Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2023/2600 E. 2023/4299 K. 24.10.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/2600
KARAR NO : 2023/4299
KARAR TARİHİ : 24.10.2023

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2021/1091 E., 2023/21 K.
SUÇ : Taksirle yaralama
HÜKÜM : Mahkûmiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama

Sanık hakkında dairemizce verilen bozma kararı üzerine kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1.Ankara 37. Asliye Ceza Mahkemesinin, 23.06.2016 tarihli ve 2015/690 Esas, 2016/764 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında taksirle yaralama suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 89 uncu maddesinin dördüncü fıkrası, 62 nci maddesi, 52 nci maddesinin ikinci fıkrası ve 53 üncü maddesinin altıncı fıkrası uyarınca 3000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve sürücü belgesinin geçici olarak 6 ay süreyle geri alınmasına karar verilmiştir.

2.Ankara 37. Asliye Ceza Mahkemesinin, 23.06.2016 tarihli ve 2015/690 Esas, 2016/764 Karar sayılı kararının katılanlar vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 21.09.2021 tarihli ve 2019/12586 Esas, 2021/6035 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında hükmedilen cezanın orantılılık ilkesine aykırı olarak alt sınırdan ceza tayini yapılmasının, uygulanan Kanun maddelerinin gösterilmemesinin ve dosyada tek sanık bulunmasına karşın yargılama giderlerinde sanıklar ifadesine yer verilmesinin hukuka aykırı olduğundan bahisle bozulmasına karar verilmiştir.

3.Ankara 37. Asliye Ceza Mahkemesinin, 17.01.2023 tarihli ve 2021/1091 Esas, 2023/21 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında taksirle yaralama suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 89 uncu maddesinin dördüncü fıkrası, 62 nci maddesi, 52 nci maddesinin ikinci fıkrası ve 53 üncü maddesinin altıncı fıkrası uyarınca 9100 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve sürücü belgesinin geçici olarak 6 ay süreyle geri alınmasına karar verilmiştir.

4.Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan 11.04.2022 tarihli ve 2022/3936 sayılı temyiz istemlerinin reddiyle onama görüşü içeren Tebliğname ile Daireye tevdi edilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
1.Katılanlar vekilinin temyiz isteği, bilinçli taksir hükümlerinin uygulanmasının, 5237 sayılı Kanun’un 50 nci maddesi hükümlerine yer verilmesinin, her üç müvekkili için ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmemesinin ve orantılılık ilkesine aykırı olarak hükmedilen ceza miktarının az olmasının hukuka aykırı olduğuna,

2.Sanık müdafiinin temyiz isteği, orantılılık ilkesine aykırı olarak hükmedilen ceza miktarının çok olduğuna ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanması gerektiğine İlişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR
1.Mahkemece, ”… , … ve …’ın yapılan kontroller sonucunda 15/04/2015 tarihinde hazırlanan müştekilerde yaşamı tehlikeye sokan ve basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek herhangi bir lezyon saptanmadığını bildirir adli tıp raporu, 12.04.2016 havale tarihli sanığın asli ve tam derecede kusurlu , müşteki …’ın ise kusursuz olduğunu bildirir bilirkişi raporu, 04/09/2015 tarihli sanık sürücü …’ın asli ve tam derecede kusurlu ve müşteki sürücü …’ın kusursuz olduğuna ilişkin adli tıp kurumu raporu,

Yapılan yargılama toplanan deliller, sanık savunması, müşteki beyanı ve tüm dosya kapsamına göre;Yukarıda açık kimliği yazılı sanığın suç tarihinde sevk ve idaresinde bulunan … plaka sayılı araçla Ankara Mamak sınırları içerisinde seyir halindeyken müştekilerden …’ın sevk ve idaresinde diğer müştekilerinse içinde bulunduğu … plaka sayılı araca dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu arkadan çarpmasından dolayı TCK 89/4 maddesi gereğince yargılanması için kamu davası açılmış , … plaka sayılı araçta bulunan müştekilerden …’ın basit tıbbi müdehale ile giderilebilecek şekilde yaralandığı, diğer müştekilerin ise vücutlarında herhangi bir lezyon saptanmadığı bildirilmiş olmakla birlikte vücutlarında kazaya bağlı hassasiyetler oluştuğu, bu müştekilerin üzerinde kazanın etkisinin basit yaralanma niteliğinde olduğunu bildirir rapor tanzim edilmiş , gerek adli tıp kurumunca gerekse bilirkişi raporunda sanığın kusurlu olduğu müştekinin ise kusursuz olduğu bildirilmiş , sanık mahkememize vermiş olduğu savunmasında telefonda ilgilendiği sırada bir anlık dikkat kaybı sonunda kazayı olayın meydana geldiğini beyan ve eylemini ikrar etmiş , mahkeme huzurunda alınan tanık …’ın beyanı da sanığın savunmasını destekler niteliktedir. Tüm dosya birlikte değerlendirildiğinde sanığın meydana gelen kazada önünde giden araçları güvenli ve yeterli mesafeden izlememek , seyir sırasında telefonla konuşması neticesinde dikkatinin dağılması nedeniyle önündeki araca çarptığı , bu şekilde müştekilerin yaralanmasına sebebiyet verdiği , olayda kusurlu olduğu , şüphelinin bu şekilde atılı suçu işlediği mahkememizce sabit olmakla aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.”
Biçimindeki gerekçe ile sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmiştir.

2.Katılanların kati adli muayene raporları dosyada mevcuttur.

3.Taraflar arasında uzlaşma sağlanamamış, katılan tarafın zararı giderilmemiştir.

4.Kolluk güçlerince tanzim olunan 09.04.2015 tarihli Trafik Kazası Tespit Tutanağına göre sanığın 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (2918 sayılı Kanun) 56 ncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde yer alan
”…
c)Araçlar arasındaki mesafe:
Sürücüler önlerinde giden araçları yönetmelikte belirtilen güvenli ve yeterli bir mesafeden izlemek zorundadırlar…”

Kuralına uymadığından bahisle tam kusurlu olduğu bildirilmiştir.

5.Mahkemece aldırılan ve baş polis memuru trafik kaza analiz ve kusur uzmanı bilirkişi tarafından tanzim edilen 12.04.2016 tarihli raporda, 2918 sayılı Kanun’un 52 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan

”…
b)Hızlarını, kullandıkları aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmak,
…”

Kuralına uymadığından bahisle tam kusurlu olduğu saptanmıştır.

6.Yargılama aşamasında dosyaya kazandırılan Adli Tıp Kurumu Ankara Trafik İhtisas Dairesi 04.09.2015 tarihli raporunda, sanığın sevk ve idaresindeki … ile seyir halinde iken hızını aracının teknik özellikleri yol ve hava durumuna göre ayarlaması gerekirken, bu hususlara riayet etmemesi yol yeteri kadar dikkatini vermemesi neticesinde sağa doğru yönlenerek önünde sağ şeritte seyir halinde bulunan araca sağ yan ve arkadan çarpması ile meydana gelen kazada dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışı ile olayda tam kusurlu olduğu belirtilmiştir.

7.Sanık aşamalarda, Samsun Yolu Mavigöl caddesinden yukarı doğru çıkarken telefonunun çaldığını, telefonuna bakarken önündeki aracı görmeyerek çarptığını, vurmanın etkisiyle önlerindeki aracın hafif şekilde yan yattığını, olayın şokuyla olay yerini terk ettiğini, pişman olduğunu ileri sürmüştür.

IV. GEREKÇE

1.Dosya içeriğine göre sanık idaresindeki otomobille, meskun mahal dışı, gece vakti, yağmurlu havada, aydınlatmanın bulunduğu, ıslak, asfalt kaplama bölünmüş karayolunda seyrederken, aracının ön sağ ve köşe kısımlarıyla, hemen önünde ilerleyen sürücü Mustafa idaresindeki otomobilin sol arka ve yan kısımlarına çarpması şeklinde meydana gelen ve üç katılanın basit tıbbi müdahale ile giderilebilir şekilde yaralanması ile sonuçlanan olaya ilişkin mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.

2.Önündeki aracı yakın mesafeden takip eden ve aracın hızını trafik durumuna göre ayarlamayan sanığın, eylemlerinin basit taksir seviyesinde kaldığı, dairemiz yerleşik içtihatlarına göre bilinçli taksir hükümlerinin uygulanması gerektirecek bir durumun dosyada bulunmadığı anlaşıldığından katılanlar vekilinin bu husustaki temyiz istemi reddolunmuştur.

3.5237 sayılı Kanun’un 50 nci maddesinin sanık hakkında uygulanıp uygulanmamasına karar verilirken, sanığın kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu, suçun işlenmesindeki özellikler, dosyaya yansıyan bilgi ve kanıtlar isabetle değerlendirilip, denetime olanak verecek ve somut gerekçeler de gösterilmek suretiyle takdir hakkının kullanılmasının gerektiği, mahkemenin bu hususları dikkate alarak takdir hakkını kullandığı gözetildiğinde bu noktaya ilişkin temyiz istemi kabul edilmemiştir.

4.Taksirli suçlar açısından temel cezanın belirlenmesinde; 5237 sayılı Kanun’un 61 inci maddesinin birinci fıkrası ve 22 nci maddesinin dördüncü fıkralarında yer alan ölçütlerden olan failin kusuru, meydana gelen zararın ağırlığı, suçun işleniş biçimi ile suçun işlendiği yer ve zaman nazara alınmak suretiyle, aynı Kanun’un 3 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmolunması gerekmekte olup, tam kusurlu olarak meydana getirdiği kaza sonucu üç kişinin yaralanmasına neden olan ve olay yerinden kaçan sanık hakkında, anılan şekilde adalet ve hakkaniyet kuralları uyarınca cezada orantılılık ilkesi gözetilerek alt sınırdan bir miktar uzaklaşmak suretiyle yapılan ceza tayininde hukuka aykırı bir durum bulunmamaktadır.

5.Katılanların zararlarının giderilmediğini beyan ettiği, sanığın da zararı giderdiğine ilişkin iddiasını her türlü şüpheden uzak, somut bir şekilde karşıladığını kanıtlayamadığı gözetildiğinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanmamasına ilişkin mahkemenin takdirinde isabetsizlik saptanmamıştır.

6.Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 04.11.2021 tarihli ve 2018/12-98 esas, 2021/527 karar sayılı kararında vurgulandığı üzere; davacı veya sanıkların adedini ya da bir sanığın birden çok suç işlemiş olmasını değil, usulünce açılan ve avukat tarafından takip olunan dava dosyalarının sayısını esas ve ilke olarak alması, taraflara yükletilecek avukatlık ücretinin her dava dosyası için ayrı ayrı tayinini öngörmesi, ayrı ayrı dava açılmadıkça vekâlet ücretinin de ayrı ayrı belirlenmesinin ve katılanlara sunulan avukatlık hizmetinin bölünmesinin mümkün bulunmaması, avukatlık ücretinin temyiz aşaması da dahil kesin hüküm elde edilinceye kadar yapılan işin karşılığı olması, her ne kadar Tarife’nin 14 üncü maddesinin birinci fıkrasında katılan yararına avukatlık ücretine hükmedileceği düzenlenmiş ise de Avukatlık Kanunu’nun 164 üncü maddesinin son fıkrasında yer alan “Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir.” ve Tarife’nin 3 üncü maddesindeki “Yargı yerlerince avukata ait olmak üzere karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücreti…” şeklindeki düzenlemeler göz önüne alındığında karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücretinin avukata ait olduğunun kabul edilmesi, yine bu ücretin belirlenmesinde, avukatın emeği, çabası, işin önemi, niteliği ve davanın süresi göz önünde tutulacak olup katılan sayısının tek başına ücretin belirlenmesinde kriter kabul edilmemesi hususları gözetildiğinde, kendilerini aynı vekille temsil ettiren katılanlar lehine mahkemece tek vekalet ücretine hükmedilmesinde mevzuata aykırı bir durum yer almamaktadır.

V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle Ankara 37. Asliye Ceza Mahkemesinin, 17.01.2023 tarihli ve 2021/1091 Esas, 2023/21 Karar sayılı kararında sanık müdafiince ve katılanlar vekilince öne sürülen temyiz sebepleri ve dikkate alınan sair hususlar yönünden herhangi bir hukuka aykırılık görülmediğinden sanık müdafiinin temyiz sebeplerinin reddiyle hükmün, Tebliğnameye uygun olarak, oy birliğiyle ONANMASINA,

Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 24.10.2023 tarihinde karar verildi.