YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2022/4946
KARAR NO : 2023/2257
KARAR TARİHİ : 20.06.2023
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2020/415 E., 2021/1297 K.
SUÇ : Taksirle yaralama
HÜKÜM : İstinaf başvurusunun kabulü ile; İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden kurulan mahkûmiyet
İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1.Antalya 16. Asliye Ceza Mahkemesinin 09.07.2019 tarih ve 2017/956 Esas 2019/869 Karar sayılı kararı ile; sanık hakkında taksirle yaralama suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 89 uncu maddesinin dördüncü fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 53 üncü maddesinin altıncı fıkrası ile 58 inci maddesi gereğince 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve sürücü belgesinin 6 ay süre ile geri alınmasına karar verilmiştir.
2. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Ceza Dairesinin, 28.04.2021 tarihli ve 2020/415 E. 2021/1297 K. sayılı kararı ile; sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik sanık müdafii ve katılanlar vekili tarafından yapılan istinaf başvurusu üzerine, sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik istinaf başvurusunun kabulüne, 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince kararın kaldırılarak sanığın 5237 sayılı Kanun’un 89 uncu maddesinin dördüncü fıkrası, 22 nci maddesinin üçüncü fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 53 üncü maddesinin altıncı fıkrası ve 58 inci maddesi gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, sürücü belgesinin 6 ay süre ile geri alınmasına karar verilmiştir.
3. Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan, 21.06.2022 havale tarihli ve 2021/107455 sayılı, temyiz isteminin esastan reddi ile hükmün onanması görüşlü Tebliğname ile Daireye tevdi olunmuştur.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
A. Sanık Müdafiinin Temyiz İsteği;
1. Bilirkişi raporunun yetersiz olduğu, Adli Tıp Kurumundan rapor alınması gerektiğine,
2. Sanığın olay yerinden kaçmadığı, alkolün etkisi ile kaza yapıp yapmadığı hususunun araştırılmadığı,
3. Bilinçli taksirin unsurlarının gerçekleşmediği ve hükmün bozulması gerektiğine,
4. CMK’nın 231, TCK’nın 50, 51 hükümlerinin uygulanmamasına,
5. Tekerrür hükümlerinin uygulanmaması gerektiğine, Mahkemece tekerrüre esas alınan ilamın tekerrüre esas teşkil etmediğine,
ilişkindir.
B. Katılanlar Vekilinin Temyiz İsteği;
1. Sanığa verilen cezanın az olduğuna, temel cezanın üst hadden belirlenmesi gerektiğine,
2. Olay yerinden kaçan sanığa takdiri indirim maddesinin uygulanmaması gerektiğine,
3. Katılanlar lehine ayrı ayrı vekalet ücreti verilmesi gerektiğine,
4.Sanığın kasten yaralama ve kasten yaralamanın nitelikli hallerinden yargılamasının yapılması gerektiğine,
5. Bilinçli taksirden artırım oranının 1/2 olmamasının hukuka aykırı olduğuna,
ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
Temyizin kapsamına göre;
A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
1. Antalya 16. Asliye Ceza Mahkemesinin 09.07.2019 tarih ve 2017/956 Esas 2019/869 Karar sayılı kararı ile;
“…Sanığın kullandığı … ile Antalya Emniyet Müdürlüğüne ait aracının kaza yapmasına ve bu aracı kullanan katılanlar … ile aynı araçta bulunan …’ın yaralanmalarına asli kusurlu olarak sebebiyet verdiği sabit olmuş, çünkü, sanığın kiralayarak kullandığı … ile seyir halinde iken geçiş üstünlüğü bulunan katılanlara ait araca geçiş hakkı vermeden kontrolsuz şekilde kavşaktan geçiş yapmaya çalıştığı sırada katılanların kaza yapmasına neden olduğu alınan bilirkişi raporu, katılan beyanları, sanık savunması ve tanık anlatımları anlaşılmış, mahkememizce alınan bilirkişi raporu, kaza tespit tutanağı ve dosya kapsamı ile uyumlu bulunduğundan hükme esas alınarak yeniden rapor alınması yönündeki taraf talepleri reddedilmiş, bu şekilde oluşan suçta sanığın asli kusurlu bulunduğu kanaatına ulaşılmış, sanığın aracı sürdüğü esnada alkolü olup olmadığı kesin olarak tespit edilemediğinden sanığın eyleminin bilinçli taksir ile gerçekleştirdiği kesin olarak belirlenemediğinden bilinçli taksir nedeniyle cezada uygulama yapılmamış, sanığa atılı TCK’nın 89/4 maddesine temas eden taksirle yaralama suçunun takibinin uzlaştırma girişiminde bulunulmasını gerektiren suçlar arasında yer aldığı halde uzlaşma görüşmelerinden olumlu bir sonuç alınamadığından uzlaşma hükümleri uygulanmamış, sanığın atılı suçu asli kusurlu şekilde işlemiş olması, eylemi sonucu katılanların BTM ile giderilemeyecek nitelikte ve katılan …’ın kemik kırığı oluşacak ve organ ve duyu zayıflamasına sebebiyet verecek şekilde yaralanmış olması nedeniyle gerçekleşen suçun işleniş biçimi, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı dikkate alınarak takdiren ve teşdiden uygulama yapılması gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak…” gerekçesiyle sanığın 5237 sayılı Kanun’un 89 uncu maddesinin dördüncü fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 53 üncü maddesinin altıncı fıkrası ile 58 inci maddesi gereğince 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve sürücü belgesinin 6 ay süre ile geri alınmasına karar verildiği, bu karara karşı sanık müdafii ile katılanlar vekilinin istinaf başvurusunda bulunduğu anlaşılmıştır.
2. Trafik kazası tespit tutanağından; kazanın meydana geldiği yerin yerleşim yeri içerisinde Konyaaltı ilçesi Altınkum Mahallesi Gazi Mustafa Kemal Bulvarı ile Belediye Caddesi Kesişim kavşağı kazanın meydana geldiği tarihte kavşak sisteminde trafik ışıklarının bulunmadığı, Belediye Caddesinin bölünmemiş yol olduğu, Gazi Mustafa Kemal Bulvarının bölünmüş iki yönlü trafiğin işlediği iki şeritli yol olduğu, şerit genişliklerinin 3,5 metre olduğu yolun sağında 2 metre genişliğinde banket ile Gazi Mustafa Kemal Bulvarı üzerinde 3 metre genişliğinde yaya kaldırımı bulunduğu, yolun platform genişliğinin 9 metre olduğu, yol şerit çizgilerinin belirgin, zeminin asfalt kaplama olduğu, yaya geçidi ve herhangi bir trafik işaret ve trafik ışığının bulunmadığı, aydınlatmanın mevcut olduğu, görüşe engel durumun bulunmadığı, düz yol olduğu hususlarına yer verildiği, kusura ilişkin olarak da; sanığın bölünmüş yola çıkan sürücülerin bu yoldan geçen araçlara ilk geçiş hakkını vermemesi kuralını ihlal ettiğinden asli kusurlu olduğu, katılanın araçların hızını kavşaklara yaklaşırken azaltmamak kuralını ihlal ettiğinden tali kusurlu olduğunun belirtildiği anlaşılmıştır.
3. Yargılama aşamasında 09.11.2018 tarihinde yapılan keşfe dayalı hazırlanan 29.11.2018 tarihli bilirkişi raporunda;
“… … plakalı Polis aracına ait Aktivite raporlarının incelenmesinde; kaza anda aracının hızının 58 km olduğu, Kavşak sistemine aracın mevcut hızını azaltarak ve olaya müdahale için acil seyir sırasında en az 150 metre mesafeden duyabilecek şekilde sirenin devam suretle açık olarak seyir etmediği, sadece tepe lambaları yanar şekilde seyir halinde bulunduğu, meydana gelen kazada; … plakalı Resmi Polis Otosu sürücüsü … 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunda yer alan Hızın gerekli şartlara uygunluğunu sağlamak: Madde 52 a) Kavşaklara yaklaşırken, dönemeçlere girerken, tepe üstlerine yaklaşırken, dönemeçli yollarda ilerlerken, yaya alanlarına girerken, hızlarını azaltmak zorundadırlar. Kuralını ihlal etiğinden dolayı “TALİ KUSURLU” olduğu, Gürsu Mahallesi 306 Sokak istikametinden bölünmemiş yol üzerinden gelerek, Gazi Mustafa Kemal Bulvarı ile Belediye Caddesi kesişim kavşağına giriş yaptığı anda geçiş istikametine göre yolun sağından Bölünmüş Ana yol üzerinden gelen tepe lambaları yanar halde seyir halinde bulunan … sevk ve idaresindeki … plakalı resmi polis aracına ilk geçiş hakkını vermeden kontrolsüz şekilde kavşaktan geçiş yapmak istemesi sonucu meydana gelen kazada, … plakalı otomobil sürücüsü …, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunda yer alan Kavşaklarda geçiş hakkı: Madde 57 b) Trafik zabıtası veya trafik işaret levhası veya ışıklı trafik işaret cihazları bulunmayan kavşaklarda; 4. Bölünmüş yola çıkan sürücüler bu yoldan geçen araçlara, ilk geçiş hakkını vermek zorundadır kuralı ile aynı kanunda yer alan Trafik kazalarında sürücü kusurlarının tespiti ve asli kusur sayılan haller: Madde 84 — … sürücüleri trafik kazalarında; h) bendi Kavşaklarda geçiş önceliğine uymama, Kuralarını ihlal ettiğinden “ASLİ KUSURLU” olduğu kanaatine varılmıştır…” görüşü bildirilmiştir.
4. Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesine ait doktor raporları ile Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesine ait rapora göre; katılan …’ün basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde, katılan …’ın ise basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek, vücudunda kemik kırığı oluşturacak ve duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına neden olacak şekilde yaralandığının bildirildiği görülmüştür.
5. Olayın tanıkları M.Ö., İ.H.G., A.E., M.Y.’nin anlatımları ile sanığın doktor raporuna göre, olay günü saat 01.30’da 0,67 promil alkollü olduğuna ilişkin rapor, CD izleme ve bilirkişi çözüm tutanağı, doktor raporları, fatura ve adisyon fişi, olay ilişkin görüntüler, tutanaklar dava dosyasında mevcuttur.
6. Sanığın üzerine atılı suçlamayı kabul etmediği ve savunmasında, “…Olay günü Antalya da misafir olarak bulunuyordum. … plakalı kiraladığım araçla yemek yemek için dışarıya çıkmıştık. Bir ara sokaktan kontrolsüz kavşaktan geçiş yaptık. Orada trafik lambaları, trafik polisi veya bir aydınlatma yoktu. Orta refüje geçtik. Orta refüjde biraz aracın burnunu çıkarttık. Çünkü sağdan gelen araca bakmamız gerekiyordu. Yol boştu biz karşı yola geçerek devam ettik. 250-300 metre ileride bulunan bir lokantada yemeğimizi yedik, sonra kaldığımız otele geçtik. Yanımda da … ve … isimli arkadaşlarım da vardı. Biz otele geçtikten sonra saat 01.00-01.30 sıralarında polisler beni cep telefonumdan aradılar. Bir kazaya sebebeyit verdiğimi söylediler. Bende kendilerine kaldığım yeri tarif ettim. Gelip beni ve arkadaşlarımı aldılar. Gidip bu hususta karakolda ifade verdik. Ben kesinlikle iddianamede belirtildiği gibi bir araca zarar vermedim. Zaten ara yoldan karşıya geçerken de kimseye çarpmadım. Alkollü de değildim.atılı suçlamayı kabul etmiyorum, suçsuzum beraatimi talep ediyorum, ben kazaya sebebiyet vermedim dedi…” şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmaktadır.
7. Katılanların her aşamada sanıktan şikayetçi olduklarını beyan ettiği ve mahkemece 11.09.2018 tarihli duruşmada, katılanlar hakkında katılma kararı verildiği, taraflar arasında uzlaşmanın gerçekleşmediği tespit edilmiştir.
8. Sanık …’e ait güncel adli sicil kaydı ve nüfus kaydı Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden temin olunarak dava dosyasına eklenmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
1. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Ceza Dairesinin, 28.04.2021 tarihli ve 2020/415 E. 2021/1297 K. sayılı kararı ile;
“…Her ne kadar Antalya 16. Asliye Ceza Mahkemesinin 09.07.2019 tarih ve 2017/956 Esas 2019/869 karar sayılı kararı ile sanığın taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına sebebiyet vermek sucunu işlediğinden cezalandırılmasına karar verilmiş ise de; kazanın saat 21.50’de meydana geldiği, sanığın alkol raporunun kazadan sonra saat 01:30’da alındığı, yerleşik Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Dairesi uygulamalarına göre vücuttaki alkol oranının her saat ortalama 15-20 promil düştüğü de dikkate alındığında, bir saatte alkol miktarının ortalama 0,15 promil düştüğü dikkate alınarak hesaplanan 0,55 promilin, sanıkta belirlenen 0,67 promile eklendiğinde sanığın suç saatinde 1,22 promil alkollü olduğunun anlaşıldığı, bu hali ile sanığın üzerine atılı suçu bilinçli taksir ile işlemesi nedeni ile sanığa verilen temel cezadan TCK’nın 22/3 maddesi gereğince arttırım yapılmadan sanığın eksik ceza ile cezalandırılmasına karar verilmesinin olaya uygun düşmediği ve yasaya aykırı olduğu değerlendirildiğinden…” gerekçesi ile sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik istinaf başvurusunun kabulüne, 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince kararın kaldırılarak sanığın 5237 sayılı Kanun’un 89 uncu maddesinin dördüncü fıkrası, 22 nci maddesinin üçüncü fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 53 üncü maddesinin altıncı fıkrası ve 58 inci maddesi gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, sürücü belgesinin 6 ay süre ile geri alınmasına karar verilmiştir.
2. Sanığın Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Ceza Dairesinde yapılan yargılamada üzerine atılı suçlamayı kabul etmediği ve savunmasında, “… 24 mart 2017 tarihinde Olay günü Adana’dan Antalya da… kişiyle Antalya’ya gittik. Oradan … adlı şahısla eğlence amaçlı buluştuk. Ben Antalya Havaalanından … plakalı aracı kiraladım. Kiraladığım araçla kalacağım otele geçtik. Saat 16 :00 sularında… bir tane bira bir almıştı. Onun bir bardağını ben içtim. Ondan sonra yorgun olduğum için yattım. Saat 19:30 civarında beni… uyandırdı. Bayan Misafirlerimizin geldiğini söylediler. Onlarla birlikte dışarı çıkacağımızı söyledi. Bende hazırladım. Daha sonra yemek için kiraladığımız araçla dışarı çıktık. Bir ara sokaktan kontrolsüz kavşaktan geçiş yaptık. Orada trafik lambası, trafik polisi veya bir aydınlatma yoktu. Orta refüje geçtik. Orta refüjde biraz aracın burnunu karşı istikamete doğru çıkarttık. Kontrollü bir şekilde karşıya geçişimizi yaptık. Araçla ilerlerken bayan arkadaşlardan birisi alkollü bir yere gidip eğlenelim diye söyledi. Bende Alkol alacağımı söyledim. Aracı bir lokantanın önüne park ettik. Bayan arkadaşlarla beraber taksiyle Antalya Lara Balıkevine gittik. Orada da ben alkol aldım. Daha sonra lokantadan ayrıldık taksiyle. Kalacağımız otele geçtik. Saat 24:00 sularında ben yatarken telefonum çaldı. Telefonda polis memuruyla görüştüm. Bir kazaya karıştığımızı söyledi. Biz bulunduğumuz yeri söyledik. Kendileri gelip …, … ve benim ifademi alınmamız için karakola götürdüler. Ben bu olayla ilgili suçlamaları kabul etmiyorum. Herhangi bir kazaya sebebiyet vermedik. Zaten herhangi bir kaçma niyetimiz olmadı. Polislere kaldığımız yeri söyledik…” şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmaktadır.
IV. GEREKÇE
Oluş ve dosya kapsamına göre; katılan … ile katılan …’ın polis memuru olarak görev yaptıkları, olay tarihinde saat 21:50 sıralarında, kendilerine ihbar edilen başka bir olaya müdahale etmek için katılan …’ün sevk ve idaresinde bulunan … plakalı resmi … ile Gazi Mustafa Kemal Bulvarı Sea Life kavşağı istikametinden Atatürk Bulvarı istikametine seyir ettiği sırada, Gürsü Mahallesi 306. Sokaktan Belediye Caddesi istikametine geçmek isteyen ve olay anında 1,22 promil alkollü olduğu anlaşılan sanık …’in sevk ve idaresindeki … plakalı kiralık aracı ile yola çıkması nedeni ile katılan …’ün sanığın kullandığı araca çarpmamak için sağa manevra yaptığı sırada yoldan çıkarak Pizza -Hut isimli iş yerinin duvarına aracın ön kısımları ile çarptığı, meydana gelen kaza sonucunda kesin doktor raporlarına göre; katılan …’ün “basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek” şekilde, katılan …’ın da “basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek, vücudunda kemik kırığı oluşturacak ve duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına neden olacak şekilde” yaralandıkları, kazanın meydana gelmesinde sanığın asli kusurlu olduğunun kabul ve tespit edildiği, Bölge Adliye Mahkemesince kabul edilen olay ve olgularda herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir.
A.Sanık Müdafinin Temyiz Sebepleri Yönünden
1. Eksik İnceleme İle Hüküm Kurulduğu Yönünden
Oluş, dosya kapsamı, sanığın savunması, tanık anlatımları, katılanlar hakkında tanzim olunan adli muayene raporları, Olay ve Olgular başlığı altında açıklanan bilirkişi raporları karşısında Mahkemece, dava dosyası tekemmül ettirilerek karar verildiği belirlendiğinden, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamış olup, sanık müdafinin eksik inceleme ile hüküm kurulduğuna ilişkin temyiz sebebi yerinde görülmemiştir.
2. Kusur Durumu Yönünden
Soruşturma aşamasında kolluk tarafından düzenlenen 24.03.2017 tarihli Kaza Tespit Tutanağı ile uyumlu 29.11.2018 tarihli bilirkişi raporunun, oluş ve dosya kapsamı ile uyumlu olduğu, kusur durumunu kesin bir şekilde tespit ettiği anlaşılmakla, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamış olup, sanık müdafinin kusur durumuna ilişkin temyiz sebepleri yerinde görülmemiştir.
3. Suç Vasfına İlişkin Temyiz Sebebi Yönünden
Gerek öğreti gerek yerleşmiş yargısal kararlarda yer alan kabullere göre gerçekleşmesi muhakkak görünen neticenin sanık tarafından bilinmesi ve istenmesi hâlinde doğrudan kasıt, öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesine kayıtsız kalınması durumunda olası kasıt, öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesinin istenmemesine rağmen neticenin meydana gelmesinin engellenemediği durumda bilinçli taksir, öngörülebilir neticenin özen yükümlülüğüne aykırı hareket edilmiş olması nedeniyle öngörülmediği hâllerde ise basit taksir söz konusu olacaktır. Öte yandan, Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Kurulu tarafından, 1,01 promil ve üzerinde kan alkol düzeyine sahip sürücülerin bireysel farklılıkları ortadan kaldırabilecek ölçüde alkollü olduklarının, bu seviyede alkol tesiri altındaki sürücülerin emniyetli sürüş yeteneklerinin olumsuz olarak etkilendiğinin, kandaki alkol oranının her saat için ortalama 0,15 promil azaldığının bilimsel olarak kabul edilmesi gerektiği ifade edilmektedir.
Başlangıç ve gelişim süreci ile sonuçları Olay ve Olgular başlığı altında ayrıntılı olarak açıklanan somut olay bu çerçevede değerlendirildiğinde; kazanın ardından olay yerinde durmayıp, aynı gün kolluk görevlilerince yakalanan ve kazadan yaklaşık 3 saat 40 dakika sonra yapılan ölçümde 0,67 promil alkollü olduğu belirlenen sanığın, güvenli sürüş yeteneğini ortadan kaldıracak ölçüde alkollü olmasına rağmen, direksiyon başına geçip, yönetimindeki otomobili sürmeye devam ettiği, sürüşle ilgili becerilerinde azalma olduğu ve bu hâli ile yaralama ya da ölüme neden olabileceğini öngördüğü hâlde tecrübesine, şoförlük yeteneklerine, gece olması nedeniyle trafiğin az olacağına, özellikle de şansına güvendiği, böyle bir zanla objektif dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareket ederek kazaya neden olduğu, Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Kurulunun yerleşmiş raporlarında 1,00 ve üzerindeki promil olarak saptanan alkol düzeyinin güvenli sürüş yeteneğini kaybettirdiğini ve vücuttaki alkol oranının her saat ortalama 0,15 promil düştüğünün belirtildiği, kazadan yaklaşık 3 saat 40 dakika sonra yapılan ölçümde 0,67 promil alkollü olan, tanık anlatımları da dikkate alındığında sanığın kazadan önce alkol aldığı ve ölçüm ile kaza vakti arasındaki zaman aralığı da hesap edildiğinde yaklaşık 1,22 promil alkollü olduğu anlaşılan sanığın, Dairemiz yerleşik içtihatlarına göre cezasında 5237 sayılı Kanun’un 22 nci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan bilinçli taksir hükümlerine göre artırım yapılmasında bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, sanık müdafiinin bilinçli taksirin unsurlarının gerçekleşmediği ve hükmün bozulması gerektiğine, sanığın olay yerinden kaçmadığı, alkolün etkisi ile kaza yapıp yapmadığı hususunun araştırılmadığına ilişkin temyiz sebepleri yerinde görülmemiştir.
4. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, Erteleme ve Paraya Çevirme Hükümlerinin Uygulanmaması Yönünden
Mahkemece sanık hakkında lehine sonuçlar içeren ilgili kanun maddelerinin değerlendirildiği, 5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesi kapsamında hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesi yönünden, “Sanığın kişiliği, meydana gelen zararın karşılanmaması hususları nazara alındığında ileride bir daha suç işlemeyeceği yönünde Mahkememize olumlu kanaat gelmediğinden”, 5237 sayılı Kanun’un 50 nci maddesinde düzenlenen seçenek tedbirlere ilişkin olarak, “sanığın eylemini bilinçli taksir ile işlediği anlaşıldığından hakkında yasal koşulları oluşmadığından TCK’nın 50/4 maddesi delaletiyle TCK’nın 50 maddesinin uygulanmasına yer olmadığına”, 5237 sayılı Kanun’un 51 inci maddesinde düzenlenen erteleme hükümleri yönünden de, “sanığın daha önce aynı suçtan mükerrer olması nazara alındığında ilerde bir daha suç işlemeyeceği yönünde mahkememizce kanaat gelmediğinden” şeklindeki yerinde, yeterli ve Kanunî gerekçeler gösterildiğinden, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamış olup, sanık müdafiinin bu husustaki temyiz sebepleri yerinde görülmemiştir.
5. Tekerrür Hükümlerinin Uygulanması Yönünden
Sanığın adli sicil kaydında bulunan Erdemli 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 26.10.2010 tarihli, 2010/368 Esas, 2010/519 Karar sayılı ilamı ile taksirle öldürme suçundan verilen 1 yıl 8 ay erteli hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, kararın 04.06.2013 tarihinde kesinleştiği, sanığın 1 yıl 8 ay denetim süresine tabi tutulduğu, denetim süresinin 04.02.2015 tarihinde sona erdiği, buna göre yargılama konusu suçun ise anılan Kanunun 58 inci maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde düzenlenen 3 yıllık süre içinde işlendiği anlaşıldığından, belirtilen ilamın tekerrüre esas teşkil ettiği belirlenmekle, 5237 sayılı Kanun’un 58 inci maddesi gereğince sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunmamıştır.
B. Katılanlar Vekilinin Temyiz Sebepleri Yönünden
1.Temel Cezaya İlişkin Temyiz Sebebi Yönünden
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13.10.2020 tarihli ve 2017/12-833 Esas, 2020/415 Karar sayılı kararında açıklandığı üzere; taksirle işlenen suçlarda, 5237 sayılı Kanun’un “Taksir” başlıklı 22 nci maddesinin dördüncü ve aynı Kanun’un “Cezanın belirlenmesi” başlıklı 61 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan düzenlemeler birlikte göz önüne alınarak, failin kusur durumu öncelikle değerlendirilip, suçun işleniş biçimi, suçun işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin taksire dayalı kusurunun ağırlığı ölçütleri dikkate alınarak temel cezanın belirlenmesi gerektiği, buna göre iki kişinin nitelikli şekilde yaralanmasına neden olan ve asli kusurlu olduğu Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Ceza Dairesince kabul ve tespit edilen sanık hakkında, cezada orantılılık ilkesi ile adalet ve hakkaniyet kurallarına uygun bir cezaya hükmedildiği anlaşıldığından, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamış olup, katılanlar vekilinin tayin edilen cezaya ilişkin temyiz sebepleri yerinde görülmemiştir.
2. Suç Vasfına İlişkin Temyiz Sebebi Yönünden
Gerek öğreti gerek yerleşmiş yargısal kararlarda yer alan kabullere göre gerçekleşmesi muhakkak görünen neticenin sanık tarafından bilinmesi ve istenmesi hâlinde doğrudan kasıt, öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesine kayıtsız kalınması durumunda olası kasıt, öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesinin istenmemesine rağmen neticenin meydana gelmesinin engellenemediği durumda bilinçli taksir, öngörülebilir neticenin özen yükümlülüğüne aykırı hareket edilmiş olması nedeniyle öngörülmediği hâllerde ise basit taksir söz konusu olacaktır. Öte yandan, Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Kurulu tarafından, 1,01 promil ve üzerinde kan alkol düzeyine sahip sürücülerin bireysel farklılıkları ortadan kaldırabilecek ölçüde alkollü olduklarının, bu seviyede alkol tesiri altındaki sürücülerin emniyetli sürüş yeteneklerinin olumsuz olarak etkilendiğinin, kandaki alkol oranının her saat için ortalama 0,15 promil azaldığının bilimsel olarak kabul edilmesi gerektiği ifade edilmektedir.
Kaza saatinde yaklaşık 1,22 promil alkollü olduğu anlaşılan sanığın, Dairemiz yerleşik içtihatlarına göre cezasında 5237 sayılı Kanun’un 22 nci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan bilinçli taksir hükümlerine göre artırım yapılmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, olayda kasten yaralamaya ilişkin bir delil bulunmadığı anlaşılmakla, katılanlar vekilinin sanığın kasten yaralama ve kasten yaralamanın nitelikli hallerinden yargılamasının yapılması gerektiğine ilişkin temyiz sebepleri yerinde görülmemiştir.
3. Takdiri İndirim Nedenlerinin Uygulanmasına İlişkin Temyiz Sebebi Yönünden
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 05.11.2019 tarihli ve 2018/14-521 Esas, 2019/635 Karar sayılı kararında da açıklandığı üzere; takdirî indirim nedeni uygulanıp uygulanmayacağına karar verilirken göz önünde bulundurulması gereken kıstaslar, 5237 sayılı Kanun’un “Takdiri indirim nedenleri” başlıklı 62 nci maddesinin ikinci fıkrasında, “…failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar…” şeklinde, uygulamada hâkimi sınırlayıcı değil yol gösterici nitelikte ve örnekseme yoluyla gösterilmiş; ancak, hüküm tarihinden önce, anılan fıkrada değişiklik yapılarak, takdirî indirim nedenleri tahdidi hale getirilmiş ve takdirî indirim nedenlerinin uygulama alanı daraltılmıştır. 5237 sayılı Kanun’un “Takdiri indirim nedenleri” başlıklı 62 nci maddesinin, 27.05.2022 tarihli ve 31848 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7406 sayılı Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1. maddesi ile değişik ikinci fıkrasında, takdirî indirim nedeni uygulanıp uygulanmayacağına karar verilirken göz önünde bulundurulması gereken kriterler, “… failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki pişmanlığını gösteren davranışları veya cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri…” şeklinde sınırlı olarak sayılmış, ayrıca, duruşmadaki mahkemeyi etkilemeye yönelik şeklî tutum ve davranışların, takdirî indirim nedeni olarak dikkate alınamayacağı ve takdirî indirim nedenlerinin kararda gerekçeleriyle gösterilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Bu açıklamalar ışığında incelenen dosyada; ” Sanığın sosyal ilişkileri, cezanın sanığın geleceği üzerindeki olası etkileri ve dosya kapsamına göre” şeklindeki hak, adalet ve nasafet kuralları ile dava dosyası içeriğine uygun, yerinde, yeterli ve kanunî gerekçeye dayalı olarak takdiri indirim nedeni uygulanmasına karar verildiği anlaşıldığından, katılanlar vekilinin takdirî indirim nedenlerinin uygulanmasına ilişkin temyiz sebebi yerinde görülmemiş, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.
4. Bilinçli Taksir Artırımının 1/2 Oranında Yapılması Gerektiği Yönünden
1,22 promil alkollü vaziyette trafik kazasına neden olan sanık hakkında, 5237 sayılı Kanun’un 22 nci maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen cezanın üçte birden yarısına kadar artırılabileceği amir hükmü doğrultusunda makul oranda artırım yapıldığı anlaşıldığından hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamış olup, katılanlar vekilinin bilinçli taksirden artırım oranının 1/2 olmamasının hukuka aykırı olduğuna ilişkin temyiz sebepleri yerinde görülmemiştir.
5. Katılanlar Vekilinin Vekâlet Ücretine İlişkin Temyiz Sebebi Yönünden
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18.03.2021 tarihli ve 2021/19-11 Esas, 2021/128 Karar sayılı kararında açıklandığı üzere; “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi, vekâlet ücretinin tayininde esas ve ilke olarak sanıkların veya tarafların adedini ya da bir sanığın birden çok suç işlemiş olmasını değil, usûlünce açılan ve avukat tarafından takip olunan dava dosyası adedini ele almakta ve taraflara yükletilecek avukatlık ücretinin her dava dosyası için ayrı ayrı tayinini öngörmüş bulunmaktadır. Buna göre ayrı ayrı dava açılmadıkça vekalet ücretinin de ayrı ayrı tayin ve takdiri mümkün değildir.”
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen anılan kararı dikkate alınarak yapılan incelemede; kendilerini aynı vekille ve tek vekaletname ile temsil ettiren katılanlar yararına tek vekalet ücretine hükmedilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Ceza Dairesinin, 28.04.2021 tarihli ve 2020/415 Esas, 2021/1297 Karar sayılı kararında sanık müdafii ile katılanlar vekili tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğnameye uygun olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,
Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca Antalya 16. Asliye Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
20.06.2023 tarihinde karar verildi.