Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2022/8750 E. 2023/4944 K. 13.11.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2022/8750
KARAR NO : 2023/4944
KARAR TARİHİ : 13.11.2023

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2021/210 E., 2022/636 K.
DAVA : Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat
HÜKÜM : Düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddi kararı
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Bozma

İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edilebilir olduğu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 142 nci maddesinin sekizinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, aynı Kanun’un 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Davacı vekili 21.01.2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; “Müvekkilin beraatine karar verilen ceza dava dosyası kapsamında 17.08.2011 – 05.08.2013 tarihleri arasında haksız olarak tutuklu kalması sebebiyle oluşan zararının karşılığı olarak 17.600,00 TL maddi, 1.000.000,00 TL manevi tazminatın tutuklama tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini arz ve talep ederim.” şeklinde beyanda bulunmuştur.

2. Davalı vekili 12.03.2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; “Dava süresinde açılmadığından ve yasal koşullar oluşmadığından reddedilmelidir. Davacı iddia ettiği zarara ilişkin bilgi ve belge sunmamıştır. Talep edilen tazminat miktarları fahiştir. Mükerrer dava açılıp açılmadığı, mahsup yapılıp yapılmadığı araştırılmalıdır. Davacıya uygulanan işlemler yasal kurallar gereğince yerine getirilmiştir.” şeklinde beyanda bulunmuştur.

3. Ankara 30. Ağır Ceza Mahkemesinin, 25.12.2020 tarihli ve 2020/62 Esas, 2020/467 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

4. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesinin, 17.03.2022 tarihli ve 2021/210 Esas, 2022/636 Karar sayılı kararı ile İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurularının düzeltilerek esastan reddine karar verilmiştir.

5. Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan 26.09.2022 tarihli ve 2022/59566 sayılı, bozma görüşlü Tebliğname ile Daireye tevdii edilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
A. Davacı vekilinin temyiz istemi; hükmedilen manevi tazminat miktarının az olduğuna, avukatlık ücretinin maddi tazminat hesabına dahil edilmemesine, ilişkindir.

B. Davalı vekilinin temyiz istemi; hükmedilen manevi tazminat miktarının fazla olduğuna, davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesine, ilişkindir.

III. DAVA KONUSU
Temyizin kapsamına göre;

A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
Davacı, silahlı terör örgütü yöneticiliği ve Türkiye Cumhuriyeti hükumetini cebir veya şiddet kullanarak ortadan kaldırma suçlaması ile 17.08.2011 tarihinde tutuklanmış, 05.08.2013 tarihinde tahliye edilmiştir. Söz konusu soruşturmaya istinaden davacı hakkında İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi 2017/16 Esas, 2019/293 Karar sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda, atılı tüm suçlardan beraatına karar verilmiştir. İşbu karar da 04.11.2019 tarihinde kesinleşmiştir. Davacının 17.08.2011 – 05.08.2013 tarihleri arasında tutuklulukta kalması nedeniyle 5271 sayılı Kanun’un 141 ve devamı maddeleri uyarınca maddi tazminat talep etme hakkı olduğu anlaşılmış ise de, maddi tazminata konu talebin avukatlık ücreti olduğu, beraat kararı neticesinde davacı lehine maktu vekalet ücretine de hükmedildiği, bu miktarı aşan kısmın taraflar arasındaki hukuki ilişki olduğu ve tazminata konu edilemeyeceği, Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2020/339 Esas, 2020/3112 Karar sayılı ilamında da bu hususun “29.05.1957 tarih ve 4-16 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği üzere, tazminat talebinin dayanağı olan ceza dosyasında beraat eden davacı lehine hükmolunması gereken maktu vekalet ücretinin yargılama giderleri kapsamında olduğu ve asıl davadan bağımsız olarak dava konusu yapılamayacağı, serbest meslek makbuzunda yer alan vekalet ücretinin ise davacı ile avukatı arasındaki hukuki ilişkiye dayandığı, yine davacının rütbe – terfi maaş farklarının da dairemizce gidilen görüş değişikliğine göre, koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davasında zarar kapsamında değerlendirilemeyeceği dikkate alınarak, maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken…” şeklinde açıklandığı, netice itibari ile maddi tazminat şartlarının oluşmadığı anlaşılmakla, maddi tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.

Manevi tazminatın tespitinde herhangi bir kriter mevcut olmamakla birlikte davacının sosyal ve ekonomik durumu, tutuklanmadan önceki gelirini gösterir maaş bordroları, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklu kalmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutululukta kaldığı süre, davacının mesleği, tazminat davasının kesinleşeceği tarihe kadar davacının elde edeceği parasal değer ile benzeri hususlar dikkate alınıp sebepsiz zenginleşme sonucunu doğurmayacak şekilde hak ve nefaset kurallarına uygun olduğu takdir edilen 135.000,00 TL manevi tazminatın faizin başlangıcı için talep edilen tarih gözetilerek tutuklandığı tarih olan 17.08.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı hazineden alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiştir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13.03.2007 tarih, 2007/8-2 esas, 2007/63 karar sayılı “haksız tutuklamadan kaynaklanan tazminat davalarında, davalı lehine avukatlık ücreti ödenebilmesi ancak ve sadece davanın tamamen reddi halinde mümkündür” içtihatı karşısında davalı vekiline avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
Hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, gözaltına alınmasına neden olan olayın cereyan tarzı, gözaltında kaldığı süre ile benzeri hususlarda gözetilerek, zenginleşme sonucunu doğurmayacak şekilde hak ve nesafet kurallarına uygun makul ve makbul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerektiği, mahkemece dahi bu hususlar uyarınca takdir edileceği belirtildiği halde, 17.08.2011 – 05.08.2013 tarihleri arasında 719 gün süre ile gözaltında kalan davacı yararına bu ölçülere uymayacak miktarda az manevi tazminata hükmolunması, hukuka aykırı bulunarak; hüküm fıkrasının (2) numaralı bendinde manevi tazminat olarak yazılı “135.000,00 TL” ibaresinin çıkartılması ve yerine “180.000,00 TL” ibaresinin yazılması sureti ile düzeltilerek esastan reddine karar verilmiştir.

IV. GEREKÇE
Tazminat talebinin dayanağı olan İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/16 E., 2019/293 K. sayılı ceza dosyası kapsamında, davacının silahlı terör örgütü kurma veya yönetme ve Türkiye Cumhuriyeti Hükumetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme suçlarından 17.08.2011 – 05.08.2013 tarihleri arasında 719 gün tutuklu kaldığı, yapılan yargılama sonunda beraatine karar verildiği, beraat hükmünün 04.11.2019 tarihinde kesinleştiği, tutuklama tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 5271 sayılı Kanun’un 142 nci maddesinde öngörülen süre içinde yetkili ve görevli mahkemeye dava açıldığı ve kanunda öngörülen yasal şartların oluştuğu anlaşılmıştır.

Yargıtayın görevi ülke genelinde uygulama birliğinin sağlanması ve benzer olaylarda aynı çözüm tarzının oluşturulmasıdır. Bu görev yerine getirilirken hukukun genel ilkeleri, ülkedeki pozitif hukuk normları ve uluslararası temel insan haklarına ilişkin kural ve kabullere uygun bir yorum ve uygulama benimsenmelidir.

Bu ilke yalnızca denetim mahkemeleri için değil, hüküm mahkemeleri için de geçerlidir. Hukuk devletinin en belirgin özelliği hiçbir kurum ve makam ayrımı gözetilmeden herkesin hukuk kurallarına uymasıdır.

Nesnel bir ölçüt olmamakla birlikte, hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre ve benzeri hususlar ile tazminat davasının kesinleşeceği tarihe kadar faizi ile birlikte elde edeceği parasal değer gözetilmek suretiyle, hak ve nefaset ilkelerine uygun, makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerektiği göz önünde bulunularak belirlenen manevi tazminat miktarı yönünden kararda hukuka aykırılık bulunmadığından, tebliğnamede bozma öneren görüşe iştirak edilmemiştir.

A. Davacı vekilinin temyiz isteği yönünden;
1.Yargıtayın görevi ülke genelinde uygulama birliğinin sağlanması ve benzer olaylarda aynı çözüm tarzının oluşturulmasıdır. Bu görev yerine getirilirken hukukun genel ilkeleri, ülkedeki pozitif hukuk normları ve uluslararası temel insan haklarına ilişkin kural ve kabullere uygun bir yorum ve uygulama benimsenmelidir.

Bu ilke yalnızca denetim mahkemeleri için değil, hüküm mahkemeleri için de geçerlidir. Hukuk devletinin en belirgin özelliği hiçbir kurum ve makam ayrımı gözetilmeden herkesin hukuk kurallarına uymasıdır.

Nesnel bir ölçüt olmamakla birlikte, hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre ve benzeri hususlar ile tazminat davasının kesinleşeceği tarihe kadar faizi ile birlikte elde edeceği parasal değer gözetilmek suretiyle, hak ve nefaset ilkelerine uygun, makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerektiği göz önünde bulunularak belirlenen manevi tazminat miktarı yönünden kararda hukuka aykırılık bulunmamıştır.

2.Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 29.05.1957 tarihli, 1957/4 Esas ve 1957/16 Karar sayılı içtihadı birleştirme kararında da açıklandığı üzere; vekalet ücreti yargılama giderlerindendir. Buna göre karşı tarafa yüklenmesi gereken vekalet ücretinin bağımsız bir varlığı olamayacağından ayrı bir dava konusu da yapılamayacaktır. Davacının, kendi vekili ile yaptığı ve sadece tarafları bağlayan ücret sözleşmesindeki vekalet akdi uyarınca ödenmesi kararlaştırılan bedelin koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davasında zarar kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilmelidir.

Anılan içtihadı birleştirme kararı ve yerleşik Yargıtay uygulamaları nazara alındığında, tazminat talebinin dayanağı olan ceza dava dosyasında beraat etmiş olması nedeniyle davacı lehine maktu vekalet ücretine hükmolunması gerektiği, maktu vekalet ücretini aşan ve serbest meslek makbuzu ile ispatlanan kısmın ise davacı ile avukatı arasındaki hukuki ilişkiye dayandığı, bu nedenle koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davasında zarar kapsamına dahil edilemeyeceği anlaşıldığından; kararda bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.

B.Davalı vekilinin temyiz isteği yönünden;
1.Yargıtayın görevi ülke genelinde uygulama birliğinin sağlanması ve benzer olaylarda aynı çözüm tarzının oluşturulmasıdır. Bu görev yerine getirilirken hukukun genel ilkeleri, ülkedeki pozitif hukuk normları ve uluslararası temel insan haklarına ilişkin kural ve kabullere uygun bir yorum ve uygulama benimsenmelidir.

Bu ilke yalnızca denetim mahkemeleri için değil, hüküm mahkemeleri için de geçerlidir. Hukuk devletinin en belirgin özelliği hiçbir kurum ve makam ayrımı gözetilmeden herkesin hukuk kurallarına uymasıdır.

Nesnel bir ölçüt olmamakla birlikte, hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre ve benzeri hususlar ile tazminat davasının kesinleşeceği tarihe kadar faizi ile birlikte elde edeceği parasal değer gözetilmek suretiyle, hak ve nefaset ilkelerine uygun, makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerektiği göz önünde bulunularak belirlenen manevi tazminat miktarı yönünden kararda hukuka aykırılık bulunmamıştır.

2.Kendisini vekil ile temsil ettiren davalı lehine ancak davacı yönünden davanın tümüyle reddedilmesi halinde vekalet ücretine hükmedilebileceği göz önünde bulundurularak, davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinde hukuka aykırılık bulunmamıştır.

V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesinin, 17.03.2022 tarihli ve 2021/210 Esas, 2022/636 Karar sayılı kararında davacı vekili ve davalı vekili tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden aynı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca Ankara 30. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.11.2023 tarihinde karar verildi.