Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2023/1173 E. 2023/4359 K. 25.10.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/1173
KARAR NO : 2023/4359
KARAR TARİHİ : 25.10.2023

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2015/581 E., 2016/174 K.
SUÇ : Kişilerin huzur ve sükununu bozma
HÜKÜM : Beraat
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama

Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1.İzmir 24. Asliye Ceza Mahkemesinin 25.02.2016 tarihli ve 2015/581 Esas, 2016/174 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında kişilerin huzur ve sükununu bozma, hakaret, cinsel taciz ve hakaret suçlarından, 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendi gereğince beraat kararları verilmiştir.

2.Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 09.06.2021 tarihli ve 2017/33136 sayılı, hükmün onanması görüşünü içerir Tebliğname ile Daireye tevdi edilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
O Yer Cumhuriyet Savcısının Temyiz İsteği;
” Sanık hakkında katılana karşı hakaret, cinsel taciz, kişilerin huzur ve sükunu bozma suçlarından cezalandırılması istemi ile açılan kamu davası sonucunda katılanın soyut iddiası dışında sanığın savunmasının aksini gösterir delil elde edilemediğinden tüm suçlardan sağının beraatine karar verilmiştir. Mahkemenin gerekçeli kararında kabul edildiği üzere sanık katılanı aynı gün içerisinde telefonla birden çok aradığı tespit edilmiştir. 5237 Sayılı TCK’nın 123/1 maddesinde ”Kişilerin sırf huzur ve sükununu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla telefon edilmesi…” halinde katılan bu telefon nedeniyle huzur ve sükununun bozulduğunu iddia ediyorsa artık suç sabit olmuştur. En azından hakaret ve cinsel taciz iddiaları soyutta kalsa dahi katılanın ısrarla sanık tarafından telefonla aranması huzur ve sükununun bozulduğuna delalet etmektedir. Sanık hakkında sabit olan kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan cezalandırılması gerekirken kabule uygun olmayan şekilde beraatine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı…” gerekçelerine ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR
Yerel Mahkemenin Kabulü;
1.Sanığın yakınanın kayın pederi ve eşiyle arkadaş olduğu, bu nedenle sık sık yakınanın evine gelip gittiği, fırsat buldukça evde ve sokakta yakınanı sıkıştırıp cinsel amaçlı sözlü tacizde bulunduğu, “Senin a…koyarım, seni s….rim, ırzına geçerim, şerefsiz köpek, adi it” gibi sözcüklerle hakarette bulunduğu, cep telefonunu gün içinde bir çok kez arayarak yakınanın huzur ve sükununu bozduğu iddiasıyla katılanın sanıktan şikayetçi olduğunu beyan etmesi üzerine hakkında kamu davası açıldığı anlaşılmaktadır.

2.Sanığın atılı suçlamaları kabul etmediği ve yargılama aşamasında alınan savunmasında;
“…Suçlamaları kabul etmiyorum. Soruşturma aşamasındaki ifademi de tekrar ediyorum. Ailesinin de yakınanın da bana daha önceden yapmış olduğu yardımlardan dolayı borçları vardır. Aile içinde karı koca, baba-oğul arasında sürekli sorunlar yaşarlardı ve beni sürekli olarak arabulucu olmam için çağırırlardı. Yakınana iddia edildiği şekilde kötü gözle bakmam ve hakaret etmem söz konusu olamaz. Aralarındaki söz ettiğim tartışmalar emniyet kayıtlarına da girmiştir. Bu husus araştırılabilir. Hatta yakınan yaklaşık 15-20 gün kadar önce beni aradı ve duruşma gününü bildirdi. Kendisinden sorduğumda benim hakkımda şikayetçi olmasını, kayın validesinin söylediğini belirtmişti. Ancak yakınanın kayın babası ve kaynanası ise yakınan için sürekli bir konuda ağız değiştiren biri olduğunu da söylemektedirler…” şeklinde beyanda bulunduğu görülmektedir.

3.Katılanın her aşamada sanıktan şikayetçi olduğunu beyan ettiği ve yargılama aşamasında alınan ifadesinde;
“…Ben olay tarihinde İzmir’de ikamet ediyordum. Sanık evimize sık sık geliyordu. Eşimin ve kayın pederimin arkadaşıydı. Bana tuhaf tuhaf bakıyordu. Bana benden hoşlandığını söylemişti ben de öyle şey olmaz dedim. Sonrasında bu şahıs bana senin amına koyarım ailenin amına koyarım gibi sözlerle hakaret etmeye başladı. Beni defalarca telefon ile aradı. Telefonda bana senden hoşlanıyorum seni rüyamda görüyorum gibi sözler söylüyordu. Bu şahıs ayrıca uyuşturucu da satıyordu eşimin elinden kandırıp telefonunu da almıştı. Eşimi uyuşturucuya da alıştırdı. Olay nedeni ile sanıktan şikayetçiyim davaya katılmak istiyorum. Maddi bir zararım yoktur…” şeklinde beyanda bulunduğu, Mahkemece 25.02.2016 tarihinde hakkında katılma kararı verildiği, ayrıca taraflar arasında uzlaşmanın gerçekleşmediği belirlenmiştir.

4.Mahkemece yapılan yargılama neticesinde; “…Yargılama sırasında yönerge ile ifadesi alınan katılan beyanlarında, soruşturma aşamasındaki ifadelerini tekrar etmiş, yönerge tutanağının incelenmesine göre, beyanları sırasında sürekli tebessüm ettiği ve rahat tavırlar sergilediğinin gözlendiği tutanağa geçirildiği görülmüştür. Katılanın iddiaları soyut beyanlara dayanmakta olup, sanık tarafından atılı eylemlerin gerçekleştirildiğine dair somut bir kanıt bulunmamaktadır. Katılanın telefonunda yapılan incelemeye göre, sanık tarafından iki gün içerisinde bir çok kez aranmış olduğu anlaşılmış ise de, tarafların aile dostu oldukları, aile içinde çıkan tartışmalarda sanığın aracı olarak devreye girmiş olduğuna dair beyanlarının aksine kanıt bulunmadığı, bu haliyle sanığın atılı suçu işlediği sabit olmadığı anlaşılmış…” gerekçeleri ile sanık hakkında kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan, 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendi gereğince beraat kararı verilmiştir.

5. Tanık ….’nin anlatımı ve telefon inceleme tutanakları dava dosyasında bulunmaktadır.

6. Sanığa ait güncel adli sicil kaydı ve nüfus kaydı, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden temin olunarak dava dosyasına eklenmiştir.

IV. GEREKÇE
1. Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi hâlinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate ya da herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; sanığın atılı suçlamaları kabul etmediği, katılanın ifadesi dışında başka bir delilin bulunmadığı, ayrıca katılanın telefonunda yapılan incelemeye göre, sanık tarafından iki gün içerisinde bir çok kez aranmış olduğu anlaşılmış ise de, tarafların aile dostu oldukları, aile içinde çıkan tartışmalarda sanığın aracı olarak devreye girmiş olduğuna dair beyanlarının aksine kanıt bulunmadığı, sanığın savunmasının aksine sırf katılanı rahatsız etmek amacıyla aradığına ve kişilerin huzur ve sükununu bozma kastı ile hareket ettiğine ilişkin delil elde edilemediği dosya kapsamından anlaşılmakla; atılı suçu işlediği şüphe boyutunda kalan sanık hakkında beraat hükmü kurulmasında hukuka aykırılık görülmemiş olup, yerel mahkemenin kararında, oluş ve kabulde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz sebebi yerinde görülmemiştir.

2.Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olduğu, incelenen dava dosyası içeriğine göre sanığın beraatine dair Mahkemenin inanç ve takdirinde hukuka aykırılık bulunmadığı belirlenerek yapılan incelemede; o yer Cumhuriyet savcısının diğer temyiz sebeplerinin reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır.

V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle, İzmir 24. Asliye Ceza Mahkemesinin 25.02.2016 tarihli ve 2015/581 Esas, 2016/174 Karar sayılı kararında o yer Cumhuriyet savcısı tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve dikkate alınan sair hususlar yönünden herhangi bir hukuka aykırılık görülmediğinden o yer Cumhuriyet savcısının temyiz sebeplerinin reddiyle hükmün, Tebliğnameye uygun olarak, oy birliğiyle ONANMASINA,

Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 25.10.2023 tarihinde karar verildi.