YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/1631
KARAR NO : 2023/4628
KARAR TARİHİ : 01.11.2023
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2015/503 E., 2016/127 K.
SUÇ : Kişilerin huzur ve sükununu bozma
HÜKÜM : Beraat
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama
Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1.Edirne 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 05.04.2016 tarihli ve 2015/503 Esas, 2016/127 Karar sayılı kararı ile; sanık hakkında kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan beraat kararı verilmiştir.
2.Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 18.03.2021 tarihli ve 2016/221129 sayılı, hükmün onanması görüşünü içerir Tebliğname ile Daireye tevdi edilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Katılan Vekilinin Temyiz İsteği; eksik inceleme ile karar verildiğine, sanığın atılı suçu işlediğinin sabit olduğuna, beraat kararının usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
Yerel Mahkemenin Kabulü;
1.Sanık ile katılanın resmi nikahlı evli olup devam eden boşanma davalarının bulunduğu, sanığın facebook sosyal paylaşım sitesinde kendi adına olan hesabından katılanın bilgi ve rızası olmaksızın katılanın fotoğraflarını paylaştığı, yine sanığın katılana sosyal paylaşım siteleri üzerinden sürekli mesaj atarak rahatsız ettiği iddiasıyla hakkında kamu davası açıldığı anlaşılmaktadır.
2.Sanığın atılı suçlamaları kabul etmediği ve yargılama aşamasında alınan savunmasında;
“Müşteki benim eski eşim olur, boşanma davası sıralarında eşimin arkadaşları bana eşimin ailesi tarafından evden kovulduğunu durumunun kötü olduğunu söylediler, kendisi de beni facebook hesabından engellemişti ve engeli kaldırınca bende barışmak istediğini düşündüm ve ona sadece barışmak için mesajlar yazdım, paylaştığım fotoğraflar evli iken çekildiğimiz barışmak için yaptığım birşeydir, zaten suç olduğunu da bilmiyordum, şu anda da onunla hiç ilgim yoktur herhangi bir problem de yoktur ben suçsuzum beraatimi talep ediyorum.” şeklinde beyanda bulunduğu görülmektedir.
3.Katılanın her aşamada sanıktan şikayetçi olduğunu beyan ettiği ve yargılama aşamasında alınan ifadesinde;
“Sanık eşim olur. Boşanma davamız devam ediyor. Kendisi beni rahatsız etmek için. Facebook ve Whatsap gibi sosyal paylaşım sitelerinde bana çok sayıda mesaj atmıştır. Rahatsızlık verir tarzda çok sayıda mesaj göndermiştir. Kendisinden şikayetçiyim. Davaya katılma talebim vardır.” şeklinde beyanda bulunduğu, Mahkemece 05.04.2016 tarihinde hakkında katılma kararı verildiği, ayrıca taraflar arasında uzlaşmanın gerçekleşmediği belirlenmiştir.
4.Mahkemece yapılan yargılama neticesinde;
“…Her ne kadar sanık …’in TCK 123/1 maddesi uyarınca cezalandırılması için kamu davası açılmış ise de suç tarihinde sanıkla müştekinin evli oldukları, çekilen mesajlara bakıldığında kötü giden evliliği kurtarmak için sanığın girişimlerinden ibaret olup içerik açısından hakaret ve rahatsız edicilik unsurları bulunmadığı, evli olan ve evliliği kötü giden sanığın müşteki eşini ikna etme çabasında suçun yasal maddi unsurları oluşmamıştır…” gerekçeleri ile sanık hakkında kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan beraat kararı verilmiştir.
5. Mesaj kayıt dökümleri ve tutanaklar dava dosyasında bulunmaktadır.
6. Sanığa ait güncel adli sicil kaydı ve nüfus kaydı, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden temin olunarak dava dosyasına eklenmiştir.
IV. GEREKÇE
1. Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi hâlinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate ya da herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun oluşması için failin ”sırf huzur ve sükunu bozma” kastıyla hareket etmesi gerektiği, sanığın savunmasının aksine sırf katılanı rahatsız etmek ve kişilerin huzur ve sükununu bozma kastı ile hareket ettiğine ilişkin delil elde edilemediği dosya kapsamından anlaşılmakla; sanık hakkında beraat hükmü kurulmasında hukuka aykırılık görülmemiş olup, yerel mahkemenin kararında, oluş ve kabulde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından, katılan vekilinin temyiz sebebi yerinde görülmemiştir.
2.Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olduğu, incelenen dava dosyası içeriğine göre sanığın beraatine dair Mahkemenin inanç ve takdirinde hukuka aykırılık bulunmadığı belirlenerek yapılan incelemede; katılan vekilinin diğer temyiz sebeplerinin reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır. Ancak, beraat kararının dayanağını oluşturan uygulama maddesinin gösterilmemesi suretiyle 5271 sayılı Kanun’un 230 uncu maddesinin ikinci fıkrası ve 232 nci maddesinin altıncı fıkrasına aykırı davranılması yerinde görülmemiştir.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde (2) numaralı bentte açıklanan nedenle, Edirne 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 05.04.2016 tarihli ve 2015/503 Esas, 2016/127 Karar sayılı hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanun’un 322 nci maddesi gereği hüküm fıkrasının birinci paragrafına “CMK’nın 223/2-a bendi gereğince” ibarelerinin eklenmesi suretiyle hükmün, Tebliğnameye aykırı olarak, oy birliğiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE,01.11.2023 tarihinde karar verildi.