Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2023/2315 E. 2023/2113 K. 12.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/2315
KARAR NO : 2023/2113
KARAR TARİHİ : 12.06.2023

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
DAVA : Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat
KARAR : Davanın reddi

İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesinin, 09.12.2016 tarihli ve 2016/308 Esas, 2016/409 Karar sayılı kararı ile Yargıtay 12. Ceza Dairesinin, 25.05.2016 tarihli ve 2015/11220 Esas, 2016/8796 Karar sayılı bozma kararına karşı direnme kararı verildiği anlaşılmakla, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 6763 sayılı Kanun’un 36 ncı maddesiyle değişik 307 nci maddesinin dördüncü fıkrası ile 6763 sayılı Kanun’un 38 inci maddesiyle 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 10 uncu maddesi uyarınca yapılan incelemede;

Mahkemece verilen direnme kararının; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Kanun’un 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenlerin direnme kararını temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle,

Davanın niteliğine göre, davacı vekilinin duruşmalı inceleme isteminin, 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı Kanun’un 318 inci maddesi gereğince reddine karar verilerek yapılan incelemede gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Davacı vekili 26.08.2014 tarihli dava dilekçesinde özetle; davacının İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 2001/213 Esas sayılı dava dosyasında 29.05.2001 tarihinde terör örgütü üyesi iddiası ile gözaltına alınıp 05.06.2001 tarihinde tutuklandığı, 3 yıl 8 ay sonra tahliye edildiğini ve hakkında açılan davanın dava zamanaşımı nedeni ile düşürüldüğünü, bu nedenle mağdur olduğunu, davacı lehine 200.000,00 TL maddi, 200.000,00 TL manevi tazminata yakalama tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile hükmedilmesine, ayrıca tutuklu kaldığı süre boyunca SSK’lı sayılmasına ve SSK primlerinin Devletçe ödenmesini talep etmiştir.

2. Davalı vekili 01.10.2014 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

3. İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesinin, 31.10.2014 tarihli ve 2014/364 Esas, 2014/328 Karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.

4. İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesinin, 31.10.2014 tarihli ve 2014/364 Esas, 2014/328 Karar sayılı kararının davacı vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 25.05.2016 tarihli ve 2015/11220 Esas, 2016/8796 Karar sayılı kararıyla;

“….tazminat talebinin dayanağı olan İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 30.05.2012 tarih, 2001/213 Esas – 2012/96 sayılı kararının incelenmesinde; davacı (sanık) hakkında üzerine atılı silahlı terör örgütüne yardım ve yataklık etme suçundan, 765 sayılı TCK’nın 102/3. maddesinde belirlenen zamanaşımının, sanığın sorgusunun yapıldığı tarih ile hüküm tarihi arasında gerçekleştiğinden bahisle kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verildiği, kararın davacının (sanığın) müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 29.04.2014 tarih, 2013/12645 Esas – 2014/5484 Karar sayılı ilamı ile onanmak suretiyle kesinleştiği dikkate alındığında, dosya içeriğine göre dava konusu olay bakımından 466 sayılı Kanunun 1. maddesinin 1-6. fıkralarındaki hallerinin oluşmadığı ancak yargılamanın 13 yıl kadar sürmüş olduğunun anlaşılması karşısında makul sürenin aşıldığının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinin kabulü ile bu nedene dayalı olarak davacı lehine makul bir miktar manevi tazminata hükmolunması gerektiğinin gözetilmemesi, “
nedenleriyle bozulmasına karar verilmiştir.

5. Hukukî Süreç başlığı altında (4) numaralı paragrafta ayrıntılarına yer verilen Yargıtay bozma ilâmına direnilmesine karar verildiği anlaşılmıştır.

6. İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesinin, 31.10.2014 tarihli ve 2014/364 Esas, 2014/328 Karar sayılı kararı ile Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 25.05.2016 tarihli ve 2015/11220 Esas, 2016/8796 Karar sayılı kararına direnilmesi üzerine, direnme hükmünün incelenmesi için 6763 sayılı Kanunun 36. maddesiyle değişik CMK’nın 307. maddesinin 3. fıkrası uyarınca; mahkemenin direnme hususundaki görüşleri değerlendirilip, önceki kararda değişiklik yapılmasını gerektiren herhangi bir nedenin bulunmadığı, konunun Yargıtay Ceza Genel Kurulunca sonuca bağlanmasının daha uygun olacağı anlaşıldığından, dosya Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmiştir.

7. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, 22.12.2022 tarihli ve 2017/12-863 Esas, 2022/830 Karar sayılı kararıyla;

“İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 09.12.2016 tarihli ve 308-409 sayılı karar “yeni hüküm” niteliğinde olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 12. Ceza Dairesine gönderilmesine”
karar verilmiştir.

8.Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan, 09.12.2017 tarihli, direnme hükmünün bozulması görüşünü içerir Tebliğname ile Daireye tevdi olunmuştur.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Davacı vekilinin temyiz sebepleri
1.Zamanaşımı sebebiyle düşme kararlarında da tazminata hükmedilmesi gerektiğine,

2.Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine,
İlişkindir.

Davalı vekilinin temyiz sebepleri
Hükmedilen vekâlet ücretinin eksik olduğuna,
ilişkindir.

III. DAVA KONUSU
Temyizin kapsamına göre;

Yerel Mahkemenin Kabulü:
Davanın, haksız tutuklama iddiasına dayalı olarak açılan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olduğu, yasal dayanağının 5320 sayılı kanunun 6. maddesi göndermesi gereği 466 sayılı Kanun hükümleri olduğu tespit edilmiştir.

Davacının, her ne kadar örneği dosyaya alınan karar örneğinde yer verilmemiş ise de, 2001 yılında Hizbullah Terör Örgütü üyesi olduğu iddiası ile gözaltına alınıp tutuklandığı ve yine 2004 yılında tahliye edildiği, hakkında açılan davada İstanbul 11.Ağır Ceza mahkemesince 2001/213 Esas, 2012/96 karar ile 765 sayılı TCK’nın 102/3 maddesi uyarınca kamu davasının dava zamanaşımı nedeni ile düşürülmesine karar verildiği ve söz konusu kararın sanıklar müdafii tarafından temyizi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesi Başkanlığının 29.04.2014 tarih 2013/12645 Esas, 2014/5484 Karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiği tespit edilmiştir.

Gözaltı ve tutukluluğun süresine göre 5320 sayılı Kanunun 6. maddesi göndermesi gereği olayda 466 sayılı kanun hükümlerinin uygulanması gerektiği, 466 sayılı Kanunun 1. maddesinde 7 bend halinde tazminat istenebilecek koşulların sınırlı olarak sayıldığı belirtilmiştir.

Somut olayda davacı hakkında İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesince davanın zamanaşımı nedeni ile düşürülmesine karar verilmiş olup Ceza Genel Kurulunun 18.11.1997 tarih 225-246 Esas ve Karar , 12. Ceza Dairesi Başkanlığının 06.05.2013 tarih 2013/8025-12551 esas ve karar sayılı içtihatlarında da ifade edildiği üzere (M.Albayrak- F.Özer- F.İlhan- M.Erdoğan Koruma Tedbirleri Nedeni ile Tazminat Davaları Adalet Yayınları 2014 Baskı Sayfa 203-204) “Tutuklu kalınan ceza davası dava zamanaşımı nedeni ile ortadan kaldırılması halinde 466 sayılı Yasaya göre tazminat talebinde bulunulamaz” denilmiştir.

Somut olayda davacının tutuklu kaldığı dosyadaki dava dava zamanışımı nedeni ile düşürülmüş olduğundan, Yargıtay 12. C. D. Başkanlığı’nın söz konusu 25.05.2016 tarihli bozma ilamında belirtildiği üzere dava konusu olay bakımından 466 sayılı Kanun’un 1. maddesinin 1-6 fıkralarındaki hallerin oluşmadığı, söz konusu bozma ilamına uyularak karar verilecek olması halinde gerek 466 sayılı Yasada gerekse CMK’nın 141-144 maddelerinde düzenlenen koruma tedbirleri nedeniyle tazminat hakkında yasalarda yer almayan ve yasal dayanağı bulunmayan yargılamanın uzun sürmesi nedenine dayalı olarak karar verilmiş olunacağı gibi davacının aynı zamanda maddi tazminat isteminin de olmasına rağmen Yargıtay bozma ilamında sadece manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğine ilişkin gerekçeye göre maddi tazminata karar verilmemesini bu istemin ret olunmasının da kendi arasında çelişki oluşturacağı kabul edilerek bu nedenle davanın yasal dayanağı bulunmadığından reddine dair önceki kararında direnilmesine karar verilmiştir.

IV. GEREKÇE
Tazminat talebinin dayanağı olan İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 30.05.2012 tarih, 2001/213 Esas – 2012/96 sayılı kararının incelenmesinde; davacı hakkında üzerine atılı silahlı terör örgütüne yardım ve yataklık etme suçundan, 765 sayılı TCK’nın 102/3. maddesinde belirlenen zamanaşımının, sanığın sorgusunun yapıldığı tarih ile hüküm tarihi arasında gerçekleştiğinden bahisle kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 29.04.2014 tarih, 2013/12645 Esas – 2014/5484 Karar sayılı ilamı ile onanmak suretiyle kesinleştiği, davanın gözaltına alınma ve tutuklanma tarihi itibariyle 466 sayılı Kanun’a tabi olduğu, makul sürede yargılanma açısından 5271 sayılı Kanun’a tabi olduğu anlaşılmıştır.

A. Davacı Vekilinin Temyiz İstemi Yönünden;
A.1. Zamanaşımı sebebiyle düşme kararlarında da tazminata hükmedilmesi gerektiğine ilişkin temyiz sebebi yönünden;
Davacı hakkındaki gözaltı ve tutuklama işleminin 01.06.2005 tarihinden önce gerçekleşmiş olması nedeniyle 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun altıncı maddesine göre, davanın 466 sayılı Kanun hükümlerine tabi olduğu ve tazminat isteminin kapsamı nazara alınarak, zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verilmesi isteminin 466 sayılı Kanunun birinci maddesinde tahdidi şekilde sayılan tazminat istenebilecek haller içinde bulunmadığından gözaltı ve tutuklamaya ilişkin tazminat talebinin reddedilmesinde hukuka aykırılık bulunmamıştır.

A.2.Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin temyiz sebebi yönünden;
Her ne kadar yerel mahkemece gerek 466 sayılı Yasada gerekse CMK’nın 141-144 maddelerinde düzenlenen koruma tedbirleri nedeniyle tazminat hakkında yargılamanın uzun sürmesine dayalı olarak düzenlemenin olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmiş ise de;

Yargılamanın 5271 sayılı Kanun’un yürürlük tarihinden sonra da devam etmesi nedeniyle yargılamanın makul sürede bitirilmediğine yönelik talebin 5271 sayılı Kanun’a tabi olduğu anlaşılmıştır.

Tazminata esas dosya incelendiğinde davacının suç isnadı 29.05.2001 tarihinde gözaltına alındığı, üzerine atılı suçtan verilen düşme kararının da 29.04.2014 tarihinde kesinleştiği, davanın 5271 sayılı Kanun’un 142 nci maddesine göre süresinde açıldığı anlaşılmakla, yargılamanın yaklaşık 13 yıl sürdüğü dikkate alındığında sürenin makul olmadığı, davacı lehine makul bir miktar manevi tazminata hükmolunması gerektiğinin gözetilmemesi hukuka aykırı bulunmuştur.

B. Davalı Vekilinin Temyiz İstemi Yönünden;
Kabule göre de;
Davanın tümüyle reddedilmesi karşısında, kendisini vekil ile temsil ettiren davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 3.600,00 TL vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken, 3.000,00 TL vekâlet ücretine hükmedilmesi hukuka aykırı bulunmuştur.

V. KARAR
Gerekçe bölümünün (A.2. ve B) paragraflarında açıklanan nedenle İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesinin, 09.12.2016 tarihli ve 2016/308 Esas, 2016/409 Karar sayılı kararına yönelik davacı vekilinin ve davalı vekilinin temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,

Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 12.06.2023 tarihinde karar verildi.