YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/2809
KARAR NO : 2023/2411
KARAR TARİHİ : 05.07.2023
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2022/204 E., 2022/2116 K.
SUÇ : Taksirle öldürme
HÜKÜM : İstinaf başvurularının esastan reddi kararı
İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenlerin hükmü temyize hak ve yetkilerinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçelerinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesinin, 29.12.2021 tarihli ve 2021/153 Esas, 2021/427 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında taksirle öldürme suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 85 inci maddesinin ikinci fıkrası, 22 nci maddesinin üçüncü fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 53 üncü maddesinin altıncı fıkrası ve 63 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca 5 yıl 6 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, sürücü belgesinin 1 yıl 6 ay süre ile geri alınmasına ve mahsuba karar verilmiştir.
2. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesinin, 21.09.2022 tarihli ve 2022/204 Esas, 2022/2116 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik sanık müdafiinin ve katılanlar vekilinin istinaf başvurularının 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
3. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca özet olarak; sanık müdafiinin ve katılanlar vekilinin temyiz istemlerinin esastan reddi ile hükmün onanmasına karar verilmesi görüşünü içeren 15.03.2023 tarihli ve 2022/134529 sayılı Tebliğname ile dava dosyası Daireye tevdi edilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
A. Katılanlar Vekilinin Temyiz Sebepleri
Katılanlar vekilinin temyiz sebepleri; sanık sübut bulan eylemi olası kastla işlemesine rağmen suçun bilinçli taksirle işlendiği kabul edilip, suç vasfında yanılgıya düşüldüğüne, temel cezanın alt sınırdan daha fazla uzaklaşılarak belirlenmesi gerektiğinin gözetilmediğine, bilinçli taksir artırım oranının alt sınırdan belirlenmesinin isabetsiz olduğuna ilişkindir.
B. Sanık Müdafiinin Temyiz Sebepleri
Sanık müdafiinin temyiz sebepleri; kusur durumunu etkileyecek nitelikteki deliller toplanılmaksızın yasal gerekçeden yoksun şekilde eksik araştırma ve inceleme neticesinde sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulduğuna, sanığın kusurlu olduğunun kabulü hâlinde ise suçun basit taksirle işlendiği gözetilmesi gerekirken, sanık hakkında bilinçli taksir hükümleri uygulanarak, suç vasfında ve bu bağlamda hükmolunan ceza miktarında yanılgıya düşüldüğüne, sanık lehine olan kanun maddelerinin uygulanması gerektiğine ve vesaire ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
Temyizin kapsamına göre;
A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
1. İlk Derece Mahkemesince, 22.09.2019 tanzim tarihli ölümlü/yaralanmalı trafik kazası tespit tutanağı ve tutanakta yer alan kaza yeri krokisi, kaza anına ilişkin görüntülerin çözümüne ilişkin 27.09.2019 tarihli CD izleme tutanağı, sanık sürücünün alkollü olup olmadığını tespite yönelik 22.09.2019 tarihli alkol ölçüm tutanağı, sanıkla ilgili olarak Çubuk İlçe Nüfus Müdürlüğü tarafından düzenlenen 24.06.2021 tarihli sürücü belge bilgileri sorgulama formu, ölen yolcunun ölüm sebebinin tespitine ilişkin Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 1. Adli Tıp İhtisas Kurulunca düzenlenen 25.02.2021 tarihli mütalaa, mağdur yolcunun sağlık durumuna ilişkin Adli Tıp Kurumu Ankara Adli Tıp Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenen 17.06.2020 tarihli rapor, kovuşturma evresinde Adli Tıp Kurumu Ankara Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanan 18.11.2021 tarihli rapor olmak üzere dosyada mevcut belge ve bilgiler, soruşturma ve kovuşturma evrelerinde alınan beyanlarla birlikte dikkate alınarak yapılan değerlendirmede;
Alkolsüz ve ehliyetli sanık sürücü Ufuk’un, sevk ve idaresindeki ticari otomobil (taksi) ile 22.09.2019 tarihinde saat 08.30 sıralarında, açık havada, gündüz vakti, azami hız limitinin 50 kilometre/saat olarak belirlendiği yerleşim yeri içinde, platform genişliği 10,50 metre olan bölünmüş, her biri 3,20 metre genişliğindeki üç şeritli, asfalt kaplama, yüzeyi kuru, yatay güzergâhı düz, düşey güzergâhı eğimsiz, görüşe engel bir durumun ve yol sorununun bulunmadığı … Caddesi üzerinden sağ şeritte seyirle geldiği ışık kontrollü dört yönlü kavşağa, kendisine hitaben kırmızı ışık yandığı ve aynı istikamette orta ve sol şeritteki diğer araçlar harekete geçmek için yeşil ışığın yanmasını bekledikleri hâlde, durmayıp mevcut hızıyla tehlikeli şekilde giriş yaptığı esnada, gidiş istikametine göre sağındaki Ufuk Üniversitesi Caddesi üzerinden yeşil ışıkta kavşağa katılan ve soruşturma evresinde hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilen tanık sürücü Nahit yönetimindeki otomobilin sol yan kısımlarına, idaresindeki taksinin sağ ön kısımlarıyla kavşak alanında çarpması neticesinde takside yolcu olarak bulunan Tansel’in genel beden travmasına bağlı kafatası, yüz, boyun omur, köprücük kemikleri ile çok sayıda kaburga kırığına bağlı hareketsiz kalma ve gelişen komplikasyonlar (akciğer enfeksiyonu, sepsis) sonucu 17.02.2020 tarihinde öldüğü, taksideki diğer yolcu Gürsel’in ise hayat fonksiyonlarını ağır (5.) derecede etkileyen kemik kırığı oluşacak ve yaşamını tehlikeye sokacak şekilde yaralanarak sanıktan şikâyetçi olduğu, araçların hızı ve fren izi uzunluğuna ilişkin herhangi bir belirleme yapılmadığı, olayın başlangıç ve gelişim süreci ile sonuçlarının bu şekilde gerçekleştiği kabul edilmiştir.
2. Katılan …; ölen ve mağdur yolcuların kardeşleri olduğunu ve kendisinden başka yakınları olmadığını, kazayla ilgili görgüye dayalı bilgisinin bulunmadığını, taksi sürücüsü sanıktan şikâyetçi olduğunu, katılan mağdur …; hastaneye giderken kazaya neden olan taksi sürücüsü sanıktan şikâyetçi olduğunu ifade etmişler, duruşmanın 24.06.2021 tarihli ilk oturumunda şikâyetçiler Göksel ve Gürsel’in davaya katılmalarına karar verilmiştir.
3. Sanık …; ticari taksi şöförü olup, 22.09.2022 tarihinde gündüz saat 08.00 sıralarında üç yolcu geldiğini, iki kadının arka ve erkeğin ön yolcu koltuklarına oturduklarını, daha sonra erkek şahsın araçtan indiğini ve seyrine devamla geldiği kavşakta yeşil ışık yanması nedeniyle yoluna devam ettiği esnada, diğer aracın sağ önden aracına çarpması nedeniyle direksiyon hâkimiyetini kaybedip orta refüjden karşı şeride geçtiğini, iki yolcunun da yaralanmış olduğunu gördüğünü, yolculara emniyet kemerlerini takmalarını söylemesine rağmen takmadıklarını fark ettiğini, yaralı yolcuların ambulansla hastaneye kaldırıldığını, onlara kan bulmada yardım ettiğini ve pişman olduğunu beyanla üzerine atılı suçlamayı kabul etmemiştir.
4. Tanık sürücü Nahit duruşmanın 27.10.2021 tarihli ikinci oturumunda; “Olay günü sabah 08:30 sıraları idi… Bana kırmızı ışık yanıyordu durdum. Daha sonra yeşil ışık yanınca hareket ettim. Bu esnada … caddesinden süratlı olarak gelen taksi benim aracın sol ön uç kısmından çarptı. Benim aracım döndü. Ticari taksi orta refüjü atlayarak karşı şeride geçti. Herşey bir anda oldu. Ben taksinin arka tarafından oturan iki bayanın yaralandığını gördüm. Taksi kırmızı ışıkta geçti.” şeklinde anlatımda bulunmuştur.
5. Katılanlar vekilinin istemi üzerine dosyada mevcut görüntüler incelenerek bilgisayar mühendisi adlî bilişim uzmanınca hazırlanan 17.09.2021 tarihli uzman görüşü raporunda; sanık sürücünün yönetimindeki taksiyle sol şeritten en sağ şeride geçerek, aynı yönde yaklaşık 70 saniyedir bekleyen diğer araçların yanından ve mevcut 100 kilometre civarındaki hızını düşürmeksizin, kırmızı ışıkta giriş yaptığı kavşakta, yeşil ışıkta kurallara uygun hızda hareket eden beyaz araçla çarpıştıktan 20 saniye sonra taksinin istikametinde bekleyen araçların hareketlenmeye başladıkları tespitlerine yer verilmiştir.
6. Kusur durumuna ilişkin olarak;
a) 22.09.2019 tanzim tarihli ölümlü/yaralanmalı trafik kazası tespit tutanağında; sanığın, … Caddesi üzerinden geldiği kavşağa, kendisine hitaben kırmızı ışık yandığı ve aynı yolun orta ve sol şeridindeki diğer araçlar bekledikleri hâlde durmayıp, sağ şeritten kırmızı ışıkta geçerek, Ufuk Üniversitesi Caddesi üzerinden yeşil ışıkta kavşağa katılan otomobilin sol ön çamurluk ile sol ön kısmına, idaresindeki taksinin sağ ön tampon ile sağ çamurluk kısımlarıyla kavşak alanında çarpması nedeniyle 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Trafik işaret ve kurallarına uyma zorunluluğu” başlıklı 47 nci maddesindeki trafik ışıklarına uyma zorunluluğuna uymaması nedeniyle asli ve tam kusurlu olduğu, kazaya karışan diğer … sürücüsünün herhangi bir kusurunun bulunmadığı,
b) Kovuşturma evresinde Adli Tıp Kurumu Ankara Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanan 18.11.2021 tarihli raporda; sanığın, idaresindeki otomobil ile seyirle trafik ışık kontrollü kavşağa yaklaştığında hızını azaltması ve kendisine hitaben yanan kırmızı ışığı dikkate alarak durması, yeşil ışık ile birlikte harekete geçmesi gerekirken, bu hususlara uymayıp, kırımızı ışık ihlâli yaparak, mevcut hızı ile tedbirsizce sağından kavşağa katılan otomobile çarpması nedeniyle asli ve tam kusurlu olduğu, kazaya karışan diğer … sürücüsünün herhangi bir kusurunun bulunmadığı,
Belirtilmiştir.
7. İlk Derece Mahkemesince, kusur durumuna ilişkin Adli Tıp Kurumu Ankara Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanan 18.11.2021 tarihli rapora itibar edilip, kazanın oluşumunda sanığın asli ve tam kusurlu olduğu, ayrıca, kırımızı ışıkta durmayıp seyrine devam eden sanığın bilinçli taksirle hareket ettiği kabul edilerek, bir kişinin ölümü ve bir kişinin nitelikli şekilde yaralanmasından dolayı sanık hakkında 5237 sayılı Kanun’un 85 inci maddesinin ikinci fıkrasında tanımı yapılan taksirle öldürme suçundan mahkûmiyet hükmü kurulmuştur.
8. İlk Derece Mahkemesince, sanık hakkında 5237 sayılı Kanun’un 85 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kurulan mahkûmiyet hükmünde, “Kusurun yoğunluğu ve zararın ağırlığı” biçimindeki gerekçelerle temel ceza alt sınırdan uzaklaşılıp 5 yıl hapis cezası olarak belirlenmiş, suçun bilinçli taksirle işlenmesinden dolayı hükmolunan cezada 5237 sayılı Kanun’un 22 nci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca takdîren (1/3) oranında artırım ve “Sanığın yargılama sürecindeki davranışları, cezanın geleceği üzerindeki olası etkileri” biçimindeki gerekçelerle 5237 sayılı Kanun’un “Takdiri indirim nedenleri” başlıklı 62 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca takdîren (1/6) oranında indirim yapılarak, sonuç ceza 5 yıl 6 ay 20 gün hapis cezası olarak tayin edilmiş, sanığın sürücü belgesinin 1 yıl 6 ay süre ile geri alınmasına karar verilmiş, hüküm kesinleşmeden önce gerçekleşen ve şahsî hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran bütün hâller nedeniyle geçirilmiş süreler 5237 sayılı Kanun’un 63 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca sanığa hükmolunan hapis cezasından indirilmiş, sanık hakkında hükmedilen sonuç ceza gözetildiğinde, diğer kişiselleştirme kurumları olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması, erteleme ve hapis cezasının adlî para cezası seçenek yaptırımına ya da diğer seçenek tedbirlere çevrilmesi hükümlerinin yasal engelden dolayı uygulanamayacağı sonucuna varılmıştır.
9. Sanığın, adlî sicil kaydı ve resmî nüfus kayıt örneği dava dosyasında mevcut olup, kaza tarihinde 18 yaşını doldurduğu ve sabıkasız olduğu anlaşılmıştır.
B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
İlk Derece Mahkemesince kabul edilen olay ve olgularda, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bir isabetsizlik görülmediği anlaşılmıştır.
IV. GEREKÇE
A. Eksik İncelemeye ve Kusur Durumuna İlişkin Temyiz Sebepleri Yönünden
Dosyada mevcut 22.09.2019 tanzim tarihli ölümlü/yaralanmalı trafik kazası tespit tutanağı, kaza anına ilişkin görüntülerin çözümüne ilişkin 27.09.2019 tarihli CD izleme tutanağı, olayın gerçekleşme şekli ile sanığın taksirli davranışını dosyada mevcut delil durumuna uygun ve teknik verilere dayalı olarak açıklayan Adli Tıp Kurumu Ankara Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığının 18.11.2021 tarihli raporu ve tanık sürücünün anlatımları birbirleriyle uyumlu olup, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hususlar yeterince açıklığa kavuştuğu durumda artık yeni bir bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek bulunmadığı da gözetildiğinde, sübuta yönelik gerekli araştırma ve incelemelerin yapıldığı, dava dosyasının tekemmül ettirildiği, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, bu bağlamda maddî sorunun isabetli bir şekilde tespit edilerek, sanığın yönetimindeki aracın kırmızı ışıkta kavşağa giriş yaptığı kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanıp, kazaya neden olan ışık ihlâlinin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, sanık müdafiinin eksik incelemeye ve kusur durumuna ilişkin temyiz sebepleri yerinde görülmemiş, hükümde bu nedenlere dayalı hukuka aykırılık bulunmamıştır.
B. Suç Vasfına İlişkin Temyiz Sebepleri Yönünden
1. Gerek öğreti gerek yerleşmiş yargısal kararlarda yer alan kabullere göre gerçekleşmesi muhakkak görünen neticenin sanık tarafından bilinmesi ve istenmesi hâlinde doğrudan kasıt, öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesine kayıtsız kalınması durumunda olası kasıt, öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesinin istenmemesine rağmen neticenin meydana gelmesinin engellenemediği durumda bilinçli taksir, öngörülebilir neticenin özen yükümlülüğüne aykırı hareket edilmiş olması nedeniyle öngörülmediği hâllerde ise basit taksir söz konusu olacaktır.
2. Başlangıç ve gelişim süreci ile sonuçları Olay ve Olgular başlığı altında (A-1) paragrafında ayrıntılı olarak açıklanan somut olay bu çerçevede değerlendirildiğinde; ışıklı işaret cihazlarıyla donatılmış kavşağa yaklaşırken hızını azaltmayan ve mesleği şöförlük olan sanığın, seyir yönüne kırmızı ışık yanabileceğini, mevcut hızı nedeniyle duramayacağını, bu hâli ile yaralama ya da ölüme neden olabileceğini öngördüğü hâlde tecrübesine, şoförlük yeteneklerine, özellikle de kavşağın boş olmasından faydalanarak geçişini tamamlayabileceğine ve şansına güvendiği, böyle bir zanla objektif dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareket ederek, kendisine hitaben yanan kırmızı ışığa rağmen durmayıp mevcut hızıyla tehlikeli şekilde giriş yaptığı kavşak alanında tanık sürücünün yönetimindeki otomobile fren tedbirine başvuramadan çarparak, bir kişinin ölümü ve bir kişinin de nitelikli şekilde yaralanması ile sonuçlanan trafik kazasına neden olduğu, bununla birlikte kavşağa yaklaşırken ön ilerisini ve kavşağı boş görerek, mevcut hızı ve şoförlük becerisiyle kavşaktan geçebileceğine inandığı, ayrıca, çarpma noktası ve kavşak alanında alınan mesafelere göre yeşil ışığın yanmasıyla harekete geçen diğer araca etkili tedbir alma fırsatı olmamasından dolayı önlemsizce çarptığı, dolayısıyla yeşil ışığın yandığı diğer istikametteki araçların kavşaktan geçtiğini görmesine rağmen ışık ihlâli yaparak kavşağa giriş yaptığına ve meydana gelen muhtemel sonucu kayıtsız kalarak kabullendiğine dair dosya kapsamında herhangi bir delil bulunmadığı, bu nedenle olası kastın uygulanma koşullarının oluşmadığı, gerçekleşmesini istemediği ancak öngördüğü sonucun meydana gelmesini engelleyecek şekilde objektif özen yükümlülüğüne uygun davranmayan sanığın bir kişinin ölümüne ve bir kişinin de nitelikli şekilde yaralanmasına neden olma eyleminde bilinçli taksirle hareket ettiği, sonuç olarak sanığın eylemine uyan suç vasfının doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, katılanlar vekilinin ve sanık müdafiinin suç vasfına ilişkin temyiz sebepleri yerinde görülmemiş, hükümde bu nedene dayalı hukuka aykırılık bulunmamıştır.
C. Ceza Miktarına İlişkin Temyiz Sebepleri Yönünden
1. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13.10.2020 tarihli ve 2017/12-833 Esas, 2020/415 Karar sayılı kararında açıklandığı üzere; taksirle işlenen suçlarda, 5237 sayılı Kanun’un “Taksir” başlıklı 22 nci maddesinin dördüncü ve aynı Kanun’un “Cezanın belirlenmesi” başlıklı 61 inci maddesinin birinci fıkralarında yer alan düzenlemeler birlikte göz önüne alınarak, failin kusur durumu öncelikle değerlendirilip, suçun işleniş biçimi, suçun işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin taksire dayalı kusurunun ağırlığı ölçütleri dikkate alınarak temel cezanın belirlenmesi ve temel ceza belirlenirken kasıtlı suçlarda uygulanması mümkün olan 5237 sayılı Kanun’un 61 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendindeki “suçun işlenmesinde kullanılan araçlar”, (f) bendindeki “failin kasta dayalı kusurunun ağırlığı” ve (g) bendindeki “failin güttüğü amaç ve saik” ölçütlerine dayanılmaması gerekir.
2. Ayrıca, 5237 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.” biçimindeki düzenleme uyarınca işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında orantı bulunması, böylece suç işlenmesiyle bozulan toplum düzeninde adaletin sağlanması için suç işleyen kimseye uygulanacak yaptırımın haklı ve ölçülü olması gerektiği de göz önünde bulundurulmalıdır.
3. Öte yandan, taksirli suçlarda, bilinçli taksir söz konusu olduğunda, 5237 sayılı Kanun’un 22 nci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca hükmedilecek ceza üçte birden yarısına kadar artırılacak olup, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 15.01.2019 tarihli ve 2017/12-701 Esas, 2019/6 Karar sayılı kararında da açıklandığı üzere; bu durumda, hâkim somut olayın özelliklerini de gözeterek, bilinçli taksir oluşturan hâlin, niteliği, gerçekleştirilme şekli ve sayısı gibi kriterlere göre bir değerlendirme yapıp, 5237 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen orantılılık ilkesine de aykırı düşmeyecek şekilde artırım oranını belirlemelidir.
4. Bu açıklamalar ışığında incelenen dosyada; tam kusurlu olarak bir kişinin ölümüne ve bir kişinin nitelikli şekilde yaralanmasına neden olan sanık hakkında, 5237 sayılı Kanun’un 85 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca iki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası tayin ve takdir etmek durumunda olan İlk Derece Mahkemesince, “Kusurun yoğunluğu ve zararın ağırlığı” biçimindeki yerinde, yeterli ve kanunî gerekçelerle temel cezanın 5 yıl hapis cezası olarak belirlenmesinin, işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı, hak, adalet ve nasafet kuralları ile dava dosyası içeriğine uygun olduğu, ayrıca ışık ihlâli şeklinde tek bir bilinçli taksir oluşturan hâlin söz konusu olması ve sanığın yasal hız sınırının en az iki katını aşacak şekilde süratlice seyrettiğine dair bir tespitin ya da bilinçli taksir oluşturan başkaca bir hâlin bulunmaması karşısında, temel cezada üçte birden yarıya kadar artırım öngören 5237 sayılı Kanun’un 22 nci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca (1/3) oranında artırım yapılmasının isabetli ve orantılılık ilkesine de uygun olduğu anlaşıldığından, katılanlar vekilinin ve sanık müdafiinin ceza miktarına ilişkin temyiz sebepleri yerinde görülmemiş, hükümde bu nedenlere dayalı hukuka aykırılık bulunmamıştır.
D. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, Erteleme ve Hapis Cezasının Adlî Para Cezası Seçenek Yaptırımına Çevrilmesi Hükümlerinin Uygulanmamasına İlişkin Temyiz Sebepleri Yönünden
5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesinin beşinci fıkrası uyarınca, sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebileceği, 5237 sayılı Kanun’un 51 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmuş ve altmışbeş yaşını bitirmemiş olanların iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilmeleri hâlinde cezalarının ertelenebileceği ve aynı Kanun’un 50 nci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “Taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası uzun süreli de olsa; bu ceza, diğer koşulların varlığı halinde, birinci fıkranın (a) bendine göre adlî para cezasına çevrilebilir. Ancak, bu hüküm, bilinçli taksir halinde uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme uyarınca bilinçli taksirle işlenen suçtan dolayı hükmolunan uzun süreli hapis cezasının adlî para cezası seçenek yaptırımına çevrilemeyeceği dikkate alındığında, yapılan yargılama sonunda 5 yıl 6 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilen sanık hakkında, sözü geçen kişiselleştirme kurumlarının yasal engelden dolayı uygulanamayacağı anlaşıldığından, sanık müdafiinin sanık lehine olan kanun maddelerinin uygulanması gerektiğine ilişkin temyiz sebepleri yerinde görülmemiş, hükümde bu nedenlere dayalı hukuka aykırılık bulunmamıştır.
E. Sanık Müdafiinin Diğer Temyiz Sebepleri Yönünden
1. Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen diğer temyiz sebepleri de reddedilmiştir.
2. Ancak, Dairemizin istikrar kazanan kararlarında vurgulandığı üzere; sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilirken, sanığa ait sürücü belgesinin sınıfının belirtilmesi, kazaya karışan aracı sürme yetkisi veren sınıf ile sınırlı olarak sürücü belgesinin geri alınması gerekirken, sanığın, (B), (B1), (F), (M) sınıfı ehliyetinin bulunması ve yargılamaya konu trafik kazasını yönetimindeki otomobil ile yapması nedeniyle Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin “Sürücü Belgelerinin Sınıfları” başlıklı 75 inci maddesi uyarınca otomobil kullanacaklara verilen (B) sınıfı ile sınırlı olarak sanığın sürücü belgesinin geri alınması yerine 5237 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesinin altıncı fıkrasının amacına aykırı şekilde sanığa ait sürücü belgesinin sınıfı belirtilmeden geri alınmasına karar verilmesi hukuka aykırı bulunmuş olup, bu durum, 5271 sayılı Kanun’un “Yargıtayca davanın esasına hükmedilecek hâller, hukuka aykırılığın düzeltilmesi” başlıklı 303 üncü maddesinde sayılan hâller arasında gösterilmemiş ise de Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20.02.2020 tarihli ve 2017/2-1047 Esas, 2020/117 Karar sayılı kararında yer alan; “… Diğer taraftan, karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesinde dokuz bent hâlinde sayılan hâller arasında yer almayan bir hukuka aykırılığın giderilmesinin söz konusu olduğu durumlarda, istisnai ve sınırlayıcı hükümler içeren bu maddenin genişletilmesinin mümkün olmadığı ileri sürülebilir ise maddi ceza hukukunun aksine usul hukukunda kıyasın mümkün olduğu gözetilip; davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının, yargının görevi olduğunu düzenleyen Anayasanın 141. maddesinin dördüncü fıkrası ile usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmaların kanun hükmünde olduğunu hüküm altına alan 90. maddesinin 1 ve 5. fıkraları ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ‘Adil yargılanma hakkı’ başlıklı 6. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen makul sürede yargılanma ilkesi üst norm olarak dikkate alındığında bahsi geçen hukuka aykırılıklar yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 1412 sayılı CMUK’nın 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesine göre Yerel Mahkeme hükmünün düzeltilmek suretiyle onanması mümkündür…” şeklindeki açıklamalar dikkate alındığında sanığa ait sürücü belgesinin sınıfı belirtilmeden geri alınması biçiminde tespit edilen hukuka aykırılığın Yargıtay tarafından giderilmesi mümkün görülmüştür.
V. KARAR
Gerekçe bölümünün (E) bendinin (2.) paragrafında açıklanan nedenle sanık müdafiinin temyiz istemi yerinde görüldüğünden Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesinin, 21.09.2022 tarihli ve 2022/204 Esas, 2022/2116 Karar sayılı kararının 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin ikinci fıkrası gereği BOZULMASINA, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanun’un 303 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği İlk Derece Mahkemesinin kararının hüküm fıkrasının sürücü belgesinin geri alınmasına ilişkin bölümünde yer alan “EHLİYETNAMESİNİN” ibaresinin “(B) sınıfı sürücü belgesinin” ibareleri ile değiştirilmesi suretiyle, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMLERİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 05.07.2023 tarihinde karar verildi.