Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2023/1540 E. 2023/4366 K. 25.10.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/1540
KARAR NO : 2023/4366
KARAR TARİHİ : 25.10.2023

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2015/629 E., 2016/49 K.
SUÇ : Kişilerin huzur ve sükununu bozma
HÜKÜM : Beraat
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama

Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1.Develi Asliye Ceza Mahkemesinin 03.02.2016 tarihli ve 2015/629 Esas, 2016/49 Karar sayılı kararı ile; sanık hakkında kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan, 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi gereğince beraat kararı karar verilmiştir.

2.Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 06.03.2021 tarihli ve 2016/107285 sayılı, hükmün onanması görüşünü içerir Tebliğname ile Daireye tevdi edilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Katılan Vekilinin Temyiz İsteği; eksik incelemeye, sanığın ceza almamasının hukuka aykırı olduğuna, sanığın müvekkiline karşı atılı suçu işlediğine, bu nedenle beraat kararının usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR
Yerel Mahkemenin Kabulü;
1.Olay günü saat 19:15 sıralarında … Mahallesi … Caddesi … Pasajı No:14 sayılı yerde meydana geldiği iddia olunan kişilerin huzur ve sükunun bozma suçu ile ilgili olarak başlatılan soruşturma kapsamında, katılanın alınan ifadesinde, kendisine ait aracı ile tek başına hareket halinde iken sol arka kapısından iki kez aracına tekme atılarak darbe atıldığını anladığını, arka kapısında ayak izleri gördüğünü, aracında herhangi bir zarar ziyanın olmadığını, aracına tekme atan şahıstan şikayetçi olduğunu beyan etmesi üzerine, sanığın üzerine atılı eylemi gerçekleştirdiği iddiasıyla hakkında “Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma” suçundan kamu davası açıldığı anlaşılmaktadır.

2.Sanığın atılı suçlamaları kabul ettiği ve yargılama aşamasında alınan savunmasında;
“Olay tarihinde katılanın aracına bir tekme attım çünkü beni tahrik etmişti benimle arkadaş olmak istedi ben de bunu kabul etmedim sinirlendim ve aracına tekme attım araca başka tekme atan olup olmadığını görmedim öncelikle beraatimi talep ederim bu mümkün değil ise hakkımda Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi ni talep ederim.” şeklinde beyanda bulunduğu görülmektedir.

3.Katılanın her aşamada sanıktan şikayetçi olduğunu beyan ettiği ve yargılama aşamasında alınan ifadesinde;
“Ben sanık hakkında şikayetçiyim davaya katılmak istiyorum,olay tarihinde aracım ile dolaşmaya çıkmıştım,… önüme atladı,birisi aracı- ma iki kez tekme attı ancak ben kimin attığını görmedim daha sonra sanık … kendisinin tekme attığını kabul etmiş,benim asıl huzur ve sükunumu bozan …’dur … sürekli önüme çıkıp aracımın önüne atlamaktadır,ancak … suçlamaları kabul etmediği için hakkında Takipsizlik kararı verilmiştir aracımda zarar yoktur soruşturma aşamasında alınan beyanlarda gerek tanık gerekse sanık … benim değişik facebook adreslerimin olduğunu ve kendilerine yönelik değişik yaklaşımlarım olduğunda asılsız iftirada bulunmuşlardır haklarındaki ek takipsizlik kararı kesinleşmiş ise haklarında İftiradan suç duyrusunda bulunulmasını istiyorum.” şeklinde beyanda bulunduğu, Mahkemece 27.01.2016 tarihinde hakkında katılma kararı verildiği, ayrıca taraflar arasında uzlaşmanın gerçekleşmediği belirlenmiştir.

4.Mahkemece yapılan yargılama neticesinde;
“…Sanık hakkında TCK’nın 123.maddesi gereğince cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır. 5237 sayılı TCK’nın 123.maddesinde düzenlenen kişilerin huzur ve sükunu bozma suçunun hareket unsuru, ısrarla telefon edilmesi veya gürültü yapılması ve hukuka aykırı başka davranışlarda bulunulmasıdır. Bu suçun oluşması için öncelikle bir kişiye karşı telefon edilmesi,gürültü yapılması veya aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması gerekir.Ayrıca bu suçun oluşumu için yukarıda sayılan telefon etme,gürültü yapma yada aynı maksatla hukuka aykırı başa bir davranışta bulunmanın bir defalığına yapılmış olması yeterli değildir.Madde metninde de belirtildiği üzere, ısrarla bu hareketlerin yapılması gerekir.Israr kendi bünyesinde sürekliliği içerir. Bu suçun oluşması için failin ısrarla bir kimseye telefon etmesi,gürültü yapması veya hukuka aykırı davranışta bulunması yeterli değildir.Bu eylemi sırf huzur ve sükunu bozmak maksadıyla bir kimseye karşı yapması gerekir.Bu husustan çıkarılacak ilk husus bu eylemin belirli bir kişiye yönelmesidir.Belli bir kişiye yönelmeyen hareketler,TCK’nın 123.maddesinde düzenlenen suçu oluşturmayacaktır.Ayrıca bir kimseye yönelen hareketin sırf onun huzur ve sükununu bozmak maksadıyla yapılmış olması gerekir.Burada mağdurun huzur ve sükununu bozma amacı olmadan yapılan davranışlar iş bu suçu oluşturmaz.

Yargıtay 4.Ceza Dairesi’nin 2010/17877-Esas,2013/9800-Karar sayılı ilamı özetle;’Ancak;Sanığın olay günü saaat 02.00 sıralarında katılanın evine giderek kapıya vurup aç diye bağırdığı,aynı gün saat 22.30 sıralarında tekrar giderek hakaret ve tehdit suçlarını işlediğinin anlaşılması karşısında,TCK’nın 123.maddesindeki suçun ısrar unsurunun gerçekleşmediği gözetilmeden, yerinde görülmeyen gerekçeyle mahkumiyet hükmü kurulması…’ şeklindedir.

Yargıtay 4.Ceza Dairesinin 2013/6180-Esas,2014/12896-Karar sayılı ilamı özetle; Bir kimseye telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması eylemlerinin ısrarla yapılması halinde,TCK’nın 123.maddesindeki kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunu oluşturacağı gözetilmeden,sanığın,kayınpederi olan katılanın evine saat 22.00 sıralarında gelerek kapı zilini çalması ve açılmayınca ertesi gün tekrar sabah saatlerinde gelerek kapı zilini çalması şeklinde gerçekleşen eyleminde,suçun ısrar unsurunun ne şekilde oluştuğu açıklanmadan yetersiz gerekçeyle mahkumiyet kararı verilmesi…’ şeklindedir.

Yargıtay 4.Ceza Dairesinin 2013/4785-Esas,2014/14006-Karar sayılı ilamı özetle;
Bir kimseye telefon edilmesi,gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması eylemlerinin ısrarla yapılması halinde kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun oluşacak olması,evli ve çocuklu olan sanığın telefon numarasını yazdığı not kağıdını yine evli ve çocuklu olan şikayetçiye verme şeklindeki eylemini bir kez gerçekleştirmesi karşısında, TCK’nın 123.maddesinde düzenlenen kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun ısrar öğesinin o- luşmadığı gözetilmeden ve TCK’nın 105.maddesinde düzenlenen cinsel taciz suçunun oluşup oluş -madığı da tartışılmadan,yetersiz gerekçe ile hüküm kurulması…’ şeklindedir.

İddia, sanık savunması,katılan ve tanık beyanları ile tüm dosya kapsamından katılanın 38 TL 014 plakalı aracı ile tek başına hareket halinde iken sol arka kapısından iki kez aracına tekme atılarak darbe atıldığını anladığını,arka kapısında ayak izleri gördüğünü,aracında herhangi bir zarar ziya -nın olmadığını,aracına tekme atan şahıstan şikayetçi olduğunu beyan etmiş olup,sanık … soruşturma aşamasında ve kovuşturma aşamasında alınan beyanlarında …’ nın aracına tekme attığını kabul ettiği anlaşılmıştır.Katılanın da beyanlarında kendisinin asıl huzur ve sükunumu bozan kişinin … olduğunu …’nun sürekli önüne çıkıp ara- cın önüne atladığını beyan etmiştir.Katılan aracında zarar meydana gelmediğinden mala zarar ver- me suçu oluşmayacaktır.Yine sanık katılanın aracına sadece 1 keresinde 2 defa tekme attığından kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu yönünden ısrar unsurunun da oluşmadığından sanığın beraatine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur..” gerekçeleri ile sanık hakkında kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan, 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi gereğince beraat kararı verilmiştir.

5. Tanık Ö.K.’nın anlatımı, görgü tespit tutanağı, genel adli muayene raporları, olay ve yakalama tutanağı dava dosyasında bulunmaktadır.

6. Sanığa ait güncel adli sicil kaydı ve nüfus kaydı, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden temin olunarak dava dosyasına eklenmiştir.

IV. GEREKÇE
1. Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi hâlinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate ya da herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; katılanın aracı ile tek başına hareket halinde iken sol arka kapısından iki kez aracına tekme atılarak darbe atıldığını anladığını, arka kapısında ayak izleri gördüğünü,aracında herhangi bir zarar ziyanın olmadığını,aracına tekme atan şahıstan şikayetçi olduğunu beyanla atılı suçu işlediği iddiası ile sanıktan şikayetçi olduğu olayda; sanık hakkında kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan cezalandırılması için kamu davası açılmış ise de; kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun oluşması için failin ”sırf huzur ve sükunu bozma” kastıyla hareket etmesi gerektiği, sanığın savunmasının aksine sırf katılanı rahatsız etmek ve kişilerin huzur ve sükununu bozma kastı ile hareket ettiğine ilişkin delil elde edilemediği dosya kapsamından anlaşılmakla; sanığın üzerine atılı suçun yasal unsurlarının oluşmadığından sanık hakkında beraat hükmü kurulmasında hukuka aykırılık görülmemiş olup, yerel mahkemenin kararında, oluş ve kabulde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından, katılan vekilinin temyiz sebebi yerinde görülmemiştir.

2.Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olduğu, incelenen dava dosyası içeriğine göre sanığın beraatine dair Mahkemenin inanç ve takdirinde hukuka aykırılık bulunmadığı belirlenerek yapılan incelemede; katılan vekilinin diğer temyiz sebeplerinin reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır.

V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle, Develi Asliye Ceza Mahkemesinin 03.02.2016 tarihli ve 2015/629 Esas, 2016/49 Karar sayılı kararında katılan vekili tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve dikkate alınan sair hususlar yönünden herhangi bir hukuka aykırılık görülmediğinden katılan vekilinin temyiz sebeplerinin reddiyle hükmün, Tebliğnameye uygun olarak, oy birliğiyle ONANMASINA,

Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,25.10.2023 tarihinde karar verildi.