Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2022/5254 E. 2023/2360 K. 03.07.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2022/5254
KARAR NO : 2023/2360
KARAR TARİHİ : 03.07.2023

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
DAVA : Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat
KARAR : Davanın kısmen kabulü

Davacının tazminat talebi hakkında dairemizce verilen bozma kararı üzerine kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası gereği yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki 427 nci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 142 nci maddesinin sekizinci fıkrası gereği temyiz edenlerin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Davacı vekili 30.07.2015 tarihli dava dilekçesinde özetle; İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/188 esas, 2015/143 karar sayılı dosyasına ilişkin, 11.02.2011 günü tutuklandığı, 19.06.2014 günü tahliye edildiği, 31.03.2015 tarihinde beraat ettiği, verilen kararın 08.06.2015 günü kesinleştiği, sosyal ve ekonomik durumu, kendisine isnat edilen suçun niteliği, tutuklulukta geçen süreler göz önüne alınarak, 538.704,89 TL maddi, 1.000.000,00 TL manevi tazminatın talep etmiştir.

2. Davalı vekili 27.08.2015 tarihli cevap dilekçesinde özetle; öncelikle davanın süre yönünden reddine, bu olmadığı takdirde maddi ve manevi tazminatların fahiş olduğunu iddia ederek yargılama gideri ve ücreti vekaletin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

3. Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesinin, 19.11.2015 tarihli ve 2015/342 Esas, 2015/389 Karar sayılı kararı ile tazminat talebinin kısmen kabulü ile 51.276,49 TL maddi, 800.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

4. Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesinin, 19.11.2015 tarihli ve 2015/342 Esas, 2015/389 Karar sayılı kararının davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 11.09.2017 tarihli ve 2016/2634 Esas, 2017/6111 Karar sayılı ilâmıyla;

“1- Davacı ile ilgili tutuklama ve tahliyeye ilişkin tüm müzekkere ve belgelerin Yargıtay denetimine olanak verecek şekilde aslı ya da onaylı örnekleri de dosya içine alınarak, tutuklama müzekkeresinin infaz edilip edilmediği, infaz edilmiş olması halinde, infaz tarihlerinin ilgili ceza infaz kurumundan sorulması suretiyle davacının tutuklama ve tahliye tarihleri ile infaz edilen sürenin tereddüde mahal vermeyecek şekilde belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi,

2- Nesnel bir ölçüt olmamakla birlikte, hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre ve benzeri hususlar ile tazminat davasının kesinleşeceği tarihe kadar davacının elde edeceği parasal değer dikkate alınıp, hak ve nesafet ilkelerine uygun makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken, davacı lehine belirlenen ölçütlere uymayacak miktarda çok fazla manevi tazminata hükmolunması,

3- Davacının cezaevi harcamaları, davacının ve ailesinin yargılama sürecinde yaptığı yol, konaklama, yemek harcamaları ve benzeri giderleri, davacının ailesinin taşınma masrafları, Oyak üyesi olan davacının maaşından eksik ödenen aidatlar nedeniyle mahrum kaldığı nema miktarı ve görev başında olan Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına her ay, 2155 sayılı Kanun ve ilgili Yönetmeliğe göre ödenen tayın (yemek yardımı) bedelinin CMK’nın 141. ve devamı maddeleri gereğince hesaplanması gereken maddi zarar kapsamına dahil edilemeyeceğinin dikkate alınmaması,

4- Dava dilekçesinde davacının tutuklandığı tarihte Jandarma Kurmay Yarbay rütbesiyle Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli olduğu, tutuklanmamış olsaydı 30 Ağustos 2012 tarihinde albay, 30 Ağustos 2014 tarihinde ise kıdemli albay olacağı, tutuklu kaldığı tarihlerde görevinde yükselemediği ancak beraat etmesinden sonra 8 Haziran 2015 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere albay rütbesine terfi ettirilerek nasbının 30 Ağustos 2012 tarihine götürüldüğü, Subay Sicil Yönetmeliğinin ilgili maddesi gereğince davacının ancak 30 Ağustos 2015 tarihinde kıdemli albay rütbesine terfi edebileceği, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’nun 33/2. maddesindeki düzenleme nedeniyle albay ve kıdemli albay rütbelerine göre maaş farkı ödemesinin yapılamadığı yalnızca yarbay olarak eksik aldığı maaşlarının kendisine ödendiğinin belirtildiği, 2 Kasım 2015 havale tarihli dilekçede ise, tazminat davasının açılmasından sonra davacı hakkında yeniden nasıp düzeltmesi yapıldığı, 8 Haziran 2015 tarihinden geçerli olmak üzere davacının kıdemli albay rütbesine yükseltildiği buna göre de 8 Haziran 2015 – 30 Ağustos 2015 tarihleri arasını kapsayacak şekilde kıdemli albay tazminatının davacıya ödendiğinin beyan edildiği dikkate alındığında, davacı ile ilgili nasıp durumuna ilişkin tüm evrak ve bilgiler davacının bağlı bulunduğu kurumdan temin edilerek davacının oluşan durum nedeniyle mahrum kaldığı toplam maaş miktarı da ilgili kurumdan sorulup tereddüde mahal vermeyecek şekilde belirlenerek, eksik ödenen özlük haklarının iadesine ilişkin olarak davacının bağlı bulunduğu kuruma yaptığı bir başvuru olup olmadığı, davacı tarafından bu konuda açılmış bir tam yargı davası bulunup bulunmadığı, davadan sonra bile olsa herhangi bir idari tasarrufla ödenmesine karar verilip verilmediği ve bu konudaki yasal mevzuat araştırılarak, davacının eksik ödenen özlük haklarının başka bir yolla iadesinin mümkün olmadığının belirlenmesi halinde davacıya ödenmesine karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi,

Kabule göre de;
1- Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun netice kısmında davacının talep edebileceği belirtilen maddi zarar kalemlerinin toplamının hatalı olarak hesaplandığının dikkate alınmaması,

2- Kendisini vekil ile temsil ettiren davacı lehine hükmedilen maddi ve manevi tazminat miktarlarının toplamı üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin üçüncü kısmında yer verilen oranlar üzerinden, nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden, bu miktarın altında kalacak şekilde maktu vekalet ücretine hükmolunması,”

Nedenleriyle bozulmasına karar verilmiştir.

5. Hukukî Süreç başlığı altında (4) numaralı paragrafta ayrıntılarına yer verilen Yargıtay bozma ilâmına uyulmasına karar verilerek gereklerinin yerine getirildiği anlaşılmıştır.

6.Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesinin, 09.12.2019 tarihli ve 2017/491 Esas, 2019/446 Karar sayılı kararı ile tazminat talebinin kısmen kabulü ile 43.589,84TL maddi, 405.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

7.Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesinin, 09.12.2019 tarihli ve 2017/491 Esas, 2019/446 Karar sayılı kararının davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 08.06.2020 tarihli ve 2020/339 Esas, 2020/3112 Karar sayılı kararıyla;

”1- 29.05.1957 tarih ve 4-16 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği üzere, tazminat talebinin dayanağı olan ceza dosyasında beraat eden davacı lehine hükmolunması gereken maktu vekalet ücretinin yargılama giderleri kapsamında olduğu ve asıl davadan bağımsız olarak dava konusu yapılamayacağı, serbest meslek makbuzunda yer alan vekalet ücretinin ise davacı ile avukatı arasındaki hukuki ilişkiye dayandığı, yine davacının rütbe – terfi maaş farklarının da dairemizce gidilen görüş değişikliğine göre, koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davasında zarar kapsamında değerlendirilemeyeceği dikkate alınarak, maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi,

2- Yargıtayın görevi ülke genelinde uygulama birliğinin sağlanması ve benzer olaylarda aynı çözüm tarzının oluşturulmasıdır. Bu görev yerine getirilirken hukukun genel ilkeleri, ülkedeki pozitif hukuk normları ve uluslararası temel insan haklarına ilişkin kural ve kabullere uygun bir yorum ve uygulama benimsenmelidir.

Bu ilke yalnızca denetim mahkemeleri için değil, hüküm mahkemeleri için de geçerlidir. Hukuk devletinin en belirgin özelliği hiçbir kurum ve makam ayrımı gözetilmeden herkesin hukuk kurallarına uymasıdır.
Dairemizin yerleşik kararlarında da vurguladığı üzere, nesnel bir ölçüt olmamakla birlikte, hükmedilecek manevi tazminat miktarının davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre, tazminat davasının kesinleşeceği tarihe kadar faizi ile birlikte elde edeceği parasal değer ve benzeri hususlar da gözetilmek suretiyle, hakkaniyet ölçüsünü aşmayacak bir şekilde, hak ve nesafet kurallarına uygun makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken, manevi tazminat miktarının bu ölçütlere uymayacak ve emsal uygulamaların da üzerinde olacak şekilde fazla tayini,”
nedenleriyle bozulmasına karar verilmiştir.

8. Hukukî Süreç başlığı altında (7) numaralı paragrafta ayrıntılarına yer verilen Yargıtay bozma ilâmına uyulmasına karar verilerek gereklerinin yerine getirildiği anlaşılmıştır.

9. Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesinin, 09.11.2020 tarihli ve 2020/306 Esas, 2020/390 Karar sayılı kararı ile maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 350.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

10. Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesinin, 09.11.2020 tarihli ve 2020/306 Esas, 2020/390 Karar sayılı kararının davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 15.11.2021 tarihli ve 2021/5232 Esas, 2021/7919 Karar sayılı kararıyla;

”Yargıtayın görevi ülke genelinde uygulama birliğinin sağlanması ve benzer olaylarda aynı çözüm tarzının oluşturulmasıdır. Bu görev yerine getirilirken hukukun genel ilkeleri, ülkedeki pozitif hukuk normları ve uluslararası temel insan haklarına ilişkin kural ve kabullere uygun bir yorum ve uygulama benimsenmelidir.

Bu ilke yalnızca denetim mahkemeleri için değil, hüküm mahkemeleri için de geçerlidir. Hukuk devletinin en belirgin özelliği hiçbir kurum ve makam ayrımı gözetilmeden herkesin hukuk kurallarına uymasıdır.
Dairemizin yerleşik kararlarında da vurguladığı üzere, nesnel bir ölçüt olmamakla birlikte, hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre ve benzeri hususlar ile tazminat davasının kesinleşeceği tarihe kadar faizi ile birlikte elde edeceği parasal değer gözetilmek suretiyle, hak ve nesafet ilkelerine uygun, makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken, belirlenen ölçütlere uymayacak ve emsal uygulamaların da üzerinde olacak şekilde fazla manevi tazminata hükmolunması, ”
nedenleriyle bozulmasına karar verilmiştir.

11.Hukukî Süreç başlığı altında (10) numaralı paragrafta ayrıntılarına yer verilen Yargıtay bozma ilâmına uyulmasına karar verilerek gereklerinin yerine getirildiği anlaşılmıştır.

12. Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesinin, 13.04.2022 tarihli ve 2022/4 Esas, 2022/214 Karar sayılı kararı ile maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 270.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

13. Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan, 01.07.2022 tarihli, davacı vekilinin ve davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile hükmün onanması görüşünü içerir Tebliğname ile Daireye tevdi olunmuştur.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
A. Davalı vekilinin temyiz sebepleri
1.Davanın reddi gerektiğine,

2.Hükmedilen tazminat miktarının fazla olduğuna,
ilişkindir.

B. Davacı vekilinin temyiz sebepleri
1.Maddi tazminat talebinin kabul edilmesi gerektiğine,

2.Avukatlık ücretinin ödenmesi gerektiğine,

3.Hükmedilen manevi tazminat miktarının az olduğuna,

4.Hükmedilen vekâlet ücretinin az olduğuna,
ilişkindir.

III. DAVA KONUSU
Temyizin kapsamına göre;

Yerel Mahkemenin Kabulü
Tazminat davasının dayanağını, davacının sanık olarak yargılandığı İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/188 esas, 2015/143 karar sayılı dava dosyasının oluşturduğu, davacının sanık olarak yargılandığı ve Balyoz davası olarak bilinen bu dosyada, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Cebren İskat veya Vazife Görmekten Men Etmeye Teşebbüs suçundan 11.02.2011-19.06.2014 tarihleri arasında 1224 gün tutuklu kaldığı ve yapılan yargılama sonunda beraatine hükmedildiği, beraat hükmünün de 08.06.2015 tarihinde kesinleştiği, tazminat davasının CMK’nın 142/1. maddesinde öngörülen süre içinde yetkili ve görevli mahkemede açıldığı, kanunda öngörülen yasal şartların oluştuğu belirtilmiştir.

Davacının, sanık olarak yargılandığı ilgili dosya kapsamında belirtildiği şekilde hürriyetinden yoksun kalmış olması nedeniyle manevi yönden kişilik haklarının ve bu kapsamda lekelenmeme hakkı ve masumiyet karinesinin ihlal edildiğinin, bu hakların kullanılmasının kısmen veya tamamen engellenmesi durumunda da “hukuk devleti” ilkesinin gereği olarak ilgililerinin tazminat talep edebileceği, hürriyetinden haksız yere yoksun kaldığı anlaşılan davacının ihlal edilen hakları sebebiyle CMK’nın 141 vd. maddeleri doğrultusunda manevi tazminat talep edebileceği değerlendirildiğinden, davacının ekonomik ve sosyal durumu, ihlal edilen hakları nedeniyle yaşadığı manevi elem ve ızdırap ile manevi tazminatın zenginleşme aracı olmamasına yönelik olarak Yargıtay’ın manevi tazminat miktarının belirlenmesinde göz önünde tutulmasını istediği kriterler ile davacının hürriyetinden yoksun geçirdiği süre ile Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 15.11.2021 gün, 2021/5232 esas ve 2021/7919 karar sayılı bozma ilamının içeriği ile benzer dosyaya dair 01.11.2021 gün, 2021/5752 esas, 2021/7446 karar sayılı ilamı da birlikte ele alınarak, manevi tazminat yönü ile sınırlı olarak sürdürülen davada, manevi tazminat miktarının haksız tutuklama tarihi olan 11.02.2011 tarihinden itibaren işleyecek olan yasal faizi ile birlikte 270.000,00-TL olarak belirlenmek suretiyle kısmen kabulüne ve fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin ise reddine karar verilmiştir.

IV. GEREKÇE
Tazminat davasının dayanağı olan İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/188 esas, 2015/143 karar sayılı dava dosyasının incelenmesinde; davacının Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Cebren İskat veya Vazife Görmekten Men Etmeye Teşebbüs suçundan 11.02.2011-19.06.2014 tarihleri arasında 1224 gün tutuklu kaldığı, yapılan yargılama sonunda beraatine hükmedildiği, beraat hükmünün 08.06.2015 tarihinde kesinleştiği, tutuklama tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 5271 sayılı Kanunda öngörülen süre içinde yetkili ve görevli mahkemeye davanın açıldığı ve kanunda öngörülen yasal şartların oluştuğu anlaşılmıştır.

A. Davalı Vekilinin Temyiz İstemi Yönünden;
A.1.Davanın reddi gerektiğine ilişkin temyiz sebebi yönünden;
5271 sayılı Kanun’un “Tazminat istemi” kenar başlıklı 141 inci maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;

e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,

Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.

Bu itibarla kanunda öngörülen yasal şartlar oluştuğundan davanın kısmen kabulünde hukuka aykırılık bulunmamıştır.

A.2.Hükmedilen tazminat miktarının fazla olduğuna ilişkin temyiz sebebi yönünden;
Yargıtayın görevi ülke genelinde uygulama birliğinin sağlanması ve benzer olaylarda aynı çözüm tarzının oluşturulmasıdır. Bu görev yerine getirilirken hukukun genel ilkeleri, ülkedeki pozitif hukuk normları ve uluslararası temel insan haklarına ilişkin kural ve kabullere uygun bir yorum ve uygulama benimsenmelidir.

Bu ilke yalnızca denetim mahkemeleri için değil, hüküm mahkemeleri için de geçerlidir. Hukuk devletinin en belirgin özelliği hiçbir kurum ve makam ayrımı gözetilmeden herkesin hukuk kurallarına uymasıdır.

Dairemizin yerleşik kararlarında da vurguladığı üzere, nesnel bir ölçüt olmamakla birlikte, hükmedilen manevi tazminat miktarının davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre, tazminat davasının kesinleşeceği tarihe kadar faizi ile birlikte elde edeceği parasal değer ve benzeri hususlar da gözetilmek suretiyle, hakkaniyet ölçüsünü aşmayacak bir şekilde hak ve nesafet ilkelerine uygun, makul bir miktar olarak tayin ve tespiti yapıldığından hükmedilen manevi tazminat miktarında hukuka aykırılık görülmemiştir.

B. Davacı Vekilinin Temyiz İstemi Yönünden;
B.1. Maddi tazminat talebinin kabul edilmesi gerektiğine ilişkin temyiz sebebi yönünden;
Davacı vekilinin talep ettiği duruşmaya gitmek için yapılan yol ve konaklama masraflarının, davacının ailesinin yaptığı yol masraflarının, davacının eşinin taşınma masraflarının, davacının eşinin ve oğlunun psikolojik destek alması sebebiyle yapılan masrafların, davacının terfi edememesi sebebiyle oluşan maaş farkının, komutanlık tazminatının, tayın bedelinin, OYAK nemalarının, cezaevinde yapılan masrafların, yurt dışı daimi göreve seçilme hakkından yoksun kalması sebebiyle uğranılan zararın ödenmesini talep etmiş ise de bu taleplerin 5271 sayılı Kanun’un 141 inci ve devamı maddeleri gereğince hesaplanması gereken maddi zarar kapsamında olmadığından bu hususlara ilişkin olarak maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunmamıştır.

B.2.Avukatlık ücretinin ödenmesi gerektiğine ilişkin temyiz sebebi yönünden;
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 29.05.1957 tarihli, 1957/4 Esas ve 1957/16 Karar sayılı içtihadı birleştirme kararında da açıklandığı üzere , vekâlet ücreti yargılama giderlerindendir. Buna göre karşı tarafa yüklenmesi gereken vekâlet ücretinin bağımsız bir varlığı olamayacağından ayrı bir dava konusu da yapılamayacaktır. Davacının, kendi vekili ile yaptığı ve sadece tarafları bağlayan ücret sözleşmesi niteliğindeki vekâlet akdi uyarınca ödenmesi kararlaştırılan bedelin koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davasında zarar kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilmelidir.

Anılan içtihadı birleştirme kararı ve yerleşik Yargıtay uygulamaları nazara alındığında, tazminat talebinin dayanağı olan ceza dava dosyasında beraat etmiş olması nedeniyle davacı lehine maktu vekâlet ücretine hükmolunması gerektiği, maktu vekâlet ücretini aşan ve serbest meslek makbuzu ile ispatlanan kısmın ise davacı ile avukatı arasındaki hukuki ilişkiye dayandığı, bu nedenle koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davasında zarar kapsamına dahil edilmemesinde hukuka aykırılık görülmemiştir.

B.3.Hükmedilen manevi tazminat miktarının az olduğuna ilişkin temyiz sebebi yönünden;
Gerekçe bölümünün A.2 paragrafında açıklandığı üzere davacı lehine hükmedilen manevi tazminat miktarında hukuka aykırılık görülmemiştir.

B.4.Hükmedilen vekâlet ücretinin az olduğuna ilişkin temyiz sebebi yönünden;
15.08.2017 tarihli 694 sayılı KHK ile değişik, 01.02.2018 tarihli 7078 sayılı Kanunun 139 uncu maddesi ile aynen kabul edilen düzenleme ile 5271 sayılı Kanunun 142 nci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca, tazminat davaları nedeniyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan nisbî avukatlık ücreti ödeneceği, ancak, ödenecek miktarın tarifede sulh ceza hâkimliklerinde takip edilen işler için belirlenen maktu ücretten az, ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için belirlenen maktu ücretten fazla olamayacağı hususu dikkate alındığında, mahkemece hükmedilen vekâlet ücreti miktarında hukuka aykırılık görülmemiştir.

V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesinin, 13.04.2022 tarihli ve 2022/4 Esas, 2022/214 Karar sayılı kararında davacı vekili ve davalı vekili tarafından öne sürülen temyiz sebeplerinin incelenmesi neticesinde herhangi bir hukuka aykırılık görülmediğinden temyiz sebeplerinin reddiyle hükmün, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle ONANMASINA,

Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.07.2023 tarihinde karar verildi.