Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2023/1651 E. 2023/4389 K. 25.10.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/1651
KARAR NO : 2023/4389
KARAR TARİHİ : 25.10.2023

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2016/230 E., 2016/372 K.
SUÇ : Kişilerin huzur ve sükununu bozma
HÜKÜM : Beraat
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama

Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1.Sakarya 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 19.04.2016 tarihli 2016/230 E. 2016/372 K. sayılı kararı ile sanık hakkında kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan 5271 sayılı Kanunun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendi uyarınca beraat kararı verilmiştir.

2.Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan, 16.03.2021 havale tarihli ve 2016/255865 sayılı, onama görüşlü Tebliğname ile 18. Ceza Dairesine tevdi olunmuştur.

3.Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 01.02.2023 tarihli 2021/17275 Esas 2023/2166 Karar sayılı kararı ile dosyanın 12. Ceza Dairesine devredilmesine karar verilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Katılan Vekilinin Temyiz Sebepleri
Eksik inceleme ve hatalı değerlendirme sonucu beraat kararı verildiğine ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR
1.Yerel Mahkemenin Kabulü:
“Atılı kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunu reddeden savunmanın aksi yönünde yukarıda anılan sanığın cezalandırılmasını gerektirir vasıf ve yoğunlukta, her türlü kuşkudan uzak açıklıkta yeterli delilin mevcut bulunmadığı öncelikle anlaşılmıştır. Bu noktada katılan şahısların ilgili iddiasının soyut vasıfta kaldığı, somut delillerle desteklenemediği kanaat olunmuştur. Şöyle ki kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu yönünden ısrar olgusunun kuşkudan uzak açıklıkta kanıt bulması gerekir. Oysa katılanlar tarafının anlatımları kapsamında dahi yasal düzenlemenin aradığı nitelik ve yoğunlukta ısrar olgusu ileri sürülmüş değildir. Bir başka deyişle katılan …’nin anlatımlarında yer bulduğu üzere “…Sanık aracıyla yaklaştı, korna çaldı. Seni okula götüreyim dedi. İstemediğimi söyledim, ısrar etti, yine istemediğimi söyledim. Ayaklarına garezin mi var diyerek aracıyla okulun önünden geçecek biçimde arkasına doğru ilerlemiş oldu…” içeriğindeki vurgulamalar başlı başına dikkate alınsa dahi yasal anlamda zorunlu görülen ısrar olgusuna uygun davranışın oluşum gösterdiğinin kabulü mümkün değildir. Yani katılan küçüğün anlatımları ölçü alındığında dahi, sanık anlık biçimde katılan küçüğü okula götürmek teklifinde bulunmuş ve bu hususu ikinci kez hatırlattığında katılan küçüğün istemini uygun görmemesi üzerine ilgili aleni ortamdan ayrılmayı sonuç itibariyle tercih etmiş durumdadır. Suçu reddeden sanığın yukarıda ayrıntılarına değinilen savunması içeriğini çürütücü yoğunluk veya nitelikte herhangi bir tanık anlatımı ya da başkaca somut delil de sağlanabilmiş değildir. Dolayısıyla da kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu konusunda sanık hakkında beraat yolunda hükme ulaşılmıştır.” şeklindedir.

2.Sanığın savunması “Ben daha önce soruşturma aşamasında ifade vermiştim. O ifademi tekrar ederim, suçlamayı kaubl etmiyorum. Mağdur olduğunu belirten …’yi tanımam. Hanlı Ortaokulu evime yakındır, o civardan aracımla sıkça geçerim, özellikle yağmurlu havalarda çocukların arabama binmesine izin verebilmekteyim,şöyle ki tanımasam da kendileri istediği için iyi niyetle bu şekilde davranabilmektyim, fakat suç tarihinde mağdur … ile hiçbir şekilde karşılaşmadım. Kaldı ki diğer çocuklar için dahi ısrarlı bir tutum göstermediğimi ayrıca belirtmeliyim, tüm bunlara rağmen eğer bir yanlış anlama varsa huzurdaki mağdur ve babasından özür de dilerim. Böyle bir suçlama beni üzmüştür, başka bir diyeceğim yoktur.” şeklindedir.

3.Katılan …’ın beyanı “Ben daha önce soruşturma aşamasında ifade vermiştim. O ifademi tekrar ederim, sanıktan şikayetçiyim, kamu davasına katılmayı talep ediyorum, suç tarihinde okula doğru yürümekteydim. Yanımda kisme yoktu, evden okula yürüş mesafem 10 dakikalık süreci alır. Okula ulaşmama 3 dakikalık kısa bir mesafe kalmıştı. Sanık aracıyla yaklaştı, korna çaldı. Seni okula götüreyim dedi. İstemediğimi söyledim, ısrar etti, yine istemediğimi söyledim. Ayaklarına garezin mi var diyerek aracıyla okulun önünden geçecek biçimde arkasına doğru ilerlemiş oldu. Benimle konuştuğu sıradaki konuşmalarını kimse duymuş değildir. Arkamda bi 6-7 metre kadar uzaklıkta 2 kız öğrenci olduğunu hatırlıyorum ancak onlar da aralaraında konuştukları için sanığı ve aracını farketmemişlerdir diye düşünüyorum, okulda kismeden benzeri içerikte şikayet duymuş değilim. Korktuğum için tüm bunları hemen gidip okul müdürüne anlatmış oldum.” şeklindedir.

IV. GEREKÇE
Katılan Vekilinin Temyiz Sebepleri Yönünden;
5237 sayılı Kanun’un 123 üncü maddesinde düzenlenen kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun maddi unsurunun, sırf huzur ve sükununu bozmak amacıyla bir kimseye ısrarla telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulmasından ibaret olduğu gözetildiğinde, somut olayda, katılanın yürüyerek okula gittiği sırada korna çalarak yanında duran aracın içinde bulunan sanığın kendisine “okula götüreyim” dediğini, istemediğini söyleyince ısrar ettiğini, “okulun önünde indiririm seni” dediğini ve istemediğini söyleyince “ayaklarına garezin mi var” diyerek yanından uzaklaştığını , bu olaydan beş gün sonra yine aynı aracın okul yakınlarında yanında durduğunu bu kez laf atmadığını iddia ettiği ancak sanığın ikametinin okula yakın olduğu, o civardan sıkça geçtiği ancak katılan ile hiçbir şekilde karşılaşmadıkları yönünde savunmada bulunduğu anlaşılmakla, dosya kapsamında sanığın mahkumiyetine yeterli delil bulunmadığından mahkemece beraatine karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunmamıştır.

Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, Mahkemenin yargılama sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dava dosyası içeriğine göre, katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz sebeplerinin reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır.

V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle Sakarya 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 19.04.2016 tarihli 2016/230 E. 2016/372 K. sayılı kararında katılan vekili tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve dikkate alınan sair hususlar yönünden herhangi bir hukuka aykırılık görülmediğinden katılan vekilinin temyiz sebeplerinin reddiyle hükmün, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle ONANMASINA,

Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 25.10.2023 tarihinde karar verildi.