Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2023/2553 E. 2023/1999 K. 05.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/2553
KARAR NO : 2023/1999
KARAR TARİHİ : 05.06.2023

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
DAVA : Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat
KARAR : Davanın kısmen kabulü

Davacının tazminat talebi hakkında dairemizce verilen bozma kararı üzerine kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası gereği yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki 427 nci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 142 nci maddesinin sekizinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Davacı vekili 11.07.2014 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama suçundan dolayı gözaltına alınarak sorgusunu müteakip 10.10.2011 tarihinde nöbetçi mahkemece tutuklandığını, müvekkili hakkında Silivri Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/217 Esas sayılı dosyası ile kamu davası açıldığını, müvekkilinin 16.01.2013 tarihinde tahliye edildiğini, yargılama sonucunda ise 18.04.2014 tarihinde beraat kararı verildiğini, müvekkilinin tutuklanmadan önce oğlunun yanında günlük 50,00 TL ücret ile çalıştığını, ancak 10.10.2011-16.01.2013 tarihleri arasında 15 aydan fazla haksız yere tutuklu kaldığı için çalışamadığını, müvekkilinin başkaca hiç bir gelir kaynağının da bulunmadığını, müvekkilinin uzun tutukluluk nedeni ile işinden olduğunu, şu an Belediye’ye ait küçük bir dükkanda çaycılık yapıp günlük 20,00 TL kazandığını, müvekkilinin maddi kaybı yanında, tutukluluk süresi içinde geleceği için ayırdığı tüm birikimlerini harcamak zorunda kaldığını, müvekkilinin haksız olarak ceza evinde kalması nedeni ile manevi olarak çöktüğünü, psikolojisinin bozulduğunu, evinden, işinden, çevresinden kısacası her şeyinden olduğunu, ailesinin ve kendisinin bu süreçte maddi ve manevi izahı mümkün olmayacak şekilde zarar gördüklerini, bu nedenle, müvekkilinin zararlarının ve çektiği acıların bir nebze olsun telafisi açısından maddi – manevi zararlarının tazmini amacı ile 40.000,00 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi (fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla) tazminata tutuklama tarihi olan 10.10.2011 tarihinden itibaren bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiz ile birlikte hükmedilmesine, dava masraflarının ve vekalet ücretinin davalı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalı vekili 22.01.2015 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacının sanık olarak yargılandığı dava dosyası ve dayanağı bilgi belgeler incelendiğinde; kendi kusurlu eylemleri ile tutuklamaya sebep olduğunun anlaşıldığını, hal böyle iken kendi ihmal ve kusurlu davranışları ile tutuklamaya sebebiyet veren davacının maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı tarafın beyanından, tutuklu kaldığı süre içinde mahrum kaldığı gelirin ne olduğu konusunda açık bilgi edinilememiş olduğunu, davacının ekonomik ve sosyal durumu dikkate alındığında talep etmiş olduğu maddi ve manevi tazminat miktarının fahiş olduğunun açık olduğunu, ilgili Yasanın öngörmüş olduğu koşulları taşımayan davacının tazminat talebinın haklı olmadığını, bu nedenle davacının tazminat taleplerini ve miktarlarını kabul etmediklerini, bu nedenlerle davanın reddine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davacıya yüklenilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

3. Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesinin, 22.01.2016 tarihli ve 2014/514 Esas, 2016/16 Karar sayılı kararı ile tazminat talebinin kısmen kabulü ile 10.836,87 TL maddi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

4.Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesinin, 22.01.2016 tarihli ve 2014/514 Esas, 2016/16 Karar sayılı kararının davacılar vekili ve davalı vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 07.03.2022 tarihli ve 2020/10853 Esas, 2022/1660 Karar sayılı ilâmıyla;

“1- İncelenen dosya kapsamında bulunan tutuklama müzekkeresine göre davacının üzerine atılı uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti ve suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçlarından tutuklandığı, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçuna dair yapılan soruşturma sonucuna dair bilgi olmadığı anlaşılmakla soruşturma sonucunda atılı suça dair ne karar verildiği, verilen kararın kesinleşip kesinleşmediği ve soruşturma aşamasında tefrik kararı verilip verilmediği, tefrik kararı verilmiş olması halinde neticesi araştırılıp, kesinleşmiş olması halinde kesinleşme tarihi tespit edilerek, tazminat isteme koşullarının bulunup bulunmadığının değerlendirilmemesi,

2- Tazminat davasının dayanağı olan davacı ile ilgili tutuklama müzekkeresinin infaz edilip edilmediği, infaz edilmiş olması halinde, infaz tarihleri ceza infaz kurumundan sorularak infaz edilen tutukluluk süresinin tereddüde mahal vermeyecek şekilde tespit edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Kabul ve uygulamaya göre de;
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.03.2002 gün ve 92/223 sayılı kararında belirtildiği üzere koruma tedbirleri nedeniyle dava açma hakkının kural olarak zarar görene ait olduğu, bu hakkın ancak zarar görenin ölmeden önce dava açması veya dava açma iradesini açıkça izhar etmesi durumunda mirasçılara intikal edeceği, mirasçıların bu şartlarda açılmış davaya devam edebilecekleri veya dava açabilecekleri anlaşılmakla, dava açıldıktan sonra 03.11.2014 tarihinde öldüğü anlaşılan davacının manevi tazminat talebinin yasal mirasçılarına intikal ettiği gözetilmeden, manevi tazminat talepleri konusunda bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi,”

Nedenleriyle bozulmasına karar verilmiştir.

5. Hukukî Süreç başlığı altında (4) numaralı paragrafta ayrıntılarına yer verilen Yargıtay bozma ilâmına uyulmasına karar verilerek gereklerinin yerine getirildiği anlaşılmıştır.

6. Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesinin, 09.11.2022 tarihli ve 2022/156 Esas, 2022/374 Karar sayılı kararı ile tazminat talebinin kısmen kabulü ile 10.836,87 TL maddi, 12.500,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

7. Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan, 10.03.2023 tarihli, davalı vekilinin temyiz isteminin reddi ile hükmün onanması görüşünü içerir Tebliğname ile Daireye tevdi olunmuştur.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Davalı vekilinin temyiz sebepleri
1. Davanın reddi gerektiğine,

2. Hükmedilen maddi ve manevi tazminat miktarının fazla olduğuna,

3. Hükmedilen tazminatlara karar tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiğine,

4. Reddedilen miktar üzerinden davalı lehine vekâlet ücreti ödenmesi gerektiğine,
İlişkindir.

III. DAVA KONUSU
Temyizin kapsamına göre;

Yerel Mahkemenin Kabulü:
Davanın davacının koruma tedbirleri nedeniyle uğradığını iddia ettiği maddi ve manevi zararının davalı hazineden tahsili istemine ilişkin olduğu, yasal dayanağını 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141-144. maddeleri arasında yazılı düzenlemelerin oluşturduğu belirtilmiştir.

Mahkemenin 2014/514 Esas, 2016/16 Karar sayılı ilamı ile maddi tazminat davasının kısmen kabulüne manevi tazminat davasının ise reddine karar verildiği; Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2020/10853 Esas, 2022/1660 Karar sayılı ilamı ile mahkeme hükmünün bozularak ortadan kaldırıldığı belirtilmiştir.

Mahkemece bozma ilamına uyularak tahkikatın bu yönde sürdürüldüğü; bozma sonrası alınan beyanlarında, tazminat hakkı kendilerine intikal eden dahili davacı olan mirasçıların davaya devam etmek istediklerini beyan ettikleri; 13.05.2022 tarihli CİK Müdürlüğü müzekkere cevabına göre davacı hakkındaki Çatalca Sulh Ceza Mahkemesinin 10.10.2011 tarih ve 2011/27 sayılı tevkif müzekkeresinin 10.10.2011-16.01.2013 tarihleri arasında kesintisiz infaz gördüğü, 13.05.2022 tarihli Silivri ACM yanıtına göre davacı hakkındaki ‘suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma’ suçuna ilişkin ek KYOK verildiği, ancak kesinleştirme işleminin yapılmadığı anlaşılmaktadır.

Yargıtay kararında da belirtildiği üzere davacının ‘uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti’ ve ‘suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma’ suçlarından tutuklandığı;

Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu yönünden; Silivri Ağır Ceza Mahkemesinin 18.04.2014 tarih ve 2012/217 Esas, 2014/102 sayılı kararı incelendiğinde davacı …’in atılı suçtan dolayı 10.10.2011 tarihinde tutuklama müzekkeresi düzenlendiği, 16.01.2013 tarihinde tahliye edildiği, bozma sonrası dosya arasına alınan CİK yanıtına göre tutuklama müzekkeresinin 10.10.2011-16.01.2013 tarihleri arasında kesintisiz infaz gördüğü, yapılan yargılama sonunda davacı sanığın atılı suçtan beraatine karar verildiği, kararın davacı sanık açısından 28.05.2014 tarihinde kesinleştiği, kesinleşme şerhli kararın davacı sanığa 30.06.2014 tarihinde tebliğ edildiği, dava dilekçesinin havale tarihinin 11.07.2014 olduğu, davanın hak düşürücü süre dahilinde yöntemince açıldığı; davacının haksız şekilde hürriyetinin kısıtlandığı dönem yönünden maddi tazminata hak kazanacağı belirtilmiştir.

Suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçu yönünden; mahkemece bozma doğrultusunda ‘suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma’ suçuna ilişkin hususlar ayrıntılı olarak mahkemesine sorulmuş olup 13.05.2022 tarihli Silivri ACM müzekkere yanıtındaki evraklar incelendiğinde, davacı hakkındaki ‘suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma’ suçuna ilişkin EKYOK verildiği görülmüşse de bu suça ilişkin kesinleştirme işleminin yapılmadığı anlaşılmıştır. Ayrıca kararın davacıya tebliğ edildiğine ilişkin bilgi de bulunmamaktadır. Bu haliyle davacıya kesinleşmiş takipsizlik kararı bizzat tebliğ edilmemiş ve kararda, tazminat talebi yönünden kanun yolu, süresi, kanun yoluna başvuru şekli ve başvurunun hangi makama yapılacağının gösterilmemiş olması karşısında davacının hakkında takipsizlik kararı verilen iş bu suç yönünden de davasını süresinde ve yöntemince açmış olduğu kabul edilmiştir. Öte yandan KYOK sonrasında savcılık tarafından örgüt suçu yönünden 15.12.2011 tarihli resen tahliye müzekkeresi yazılmıştır. O halde ‘suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma’ suçuna ilişkin olarak davacı hakkındaki tutuklama müzekkeresi 10.10.2011-15.12.2011 tarihleri arasında infaz görmüş olacaktır. Davacının ‘suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma’ suçuna ilişkin haksız şekilde hürriyetinin kısıtlandığı dönemden kaynaklı olarak tazminat hakkının doğduğu sonucuna varılmıştır. Ancak tutukluluk uyuşturucu suçuna ilişkin tutukluluk müzekkeresinin kapsadığı dönemde infaz edildiği için maddi tazminatın tespitinde bu hususun farklılık yaratmayacağı belirtilmiştir.

Bilirkişi raporunda, davacı …’in tutuklu kaldığı 15 ay 6 gün için toplam 10.833,31 TL tazminat hesaplaması yapmış olduğu, hesapta usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı belirtilmiş, maddi tazminat davasının bu miktar üzerinden kısmen kabulüne ilişkin hüküm fıkrasında gösterildiği şekilde karar verilmiştir.

Davacının manevi tazminat istemine dair;
Davacının tutuklanmasına neden olan olayın oluş tarzı, tutuklulukta geçirdiği süre, hakkında uygulanan tedbirin niteliği, maruz kaldığı elem ve ızdırap dikkate alınarak hakkaniyet ölçüsünü aşmayacak bir şekilde, hak ve nesafet kurallarına uygun olduğu değerlendirilen 12.500,00 TL manevi tazminata hükmedilmiş ve fazlaya ilişkin talepler reddedilmiştir.

IV. GEREKÇE
Tazminat davasının dayanağı olan Silivri Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/217 esas 2014/102 karar sayılı dava dosyasının incelenmesinde; davacının uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçundan 10.10.2011-16.01.2013 tarihleri arasında 464 gün tutuklu kaldığı, yapılan yargılama sonunda beraatine hükmedildiği, beraat hükmünün 28.05.2014 tarihinde kesinleştiği, tutuklama tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 5271 sayılı Kanun’un 142 inci maddesinde öngörülen süre içinde yetkili ve görevli mahkemeye davanın açıldığı ve kanunda öngörülen yasal şartların oluştuğu anlaşılmıştır.

Nesnel bir ölçüt olmamakla birlikte, davacı lehine hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre ve benzeri hususlar ile tazminat davasının kesinleşeceği tarihe kadar faizi ile birlikte elde edeceği parasal değer dikkate alınıp, hak ve nesafet ilkelerine uygun, makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken, belirlenen ölçütlere uymayacak miktarda eksik manevi tazminata hükmolunması, temyiz edenin sıfatına göre bozma nedeni yapılmamıştır.

Davalı Vekilinin Temyiz İstemi Yönünden;
1. Davanın reddi gerektiğine ilişkin temyiz sebebi yönünden;
5271 sayılı Kanun’un “Tazminat istemi” kenar başlıklı 141 inci maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;

e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,

Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.

Bu itibarla kanunda öngörülen yasal şartlar oluştuğundan davanın kısmen kabulünde hukuka aykırılık bulunmamıştır.

2.Hükmedilen Maddi ve Manevi Tazminat Miktarının Fazla Olduğuna İlişkin Temyiz Sebebi Yönünden;
Tutuklandığı dönem içerisindeki maddi zararını ücret bordrosu, vergi kaydı, gelir vergisi beyannamesi gibi itibar edilebilecek bir belgeyle ispatlayamayan davacıya tutuklu kaldığı dönemde 16 yaşından büyükler için geçerli net asgari ücret üzerinden hesaplanan miktarın maddi tazminat kapsamında davacıya ödenmesine karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunmamıştır.

Gerekçe kısmında açıklandığı üzere davacı lehine hükmedilen manevi tazminat miktarı belirlenen kriterlere göre eksik olduğundan davalı vekilinin hükmedilen manevi tazminat miktarının fazla olduğuna ilişkin temyiz sebebi reddedilmiştir.

3.Hükmedilen Tazminatlara Karar Tarihinden İtibaren Faiz İşletilmesi Gerektiğine İlişkin Temyiz Sebebi Yönünden;
Davacının dava dilekçesinde talep ettiği tazminat miktarlarına tutuklama tarihinden itibaren yasal faiz talebinde bulunduğu anlaşıldığından taleple bağlılık ilkesi gereği hükmedilen maddi ve manevi tazminatlara tutuklama tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmesinde hukuka aykırılık görülmemiştir.

4.Reddedilen Miktar Üzerinden Davalı Lehine Vekâlet Ücreti Ödenmesi Gerektiğine İlişkin Temyiz Sebebi Yönünden;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13.03.2007 tarih, 2007/8-2 Esas, 2007/63 Karar sayılı kararında da belirtildiği gibi haksız tutuklamadan kaynaklanan tazminat davalarında, tazminat miktarının davacı tarafça kesin bilinmesi mümkün olmadığından, davalı lehine avukatlık ücreti ödenebilmesi ancak davanın tamamen reddi halinde mümkün olduğundan davalı lehine vekâlet ücreti ödenmemesinde hukuka aykırılık görülmemiştir.

V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesinin, 09.11.2022 tarihli ve 2022/156 Esas, 2022/374 Karar sayılı kararında davalı vekili tarafından öne sürülen temyiz sebeplerinin incelenmesi neticesinde herhangi bir hukuka aykırılık görülmediğinden temyiz sebeplerinin reddiyle hükmün, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle ONANMASINA,

Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 05.06.2023 tarihinde karar verildi.