Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2023/1080 E. 2023/4358 K. 25.10.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/1080
KARAR NO : 2023/4358
KARAR TARİHİ : 25.10.2023

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2015/905 E., 2015/929 K.
SUÇ : Kişilerin huzur ve sükununu bozma
HÜKÜM : Beraat
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama

Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1.Adana 11. Asliye Ceza Mahkemesinin 17.12.2015 tarihli ve 2015/905 Esas, 2015/929 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan, 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendi gereğince beraat kararı verilmiştir.

2.Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 26.12.2020 tarihli ve 2016/21786 sayılı, hükmün onanması görüşünü içerir Tebliğname ile Daireye tevdi edilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Katılan Vekilinin Temyiz İsteği; Yerel Mahkemenin vermiş olduğu karardaki beraate ilişkin hükmü usul ve yasaya aykırı olduğundan bozulması gerektiğine, sanığın 15/04/2013 tarihinden 30/04/2015 tarihine kadar müvekkilin iş yerinde işçi olarak çalışmıştır. Ancak sanığın iş disiplimine aykırı uygunsuz hal ve hareketleri nedeni ile müvekkil tarafından tazminatları ödenerek iş akdine son verilmiş olduğuna, akabinde sanık tamamen saldırgan bir kişiliği nedeni ile müvekkili ile ailesini sürekli surette taciz ve tehdit ederek hayatı zindan ettiğine, sanık hakkında tehdit suçundan dava açılmış olduğuna ve dosyanın derdest olduğuna, beraat kararının usul ve yasaya aykırı olduğuna, sanığın cezalandırılması gerektiğine ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR
Yerel Mahkemenin Kabulü;
1.Katılan ile sanık arasında önceye dayalı bir kısım anlaşmazlıklar bulunduğu, sanığın katılandan alacağı olduğunu söylerek katılanı ısrarlı bir şekilde cep telefonundan arayarak alacağını istediği, katılanın cep telefonuna farklı tarihlerde sürekli bu konuya ilişkin mesajlar gönderdiği, suça konu mesajların tespit edilerek delil olarak soruşturma dosyasına sunularak katılanın sanıktan şikayetçi olduğunu beyan etmesi üzerine kamu davası açıldığı anlaşılmaktadır.

2.Sanığın yargılama aşamasında alınan savunmasında;
”Ben 2013 ile 2015 yılları arsında müştekinin işyerinde çalışmıştım, bu nedenle kendisinden 12.000 TL alacağım vardı, bu nedenle ben mesaj göndererek müştekiden alacağımı istedim. Ben kullamakta olduğum 0535 310 03 12 numaralı telefonumla müştekinin 0532 292 19 60 telefonuna mesaj gönderdiğim doğrudur” şeklinde beyanda bulunduğu görülmektedir.

3.Katılanın her aşamada sanıktan şikayetçi olduğunu beyan ettiği ve yargılama aşamasında alınan ifadesinde;
“sanık beni telefonla arayarak, mesajlar göndererek rahatsız etti, daha sonra aramalara devam etti ancak ben cevap vermedim” şeklinde beyanda bulunduğu, Mahkemece 17.12.2015 tarihinde hakkında katılma kararı verildiği, ayrıca taraflar arasında uzlaşmanın gerçekleşmediği belirlenmiştir.

4.Mahkemece yapılan yargılama neticesinde;
“…Müştekinin cep telefonuna sanık tarafından kısa aralıklarla bir çok kez mesaj gönderilmesinin tespiti üzerine sanığın, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan cezalandırılamsı talep edilmişse de, sanığın savunması, katılanın beyanı, sanığın göndermiş olduğu mesajların yazılı olduğu belgeler ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, sanıkla müşteki arasında işçi-işveren ilişkisi bulunduğu ve müştekiden alacağı olduğuna inanan sanığın suça konu mesajları gönderdiği yönündeki savunmasının aksine sırf müştekiyi rahatsız etmek amacıyla mesaj gönderdiğine dair delil bulunmadığı, dolayısıyla kişilerin huzur ve sükununu bozma kastı ile hareket ettiği sabit olmadığından…” gerekçeleri ile sanık hakkında kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan, 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendi gereğince beraat kararı verilmiştir.

5. Tanık S.K.’nın anlatımı ve mesaj dökümlerine ilişkin tutanaklar dava dosyasında bulunmaktadır.

6. Sanığa ait güncel adli sicil kaydı ve nüfus kaydı, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden temin olunarak dava dosyasına eklenmiştir.

IV. GEREKÇE
1. Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi hâlinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate ya da herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; sanığın suçlamaları kabul etmediği, sanığın katılanın iş yerinde bir süre çalıştığı ve aralarıda işçi-işveren ilişkisi bulunduğu, sanığın işyerinden ayrıldıktan sonra katılandan bakiye kalan alacağını istediği ancak katılanın borcu kabul etmeyerek herhangi bir ödeme yapmadığı ve sanığın katılana alacağını ödemesi amacıyla suça konu mesajları gönderdiği yönündeki savunmasının aksine sırf müştekiyi rahatsız etmek amacıyla mesaj gönderdiğine ve kişilerin huzur ve sükununu bozma kastı ile hareket ettiğine ilişkin delil elde edilemediği dosya kapsamından anlaşılmakla; atılı suçu işlediği şüphe boyutunda kalan sanık hakkında beraat hükmü kurulmasında hukuka aykırılık görülmemiş olup, yerel mahkemenin kararında, oluş ve kabulde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından, katılan vekilinin temyiz sebebi yerinde görülmemiştir.

2.Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olduğu, incelenen dava dosyası içeriğine göre sanığın beraatine dair Mahkemenin inanç ve takdirinde hukuka aykırılık bulunmadığı belirlenerek yapılan incelemede; katılan vekilinin diğer temyiz sebeplerinin reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır.

V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle, Adana 11. Asliye Ceza Mahkemesinin 17.12.2015 tarihli ve 2015/905 Esas, 2015/929 Karar sayılı kararında katılan vekili tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve dikkate alınan sair hususlar yönünden herhangi bir hukuka aykırılık görülmediğinden katılan vekilinin temyiz sebeplerinin reddiyle hükmün, Tebliğnameye uygun olarak, oy birliğiyle ONANMASINA,

Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE,25.10.2023 tarihinde karar verildi.