Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2023/1541 E. 2023/4379 K. 25.10.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/1541
KARAR NO : 2023/4379
KARAR TARİHİ : 25.10.2023

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2015/522 E., 2016/87 K.
SUÇ : Kişilerin huzur ve sükununu bozma
HÜKÜM : Beraat
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama

Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Sinop 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 16.02.2016 tarihli 2015/522 E. 2016/87 K. sayılı kararı ile sanık hakkında kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan 5271 sayılı Kanunun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendi uyarınca beraat kararı verilmiştir.

2.Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan, 06.03.2021 havale tarihli ve 2016/106684 sayılı, onama görüşlü Tebliğname ile 18. Ceza Dairesine tevdi olunmuştur.

3.Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 01.02.2023 tarihli 2021/14983 Esas 2023/2056 Karar sayılı kararı ile dosyanın 12. Ceza Dairesine devredilmesine karar verilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Katılan Vekilinin Temyiz Sebepleri
Kararın usul ve yasaya aykırı olduğuna eksik inceleme ile verilen beraat kararının bozulması gerektiğine ve sair hususlara ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR
1.Yerel Mahkemenin Kabulü:
“Her ne kadar, Sinop Cumhuriyet Başsavcılığının 09/10/2015 tarih ve 2015/829 id nolu iddianamesi ile; katılan … alınan ifadesinde özetle; sanık … ile komşu olduklarını, yaklaşık bir yıldır kendisini rahatsız ettiğini, 18/09/2015 tarihinde kendisine hitaben “kocan bana yanaşıyor, eşin benim kapımı tıklatıyor, birlikte kapının önünde çay içtik, çocuğunu dışarı çıkarma” şeklinde sözler söylediğini, kendisi dışarıya çıktığında sanığın camdan “uzaklaşırsan sizi kesin olur, tecavüz eden olur” sözler söyleyerek kendisini rahatsız eden sanıktan şikayetçi olduğunu beyan ettiği, sanık … alınan ifadesinde özetle; katılanı rahatsız etmediğini, sadece sohbet ettiklerini, üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini beyan ettiği, tanık …’ün alınan ifadesinde özetle; sanığın komşusu olduğunu, sanığın eşi olan katılana hitaben “eşin bana yanaşmak istiyor, kapımı tıklatıyor, birlikte çay içtik bizim avukatımız var size göstereceğiz” diyerek rahatsız ettiğini, sanığın psikolojik rahatsızlığı olduğunu, kendisi işte iken eşini sürekli rahatız ettiğini beyan etmiştir, katılan ve tanık beyanları ile tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; sanığın ısrarla katılanın huzurunu bozmak için “kocan bana yanaşıyor, eşin benim kapımı tıklatıyor, birlikte kapının önünde çay içtik, çocuğunu dışarı çıkarma” diye sözler söyleyerek üzereni atılı kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunu işlediği anlaşılmakla; sanığın mahkememizde yargılamasının yapılarak TCK’nın 123/1. ve 53. maddeleri gereğince cezalandırılmasına karar verilmesi kamu adına talep olunmuş ise de;

Sanığın her aşamada üzerine atılı suçlamaları reddetmesi samimi beyanları ayrıca, kovuşturma aşamasında tanık olarak dinlenilen …’ün katılan …’ün eşi olduğu ve eşinin lehinde beyanlarda bulunduğu, tanık …’ın da sanık …’ın eşi olduğu ve …’ın lehinde beyanlarda bulunduğu, bu sebeple tanıkların yanlı beyanlarda bulunduğunun değerlendirildiği, olaya ilişkin başka herhangi bir tanığın veya delilin olmaması, katılanın soyut nitelikte ki ifadeleri dikkate alınarak sanığa yüklenen Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma suçunun sanık tarafından işlendiği sabit olmadığından 5271 sayılı CMK’nın 223/2-e.maddesine göre beraatine karar vermek gerekmiştir. Zira amacı maddi gerçeğin ortaya çıkarılması olan ceza yargılamasının en önemli ilkelerinin birisi de kuşkudan sanık yararlanır (in dubio pro reo) ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın cezalandırılması bakımından taşıdığı önemden dolayı göz önünde tutulması gereken herhangi bir meselede baş gösteren kuşkunun, sanığın yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, bir suçun gerçekten işlenip işlenmediği veya işlenmiş ise gerçekleştirilme biçimi konusunda kuşku belirmesi halinde uygulanacağı gibi, dava koşulları bakımından da geçerlidir. Bunun gibi, sanık hakkında cezayı kaldıran veya hafifleten nedenlerin bulunup bulunmadığı hususlarındaki kuşku da sanık lehine hüküm vermeyi gerektirir.(Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2004/2-155 Esas, 2004/193 Karar sayılı kararı.) Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan ihtimali kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilmesinin tek yolu budur. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun Esas 2009/11 Karar 2010/23 sayılı kararı.)” şeklindedir.

2.Sanık …’ın savunması “ben iddiaanamede üzerima atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Kesinlikle iddianamede bahsedildiği şekilde herhangi bir söz söylemedim. Asıl kendisinden ben şikayetçiyim. Mahkemeden beraatimi talep ediyorum dedi.” şeklindedir.

3.Katılan …’ün beyanı “ben kendisinden şikayetçiyim. Davaya katılma talebim vardır. Eşin bana yanaşıyor, kapımı tıklatıyor, birlikte kapının önünde çay içtik, kek yedik” şeklinde beyanlarda bulunuyor. Devamlı bu şekilde beni rahatsız ediyor cezalandırılmasını talep ediyorum dedi.” şeklindedir.

4.Tanık …’ün beyanı “mağdur benim eşim olur. Olay tarihinde ve öncesinde …’e … tarafından devamlı rahatsızlık verilmektedir. Gerek çocuğumuzla gerek evsel olarak devamlı rahatsız ediyoruz. Bildiklerim bundan ibarettir takdir mahkemenindir dedi. ” şeklindedir.

5.Tanık …’ın beyanı “Sanık benim eşim olur. Bundan önce diğer mağdurun eşiyle bir kavgamız olmuştu. Ben bu olayldan dolayı gözü kaybettim. Eşim kesinlikle …’ü rahatsız etmiş değildir. Bildiklerim bundan ibarettir dedi.” şeklindedir.

IV. GEREKÇE
Katılan Vekilinin Temyiz Sebepleri Yönünden;
Katılanın alt komşusu olan sanığın ısrarla müştekinin huzurunu bozmak için “kocan bana yanaşıyor, eşin benim kapımı tıklatıyor, birlikte kapının önünde çay içtik, çocuğunu dışarı çıkarma” diye sözler söyleyerek atılı suçu işlediği iddiasıyla açılan davada, mahkemece dinlenilen iki tanığın tarafların eşleri olduğu ve her ikisinin de kendi eşi lehinde beyanda bulunduğu, mahkemece bu sebeple tanıkların yanlı beyanlarda bulunduğunun değerlendirildiği, olaya ilişkin başka herhangi bir tanığın veya delilin olmaması gerekçesiyle beraatine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamıştır.

Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, Mahkemenin yargılama sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dava dosyası içeriğine göre, katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz sebeplerinin reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır.

V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle Sinop 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 16.02.2016 tarihli 2015/522 E. 2016/87 K. sayılı kararında katılan vekilinin tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve dikkate alınan sair hususlar yönünden herhangi bir hukuka aykırılık görülmediğinden katılan vekilinin temyiz sebeplerinin reddiyle hükmün, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle ONANMASINA,

Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 25.10.2023 tarihinde karar verildi.

.