Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2023/265 E. 2023/2295 K. 21.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/265
KARAR NO : 2023/2295
KARAR TARİHİ : 21.06.2023

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ : Taksirle öldürme
HÜKÜM : Düzeltilerek istinaf başvurularının esastan reddi kararıanması

Katılanlar…, …, …, …, …, …, …ve …vekilinin temyiz istemi yönünden; katılanlar…, …, …, …, …, …, …ve …vekilinin yokluğunda verilip elektronik tebligat adresine gönderilerek usûlüne uygun şekilde tebliğ edilen karara karşı, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 291 inci maddesinin birinci fıkrasında belirlenen 15 günlük kanunî süre geçtikten sonra temyiz isteminde bulunduğu anlaşılmıştır.

Sanığın hükmün onanması istemi yönünden; sanığın vekâletnameli müdafii tarafından kanunî süresi içinde 20.11.2022 tarihli dilekçe ile hükmün temyiz edilmesinden sonra, sanığın, tutuklu olarak bulunduğu cezaevi kanalıyla gönderdiği “Onama Hakkımda” konulu 22.12.2022 tarihli dilekçe ile dosyasının bir an önce onanmasını talep ettiği ve aynı dilekçede temyiz isteminden vazgeçtiğine dair bir ifadesinin bulunmadığı anlaşılmıştır.

Sanık müdafiinin ve katılanlar …ile …vekilinin temyiz istemleri yönünden; İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Kanun’un 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenlerin hükmü temyize hak ve yetkilerinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçelerinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmiştir.

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesinin, 27.09.2022 tarihli ve 2022/64 Esas, 2022/177 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında taksirle öldürme suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 85 inci maddesinin ikinci fıkrası, 22 nci maddesinin üçüncü fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 53 üncü maddesinin altıncı fıkrası ve 63 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca 10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, sürücü belgesinin 3 yıl süre ile geri alınmasına ve mahsuba karar verilmiştir.

2. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesinin, 08.11.2022 tarihli ve 2022/1882 Esas, 2022/2507 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik sanık müdafiinin ve katılanlar vekillerinin istinaf başvuruları üzerine yapılan incelemede ölen …’nın kardeşi olan ve katılma talebi reddedilen …’nın davaya katılmasına karar verilerek katılan … lehine de vekâlet ücreti hükmedilmesi gerektiği gözetilip 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ve aynı Kanun’un 303 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca İlk Derece Mahkemesinin kararındaki vekâlet ücretine ilişkin hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

3. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca özet olarak; sanığın temyiz isteminden vazgeçmesi nedeniyle dava dosyasının sanık müdafiinin temyiz istemi yönünden incelenmeksizin iadesine, katılanlar…, …, …, …, …, …, …ve …vekilinin 15 günlük kanunî süre geçtikten sonra temyiz isteminde bulunmasından dolayı temyiz isteminin reddine, katılanlar …ile …vekilinin temyiz isteminin esastan reddi ile hükmün onanmasına karar verilmesi görüşünü içeren 17.01.2023 tarihli ve 2022/165577 sayılı Tebliğname ile dava dosyası Daireye tevdi edilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
A. Katılanlar …ile …Vekilinin Temyiz Sebepleri
1. Sanık sürücü sübut bulan eylemi olası kastla işlemesine rağmen suçun bilinçli taksirle işlendiği kabul edilip suç vasfında yanılgıya düşüldüğüne,

2. Temel cezanın alt sınırdan daha fazla uzaklaşılarak belirlenmesi gerektiğinin gözetilmediğine,

3. Sanık hakkında yasal ve yeterli olmayan gerekçelere dayalı olarak 5237 sayılı Kanun’un 62 nci maddesinin uygulandığına,

İlişkindir.

B. Sanık Müdafiinin Temyiz Sebepleri
1. Tır sürücüsünün de kazanın oluşumunda kusurunun bulunup bulunmadığını tespit için Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi ya da İstanbul Teknik Üniversitesi Trafik Kürsüsü öğretim üyelerinden oluşturulacak bir heyetten kusur durumuna ilişkin rapor alınması gerektiği gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme neticesinde sanığın tam kusurlu olduğunun kabulüyle hakkında mahkûmiyet hükmü kurulduğuna,

2. Koşulları bulunmadığı hâlde suçun bilinçli taksirle işlendiğinin kabulüyle suç vasfında yanılgıya düşüldüğüne,

3. Temel cezanın alt sınırın çok üzerinde belirlenmesi suretiyle sanığa fazla ceza verildiğine,

İlişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR
Temyizin kapsamına göre;

A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
1. İlk Derece Mahkemesince, 27.06.2021 tanzim tarihli ölümlü/yaralanmalı trafik kazası tespit tutanağı ve tutanakta yer alan kaza yeri krokisi, 27.06.2021 tanzim tarihli olay yeri inceleme raporu ve ekindeki olay yeri krokisi, kazaya karışan sürücülerin alkollü olup olmadığını tespite yönelik 26.06.2021 tarihli tıbbî laboratuvar tetkik sonuç raporu ve alkol raporu, ölen yolcuların ölüm sebeplerinin tespitine ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 27.06.2021 tarihli olay yeri inceleme ve ölü muayene tutanağı, Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesinin otopsi raporları ve Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulunun mütalaası, soruşturma evresinde Adli Tıp Kurumu Ankara Trafik İhtisas Dairesince hazırlanan 07.10.2021 tarihli rapor, kovuşturma evresinde alınan Adli Tıp Kurumu Ankara Trafik İhtisas Dairesinin 16.06.2022 tarihli raporu başta olmak üzere dosyada mevcut belge ve bilgiler, soruşturma ve kovuşturma evrelerinde alınan beyanlarla birlikte dikkate alınarak yapılan değerlendirmede;

Sanık sürücü Ahmet’in, sevk ve idaresindeki otomobil ile 26.06.2021 tarihinde saat 22.05 sıralarında, açık havada, gece vakti, aydınlatması bulunmayan ve azami hız limitinin 120 kilometre/saat olarak belirlendiği yerleşim yeri dışında, platform genişliği 18,2 metre olan bölünmüş, tek yönlü, 14 metre genişliğindeki dört şeritli, asfalt kaplama, yüzeyi kuru, yatay güzergâhı düz, düşey güzergâhı eğimsiz, görüşe engel bir durumun ve yol sorununun bulunmadığı otoyolda, sağ ön yolcu koltuğunda oturan arkadaşı …, sağ arka yolcu koltuğunda oturan …, sol arka yolcu koltuğunda oturan … ile birlikte Eskişehir istikametinden Konya istikametine seyir hâlindeyken, aynı istikamette ön ilerisinde yolun sağ kısmını takiben seyir hâlinde olan tanık sürücü … yönetimindeki çekiciye bağlı yarı römorkun sol arka kısımlarına, aracının sağ ön ve yan kısımlarıyla, en sağ şerit ile en sağdan ikinci şerit arasındaki orta şerit çizgisi civarında önlemsizce çarptığı, araçların hızı ve fren izi uzunluğuna ilişkin herhangi bir belirleme yapılmadığı, aynı gün saat 23.26’da alınan numuneye göre sanığın 209 miligram / desilitre – 2,09 promil alkollü olduğunun belirlendiği, ayrıca, sanığın, (B) sınıfı sürücü belgesinin mevcut olduğunun tespit edildiği, meydana gelen trafik kazasından dolayı otomobildeki yolculardan göz içi sıvısında 182 miligram / desilitre etanol tespit edilen …’in genel beden travmasına bağlı kafa ve iskelet sistemi kemik kırıkları ile birlikte beyin doku harabiyeti, iç organ yaralanmalarından gelişen iç ve dış kanama sonucu, kanında 128 miligram / desilitre etanol tespit edilen …’nın genel beden travmasına bağlı kafa kubbe, kaide, yüz ve iskelet sistemi kemik kırıklarıyla karakterli beyin doku harabiyeti ve kanaması, iç organ ve büyük damar yaralanmalarından gelişen iç kanama sonucu, göz içi sıvısında 259 miligram / desilitre etanol tespit edilen …’nın genel beden travmasına bağlı kafatası kemik kırıkları ile birlikte beyin kanaması, beyin doku harabiyeti ve akciğer doku harabiyeti sonucu öldüğü, olayın başlangıç ve gelişim süreci ile sonuçlarının bu şekilde gerçekleştiği kabul edilmiştir.

2. Katılanlar; kazanın oluş anına ilişkin görgüye dayalı bilgilerinin bulunmadığını ve sanıktan şikâyetçi olduklarını beyan etmişler, ölenlerin babaları, anneleri, kardeşleri ya da kızı olan şikâyetçilerin taleplerine uygun olarak davaya katılmalarına karar verilmiştir.

3. Sanık …; olay günü 15 gün önce tanıştığı arkadaşı …’le buluşup, onun istemiyle akrabası olan …’yı da yanlarına alarak gittikleri içkili bir mekanda kişi başı dörder duble viski içip, mekandan ayrıldıkları sırada öncesinde tanımadığı …’yı gördüklerini ve … ile …’nın ricasıyla …’yı da evine bırakmak için otomobiline bindirdiğini, arkadaşı …’in sağ ön yolcu koltuğuna, onun akrabası …’nın sağ arka yolcu koltuğuna, onların tanıdığı olan …’nın da sol arka yolcu koltuğuna oturduğunu, araçta sadece kendisinin emniyet kemerinin bağlı olduğunu, sevk ve idaresindeki otomobil ile aydınlatması bulunmayan boş otoyolun en sol şeridinde 120 – 130 kilometre/saat hızla giderken, aniden önünde beliren tıra çarptığını, ışıklandırma olmamasından dolayı tırın arkasının görünmediğini ve çarpmamak için kurtarmaya çalışsa da aracının sağ bölgesinin tırın sol arka tarafına çarptığını, en sol şeritte seyrederken en sağ şeritteki tıra nasıl çarptığını bilemediğini, otomobiline herkesin rızasıyla bindiğini ve baygınlık geçiren kimsenin olmadığını, olay sonrasını hiç hatırlamadığını ve üç tane ağır ameliyat geçirdiğini, pişman olduğunu beyanla üzerine atılı suçlamayı savunmasında açıkladığı hâliyle kabul etmiştir.

4. Tanık sürücü …; yönetimindeki 27 ton yüklü tır ile aydınlatması bulunmayan ve arkadan gelen aracın öndeki aracı ancak 200 – 300 metreden görebileceği hafif sağa doğru virajlı otoyolun en sağ şeridinde 30 – 40 kilometre/saat hızla seyir hâlindeyken bir patlama duyduğunu, tekerlerinin patladığını düşündüğünü, otomobilin dorsenin sol tarafından çarptığını fark edip aracını kaza noktasından 100 metre kadar ileride emniyet şeridine çekerek, araçtan indiğinde, arkasında duran diğer araçtaki kişilerin “Ölü var, kaza mahalline gitme” dediklerini, o sırada sokağa çıkma yasağı olmasından dolayı trafiğin pek yoğun olmadığını, kazayı fark edince şoka girip, bir süre sonra kaza yerine gittiğini ve üç kişinin öldüğünü öğrendiğini, “Bu … bizi Ankara girişinde 200 kilometre/saat hızla geçmişti” şeklinde konuşmalar duyduğunu; ancak kaza yapan aracın kaza anındaki hızına dair bir şey söyleyemeyeceğini, kaza nedeniyle tırın iki tekerinin patladığını, otomobilin tekerinin tırın dingiline sıkıştığını, dorsenin de köşesinde arka kapıda yamulma olduğunu ifade etmiştir.

5. Kusur durumuna ilişkin olarak;

a) 27.06.2021 tanzim tarihli ölümlü/yaralanmalı trafik kazası tespit tutanağında; sanığın, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 56 ncı maddesindeki “Sürücüler önlerinde giden araçları yönetmelikte belirtilen güvenli ve yeterli bir mesafeden izlemek zorundadırlar.” kuralına uymaması nedeniyle asli ve tam kusurlu olduğu, çekici sürücüsü tanık …’nın kusurunun bulunmadığı,

b) Soruşturma evresinde Adli Tıp Kurumu Ankara Trafik İhtisas Dairesince hazırlanan 07.10.2021 tarihli raporda; sanığın, yönetimindeki otomobil ile seyri sırasında yola gereken biçimde dikkatini vermeyip, ön ilerisinde sağ şerit üzerinde seyir hâlinde olan çekiciyi güvenli mesafeden takip etmeyerek, tehlikeli şekilde yaklaştığı çekiciye bağlı yarı römorkun sol arka kısmına önlemsizce çarpması sonucu meydana gelen kazada, dikkatsiz, tedbirsiz ve kurallara aykırı hareketleri nedeniyle asli ve tam kusurlu olduğu, oluş üzerine etken hatalı bir davranışı ve olayı önleme imkânı bulunmayan çekici sürücüsü tanık …’nın kusurunun bulunmadığı,

c) Kovuşturma evresinde alınan Adli Tıp Kurumu Ankara Trafik İhtisas Dairesinin 16.06.2022 tarihli raporunda; sanığın, yönetimindeki otomobil ile gece vakti, yerleşim yeri dışındaki aydınlatmanın mevcut olmadığı olay mahallinde seyir hâlinde iken yola gereken dikkatini vermeyip, seyrini far ışığı altında kontrollü ve müteyakkız olacak şekilde sürdürmeyerek, kendi seyir şeridini etkin biçimde kullanması hususlarına da riayet etmeyip, kurallara aykırı şekilde ön ilerisinde seyir hâlinde olan çekici ve bağlı bulunan römork ile takip mesafesini korumadan, bu aracın sol arka kısımlarına çarpması ile meydana gelen kazada, dikkat ve özen yükümlülüklerine aykırı davranışı ile asli ve tam kusurlu olduğu, çekici sürücüsü tanık …’nın kusurunun bulunmadığı,

Belirtilmiştir.

6. İlk Derece Mahkemesince, kusur durumuna ilişkin raporlara itibar edilip, kazanın oluşumunda sanığın asli ve tam kusurlu olduğu kabul edilerek, üç kişinin ölümünden dolayı sanık hakkında 5237 sayılı Kanun’un 85 inci maddesinin ikinci fıkrasında tanımı yapılan taksirle öldürme suçundan mahkûmiyet hükmü kurulmuştur.

7. İlk Derece Mahkemesince, sanık hakkında 5237 sayılı Kanun’un 85 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kurulan mahkûmiyet hükmünde, “Suçun işleniş biçimi, suçun işlendiği zaman ve yer, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı ve sanığın taksire dayalı kusurunun ağırlığı” biçimindeki gerekçelerle temel ceza alt sınırdan uzaklaşılıp 9 yıl hapis cezası olarak belirlenmiş, sanığın güvenli sürüş yeteneğini ortadan kaldıracak ölçüde alkollü olması nedeniyle suçun bilinçli taksirle işlenmesinden dolayı hükmolunan cezada 5237 sayılı Kanun’un 22 nci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca (1/3) oranında artırım ve “Sanığın geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları ve pişmanlığı” biçimindeki gerekçelerle 5237 sayılı Kanun’un “Takdiri indirim nedenleri” başlıklı 62 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca takdîren (1/6) oranında indirim yapılarak, sonuç ceza 10 yıl hapis cezası olarak tayin edilmiş, sanığın (B) sınıfı sürücü belgesinin 3 yıl süre ile geri alınmasına karar verilmiş, hüküm kesinleşmeden önce gerçekleşen ve şahsî hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran bütün hâller nedeniyle geçirilmiş süreler 5237 sayılı Kanun’un 63 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca sanığa hükmolunan hapis cezasından indirilmiş, müdafii tarafından mahkûmiyet hükmü kurulması hâlinde lehine olan kanun maddelerinin uygulanması talep edilen sanık hakkında hükmedilen sonuç ceza gözetildiğinde, diğer kişiselleştirme kurumları olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması, erteleme ve hapis cezasının adlî para cezası seçenek yaptırımına ya da diğer seçenek tedbirlere çevrilmesi hükümlerinin yasal engelden dolayı uygulanamayacağı sonucuna varılmıştır.

8. Sanığın, adlî sicil kaydı ve resmî nüfus kayıt örneği dava dosyasında mevcut olup, kaza tarihinde 28 yaşını doldurduğu ve sabıkasız olduğu anlaşılmıştır.

B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, İlk Derece Mahkemesince kabul edilen olay ve olgularda bir isabetsizlik görülmediği; ölen …’nın kardeşi olan şikâyetçi …’nın katılma talebi reddedilip, adı geçen şikâyetçi lehine vekâlet ücreti hükmedilmemesi biçiminde tespit edilen hukuka aykırılığın ise 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ve aynı Kanun’un 303 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca düzeltilebilir nitelikte bir yanılgı olduğu gerekçesiyle şikâyetçi …’nın davaya katılmasına ve lehine vekâlet ücreti hükmedilmesine karar verilmek suretiyle İlk Derece Mahkemesinin kararındaki hukuka aykırılığın düzeltildiği anlaşılmıştır.

IV. GEREKÇE
A. Tebliğname Yönünden
Sanığın vekâletnameli müdafii tarafından kanunî süresi içinde 20.11.2022 tarihli dilekçe ile hükmün temyiz edilmesinden sonra, sanığın, tutuklu olarak bulunduğu cezaevi kanalıyla gönderdiği “Onama Hakkımda” konulu 22.12.2022 tarihli dilekçe ile dosyasının bir an önce onanmasını talep etmiş olması ve aynı dilekçede temyiz isteminden vazgeçtiğine dair bir ifadesinin bulunmaması karşısında, sanığın hükmün onanmasından ibaret isteminin temyizden vazgeçme niteliğinde olmadığı anlaşıldığından, sanığın temyiz isteminden vazgeçmesi nedeniyle dava dosyasının sanık müdafiinin temyiz istemi yönünden incelenmeksizin iadesine karar verilmesine dair Tebliğname görüşüne iştirak olunmamıştır.

B. Katılanlar …, …, …, …, …, …, …ve …Vekilinin Temyiz İstemi Yönünden
Temyiz istemine konu kararın, katılanlar…, …, …, …, …, …, …ve …vekilinin elektronik posta adresine 09.11.2022 tarihinde ulaşmakla 14.11.2022 tarihinde tebliğ edilmiş sayıldığı, katılanlar…, …, …, …, …, …, …ve …vekilinin 15.12.2022 tarihinde sunduğu temyiz dilekçesi ile hükmü temyiz ettiği anlaşılmıştır. 19.01.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun’un 2 nci maddesi ve 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7101 sayılı Kanun’un 48 inci maddesi ile değişik 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun (7201 sayılı Kanun), “Elektronik tebligat” başlıklı 7/a maddesinin ilgili bölümü;
“Aşağıda belirtilen gerçek ve tüzel kişilere tebligatın elektronik yolla yapılması zorunludur.

9. Baro levhasına yazılı avukatlar.

Elektronik yolla tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır.”

Şeklinde hükümler içermektedir.

5271 sayılı Kanun’un “Sürelerin hesaplanması” başlıklı 39 uncu maddesinin birinci fıkrası; “Gün ile belirlenen süreler, tebligatın yapıldığının ertesi günü işlemeye başlar.” şeklinde, aynı maddenin dördüncü fıkrası; “Son gün bir tatile rastlarsa süre, tatilin ertesi günü biter.” biçiminde düzenlenmiştir. Gün ile belirlenen sürelerin, tebliğin yapıldığı tarihin ertesi gününden itibaren işlemeye başlayacağı ve son günün tatile isabet etmesi durumunda sürenin tatil gününü takip eden ilk iş günü sona ereceği hüküm altına alınmıştır.

Katılanlar…, …, …, …, …, …, …ve …vekilinin elektronik tebligat adresine gönderilen, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesinin, 08.11.2022 tarihli ve 2022/1882 Esas, 2022/2507 Karar sayılı kararı, 09.11.2022 tarihinde elektronik posta adresine ulaşmıştır. Bu itibarla 7201 sayılı Kanun’un 7/a maddesinin dördüncü fıkrası gereği bu tarihten beş gün sonra ilgili evrak tebliğ edilmiş sayılacaktır.

Bu açıklamalar doğrultusunda ilgili kararın katılanlar…, …, …, …, …, …, …ve …vekiline 14.11.2022 tarihinde tebliğ edildiği ve 5271 sayılı Kanun’un 291 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen 15 günlük kanunî temyiz süresinin son gününün, tatil gününe rastlamayan 29.11.2022 tarihi olduğu, ancak katılanlar…, …, …, …, …, …, …ve …vekilinin bu süre geçtikten sonra 15.12.2022 tarihinde sunduğu temyiz dilekçesi ile hükmü temyiz ettiği anlaşıldığından, katılanlar…, …, …, …, …, …, …ve …vekilinin temyiz isteminin, 5271 sayılı Kanun’un 298 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca reddine karar verilmesi gerektiği belirlenmiştir.

C. Katılanlar …ile …Vekilinin ve Sanık Müdafiinin Temyiz İstemleri Yönünden
1. Eksik İncelemeye ve Kusur Durumuna İlişkin Temyiz Sebepleri Yönünden
Dosyada mevcut 27.06.2021 tanzim tarihli ölümlü/yaralanmalı trafik kazası tespit tutanağı, 27.06.2021 tanzim tarihli olay yeri inceleme raporu, olayın gerçekleşme şekli ile sanığın taksirli davranışını dosyada mevcut delil durumuna uygun ve teknik verilere dayalı olarak açıklayan Adli Tıp Kurumu Ankara Trafik İhtisas Dairesinin 07.10.2021 ve 16.06.2022 tarihli raporları, tanık sürücü …’nın anlatımları birbirleriyle uyumlu olup, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hususlar yeterince açıklığa kavuştuğu durumda artık yeni bir bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek bulunmadığı da gözetildiğinde, sübuta yönelik gerekli araştırma ve incelemelerin yapıldığı, dava dosyasının tekemmül ettirildiği, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, bu bağlamda maddî sorunun isabetli bir şekilde tespit edilerek, kazanın meydana geliş nedeni kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanıp, kazaya etken davranışın sanık tarafından gerçekleştirildiğinin doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, sanık müdafiinin eksik incelemeye ve kusur durumuna ilişkin temyiz sebepleri yerinde görülmemiş, hükümde bu nedenlere dayalı hukuka aykırılık bulunmamıştır.

2. Suç Vasfına İlişkin Temyiz Sebebi Yönünden
1. Gerek öğreti gerek yerleşmiş yargısal kararlarda yer alan kabullere göre gerçekleşmesi muhakkak görünen neticenin sanık tarafından bilinmesi ve istenmesi hâlinde doğrudan kasıt, öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesine kayıtsız kalınması durumunda olası kasıt, öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesinin istenmemesine rağmen neticenin meydana gelmesinin engellenemediği durumda bilinçli taksir, öngörülebilir neticenin özen yükümlülüğüne aykırı hareket edilmiş olması nedeniyle öngörülmediği hâllerde ise basit taksir söz konusu olacaktır.

2. Öte yandan, Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Kurulu tarafından, 1,01 promil ve üzerinde kan alkol düzeyine sahip sürücülerin bireysel farklılıkları ortadan kaldırabilecek ölçüde alkollü olduklarının, bu seviyede alkol tesiri altındaki sürücülerin emniyetli sürüş yeteneklerinin olumsuz olarak etkilendiğinin, kandaki alkol oranının her saat için ortalama 0,15 promil azaldığının bilimsel olarak kabul edilmesi gerektiği ifade edilmektedir.

3. Başlangıç ve gelişim süreci ile sonuçları Olay ve Olgular başlığı altında (A-1) paragrafında ayrıntılı olarak açıklanan somut olay bu çerçevede değerlendirildiğinde; kazadan yaklaşık 1 saat 21 dakika sonra yapılan ölçümde 2,09 promil alkollü olduğu belirlenen ve olay anındaki alkol düzeyi yaklaşık 2,30 promil olan sanığın, güvenli sürüş yeteneğini ortadan kaldıracak ölçüde alkollü olmasına rağmen direksiyon başına geçip, yönetimindeki otomobili sürmeye devam ettiği, sürüşle ilgili becerilerinde azalma olduğu ve bu hâli ile yaralama ya da ölüme neden olabileceğini öngördüğü hâlde tecrübesine, şoförlük yeteneklerine, gece ve sokağa çıkma yasağı olması nedeniyle trafiğin az olacağına, özellikle de şansına güvendiği, böyle bir zanla objektif dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareket ederek, ön ilerisinde yolun sağ kısmını takiben seyir hâlinde olan çekiciyi zamanında fark edemeyip, etkin tedbir almadan, tehlikeli şekilde yaklaştığı çekiciye bağlı yarı römorkun sol arka kısmına çarparak, otomobilinde yolcu olarak bulunan üç kişinin ölümüne neden olduğu, bununla birlikte meydana gelen muhtemel sonucu kayıtsız kalarak kabullendiğine ve arzuladığına dair dosya kapsamında herhangi bir delil bulunmadığı, bu nedenle olası kastın uygulanma koşullarının oluşmadığı, gerçekleşmesini istemediği ancak öngördüğü sonucun meydana gelmesini engelleyecek şekilde objektif özen yükümlülüğüne uygun davranmayan sanığın üç kişinin ölümüne neden olma eyleminde bilinçli taksirle hareket ettiği, sonuç olarak sanığın eylemine uyan suç vasfının doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, katılanlar …ile …vekilinin ve sanık müdafiinin suç vasfına ilişkin temyiz sebepleri yerinde görülmemiş, hükümde bu nedene dayalı hukuka aykırılık bulunmamıştır.

3. Temel Cezanın Belirlenmesine İlişkin Temyiz Sebebi Yönünden
1. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13.10.2020 tarihli ve 2017/12-833 Esas, 2020/415 Karar sayılı kararında açıklandığı üzere; taksirle işlenen suçlarda, 5237 sayılı Kanun’un “Taksir” başlıklı 22 inci maddesinin dördüncü ve aynı Kanun’un “Cezanın belirlenmesi” başlıklı 61 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan düzenlemeler birlikte göz önüne alınarak, failin kusur durumu öncelikle değerlendirilip, suçun işleniş biçimi, suçun işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin taksire dayalı kusurunun ağırlığı ölçütleri dikkate alınarak temel cezanın belirlenmesi ve temel ceza belirlenirken kasıtlı suçlarda uygulanması mümkün olan 5237 sayılı Kanun’un 61 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendindeki “suçun işlenmesinde kullanılan araçlar”, (f) bendindeki “failin kasta dayalı kusurunun ağırlığı” ve (g) bendindeki “failin güttüğü amaç ve saik” ölçütlerine dayanılmaması gerekir.

2. Öte yandan, 5237 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.” biçimindeki düzenleme uyarınca işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında orantı bulunması, böylece suç işlenmesiyle bozulan toplum düzeninde adaletin sağlanması için suç işleyen kimseye uygulanacak yaptırımın haklı ve ölçülü olması gerektiği de göz önünde bulundurulmalıdır.

3. Bu açıklamalar ışığında incelenen dosyada; tam kusurlu olarak üç kişinin ölümüne neden olan sanık hakkında, 5237 sayılı Kanun’un 85 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince iki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası tayin ve takdir etmek durumunda olan İlk Derece Mahkemesince, “Suçun işleniş biçimi, suçun işlendiği zaman ve yer, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı ve sanığın taksire dayalı kusurunun ağırlığı” biçimindeki yerinde, yeterli ve kanunî gerekçelerle temel cezanın 9 yıl hapis cezası olarak belirlenmesinin, işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı, hak, adalet ve nasafet kuralları ile dava dosyası içeriğine uygun olduğu anlaşıldığından, katılanlar …ile …vekilinin ve sanık müdafiinin temel ceza miktarına ilişkin temyiz sebepleri yerinde görülmemiş, hükümde bu nedene dayalı hukuka aykırılık bulunmamıştır.

4. Takdirî İndirim Nedenlerinin Uygulanmasına İlişkin Temyiz Sebebi Yönünden
1. Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 05.11.2019 tarihli ve 2018/14-521 Esas, 2019/635 Karar sayılı kararında da açıklandığı üzere; takdirî indirim nedeni uygulanıp uygulanmayacağına karar verilirken göz önünde bulundurulması gereken kıstaslar, 5237 sayılı Kanun’un “Takdiri indirim nedenleri” başlıklı 62 nci maddesinin ikinci fıkrasında, “…failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar…” şeklinde, uygulamada hâkimi sınırlayıcı değil yol gösterici nitelikte ve örnekseme yoluyla gösterilmiş; ancak, karar tarihinden önce, anılan fıkrada değişiklik yapılarak, takdirî indirim nedenleri tahdidi hâle getirilmiş ve takdirî indirim nedenlerinin uygulama alanı daraltılmıştır.

2. 5237 sayılı Kanun’un “Takdiri indirim nedenleri” başlıklı 62 nci maddesinin, 27.05.2022 tarihli ve 31848 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7406 sayılı Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1 inci maddesi ile değişik ikinci fıkrasında, takdirî indirim nedeni uygulanıp uygulanmayacağına karar verilirken göz önünde bulundurulması gereken kriterler, “… failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki pişmanlığını gösteren davranışları veya cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri…” şeklinde sınırlı olarak sayılmış, ayrıca, duruşmadaki mahkemeyi etkilemeye yönelik şeklî tutum ve davranışların, takdirî indirim nedeni olarak dikkate alınamayacağı ve takdirî indirim nedenlerinin kararda gerekçeleriyle gösterilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

3. Ancak, 5237 sayılı Kanun’un 62 nci maddesinin ikinci fıkrasında 7406 sayılı Kanun’un 1 inci maddesi ile yapılan değişiklikten önce de, takdirî indirim nedenlerinin varlığına ya da yokluğuna ilişkin kararların gerekçeli olması gerektiği; zira, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 141 inci maddesinin üçüncü fıkrası ve 5271 sayılı Kanun’un 34 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli yazılmasının zorunlu olduğu, takdirî indirim nedenlerinin uygulanmasına veya uygulanmamasına dair gerekçelerin hak, adalet ve nasafet kuralları ile dava dosyası içeriğine uygunluğunun Yargıtay denetimine tabi olacağı istikrar kazanan yargısal kararlarda vurgulanmıştır.

4. Gerekçe; verilen hükmün dayanaklarının akla, hukuka ve dosya içeriğine uygun olarak izah edilmesidir. Kanunî ve yeterli olmayan, dava dosyası içeriğine uymayan bir gerekçeyle karar verilmesi, kararın, kanunî bir gerekçeye dayanmaması nedeniyle hem kanun koyucunun amacına uygun düşmeyecek hem de tarafları tatmin etmeyerek keyfîliğe yol açacaktır.

5. Bu açıklamalar ışığında incelenen dosyada; suç tarihi itibarıyla sabıkası olmayan, kız arkadaşının ölümü ve kendisinin de yaralanmasıyla sonuçlanan kazadan dolayı pişman olduğunu ifade eden, yargılama boyunca da herhangi bir olumsuz davranışı dosyaya yansımayan sanığı yargılama sırasında bizzat gözlemleyen ve olumlu kanaate ulaşan İlk Derece Mahkemesince kurulan hükümde, “Sanığın geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları ve pişmanlığı” şeklindeki hak, adalet ve nasafet kuralları ile dava dosyası içeriğine uygun, yerinde, yeterli ve kanunî gerekçeye dayalı olarak takdirî indirim nedeni uygulanmasına karar verildiği anlaşıldığından, katılanlar …ile …vekilinin takdirî indirim nedenlerinin uygulanmasına ilişkin temyiz sebebi yerinde görülmemiş, hükümde bu nedene dayalı hukuka aykırılık bulunmamıştır.

V. KARAR
A. Katılanlar …, …,…, …,…, …, …ve …Vekilinin Temyiz İstemi Yönünden
Gerekçe bölümünün (B) bendinde açıklanan nedenle katılanlar…, … …, …, …, …, … ve … vekilinin temyiz isteminin, 5271 sayılı Kanun’un 298 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle REDDİNE,

B. Katılanlar …ile …Vekilinin ve Sanık Müdafiinin Temyiz İstemleri Yönünden
Gerekçe bölümünün (C) bendinde açıklanan nedenlerle Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesinin, 08.11.2022 tarihli ve 2022/1882 Esas, 2022/2507 Karar sayılı kararında sanık müdafii ile katılanlar Makbule, …vekilince öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde hukuka aykırılık görülmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMLERİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 21.06.2023 tarihinde karar verildi.