bulunması, böylece suç işlenmesiyle bozulan toplum düzeninde adaletin sağlanması için suç işleyen kimseye uygulanacak yaptırımın haklı ve ölçülü olması gerektiği de göz önünde bulundurulmalıdır.

3. Bu açıklamalar ışığında incelenen dosyada; tam kusurlu olarak bir kişinin ölümüne neden olan sanık hakkında, 5237 sayılı Kanun’un 85 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası tayin ve takdir etmek durumunda olan İlk Derece Mahkemesince, “Suçun işleniş biçimi, suçun işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı ile failin kusur durumu” biçimindeki yerinde, yeterli ve kanunî gerekçelerle temel cezanın 5 yıl hapis cezası olarak belirlenmesinin, işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı, hak, adalet ve nasafet kuralları ile dava dosyası içeriğine uygun olduğu anlaşıldığından, katılan vekilinin temel ceza miktarına ilişkin temyiz sebebi yerinde görülmemiş, hükümde bu nedene dayalı hukuka aykırılık bulunmamıştır.

4. Öte yandan, temel ceza belirlenirken cezanın bireyselleştirilmesinde dikkate alınabilecek olan sanığın “suç sonrası davranışları” gerekçesine dayanılamayacağının gözetilmemesi hukuka aykırı bulunmuş ise de gösterilen diğer gerekçelere göre hükme etki edecek nitelikte olmadığı tespit edilen hukuka aykırılığa işaret edilmekle yetinilmiş, eleştiri konusu yapılan bu hususun mahallinde düzeltilmesinin olanaklı olduğu kabul edilmiştir.

V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesinin, 21.02.2023 tarihli ve 2023/410 Esas, 2023/285 Karar sayılı kararında katılan vekilince öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca Ankara 35. Asliye Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,05.07.2023 tarihinde karar verildi.