Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2022/7033 E. 2023/5212 K. 29.11.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2022/7033
KARAR NO : 2023/5212
KARAR TARİHİ : 29.11.2023

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2021/507 E., 2021/1601 K.
SUÇLAR : Olası kastla öldürme, olası kastla yaralama, taksirle öldürme
HÜKÜM : Mahkûmiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama – Bozma

Sanık … hakkında Dairemizce verilen bozma kararı üzerine kurulan hükmün; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmiştir.

Sanık … hakkında Dairemizin bozma ilamı üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi tarafından verilen direnme kararının; 5271 sayılı Kanun’un 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenlerin direnme kararını temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

Sanık … müdafiinin süresi geçtikten sonra yaptığı duruşmalı inceleme talebi ile katılanlar …, …, … vekilinin süresinde yaptığı duruşmalı inceleme talebinin, 7079 sayılı Kanun’un 94 üncü maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanun’un 299 uncu maddesinin birinci fıkrası gereği takdîren reddine karar verilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Konya 4. Ağır Ceza Mahkemesinin, 11.04.2018 tarihli ve 2017/15 Esas, 2018/140 Karar sayılı kararı ile; sanıklar … ve … hakkında iki kişiyi olası kastla öldürme, bir kişiyi de olası kastla yaralama suçlarından, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 21 inci maddesinin ikinci fıkrası ile 37 inci maddesinin birinci fıkrası delaletiyle 82 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi, 62 nci maddesi uyarınca ayrı ayrı olmak üzere 25 yıl hapis cezası ile cezalandırılmalarına, 86 ncı maddesinin birinci fıkrası, üçüncü fıkrasının (e) bendi, 87 nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi ile 62 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ayrı ayrı olmak üzere 3 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.

2.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin, 07.02.2019 tarihli ve 2018/2634 Esas, 2019/510 Karar sayılı kararı ile; sanıklar hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükümlere yönelik sanıklar müdafileri, katılan Kurum vekili tarafından yapılan istinaf başvurularının kabulüne karar verilerek 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca duruşmalı yapılan inceleme neticesinde aynı Kanun’un 280 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararlarının kaldırılması ile sanık … hakkında taksirle öldürme suçundan 5237 sayılı Kanun’un 85 inci maddesinin ikinci fıkrası, 22 nci maddesinin üçüncü fıkrası, 53 üncü maddesinin altıncı fıkrası ile 63 üncü maddesi uyarınca 15 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, sürücü belgesinin 3 yıl süre ile geri alınmasına ve mahsuba; sanık … hakkında 5237 sayılı Kanun’un 85 inci maddesinin ikinci fıkrası, 22 nci maddesinin üçüncü fıkrası, 53 üncü maddesinin altıncı fıkrası ile 63 üncü maddesi uyarınca 10 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, sürücü belgesinin 2 yıl 6 ay süre ile geri alınmasına ve mahsuba karar verilmiştir.

3.Ankara Bölge Adliyesi Mahkemesi 1. Ceza Dairesi kararının sanık … müdafii ile katılanlar vekilleri tarafından temyizi üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 14.01.2021 tarihli ve 2020/12492 Esas, 2021/284 Karar sayılı kararı ile;

“…Tüm bu belirlemelere göre; olay yerinden yaklaşık 500-700 metre önce başlayan takip sırasında her iki … sürücüsünün meskun mahal şartlarının yaklaşık iki katı bir hızla ve trafik güvenliğini tehlikeye düşürecek şekilde kural ihlallerinde bulunarak uzun bir süre seyirlerine devam ettiği, arkadan seyreden sanık …’in öndeki aracı durdurmak, önde seyreden sanık …’nın ise yakalanmamak için oldukça süratli ve trafiği tehlikeye atacak şekilde seyrettikleri sırada, olay yerinden 190 metre gerideki virajdan itibaren kaza yeri kavşakta kırmızı ışık yandığı ve çocukların refüj üzerinde bulundukları görülebilir olmasına rağmen, her iki sanığın aynı şekilde seyirlerine devam edip, mahal şartlarının yaklaşık iki katı olan hızlarını azaltmak adına herhangi bir tedbir almayıp, … ve yaya trafiğinin oldukça yoğun olduğu mahalde trafik kurallarını ihlal edecek şekilde kaza anına kadar kovalamacaya devam ettikleri, kaza yerine çok yaklaştıklarında ise arkadan seyreden …’in, önünde seyreden … idaresindeki aracı durdurmak için arkadan çarpması ile, hızından dolayı duramayan … idaresindeki aracın önce refüj üzerindeki trafik işaret levhasına, sonra da savrulmaya devam ederek refüj üzerindeki çocuklara çarptığı ve aracının altında çocuklar bulunduğu uyarısına rağmen aracı ile hızlanarak seyrine devam ettiği, trafik düzeninin gerekli kıldığı yükümlülüklere uymayan sanıkların, olay yeri kavşakta kırmızı ışık yanmasına, refüjde çocuklar bulunmasına ve kavşaktaki ışık durumu olay yerinden 190 metre mesafe öncesinden itibaren fark edilebilir olmasına rağmen, öngördükleri neticenin gerçekleşmemesi adına süratlerini azaltmak gibi en ufak bir çaba göstermedikleri, sanıkların öngördükleri muhtemel neticeyi engelleme çabalarının ya da neticeyi göze almadıklarına dair bir davranışlarının bulunmadığı, bilakis kovalamacaya devam ederek mahal şartlarının yaklaşık iki katı bir hızla kavşağa yaklaşırken ve tüm bu kural ihlallerini gerçekleştirirken muhtemel neticeye kayıtsız kalarak kabullendiklerinin anlaşıldığı, bu suretle sanıkların eylemlerinin olası kastla öldürme ve olası kastla yaralama suçlarını oluşturduğu gözetilmeksizin, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde sanıkların bilinçli taksirle öldürme suçundan mahkumiyetlerine karar verilmesi…” nedeniyle bozulmasına ve dava dosyasının 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

4.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin, 11.06.2021 tarihli ve 2021/507 Esas, 2021/1601 Karar sayılı kararı ile; sanık … hakkında iki kişiyi olası kastla öldürme, bir kişiyi de olası kastla yaralama suçlarından, 5237 sayılı Kanun’un 21 inci maddesinin ikinci fıkrası ile 37 nci maddesinin birinci fıkrası delaletiyle 82 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi, 62 nci maddesi uyarınca 25 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, 86 ncı maddesinin birinci fıkrası, üçüncü fıkrasının (e) bendi, 87 nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi ile 62 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca 3 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına ve tutukluluk halinin devamına; sanık … hakkında ise, 5271 sayılı Kanun’un 307 nci maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca önceki hükümde direnilmesi ile sanık hakkında taksirle öldürme suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 85 inci maddesinin ikinci fıkrası, 22 nci maddesinin üçüncü fıkrası, 53 üncü maddesinin altıncı fıkrası ile 63 üncü maddesi uyarınca 10 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, sürücü belgesinin 2 yıl 6 ay süre ile geri alınmasına, mahsuba ve tahliyesi ile birlikte adli kontrol altına alınmasına karar verilmiştir.

5. Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan, 12.09.2022 tarihli ve 2021/101420 sayılı, “Onama- Bozma” görüşlü Tebliğname ile Daireye tevdi olunmuştur.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
A. Sanık … ve müdafiinin temyiz isteği; sanık Atilla müvekkilinin eşi ile müvekkili aldatmakta olduğuna ve kazanın gerçekleştiği tarihte müvekkilinin bu durumdan yeni haberi olduğuna, trafikte seyir halinde iken diğer sanık Atilla’nın aracını tesadüfen görmüş olan sanığın, sadece çocuklarının nerede olduğunu sormak istemiş ve aracıyla peşinden gitmiş olduğuna, müvekkilinin diğer sanık Atilla’yı kovalaması, yakalamaya çalışması söz konusu dahi olmadığına, ancak sanık Atilla müvekkili görür görmez trafik güvenliğini tehlikeye sokacak şekilde müvekkilden kaçmış ve aracıyla kırmızı ışıkta geçerek orta refüjde bulunan üç çocuğu aracın altına alarak ölümlerine neden olduğuna, yargılama süresince toplanan tüm deliller, alınan bilirkişi raporları ve tanık ifadeleri olay neticesinin ağırlaşmasına sebebiyet veren, suçun asıl failinin diğer sanık Atilla olduğunu göstermekte olduğuna, ve bu durum şüphe götürmeyecek şekilde açıklığa kavuşmasına rağmen müvekkili hakkında mahkumiyet hükmü kurulmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğuna, suç vasfında hataya düşüldüğüne, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından somut olay hayatın olağan akışına aykırı yorumlandığı gibi dosyada mevcut somut deliller dahi yanlış nitelendirilmiş olduğuna, zira öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesine kayıtsız kalınması durumunda olası kast söz konusu olur ve bunu gerçekleştiren ise sadece sanık Atilla olduğuna, kusur tespitine, illiyet bağı olmadığına, diğer sanık Atilla olay tarihi itibariyle neredeyse 40 yaşında olup, olay anı ve öncesinde aracını tehlikeli şekilde kullanmanın hızını artırmanın, zikzaklar çizmenin hangi sonuçları doğurabileceğini anlayabilecek olgunlukta olmasına rağmen, 3 çocuğa çarparak aracının altına alan, sonrasında olay yerinden kaçmak için çocukları sürükleyen, 2 çocuğun ölümüne 1 çocuğun da yaralanmasına neden olan sanık Atilla olup, müvekkilin kullandığı aracın çocuklara teması dahi olmadığına, müvekkilinin olası kastla adam öldürmeden ceza alması ve hatta alt sınırdan uzaklaşılması hafifletici nedenlerin uygulanmaması, asıl suçlu Atilla hakkında bilinçli taksir indirimlerinin uygulanması hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğuna, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılarak müvekkilin tahliyesine, aksi kanaatteyse suçun alt haddinden ceza tayinini tüm hafifletici ve indirim nedenlerinin uygulanmasına karar verilmesi talebine ilişkindir.

B. Katılanlar vekillerinin temyiz isteği;
Sanık Atilla Mayda yönünden Yargıtayın bozma ilamına direnilmesi ve diğer sanık yönünden ise takdiri indirim uygulanarak ceza verilmesi hukuka aykırı olduğuna, her iki sanığında gerçekleştirdiği eylemleri olası kastla adam öldürme olduğuna, Bölge Adliye Mahkemesinin, Yargıtayın bozma ilamına direnmesi kararının hukuka aykırı olduğuna, sanıklara alt sınırdan ceza verilmesi ve cezasında takdiri indirim uygulanması yasaya aykırı olduğuna, sanıklar hakkında kasten adam öldürme ve kasten yaralama suçlarından dolayı verilecek cezalarda takdiri indirim uygulanmaksızın üst sınırdan ceza tayin edilmesi gerektiğine, kusur tespitlerine, sanık … gibi …’nın da Yargıtay bozma ilamında belirtildiği şekilde olası kastla adam öldürme ve yaralamaya sebebiyet verme suçundan tecziyesine karar verilmesi gerekirken, bu sanığın bilinçli taksirle adam öldürme suçundan tecziyesine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararını hukuken mesnetsiz olduğuna, direnme kararının bozulmasına karar verilmesi talebine ilişkindir.

C. Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Savcısının temyiz isteği;
“…Sanık …’in olay gecesi saat 20:55 sıralarında, kamyoneti ile seyrettiği sırada, aralarında anlaşmazlık bulunan sanık …’nın otomobilini görüp takibe başladığı; bu durumu farkeden Atila’nın da hızını artırıp kaçmaya başladığı ve bu kovalamacanın 400-500 metre devam ettiği; ışıklı kavşağa yaklaştıkları sırada, kırmızı ışık yandığını görmelerine rağmen sanıkların durmadıkları, sanık Cumali’nin yakından takip ettiği Atila’nın aracına arkadan çarpması sonucunda, hızı nedeniyle Atila’nın direksiyon hakimiyetini kaybederek, orta refüje çıkıp, orada bulunan üç kardeşe çarpması sonucunda … ile …’in öldüğü ve katılan …’in ise yaralandığı olayda; sanıkların öldürme veya yaralama kastı ile hareket etmedikleri; ancak meskun mahalde, trafiği tehlikeye sokacak sokacak biçimde hızlı … kullanıp, kırmızı ışığı görmelerine karşın yavaşlamadıkları dikkate alındığında; öngörülen neticenin meydan gelmesini istemedikleri halde, objektif özen yükümlülüğüne aykırı hareket etmeleri nedeniyle, neticenin meydana gelmesinin engellenemediği; dolayısıyla sanıkların eylemlerinin bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve bir kişinin yaralanmasına neden olmak suçunu oluşturacağından; sanık Cumali’nin de TCK’nın 85/2,22/3 maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi yerine , yazılı şekilde olası kast ile ölüme ve yaralamaya neden olmak suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi…” gerekçeleri ile bozulması talebine ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR
Temyizin kapsamına göre;
1.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin, 11.06.2021 tarihli ve 2021/507 Esas, 2021/1601 Karar sayılı kararı ile;
“…Yapılan yargılama, toplanan deliller ve dosya kapsamına göre; sanık …’in fırın işlettiği, sanık Atilla Mayda’nın ise olaydan önce sanık Cumali’nin işlettiği fırında çalıştığı, sanık Atilla’nın eşinin sanık Cumali’yi telefon ile arayarak eşi Atilla’nın kendi eşiyle ilişkisi olduğunu söylemesi ve sanık Cumali’nin eşinin çocuklarını da alarak evi terk etmesi nedeniyle sanık Cumali’nin bu durumdan sanık Atilla’yı sorumlu tuttuğu, olay günü trafikte her iki sanığın araçları ile karşılaştıklarında, sanık Cumali’nin aracı ile sanık Atilla’nın peşine düştüğü, onu durdurmaya çalıştığı, trafikte kovalamaca yaşandığı ve araçların birbirine sürttüğü, bu kovalamacanın 400-500 m. sürdüğü, cadde üzerinde her iki aracında hız sınırlanırı aşarak yarışırcasına seyrettikleri sırada kırmızı ışığa yaklaşıldığında, sanık Cumali’nin kullandığı kamyonetle sanık Atilla’nın kullandığı otomobile arkadan çarpması üzerine sanık Atilla’nın aracının direksiyon hakimiyetini kaybettiği ve aracın savrularak bölünmüş yolda orta refüje çıktığı, refüjde beklemekte olan üç çocuğu altına aldığı, aracın refüjde ön tekerleri boşta kalacak şekilde askıda kaldığı, olay yerine yakın mesafede olan vatandaşların yardıma koştuğu, sanık Aitla’nın aracını kaldırıp çocukları kurtarmaya çalıştıkları, bu sırada sanık Cumali’nin sopayla sanık Atilla’ya saldırmaya ve aracına hasar vermeye çalıştığı, vatandaşların sanık Atilla’nın aracını kaldırıp çocukları aracın altından çıkarmasından sonra aracı askıdan kurtulan sanık …’nın sanık Cumali’nin saldırısından kurtulmak için olay yerinden aracı ile kaçtığı, yaşanan kaza neticesinde; kardeş olan küçük çocuklardan …’in olay yerinde, …’in ise hastanede yaşamını yitirdiği ve katılan …’in ise yüzünde sabit iz kalacak ve 6. derece de kemik kırığı oluşacak şekilde yaralandığı, anlaşılmıştır.

Sanık …’in eyleminin olası kast ile öldürme ve yaralama suçunu oluşturduğu kabul edilmiştir. Şöyle ki; TCK’nın 21/2. maddesinde ‘Kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen fiili işlemesi halinde olası kast vardır.’ şeklinde tanımlanan olası kast ile aynı Kanun’un 22/3. maddesinde ‘Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine rağmen neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır.’ şeklinde tanımlanan bilinçli taksir Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun ve Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin bir çok kararında bildirildiği üzere öngörme unsuru itibariyle örtüşmesine rağmen, isteme unsuru bakımından ayrılmaktadır. Bilinçli taksirde netice somut olarak öngörüldüğü halde, istenmemiştir. Olası kastta ise mümkün ya da muhtemel olarak öngörülen neticenin kabullenilmesi, failin öngördüğü tipik neticenin meydana gelmeyeceğine yönelik bir güveni olmadan hareket etmesi söz konusudur.

Gerçekten Kanun, olası kastta failin fiili işlemesinden bahsettiği halde bilinçli taksirde, failin fiili işlemesinden değil neticenin meydana gelmesinden bahsetmektedir. Dolayısıyla her ikisi de öngörülebilir neticeyi öngörerek hareket eden faillerden fiili işleyen, yani neticenin gerçekleşmemesi için yükümlülüklerini yerine getirmemesi yanı sıra neticenin gerçekleşmesi yolunda etken eylemde bulunan olası kast halinde ve sadece yükümlülüklerini yerine getirmeyen, buna karşılık neticenin gerçekleşmesi yolunda etken bir eylemi bulunmayan ise bilinçli taksir halindedir.

Öyleyse, iddia, savunmalar, kaza tespit tutanağı, Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesi raporu, bilirkişi raporları, fotoğraflar, otopsi raporları, adli raporlar ve tutanaklar nazara alınıp, somut olay değerlendirildiğinde; aralarında husumet bulunan sanıklardan Cumaali’nin olay günü saat 21:00 sıralarında sevk ve idaresindeki kapalı kasa kamyonet ile seyrettiği bir sırada sanık …’nın otomobili ile seyrettiğini görüp, onu takibe başladığı, sanık …’nın durmasını sağlamak üzere sellektör yapıp, adı geçenin aracını sıkıştırdığı, sanık …’yi fark eden sanık …’nın ise hızını artırarak, kaçtığı, bu şekilde sanık …’nin aracı ile sanık …’nın aracını kovaladığı, 750 m kadar sürdüğü bildirilen kovalamacanın başlangıcında ve devamında sanık …’nin sanık …’nın aracına bir kez arkadan çarptığı ve bir kez yandan sürttüğü, sanıkların bu şekildeki seyirleri ile süratle olayın gerçekleştiği tek yönlü 4.40 m genişliğindeki meskun mahal caddeye doğru ilerledikleri, söz konusu caddeyi ikiye ayıran toplam 17 m uzunluğunda, 70 cm genişliğinde ve asfalttan 15 cm yüksekte bulunan orta refüje yaklaştıklarında; tahminen orta refüj başlangıcına 13-14 m kala sanık …’nin kamyoneti ile ön ilerisinde süratle seyreden sanık …’nin idaresindeki araca arkadan çaptığı, refleksle fren yapıp, yol üzerinde 12.5 m fren izi bırakarak, söz konusu arta refüj başlarında duruşa geçtiği, sanık …’nın ise çarpmanın etkisi ile direksiyon hakimiyetini kaybederek, önce refüj başlangıcındaki trafik levhasına çarpıp, orta refüj üzerine çaktığı ve refüj üzerinde bulunan … ve …’i aracının altına alıp, …’e çaptığı, olay sonucu Resul ve …’in vefat ettikleri, …’in ise yüzünde sabit iz oluşup, hayat fonksiyonlarını 6. derecede etkileyen kemik kırıkları oluşacak şekilde yaralandığı anlaşılmaktadır. Buna göre, gece vakti, tek yönlü, 4.40 m. genişliğindeki Cadde üzerinde meskun mahal hız sınırını %100’e yakın aşar şekilde öndeki aracı kovalar/arkadaki araçtan kaçar şekilde seyreden; ön ilerideki trafik ışıklarının varlığına ve kırmızı ışığın yanmasına rağmen bu şekildeki seyirlerini devam ettiren sanıkların öngörülebilir neticeyi öngörerek hareketlerine devam ettiklerinde ve trafik düzeninin gerektirdiği yükümlülüklerini yerine getirmediklerinde bir tereddüt yoktur. Dolayısıyla ‘öngörme’ unsuru her iki sanık için de mevcuttur. ‘İsteme’ unsuruna gelince; bu unsur her bir sanık yönünden ayrı ayrı ele alınmalıdır. Zira, sanık … yukarıda bildirilenden öte bir harekette bulunmadığından, bilinçli taksir halindedir. Sanık … ise söz konusu hareketlerine, ön ilerisinde süratle seyreden diğer sanığın idaresindeki araca orta refüj başlangıcına tahminen 13-14 m kala arkadan çarpmak sureti ile olaya etken bir katkı yapmış olduğundan ve bilakis bu katkısı muhtemel sonucu kabullendiğini gösterdiğinden, olası kast halindedir. Sanık bu son eylemi ile ön ilerisinde süratle seyreden diğer sanığın direksiyon hakimiyetini kaybedip kaza yapabileceğini, bu kaza sonucu ölebileceğini/yaralanabileceğini; ya da somut olaydaki gibi orta refüjdeki maktuller ve mağdura çarpıp onların ölümlerine/yaralanmalarına neden olabileceğini öngörmekte ve dahası neticeyi kabullendiğini ortaya koymaktadır.

Açıklanan nedenlerle, sanık …’nın orta refüjdeki çocukları gördüğüne veya görmekle beraber, adı geçenlerin ölümlerine katlandığına dair her türlü şüpheden uzak ve vicdani kanaat oluşturacak nitelikte delil bulunmadığı gibi sanık …’nin arkadan çarpması neticesinde yoldan çıkarak orta refüje çıktığı anlaşılmıştır. Keza, sanık Atilla Mayda’nın, kazadan sonra yardıma koşan vatandaşların aracını refüjden kurtarmalarından sonra aracın altında çocuk olduğu şeklindeki uyarılarına rağmen aracını hareket ettirdiğine ilişkin yeterli delil elde edilememiştir. Kaldı ki, her ne kadar çocuklardan birinin bu sırada aracın altında olduğu belirtilmiş ise de, tanık beyanı ve yapılan keşif ile bilirkişi raporuna göre bu aşamada aracın maktul çocuğu ezmesinin söz konusu olmadığı, aracın lastiğinin orta refüj yanında bulunan maktulü sıyırarak olay yerinden ayrıldığı tespit edilmiş olmakla, sanık Atilla hakkında olası kastla öldürme ve yaralamaya ilişkin hükümler uygulanmamıştır.

Dairemiz tarafından yukarda açıklandığı şekilde meydana geldiği kabul edilen olayda; tanık anlatımları, kaza tespit tutanağı, bilirkişi raporu ve Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin 24/04/2017 tarihli raporuna göre sanıkların olayda kusurlarının olmadığı yönündeki savunmalarına itibar edilmemiş; sanıkların şehir içinde trafiğin ve yaya geçişinin yoğun olduğu cadde üzerinde hız sınırını aşıp birbirlerine çarptıkları, kırmızı ışık yandığı halde hızlarını düşürmeyerek trafik güvenliğini tehlikeye soktukları ve netice olarak refüjde bulunan Resul ve Yakup’a çarparak ölümüne, katılan …’in yaralanmasına neden olmaları şeklindeki sübut bulan eylem bakımından;

a) Sanık …’nın eyleminin bilinçli taksirle birden fazla kişiyi öldürme ve yaralama suçunu oluşturduğu kabul edilerek, eylemine uyan TCK’nın 85/2. maddesine göre cezalandırılmasına karar verilmiş, Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin 24/04/2017 tarihli raporu dikkate alınarak sanık …’nın fiile bağlı kusurunun ağırlığı gözetilip temel cezanın TCK’nın 22/3. maddesi uyarınca artırım yapılmıştır.

b) Sanık …’nin eyleminin ise olası kast ile öldürme ve yaralama suçunu oluşturduğu kabul edilerek, eylemine uyan TCK’nın 82/1-e, 21/2 (iki kez) ve 86/1, 86/3-e, 871-c, 21/2. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına, katılan …’i olası kastla yaralama suçundan hüküm kurulurken, birden çok nitelikli halin varlığı, suçun işleniş biçimi, sanığın kastının yoğunluğu, meydana gelen tehlike ve zararın ağırlığı gözetilerek temel ceza teşdiden belirlenmesine ve olası kast nedeniyle TCK’nın 21/2. maddesi uyarınca indirim yapılırken sanığın kastının ağırlığı gözetilerek cezada 1/3 oranında indirim uygulanmasına karar verilmiştir. Hükmolunan cezanın sanığın geleceği üzerindeki olası etkileri ile fiil ceza oranı gözetilerek bu sanık lehine takdiri indirim hükümleri uygulanmıştır….” gerekçeleri ile sanık Atilla Mayda hakkında kurulan hüküm yönünden oy birliğiyle, sanık … hakkında kurulan hükümler yönünden bozma ilamına bütün olarak direnilmesi yönündeki karşı oyu ve oy çokluğuyla karar verildiği anlaşılmaktadır.

2.Fırın işleten sanık …’nin işyerinde çalışan sanık Atilla’nın eşinin, sanık Cumali’yi arayarak eşi ile Atilla arasında ilişki olduğunu ihbar etmesi ve sanık Cumali’nin eşinin çocuklarını da alarak evi terk etmesi nedeniyle, sanık Cumali’nin sanık Atilla’ya husumet beslediği, sanık Cumali’nin olay günü saat 21:00 sıralarında kapalı kasa kamyoneti ile seyrettiği bir sırada sanık …’yı otomobili ile seyrettiğini görmesiyle takibe başladığı, sanık …’nın durmasını sağlamak üzere sellektör yapıp öndeki aracı sıkıştırdığı, sanık …’nın sanık …’yi fark etmesiyle hızını artırarak kaçmaya başladığı, 750 metre kadar süren kovalamaca sırasında sanık …’nin sanık …’nın aracına bir kez arkadan çarpıp bir kez de yandan sürttüğü, sanıkların bu şekilde 100 kmh/s yaklaşan bir hızla olayın gerçekleştiği tek yönlü 4.40 m genişliğindeki meskun mahaldeki caddeye doğru ilerledikleri, caddeyi ikiye ayıran toplam 17 metre uzunluğunda, 70 cm genişliğinde ve asfalttan 15 cm yüksekte bulunan orta refüje yaklaştıklarında, orta refüj başlangıcına 13-14 m kala sanık …’nin kamyoneti ile önünde süratle seyreden sanık …’nin idaresindeki araca arkadan çaptığı, kendisi yol üzerinde 12.5 m fren izi bırakarak, orta refüj başlarında durduğu, sanık …’nın ise çarpmanın etkisi ile direksiyon hakimiyetini kaybederek, önce refüj başlangıcındaki trafik levhasına çarptıktan sonra refüj üzerinde bulunan çocuklar Resul ve Yakup’u aracının altına alması diğer çocuk İsmail’e de çaptması sonucu Resul ve Yakup’un öldükleri, İsmail’in ise yüzünde sabit ize, hayat fonksiyonlarını 6. derecede etkileyen kemik kırıklarına neden olacak şekilde yaralandığı anlaşılmaktadır.

3.Konya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen 21.10.2016 tarihli … ile ilgili düzenlenen Olay Yeri İnceleme ve Ölü Muayene Tutanağında; “çocuğun ölümünün genel beden travmasına bağlı sağ ve sol humerus kırığı, çok sayıda kaburga kırığı, sağ femur açık kırığı, pelvis kemiklerinde kırık ile birlikte beyin doku harabiyeti, iç organ yaralanmasından gelişen iç kanama sonucu meydana geldiği”; 22.10.2016 tarihli … ile ilgili düzenlenen Ölü Muayene Tutanağında, ” çocuğun ölümünün genel vücut travmasına bağlı kafa kemiklerinde çok parçalı kırık ekstremite kırıkları, pelvis kemiğinde kırık ile birlikte kafa içi kanama beyin doku harabiyeti, iç organ yaralanmasından gelişen, iç kanama sonucu meydana geldiği” şeklinde görüş bildirildiği görülmektedir.

4.Katılan … hakkında Konya Adli Tıp Şube Müdürlüğü’nce … hakkında düzenlenen 13.03.2017 tarihli 2017/797 sayılı rapor ile; “SONUÇ: Tıbbi evrak tetkikinden elde edilerek yukarıda kaydedilen bilgi ve bulgular birlikte değerlendirildiğinde …’in trafik kazasına bağlı sağ femur parçalı cisim, sol tibia-fibula kemik kırıklarına neden olan travmasının;
1-Şahsın yaşamını tehlikeye sokmadığı,

2-Basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olmadığı,

3-Vücuttaki kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarına etkisi Hafif (1), Orta (2-3) ve Ağır (4-5-6) olarak sınıflandırıldığında; birden fazla kemik kırığı bulunması sebebiyle skorlama yapıldığında, şahısta saptanan kırıkların müştereken hayat fonksiyonlarını Ağır (6) derecede etkileyecek nitelikte olduğu,

4-Diğer hususlar (yüzde sabit iz, duyu veya organlardan birinin işlevinin sürekli zayıflaması / yitirilmesi) açısından rapor düzenlenebilmesi amacıyla olay tarihinden 6 ay sonra adı geçenin resmi bir sağlık kuruluşunda ortopedi ve fizik tedavi uzmanlarınca değerlendirilerek “20/10/2016 tarihli trafik kazasına bağlı gelişen herhangi bir patoloji (kemik kaynama kusuru, vb.) / fonksiyon kaybı (kısalık, eklem hareket kısıtlılığı, kas atrofisi, kas kuvvet kaybı, vb.) olup olmadığı, saptanması halinde fonksiyon kaybının derecesi” hususlarında düzenlenecek olan ayrıntılı tıbbi raporun muayenesi yapılmak üzere şahısla birlikte Şube Müdürlüğümüze gönderilmesi halinde ilgili hususta rapor düzenlenebileceği kanaatini bildirir rapordur.” şeklinde rapor düzenlendiği, Konya Adli Tıp Şube Müdürlüğü’nce tanzim edilen 30.05.2017 tarih 2017/1799 numaralı … hakkında düzenlenen rapor ile ; ” Tıbbi evrak tetkiki ile muayenesinden elde edilerek yukarıda kaydedilen bilgi ve bulgular birlikte değerlendirildiğinde …’in trafik kazasına bağlı sağ femur parçalı cisim, sol tibia-fibula kemik kırıklarına, sağ tibia kemik kırığında kaynama gecikmesine, yüz sınırlarında özel bir dikkat ve gayret sarf etmeden fark edilebilen ciltten renk ve seviye olarak farklılık gösteren nedbelere neden olan travmasının;
1-Yüzde sabit iz niteliğinde olduğu,

2-Kemik kırığının iyileşme sürecinin halen devam ettiği anlaşıldığından, duyu veya organlardan birinin işlevinin sürekli zayıflaması / yitirilmesi açısından rapor düzenlenebilmesi amacıyla olay tarihinden 12 ay sonra adı geçenin resmi bir sağlık kuruluşunda ortopedi uzmanınca tekrar değerlendirilmesi sağlanarak “20/10/2016 tarihli trafik kazasına bağlı gelişen herhangi bir kemik kaynama kusuru olup olmadığı” hususunda düzenlenecek olan ayrıntılı tıbbi raporun Şube Müdürlüğümüze gönderilmesi halinde ilgili hususta rapor düzenlenebileceği kanaatini bildirir rapordur.” şeklinde rapor düzenlendiği,

Konya Adli Tıp Şube Müdürlüğü’nce tanzim edilen 14.11.2017 tarih 2017/3610 numaralı … hakkında düzenlenen rapor ile;

“Tıbbi evrak tetkiki ile muayenesinden elde edilerek yukarıda kaydedilen bilgi ve bulgular birlikte değerlendirildiğinde …’in trafik kazasına bağlı komplikasyonsuz iyileştiği anlaşılan sağ femur parçalı cisim ve sol tibia-fibula kemik kırıklarına, yüz sınırlarında ciltten renk ve seviye farklılığı gösteren özel bir dikkat ve gayret sarf etmeden fark edilebilen yara nedbelerine neden olan travmasının;
1-Yüzde sabit iz niteliğinde olduğu,

2-Duyu veya organlardan birinin işlevinin sürekli zayıflaması / yitirilmesi niteliğinde herhangi bir anatomik ya da fonksiyonel kayıp tarif ve tespit edilmediği kanaatini bildirir rapordur.” şeklinde rapor düzenlendiği belirlenmiştir.

5.Trafik kazası tespit tutanağında, kazanın oluşumunda her iki sürücünün de 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 52/1-b maddesini “araçların hızlarını görüş, hava, yol ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmamak” ihlal ettiklerini yaya çocukların ise kural ihlalinin bulunmadığının tespit edildiği, ayrıca olay yerinde yapılan incelemede; 42 AAK 47 plaka sayılı (Cumaali’nin aracı) beyaz renkli Mıtsubıshı marka minibüsün 113/A sayılı bina önünde sağ iki tekeri orta refüj üzerinde olacak şekilde Ahmet Özcan Caddesi istikametinde park halinde olduğunu, bu aracın arka tampon, sağ arka çamurluk, sağ orta sürgülü kapı ile ön kaputu ve tampondan hasarlı olduğu, refüj üzeri oto arkasından trafik levhasının devrilmiş, oto yanında ve ön taraf cadde asfalt yol üzerinde kana benzer şüpheli lekelerin bulunduğu, oto arka taraf asfalt yol üzerinde 1250 santim uzunluğunda fren izinin olduğunun tespit edildiği anlaşılmaktadır.

6. Yargılama aşamasında yapılan keşfe dayalı düzenlenen 20.03.2017 tarihli bilirkişi raporunda;
“…SONUÇ: …Olay yukarıda izah ettiğim şekilde keşif mahalli ve dosya üzerinde yapılan inceleme ve dosya içerisinde kaza tespit tutanağından, beyanlardan anlaşılacağı üzere;

42 AAK 47 plakalı Kamyonet Sürücüsü … ve 21 CFC 55 plakalı otomobil sürücüsü … isimli şahıslar bu kazada 2918 sayılı KTK’nun asli kusurlardan Madde 47/1-d (Trafik güvenliğini ve düzeni ile ilgili olan ve yönetmelikte gösterilen diğer, kural, yasak, zorunluluk ve yükümlülüklere uymak zorundadırlar.) kuralını ve Madde 52/1-b (sürücüler hızlarını, kullandıkları aracın yük ve teknik özelliklerine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmak zorundadırlar.) maddelerini ihlalden TAMAMEN KUSURLU oldukları; Yayalar …, … ve … ise bu kazada her hangi bir kural ihlali yapmadıklarından KUSURSUZ olduklarını bildirir ” şeklinde görüş bildirildiği, Adli Tıp Kurumu İstanbul Trafik İhtisas Dairesine ait 24.04.2017 tarihli raporda;

“…A-Sanık sürücü … sevk ve idaresindeki kamyonetle yüksek hızda seyretmiş, önünde seyreden diğer sanık idaresindeki aracı yakın takip etmiş, bu … trafik ışıkları nedeni ile yavaşladığında da duramayarak arkadan çarpıp orta refüje savrulmasına ve bu savrulma sonucu orta refüjdeki yayaların aracın altında kalmasına sebebiyet vermiş olup asli kusurludur.

B-Sanık sürücü … sevk ve idaresindeki otomobille, ifadelerden de anlaşıldığı gibi, gayri nizami şekilde zikzaklı ve yüksek hızda seyretmiş olup bu şekilde seyir durumu olayın meydana gelmesinde önemli derecede etkenlik arzettiğinden tali kusurludur.

C-Müteveffa yayalar … ve … ile mağdur yaya … orta refüj üzerinde bulundukları sırada kontrolsüz bir şekilde savrularak üzerlerine gelen sanık idaresindeki aracın sadmesine maruz kaldıkları olayda atfı kabil kusurları yoktur…” şeklinde görüş bildirildiği belirlenmiştir.

7. Yargılama aşamasında alınan 15.01.2018 tarihli teknik bilirkişi raporunda;
“…SONUÇ Olay yerinde yaptığım incelemede ve bahse konu aracın özellikleri ile ilgili yaptığım incelemelerden anlaşılacağı üzere; Bahse konu mazda aracın bir tarafı orta refüj üzerindeyken bir tarafıda yol üzerinde bulunduğu sırada, kasten hareket ettiğinde, yukarıda açıkladığım olay yerinin özellikler, aracın özellikleri ve çocuğun yaşı ve fiziki durumu dikkate alındığında, aracın altında refüj ile teker arasındaki boşlukta yatan çocuğa temas ederek sürüklediği kanaatimde olduğumu bildirir trafik bilirkişi inceleme raporudur…” şeklinde rapor düzenlendiği anlaşılmıştır.

8.Olay yeri inceleme ve ölü muayene tutanakları, trafik kazası tespit tutanağı, olay yeri inceleme raporu ve basit krokisi, olay yeri fotoğrafları, bilirkişi raporları ve krokiler, mesaj tespit tutanağı, uzmanlık raporu, sanıkların alkolsüz olduklarına ilişkin doktor raporları, genel adli muayene raporları, tanıklar A.E., S.Y.’nin anlatımları ve tutanaklar dava dosyasında bulunmaktadır.
9.Katılanların her aşamada sanıklardan şikayetçi olduklarını beyan ettikleri ve Mahkemece 13.02.2017 tarihinde haklarında katılma kararı verildiği anlaşılmaktadır.

10.Sanıkların atılı suçlamaları kabul etmedikleri ve yargılama aşamasında alınan savunmalarında;

Sanık …’in ilk derece mahkemesindeki savunmasında: “ben diğer sanık Atilla’yı bilinçli olarak ve çalıştığı fırından itibaren takip etmedim. Öyle yapacak olsam direkt önüne geçerdim veya direkt çalıştığı işyerine giderdim. Ben aracımla seyir halinde iken Atilla’nın aracını tesadüfen gördüm. Takip etmeye başladım. Sellektör yaptım ancak durmadı. Olay yerine 400-500 metre mesafe geride araçlarımız yan yana geldi ve birbirine sürttü. Geride Atilla’nın aracına arkadan çarpmadım. Yan yana durduğumuz yerde yandan hafif çarptım. Sürtüşme oldu. Dursun diye önüne kırmak istedim. Ancak durmadı hızlandı.ben onu takip etmeye devam ettim. Ancak ben çok hızlı değildim. Çünkü ben o yolları iyi bilirim. Ekmek dağıttığım için devamlı kullandığım güzergahlardır. Benim hızım 70 km geçmemiştir. Ancak Atilla hızlı idi. 100 km civarında hızı olduğunu tahmin ediyorum. Zaten o hızlarda olmasa aracı o refüje çıkmazdı. Çünkü yol orada daralmaktadır. Ben ışıkların oraya yaklaşırken Atilla’nın aracına çarpmadım. Atilla ışığın kırmızı olduğunu görerek yavaşlamadı ve duramadı. Zaten hızlı olduğu için refüje çıkmıştı. Bende aracımı durduramayarak Atilla’nın aracına arkadan çarptım. Ben aracımı durdurarak aracımdan indim. Bu esnada Atilla’nın aracının camını kırdığımı kabul ediyorum. Atilla durmayarak olay yerinden kaçtı. Benden kaçarken telefonla konuşuyormuş camını kırdığım esnada bunu gördüm. Ben ise olay yerinden kaçmadım. Aracımdan inerek Atila’nın aracının altından çocukların çıkarılması için vatandaşlara yardımcı oldum. Ve bir köşede beklemeye başladım. Ancak o sırada olay yeri kalabalıklaştı. Şahıslar bana ve aracıma saldırmaya başladılar. Linç edilmekten korktuğum için olay yerinden daha sonra kaçtım. Belirtilen mesajlara Atila’ya çektiğimi kabul ediyorum. 8 Ekim’den beri benim eşim ortalarda yok. Çocuklarımı da alıp gitmiş. Eşimi kadın sığınma evinden aradım. Ancak bulamadım. Daha önce eşimle Atila’nın mesajlaştığını bildiğim için onla gidebileceğini düşündüm. Ve bu nedenle olay günü tesadüfen birden aracıyla görünce bu konuyla konuşmak istedim. Dursaydı bu olay olmayacaktı. Bu olayda benim kusurum yoktur. Kusur Atilla’dadır. Ancak böyle olmasını kesinlikle istemezdim. Olayla hiç ilgisi olmayan çocuklar ölmüş ve yaralanmıştır. Üzgünüm ve vicdanen rahatsızım. Pişmanım, ben sadece sanık …’nın aracına o orta refüje çıktıktan sonra duramayarak vurdum, bunun öncesinde sadece araçlarımız yan yana sürtüştü, kırmızı ışık yanıp yanmadığını hatırlamıyorum, sanık …’nın aracı ile benim aracım arasında başka … yoktu, sanık …’nın aracının önünde de başka … yoktu, olay gününden önceleri ben o trafik lambalarında çocukların durduğunu ve bir şeyler sattığını görmüştüm, ancak olay günü ve öncesinde kaza sırasında çocukların orada olup olmadıklarını görmedim, ben aracımdan indiğimde sanık … aracı ile ileri geri yaparak aracını kurtarmaya çalışıyordu, bu sırada benim aracım zaten 2-2,5 metre gerideydi, ben sanık …’nın aracının camına elimle vurdum, sopa veya benzeri başka bir şeyle vurmadım, sanık …’nın aracının refüjden kurtulması 10 dakika kadar sürdü, sanık … aracından inmedi, çevredeki insanlar “aracın altında çocuklar var” diye sesleniyordu, sanık …’nın da bunu duymuş olması gerekir.”, şeklinde beyanda bulunduğu,

Sanık …’in istinaf aşamasında alınan savunmasında: “ben bu konuda savunma yapmıştım, o savunmamı aynen tekrar ederim. Benim eşim çocuklarımla beraber evden ayrılmıştı. Eşim daha önce Atilla ile görüştüğünü biliyordum. Atila’nın eşi de bana devamlı mesaj atarak Atilla’nın, eşimle görüştüğünü söylüyordu. Olay günü Atila’nın aracını görünce bu durumu konuşmak için aracını durdurmak istedim ancak Atilla beni görünce aracıyla kaçmaya başladı. Ben de takip edip kendisini durdurmak istedim. Atilla kırmızı ışığı gördüğü halde yavaşlamadı. Benim aracım çok hız yapmaz, benim hızım 70’i geçmemiştir, Atilla’nın hızıysa 100km civarındaydı. Atilla kırmızı ışığı gördüğü halde yavaşlamadı, duramadı.Hızlı olduğu için refüje çıktı. Ben de refüje çıktım ancak Atila’nın aracına çarpmadım. Atila olay yerinden ayrılmak isterken geriye doğru aracını çıkarmak istedi o sırada Atila’nın aracı benim aracıma çarptı. Ben daha önce de bu şekilde ifade vermiştim, zapta yanlış geçmiş. Şu an verdiğim ifadeler doğrudur. Atila refüjden geri geri çıkmak isterken bana çarptı.” şeklinde beyanda bulunduğu,

Sanık …’nın ilk derece mahkemesindeki savunmasında: “diğer sanık … ile aramızda husumet vardır. Nedeni de Cumali’nin eşi ile benim ilişkimizin olduğunu düşünmesidir. Cumali bu konuyla ilgili bana 11/09/2016 tarihinde hakaret ve tehdit içerikli mesajlar atmıştır. Cumali bana 20/10/2016 tarihinde Hacıfettah Mezarlığının orada aracı ile arkadan çarptı. Burası olay yerine yaklaşık 500-750 metre mesafededir. Ancak benim tahminime göre Cumali benim çalıştığım fırından çıkışımdan beri takip etmiş. Ben nereye gidersem Cumali’nin aracıda o yöne yanaşıyordu. Bana Hacıfettah Mezarlığının orada vurduktan sonra Cumali tekrar vuracak şekilde arkamdan süratli halde geldiği için ben biraz hızlandım. Cumali beni takip etmeye devam etti. Paşalı Köprü ışıklarının oraya geldiğimizde ben kırmızı ışık yandığı için fren yaptım. Cumali bana arkadan vurunca orta refüje çıktım. Ben ışıklara geldiğimde frene basarak yavaşlamıştım. Orta refüjde çocuklar varmış. Ben çocukları görmedim. Ben çocuklara çarptıktan sonra aracın içindeyken Cumali benim aracımın yanına gelerek elinde bulunan sopa ile benim aracımın şoför tarafındaki yan camını kırdı. Orada bulunan vatandaşların gelip … altında çocuklar kaldı demeleri üzerine çocuklara çarptığımı anladım. Vatandaşlar aracı kaldırarak çocukları çıkardılar. Cumali tekrar bana saldıracak düşüncesiyle ben aracımı çalıştırarak olay yerinden kaçtım. Ancak hemen sonra 155 polis imdatı arayarak yerimi söyledim. Gelin beni alın dedim. Orta refüjün üzerinden benim aracımı vatandaşlar yana yani trafiğin olduğu yola indirdiler. Ben inip vatandaşlara yardımcı olmadım. Vatandaşlar benim aracımı orta refüjden yola indirince refüjde kalan çocukları aldılar. İnip yardımcı olmamın nedeni olay yeri çok kalabalıktı. Darp edilirim diye korktuğum için inmedim. Ben kesinlikle Cumali’nin aracına yandan çarpmadım. O benim aracıma arkadan çarpmıştır. Zaten benim aracımdaki bütün hasar aracın arka tarafındadır. Ve refüje vurduğu için ön taraftadır. Aracım arkadan öne doğru eğilmiş vaziyettedir. Benim aracım refüjün üzerine çıkıp durdu, geriden gelirken ben refüjde çocuklar olduğunu farketmedim, olay yerinde trafik lambaları vardır ve kırmızı yanıyordu, ben kırmızı ışıklarda durmuştum, zaten arkamdan Cumali aracıma çarparak geliyordu, peşpeşe idik, ben ışık olduğu için durdum ve o anda da bana çarpmasıyla orta refüje çıktım, ben o yolu devamlı kullanmaktayım, daha önce çocukları o trafik lambalarında durduklarını ve bir şey sattıklarını görmemiştim, ben hep önde geldim, diğer sanık arkamdan geldi, ilk vurduğu yer ile benim durduğum trafik ışıklarının arası yakındı, ortalama 300-400 metre kadardır, bu arada bana kaç kez çarptığını hatırlamıyorum, ilk vurduğunu hatırlıyorum, bir de son lambaların orada vurmasını hatırlıyorum, ilk vurduktan sonra ben korna da çalmaya başladım, ben refüjün üstüne çıkınca düz durdum, devrilmedim, çocuklar altında kalmış, sonradan çevredeki insanların söylemesi ile öğrendim, ben çocukların aracın altında kaldığını daha sonra polisler durdurunca öğrendim, diğer sanık aracımın camını kırınca ben korktuğum için olay yerinden kaçtım, aracımı sürdüm, galiba etraftaki vatandaşlar aracı refüjden biraz itekledi, ben bunun üzerine aracımla oradan ayrıldım, ben trafik ışıklarında durduğum anda önümde bir veya iki araba daha vardı, çocukları durduğum anda da görmedim, ayrıca vatandaşların çocukları aracın altından kurtardıklarını da fark etmedim.” şeklinde beyanda bulunduğu,

Sanık …’nın istinaf aşamasında alınan savunmasında: “ben bu konuda savunma yapmıştım, o savunmamı aynen tekrar ederim. Ben fırıncılık yaparım, olay günü yönetimimdeki otomobille çalıştığım fırından çıktım. Yaklaşık 5 dakika sonra sanık … ben yolda seyrederken arkadan yönetimindeki minibüsle bana çarptı. Ben yola devam ettim, yaklaşık 100 150 metre sonra tekrar bana çarptı. Ben refüje çıktım, ben fren yaptım. Tekrar çarpınca aracım askıda kaldı. Benim hızım yaklaşık 70-80 km civarıydı. Cumaali’nin neden beni takip ettiğini bilmiyorum, benim aracımın camını kırana kadar da Cumaali’nin çarptığını bilmiyordum. Ben refüjde çocukları görmedim, araçlar çocukları görmemi engelliyordu.” şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür.

11. Sanıklara ait güncel adli sicil kayıtları ve nüfus kayıtları Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden temin olunarak dava dosyasına eklenmiştir.

12.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi tarafından Hukuki Süreç başlığı altında (3) numaralı paragrafta bilgilerine yer verilen Yargıtay bozma ilâmına sanık … yönünden oy çokluğu ile uyulmasına, sanık … yönünden ise oy birliği ile direnme kararı verildiği, ayrıca sanıkların savunmalarının alındığı belirlenmiştir.

IV. GEREKÇE
Yapılan inceleme neticesinde, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin sanık … yönünden verdiği kararında, oluş ve kabulde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı görülmüştür.

A. Sanık … Hakkında Kurulan Hüküm Yönünden;
1.Sübuta ve Suç Vasfına İlişkin Temyiz Sebepleri Yönünden;
Olay gecesi, aralarında öncesine dayalı husumet bulunan sanıkların trafikte araçları ile seyir halinde iken karşılaştıkları, sanık …’in sevk ve idaresindeki kapalı kasa kamyonet ile sanık … idaresindeki otomobili takibe aldığı, takip edildiğinin farkında olan sanık …’nın hızını arttırmak suretiyle kaçarak seyrine devam ettiği, sanık …’in ise takip ettiği aracı durdurmak için takip sürecinde önünde seyreden sanık … idaresindeki araca arkadan çarptığı, aracın durmaması üzerine birkaç kez durdurma girişiminde bulunması sebebiyle her iki aracın zaman zaman birbirine sürttüğü, sanık …’in idaresindeki aracı sanık … idaresindeki aracın önüne kırmasına rağmen sanık …’nın durmayarak hızını arttırmak suretiyle kaçmaya devam ettiği, dosya içerisindeki beyanlardan da anlaşıldığı üzere, her iki … sürücüsünün trafiği tehlikeye atacak şekilde kural ihlallerinde bulunarak ve meskun mahal hız sınırlarını yaklaşık iki kat aşarak sanık …’nın beyanına göre 500-750 metre boyunca bu şekilde seyirlerine devam ettikleri, saat 20.45 sıralarında her iki aracın hız sınırının 50 km olduğu meskun mahalde, aydınlatması bulunan, bölünmüş ve bir bölümü 4.4 metre olan cadde üzerinde seyirle yaklaştıkları ışıklı kavşak mahallinde, sanık …’in idaresindeki aracı ile önünde seyreden sanık … idaresindeki araca arkadan çarpması sonrasında, sanık … idaresindeki aracın hızlanarak, dosyada mevcut beyanlardan anlaşıldığı üzere genişliği 70 cm olan orta refüj üzerindeki trafik işaret levhasına ve savrulmaya devam ederek aynı refüjde bulunup kırmızı ışıkta duran araçlara mendil satan 3 çocuğa çarpıp çocuklardan ikisini altına alarak sürüklediği, sanık …’in de yaklaşık 2 metre geride aracı ile duruşa geçtiği, sanık …’nın otomobilinin altında kalan çocuklardan birinin çıkartıldığı, aracın altında refüj ile kaldırım arasındaki boşlukta kalan diğer çocuk henüz çıkartılmadan ve çevrede bulunanların aracın altında çocuk bulunduğuna dair uyarılarına rağmen sanık …’nın idaresindeki … ile hareket ederek olay yerinden ayrıldığı olayda; olay yerinde kovuşturma aşamasında yapılan keşfe katılan tanığın gösterimi ile yapılan ölçümde, olay yeri yaklaşımında gözle görülen virajın olay yerine 190 metre mesafede olduğu, her iki aracın bu virajdan itibaren olay yerine kadar süratli ve birbirini kovalar şekilde seyrettiğinin tanıklar tarafından gözlemlendiği; sanık …’nın beyanına göre olay yerinden yaklaşık 500-750 metre önce başlayan takip sırasında her iki … sürücüsünün meskun mahal şartlarının yaklaşık iki katı bir hızla ve trafik güvenliğini tehlikeye düşürecek şekilde kural ihlallerinde bulunarak uzun bir süre seyirlerine devam ettiği, arkadan seyreden sanık …’in öndeki aracı durdurmak, önde seyreden sanık …’nın ise yakalanmamak için oldukça süratli ve trafiği tehlikeye atacak şekilde seyrettikleri sırada, olay yerinden 190 metre gerideki virajdan itibaren kaza yeri kavşakta kırmızı ışık yandığı ve çocukların refüj üzerinde bulundukları görülebilir olmasına rağmen, her iki sanığın aynı şekilde seyirlerine devam edip, mahal şartlarının yaklaşık iki katı olan hızlarını azaltmak adına herhangi bir tedbir almayıp, … ve yaya trafiğinin oldukça yoğun olduğu mahalde trafik kurallarını ihlal edecek şekilde kaza anına kadar kovalamacaya devam ettikleri, kaza yerine çok yaklaştıklarında ise arkadan seyreden …’in, önünde seyreden … idaresindeki aracı durdurmak için arkadan çarpması ile, hızından dolayı duramayan … idaresindeki aracın önce refüj üzerindeki trafik işaret levhasına, sonra da savrulmaya devam ederek refüj üzerindeki çocuklara çarptığı ve aracının altında çocuklar bulunduğu uyarısına rağmen aracı ile hızlanarak seyrine devam ettiği, trafik düzeninin gerekli kıldığı yükümlülüklere uymayan sanık …’nin olay yeri kavşakta kırmızı ışık yanmasına, refüjde çocuklar bulunmasına ve kavşaktaki ışık durumu olay yerinden 190 metre mesafe öncesinden itibaren fark edilebilir olmasına rağmen, öngördüğü neticenin gerçekleşmemesi adına süratini azaltmak gibi en ufak bir çaba göstermediği, sanığın öngördüğü muhtemel neticeyi engelleme çabasının ya da neticeyi göze almadığına dair bir davranışının bulunmadığı, bilakis kovalamacaya devam ederek mahal şartlarının yaklaşık iki katı bir hızla kavşağa yaklaşırken ve tüm bu kural ihlallerini gerçekleştirirken muhtemel neticeye kayıtsız kalarak kabullendiğinin anlaşıldığı, bu suretle sanığın eyleminin olası kastla öldürme ve olası kastla yaralama suçlarını oluşturduğu anlaşılmakla; Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin kabul ve uygulamasında bir isabetsizlik bulunmadığından hükümde hukuka aykırılık bulunmamış olup, sanık … ve müdafii, katılanlar vekilleri ile Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Savcısının temyiz sebepleri yerinde görülmemiştir.

2.Eksik İncelemeye ve Kusur Durumuna İlişkin Temyiz Sebepleri Yönünden;
Olayın gerçekleşme şekli ile tarafların kusurlu davranışlarını dosyada mevcut delil durumuna uygun ve teknik verilere dayalı olarak açıklayan kusur durumuna ilişkin raporlar birbirleriyle uyumlu olup, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hususlar yeterince açıklığa kavuştuğu durumda artık yeni bir bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek bulunmadığı da gözetildiğinde, sübuta yönelik gerekli araştırma ve incelemelerin yapıldığı, dava dosyasının tekemmül ettirildiği, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, bu bağlamda maddî sorunun isabetli bir şekilde tespit edilerek, sanık … tarafından gerçekleştirildiğinin doğru biçimde belirlendiği, ayrıca Olay ve Olgular başlığı altında açıklanan bilirkişi raporlarının, oluş ve dosya kapsamı ile uyumlu olduğu, kusur durumunu kesin bir şekilde tespit ettiği anlaşıldığından, sanık … ve müdafinin temyiz sebebi yerinde görülmemiş, hükümde bu nedene dayalı hukuka aykırılık bulunmamıştır.

3.Tayin Edilen Ceza Miktarlarına İlişkin Temyiz Sebepleri Yönünden;
5237 sayılı Kanun’un 61 inci maddesi uyarınca alt ve üst sınırlar arasında temel ceza belirlenirken suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araçlar, suçun işlendiği zaman ve yer, suçun konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı ve failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı unsurlarının dikkate alınması gerekmektedir. Buna göre dosyada bulunan deliller kapsamında tayin olunan eylemler bakımından, 5237 sayılı Kanun’un 61 inci maddesinde yer verilen ölçütler ile aynı Kanun’un 3 üncü maddesinin birinci fıkrasına belirtilen cezada orantılılık ilkesi dikkate alınarak sanık … hakkında belirlenen temel ceza miktarlarında bir isabetsizlik bulunmamış olup, sanık … ve müdafii ile katılanlar vekillerinin buna ilişkin temyiz sebepleri yerinde görülmemiştir.

4. Takdiri İndirim Nedenlerinin Uygulanmasına İlişkin Temyiz Sebebi Yönünden;
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 05.11.2019 tarihli ve 2018/14-521 Esas, 2019/635 Karar sayılı kararında da açıklandığı üzere; takdirî indirim nedeni uygulanıp uygulanmayacağına karar verilirken göz önünde bulundurulması gereken kıstaslar, 5237 sayılı Kanun’un “Takdiri indirim nedenleri” başlıklı 62 nci maddesinin ikinci fıkrasında, “…failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar…” şeklinde, uygulamada hâkimi sınırlayıcı değil yol gösterici nitelikte ve örnekseme yoluyla gösterilmiş; ancak, hüküm tarihinden sonra, anılan fıkrada değişiklik yapılarak, takdirî indirim nedenleri tahdidi hale getirilmiş ve takdirî indirim nedenlerinin uygulama alanı daraltılmıştır.5237 sayılı Kanun’un “Takdiri indirim nedenleri” başlıklı 62 nci maddesinin, 27.05.2022 tarihli ve 31848 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7406 sayılı Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1 inci maddesi ile değişik ikinci fıkrasında, takdirî indirim nedeni uygulanıp uygulanmayacağına karar verilirken göz önünde bulundurulması gereken kriterler, “… failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki pişmanlığını gösteren davranışları veya cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri…” şeklinde sınırlı olarak sayılmış, ayrıca, duruşmadaki mahkemeyi etkilemeye yönelik şeklî tutum ve davranışların, takdirî indirim nedeni olarak dikkate alınamayacağı ve takdirî indirim nedenlerinin kararda gerekçeleriyle gösterilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Ancak, 5237 sayılı Kanun’un 62 nci maddesinin ikinci fıkrasında 7406 sayılı Kanun’un 1 inci maddesi ile yapılan değişiklikten önce de, takdirî indirim nedenlerinin varlığına ya da yokluğuna ilişkin kararların gerekçeli olması gerektiği; zira, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 141 inci maddesinin üçüncü fıkrası ve 5271 sayılı Kanun’un 34 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli yazılmasının zorunlu olduğu, takdirî indirim nedenlerinin uygulanmasına veya uygulanmamasına dair gerekçelerin hak, adalet ve nasafet kuralları ile dava dosyası içeriğine uygunluğunun Yargıtay denetimine tabi olacağı istikrar kazanan yargısal kararlarda vurgulanmıştır. Gerekçe; verilen hükmün dayanaklarının akla, hukuka ve dosya içeriğine uygun olarak izah edilmesidir. Kanunî ve yeterli olmayan, dava dosyası içeriğine uymayan bir gerekçeyle karar verilmesi, kararın, kanunî bir gerekçeye dayanmaması nedeniyle hem kanun koyucunun amacına uygun düşmeyecek hem de tarafları tatmin etmeyerek keyfîliğe yol açacaktır.

Bu açıklamalar ışığında incelenen dosyada; Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi tarafından sanık … hakkında, “Hükmolunan cezanın sanığın geleceği üzerindeki olası etkileri sanık lehine takdiri indirim nedeni kabul edilerek” biçimindeki, hak, adalet ve nasafet kuralları ile dava dosyası içeriğine uygun yeterli gerekçelere dayalı olarak takdirî indirim nedeni uygulanmasına karar verildiği anlaşıldığından, katılanlar vekillerinin takdirî indirim nedenlerinin uygulanmasına ilişkin temyiz sebepleri yerinde görülmemiştir.

5.Hafifletici Nedenlerin Uygulanmaması Yönünden;
Suç genel teorisinde suça etki eden nedenler, suçun temel şeklini düzenleyen suç tipindeki kanuni unsurların dışında kalan ve ona eklenen özel fiili nedenler veya şahsi nedenlerdir. Bu bağlamda suça etki eden nedenler, doktrinde çeşitli ayrımlara tabi tutulmaktadır: Ağırlatıcı-hafıfletici nedenler, genel-özel nedenler, kanuni-takdiri nedenler, fıili-şahsi nedenler gibi. Suça etki eden nedenlerden cezanın artırılmasını gerektiren nedenler ağırlatıcı nedenler iken; indirilmesini gerektirenler hafifletici nedenlerdir. Dosya kapsamında sanık … hakkında atılı suçlar yönünden herhangi bir hafifletici nedenin bulunmadığı anlaşılmakla, sanık müdafiinin buna ilişkin temyiz sebebi yerinde görülmemiştir.

A. Sanık … Hakkında Kurulan Hüküm Yönünden;
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin sanık … yönünden verdiği direnme kararının incelenmesinde;

Gerek öğreti gerek yerleşmiş yargısal kararlarda yer alan kabullere göre gerçekleşmesi muhakkak görünen neticenin sanık tarafından bilinmesi ve istenmesi hâlinde doğrudan kasıt, öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesine kayıtsız kalınması durumunda olası kasıt, öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesinin istenmemesine rağmen neticenin meydana gelmesinin engellenemediği durumda bilinçli taksir, öngörülebilir neticenin özen yükümlülüğüne aykırı hareket edilmiş olması nedeniyle öngörülmediği hâllerde ise basit taksir söz konusu olacaktır. Başlangıç ve gelişim süreci ile sonuçları Olay ve Olgular başlığı altında ayrıntılı olarak açıklanan somut olay bu çerçevede değerlendirildiğinde; olay gecesi, aralarında öncesine dayalı husumet bulunan sanıkların trafikte araçları ile seyir halinde iken karşılaştıkları, sanık …’in sevk ve idaresindeki kapalı kasa kamyonet ile sanık … idaresindeki otomobili takibe aldığı, takip edildiğinin farkında olan sanık …’nın hızını arttırmak suretiyle kaçarak seyrine devam ettiği, sanık …’in ise takip ettiği aracı durdurmak için takip sürecinde önünde seyreden sanık … idaresindeki araca arkadan çarptığı, aracın durmaması üzerine birkaç kez durdurma girişiminde bulunması sebebiyle her iki aracın zaman zaman birbirine sürttüğü, sanık …’in idaresindeki aracı sanık … idaresindeki aracın önüne kırmasına rağmen sanık …’nın durmayarak hızını arttırmak suretiyle kaçmaya devam ettiği, dosya içerisindeki beyanlardan da anlaşıldığı üzere, her iki … sürücüsünün trafiği tehlikeye atacak şekilde kural ihlallerinde bulunarak ve meskun mahal hız sınırlarını yaklaşık iki kat aşarak sanık …’nın beyanına göre 500-750 metre boyunca bu şekilde seyirlerine devam ettikleri, saat 20.45 sıralarında her iki aracın hız sınırının 50 km olduğu meskun mahalde, aydınlatması bulunan, bölünmüş ve bir bölümü 4.4 metre olan cadde üzerinde seyirle yaklaştıkları ışıklı kavşak mahallinde, sanık …’in idaresindeki aracı ile önünde seyreden sanık … idaresindeki araca arkadan çarpması sonrasında, sanık … idaresindeki aracın hızlanarak, dosyada mevcut beyanlardan anlaşıldığı üzere genişliği 70 cm olan orta refüj üzerindeki trafik işaret levhasına ve savrulmaya devam ederek aynı refüjde bulunup kırmızı ışıkta duran araçlara mendil satan 3 çocuğa çarpıp çocuklardan ikisini altına alarak sürüklediği, sanık …’in de yaklaşık 2 metre geride aracı ile duruşa geçtiği, sanık …’nın otomobilinin altında kalan çocuklardan birinin çıkartıldığı, aracın altında refüj ile kaldırım arasındaki boşlukta kalan diğer çocuk henüz çıkartılmadan ve çevrede bulunanların aracın altında çocuk bulunduğuna dair uyarılarına rağmen sanık …’nın idaresindeki … ile hareket ederek olay yerinden ayrıldığı; dosyada mevcut bilirkişi raporlarında yer alan tespitlere göre; çocukların bulunduğu refüjün yüksekliğinin 15 cm, sanık … idaresindeki otomobilin ön tamponu ile yerden yüksekliğinin ise 19 cm olduğu, tekerlerinin çapı 14 inç olan aracın alt kısmındaki eksoz ve şase bağlantısı, motor karteli ile ön düzen göz önüne alındığında aracın yerden yüksekliğinin 15 cm olduğu, buna göre ve çocuğun yaşı ile fiziki durumu da dikkate alındığında, aracın sol kısmındaki teker kısmı orta refüj üzerinde ve sağ teker kısmı da yol üzerinde iken kasten hareket ettiğinde, altında refüj ile tekerin altındaki boşlukta yatan çocuğa temas etmemesinin mümkün olmadığı; yine olay yerinde kovuşturma aşamasında yapılan keşfe katılan tanığın gösterimi ile yapılan ölçümde, olay yeri yaklaşımında gözle görülen virajın olay yerine 190 metre mesafede olduğu, her iki aracın bu virajdan itibaren olay yerine kadar süratli ve birbirini kovalar şekilde seyrettiğinin tanıklar tarafından gözlemlendiği; sanık …’nın beyanına göre 500-750 metre önce başlayan takip sırasında her iki … sürücüsünün meskun mahal şartlarının yaklaşık iki katı bir hızla ve trafik güvenliğini tehlikeye düşürecek şekilde kural ihlallerinde bulunarak uzun bir süre seyirlerine devam ettiği, arkadan seyreden sanık …’in öndeki aracı durdurmak, önde seyreden sanık …’nın ise yakalanmamak için oldukça süratli ve trafiği tehlikeye atacak şekilde seyrettikleri sırada, olay yerinden 190 metre gerideki virajdan itibaren kaza yeri kavşakta kırmızı ışık yandığı ve çocukların refüj üzerinde bulundukları görülebilir olmasına rağmen, her iki sanığın aynı şekilde seyirlerine devam edip, mahal şartlarının yaklaşık iki katı olan hızlarını azaltmak adına herhangi bir tedbir almayıp, … ve yaya trafiğinin oldukça yoğun olduğu mahalde trafik kurallarını ihlal edecek şekilde kaza anına kadar kovalamacaya devam ettikleri, kaza yerine çok yaklaştıklarında ise arkadan seyreden …’in, önünde seyreden … idaresindeki aracı durdurmak için arkadan çarpması ile, hızından dolayı duramayan … idaresindeki aracın önce refüj üzerindeki trafik işaret levhasına, sonra da savrulmaya devam ederek refüj üzerindeki çocuklara çarptığı ve aracının altında çocuklar bulunduğu uyarısına rağmen aracı ile hızlanarak seyrine devam ettiği, trafik düzeninin gerekli kıldığı yükümlülüklere uymayan sanığın, olay yeri kavşakta kırmızı ışık yanmasına, refüjde çocuklar bulunmasına ve kavşaktaki ışık durumu olay yerinden 190 metre mesafe öncesinden itibaren fark edilebilir olmasına rağmen, öngördüğü neticenin gerçekleşmemesi adına süratini azaltmak gibi en ufak bir çaba göstermediği, sanığın öngördüğü muhtemel neticeyi engelleme çabasının ya da neticeyi göze almadığına dair bir davranışının bulunmadığı, bilakis kovalamacaya devam ederek mahal şartlarının yaklaşık iki katı bir hızla kavşağa yaklaşırken ve tüm bu kural ihlallerini gerçekleştirirken muhtemel neticeye kayıtsız kalarak kabullendiğinin anlaşıldığı, bu suretle sanığın eyleminin olası kastla öldürme ve olası kastla yaralama suçlarını oluşturduğu gözetilmeksizin, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde sanık … hakkında bilinçli taksirle öldürme suçundan mahkumiyet kararı verilmesi nedeniyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin, 11.06.2021 tarihli ve 2021/507 Esas, 2021/1601 Karar sayılı direnme kararı hukuka aykırı bulunmuş olup, katılanlar vekillerinin temyiz sebepleri yerinde görülmüştür.

V. KARAR
A. Sanık … Hakkında Kurulan Hüküm Yönünden;
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin, 11.06.2021 tarihli ve 2021/507 Esas, 2021/1601 Karar sayılı kararında sanık … müdafii, katılanlar vekilleri ile Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısı tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden aynı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca Konya 4. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,

B. Sanık … Hakkında Kurulan Hüküm Yönünden;
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle, Dairemizin verdiği 14.01.2021 tarihli ve 2020/12492 Esas, 2021/284 Karar sayılı bozma kararında değişiklik yapılmasını gerektiren herhangi bir nedenin bulunmadığı, konunun Yargıtay Ceza Genel Kurulunca sonuca bağlanmasının uygun olacağı anlaşıldığından,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 307 nci maddesinin dördüncü fıkrası gereğince direnme kararını incelemek üzere Yargıtay Ceza Genel Kuruluna GÖNDERİLMESİNE,29.11.2023 tarihinde karar verildi.