Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2023/2602 E. 2023/2458 K. 17.07.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/2602
KARAR NO : 2023/2458
KARAR TARİHİ : 17.07.2023

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2020/387 E., 2022/613 K.
SUÇ : Taksirle yaralama
HÜKÜM : Mahkûmiyet

Sanık hakkında Dairemizce verilen bozma kararı üzerine kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Bakırköy 16. Asliye Ceza Mahkemesinin, 01.12.2015 tarihli ve 2013/518 Esas, 2015/609 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında taksirle yaralama suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 89 uncu maddesinin dördüncü fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi, 52 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca 3.000,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
2. Bakırköy 16. Asliye Ceza Mahkemesinin, 01.12.2015 tarihli ve 2013/518 Esas, 2015/609 Karar sayılı kararının sanıklar müdafii tarafından temyizi üzerine Dairemizin, 29.06.2020 tarihli ve 2019/13933 Esas, 2020/4039 Karar sayılı ilâmıyla özetle; sanıkların iş yeri sahibinin kim olduğuna ilişkin soruşturma ve kovuşturma aşamalarında verdikleri çelişkili beyanlar dikkate alındığında; mahkemece bu hususun açıklığa kavuşturulmasının ardından, yeniden üç kişilik bilirkişi heyetinden rapor alınmak suretiyle sanıkların hukuki durumunun tespit ve tayin edilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması, sanıklar hakkında hükmedilen hapis cezalarının adli para cezasına çevrilmesine karar verilirken uygulanan Kanun maddelerinin ve adli para cezasının belirlenmesine esas alınan tam gün sayısının gösterilmemesi suretiyle 5237 sayılı Kanun’un 52 nci maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı hareket edilmesi; gerekçeleriyle bozulmasına karar verilmiştir.

3. Dairemizin bozma kararı üzerine Bakırköy 16. Asliye Ceza Mahkemesinin, 30.11.2022 tarihli ve 2020/387 Esas, 2022/613 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında taksirle yaralama suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 89 uncu maddesinin dördüncü fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 50 nci maddesinin üçüncü fıkrası delaletiyle birinci fıkrasının (a) bendi, 52 nci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları uyarınca 3.000,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

4. Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan 09.03.2023 tarihli ve 2023/23287 sayılı, onama görüşlü Tebliğname ile Daireye tevdii edilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık müdafiinin temyiz isteği;
1.Sanığın eylemi ile netice arasında nedensellik bağı bulunmadığından taksirle yaralama suçunun manevi unsurunun oluşmadığına,

2.Hukuki gerekçeden yoksun bir mahkumiyet kararı verildiğine,

3.Delillerin tam anlamıyla ele alınmadığına,

İlişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR
Temyizin kapsamına göre;
Yerel Mahkemenin Kabulü
1. Bakırköy 16. Asliye Ceza Mahkemesi gerekçesinde; “Suç tarihinde …, Şirinevler adresli parfümeri ve parfüm deposu olarak faaliyette bulunan sanık …’e ait işyerinde, kardeşi diğer sanık …, katılanlarla birlikte parfüm şişelerine kapak kapattıkları, olay sırasında sanık …’in mikser karıştırdığı sırada, kabın alev alması ile yangın çıktığı, yanan kabı dışarıya atmaya çalışırken duvara çarpan kaptan yayılan alevler… Ali’nin üzerine sıçradığı, diğer katılanların da çeşitli yerlerinden yandıkları ve bu yanmalar neticesinde; 20.09.2011 tarihli Adli Tıp Kurumu raporuna göre …’ın basit tıbbi müdahale ile iyileşemiyecek şekilde; 24.01.2012 ve 25.06.2012 tarihli Adli Tıp Kurumu raporuna göre …’un yüzde sabit iz oluşmayacak ve basit tıbbi müdahale ile iyileşecek şekilde; 07.05.2012 tarihli Adli Tıp Kurumu raporuna göre de… …’in hayati tehlike oluşacak ve basit tıbbi müdahale ile iyileşemiyecek şekilde yaralandığı, olaya ilişkin alınan 15.03.2022 tarihli bilirkişi raporuna göre, sanık …’in tam ve asli kusurlu olduğu, diğer sanık … ve katılanların herhangi bir kusurunun bulunmadığının belirtildiği, sanıklar savunması, katılanlar beyanı, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından sanık …’in atılı suç yönünden kast ve taksiri bulunmadığından 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendi gereğince beraatine, sanık …’in tedbirsiz ve dikkatsiz davranmak suretiyle katılanların yaralanmasına sebebiyet vererek üzerine atılı suçu işlediği, atılı suçun sanık … tarafından işlendiğinin sabit olduğu anlaşılmakla, sanık …’in sabit olan taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına sebep olmak suçundan eylemine uyan 5237 sayılı Kanun’un 89 uncu maddesinin dördüncü fıkrası gereğince cezalandırılmasına, sanığın geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki veya yargılama sürecindeki davranışları, cezanın sanığın geleceği üzerindeki olası etkisi lehine takdiri indirim nedeni olarak kabul edilerek cezasının 5237 sayılı Kanun’un 62 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca 1/6 oranında indirilmesine, sanığın olay nedeni ile katılanların somut maddi zararlarını karşılanmadığı anlaşıldığından şartları oluşmadığından hakkında 5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesinin uygulanmasına yer olmadığına, sanık hakkında verilen ceza adli para cezası olduğundan şartları oluşmadığından hakkında 5237 sayılı Kanun’un 51 inci maddesinin uygulanmasına yer olmadığına dair karar vermek gerekmiştir.” şeklinde karar verilmiştir.

2. Sanığın aşamalarda, kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığını beyan ettiği belirlenmiştir.

3. Katılan … … hakkında düzenlenen 07.05.2012 ve 26.09.2012 tarihli Bakırköy Adli Tıp Şube Müdürlüğü raporlarında; katılanın yaralanmasının, kişinin hayatını tehlikeye sokan bir durum olduğu, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığı; katılan … hakkında düzenlenen 24.01.2012 ve 25.06.2012 tarihli Bakırköy Adli Tıp Şube Müdürlüğü raporlarında; katılanın yaralanmasının, kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu, katılan … hakkında düzenlenen 20.09.2011 tarihli Bakırköy Adli Tıp Şube Müdürlüğü raporunda; katılanın yaralanmasının, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığı belirtilmiştir.

4. Dosya kapsamında yer alan, 10.05.2012 tarihli elektrik mühendisi bilirkişi tarafından düzenlenen rapor, 10.07.2014 ve 15.03.2022 tarihli iş güvenliği uzmanlarından oluşan iki farklı bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen raporlarda benzer şekilde, özetle; yasal mevzuata göre, iş yerinde iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri alınmadığından iş yeri sahibi sanığın aslî kusurlu olduğu belirtilmiştir.

5. Katılanlarının sanık hakkında şikayetçi olduğu, uzlaşmayı istemedikleri ve katılma talebinde bulundukları görülmüştür.

6. Mahkemece, Hukukî Süreç başlığı altında (2) numaralı paragrafta bilgilerine yer verilen bozma ilâmına uyulmasına karar verilerek gereklerinin yerine getirildiği anlaşılmıştır.

IV. GEREKÇE
Yapılan inceleme neticesinde yerel mahkemenin kararında, oluş ve kabulde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı görülmüştür.

Taksirli suçlar açısından temel cezanın belirlenmesinde 5237 sayılı Kanun’un 61 inci maddesinin birinci fıkrası ile 22 nci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan ölçütlerden olan failin kusuru, meydana gelen zararın ağırlığı, suçun işleniş biçimi ile suçun işlendiği yer ve zaman nazara alınmak suretiyle aynı Kanun’un 3 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmolunması gerekirken, asli kusurlu olarak meydana getirdiği kaza sonucu 3 kişinin yaralanmasına neden olan sanık hakkında, adalet ve hakkaniyet kuralları uyarınca cezada orantılılık ilkesi gözetilerek alt sınırdan uzaklaşmak suretiyle ceza tayini gerekirken, yazılı şekilde alt sınırdan hüküm kurularak sanık hakkında eksik cezaya hükmolunması aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 05.03.2020 tarihli ve 2018/12 – 399 Esas – 2020/154 Karar sayılı ilamında da vurgulandığı üzere, taksirli suçlar açısından temel cezanın belirlenmesinde 5237 sayılı Kanun’un 61 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde yer alan “failin güttüğü amaç ve saiki” gerekçesi ile (f) bendinde yer alan ”failin kasta dayalı kusurunun ağırlığı” gerekçesine dayanılamayacağının gözetilmemesi, hukuka aykırı bulunmuştur.

Sanığın temyiz isteği yönünden;
Dosya içeriğine göre; parfümeri ve parfüm deposu olarak faaliyette bulunan iş yerinin sahibi olan sanığın, olay tarihinde iş yerine yardım amacıyla gelen katılanlarla birlikte parfüm şişelerine kapak kapattığı esnada, sanığın mikseri çalıştırması ile mikserin alev alması neticesinde katılanların yaralanmasına sebebiyet verdiği anlaşıldığından; sanık müdafiinin sanığın eylemi ile netice arasında nedensellik bağı bulunmadığından taksirle yaralama suçunun manevi unsurunun oluşmadığına ilişkin yerinde görülmeyen temyiz sebebi reddedilmiştir.

Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen diğer temyiz sebepleri reddedilmiştir.

V. KARAR
Gerekçe bölümünün üçüncü paragrafında açıklanan nedenle Bakırköy 16. Asliye Ceza Mahkemesinin, 30.11.2022 tarihli ve 2020/387 Esas, 2022/613 Karar sayılı kararına yönelik sanık müdafiinin temyiz istemi yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanun’un 322 nci maddesi gereği hükmün (II-1) numaralı paragrafından “sanığın kast ve saiki” ibaresinin çıkarılması suretiyle, hükmün oy birliğiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.07.2023 tarihinde karar verildi.