YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2022/1757
KARAR NO : 2023/2050
KARAR TARİHİ : 07.06.2023
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Taksirle yaralama
HÜKÜM : Mahkûmiyet
Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Küçükçekmece 20. Asliye Ceza Mahkemesinin, 30.05.2016 tarihli ve 2015/420 Esas, 2016/923 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında taksirle yaralama suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 89 uncu maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
2. Dairemizin 06.10.2021 tarihli ve 2020/874 Esas, 2022/6601 Karar sayılı kararı ile gerekçeli kararın yokluğunda karar verilen katılan …’a tebliği ile kendilerini vekil ile temsil ettiren yaşı küçük mağdurlardan … ve …’e gerekçeli kararın bizzat tebliğ edilmesinin usulsüz olması karşısında; gerekçeli kararın mağdurlar vekiline usulüne uygun olarak tebliğ edilerek, verilmesi halinde temyiz dilekçesi eklenip, mağdurlar vekilinin temyiz istemi ile ilgili düzenlenecek ek tebliğname düzenlenmesinden sonra dosyanın iadesinin temini amacıyla dosyanın tevdiine kararı verilmiştir.
3. Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan 22.03.2020 tarihli ve 2017/18263 sayılı, uzlaşma hükümlerinin uygulanması gerekçesiyle bozma görüşünü bildiren Tebliğname ile Daireye tevdi edilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık müdafiinin temyiz sebebi lehe hükümlerin uygulanması gerektiğine, takdiri indirim hükümlerinin uygulanması gerektiğine ve cezanın teşdiden tayininin hatalı olduğuna ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
1. Küçükçekmece 20. Asliye Ceza Mahkemesi gerekçesi; “İddia, sanık savunması, müştekilerin beyanları, doktor raporu, ilam sureti, nüfus ve adli sicil kayıtları ve tüm dosya kapsamından; suç tarihinde Başakşehir İlçesi Güvercintepe Mahallesi 31. Sokakta evlerinde müşteki … ile tartışan sanığın müşteki …’ın tartışma sonrasında evden ayrılması üzerine sanığın müşteki …’a ait olan ve müşteki …’ın bilgisi ve rızası dışında sanığın kullandığı suça konu av tüfeği ile sanığın tartışmanın verdiği asabiyet ile yıkılmış duvara 3 el ateş ettiği, bu duvardan seken saçma tanelerinin sanığın göremediği, onların da sanığı göremediği mağdurlar …, Yasin Taha ve …’e isabet edip basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmayacak şekilde yaralanmalarına neden olduğu sabit olup sanığın mağdurları ya da müşteki …’ı kasten yaralaması için herhangi bir neden olmadığı, müşteki …’ı kasten yaralamak amacıyla hareket etmiş olsaydı mutlaka isabet kaydedebileceği bir mesafede olan müşteki …’a doğru ateş etmediğinin bu müştekinin beyanı ve sanığın beyanı ile de sabit olduğu, yine sanığın yaşı küçük mağdurları göremediği gibi yaşı küçük mağdurların da sanığı göremediği müşteki …’in beyanları ile sabit olup sanığın kasten yaralama veya iddianamede iddia edildiği gibi olası kasıt ile silahla yaralamada bulunmaya kastetmediği olayın oluş şekli ve sanığın ısrarlı ve tutarlı savunmalarıyla sabit olup bu haliyle sanığın eylemi tedbirsiz ve dikkatsiz davranması sonucunda ön görmediği yaşı küçük mağdurların yaralanmasına taksirle sebep olduğu, bu haliyle sanığın eyleminin taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmak suçunu oluşturduğu sabit olduğundan sanığın yukarıda anlatılan suçunu işleyiş biçimine, suçunu meskul mahalde işlemesine yani suçu işlediği yere ve bu suçunu işlemekte kullandığı ateşli silahın av tüfeği olmasına yani suçunu işlemekte kullandığı araca nazaran alt sınırdan uzaklaşılarak cezalandırılmasına karar verilmesinin adalete ve hakkaniyete uygun olacağı vicdani kanısı mahkememizde oluştuğundan alt sınırdan uzaklaşılarak hapis cezası ile sanığın cezalandırılmasına, sanığın suçunu işleyiş biçimine nazaran takdiren TCK’nın 62. maddesi uygulanmak suretiyle lehine takdiri indirim uygulanmasına takdiren yer olmadığına, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmuş olması, mahkememizce, sanığın kişilik özellikleri, geçmişi ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurulduğunda yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılamadığından hakkında CMK’nın 231. maddesinin uygulanması suretiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesine yasal olarak ve takdiren yer olmadığına, sanığa hükmedilen kısa süreli hapis cezasının, sanığın kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, suçunu işlemesindeki özelliklere nazaran ve suç tanımında hapis ve adli para cezaları seçenek yaptırım olarak ön görülmüş olmasına rağmen sanığa hapis cezası verilmiş olması nedenleriyle TCK’nın 50/1, 2. maddeleri gereğince sanığın cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesine takdiren ve yasal olarak yer olmadığına, sanığa hükmedilen kısa süreli hapis cezasının, sanığın daha önceden 3 aydan fazla hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum edilmiş olması nedeniyle sanığın cezasının ertelenmesi halinde bir daha suç işlemeyeceği yönünde mahkememizde bir kanaat oluşmadığından TCK’nın 51. maddesine göre sanığın cezasının ertelenmesine takdiren ve yasal olarak yer olmadığına, Küçükçekmece C. Başsavcılığı Adli Emanetinin 2014/4389 sırasında kayıtlı bulunan tüm emanet eşyalarının sanığa ait olmadığı, sahibinin bilgisi ve rısazı dışında suçta kullanıldıkları sabit olduğundan müsadereleri talebinin reddine, karar kesinleştiğinde sahibine iadesine karar vermek gerekip aşağıda yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. ” şeklindedir.
2. Sanık, alınan savunmasında “…ben yıkık duvara ateş etmiştim, mağdurları veya sanık …’ı yaralamak kastı ile hedef alıp ateş etmedim, ben çocukların orada oynadıklarını bilmiyordum ve görmedim, görüp bilseydim kesinlikle ateş etmezdim, benim gerek çocukları gerekse oğlum olan müşteki …’ı kasten yaralamam için herhangi bir husumet ya da neden yoktur, ben mağdur …’ı yaralama kastı ile haraket etseydim yakın olan mesafeden kesinlikle vururdum, ancak benim amacım serkanı ya da bir başkasını yaralamak değildi, olayın verdiği asabiyetle yıkılmış olan duvara ateş ettim, anladığım kadarıyla buradan seken saçma taneleri çocuklara isabet etmiş, pişmanım, olası hakkımdaki şikayetten vazgeçmeleri kabul ederim, davaya konu olaylar nedeni ile müştekilerle barıştık, olay nedeni ile müştekilerin herahangi bir maddi zararlarını gidermedim, onlar da benden herhangi bir zararlarını tazmin etmemi istemediler…” şeklinde savunmada bulunmuştur.
3. Kaza sebebiyle 24.04.2011 doğumlu …; 09.12.2008 doğumlu … ve 12.09.2011 doğumlu …’ın, 15.08.2014 tarihli Küçükçekmece Adli Tıp Müdürlüğü doktor raporuna göre basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde yaralandıkları, … ve …’in annesi katılan … Çağlar ile …’ın babası …’ın sanıktan şikayetçi olduğu ve katılma talebinde bulundukları, aşamalarda tarafların uzlaşmaya ilişkin beyanlarının alınmadığı anlaşılmıştır.
4. 14.08.2014 tarihli Olay Yeri İnceleme Raporuna göre, 52 nolu bina önünde bulunan bahçe duvarının yıkık durumda olduğu, bahçe içerisinde 3 adet patlamış halde av tüfeği kapsülü olduğunun görüldüğü, Rızaen Teslim Tutanağına göre sanığın konuyu kendisinin gerçekleştirdiğini beyan ettiği, konuya karışan uzun namlulu silah tabir edilen ‘AV-KAR Europa Magnum’ ibareleri yazılı namlu uzunluğu takriben 50 cm toplam uzunluğu 100 cm olan siyah renkli uzun namlulu silahın alındığını, uzun namlulu silah kontrol edildiğinde içerisinde kurulu halde dört adet 2,25 mm çapında üzerinde 12 cal 32 gr 70 mm ibareleri bulunan kırmızı altın sarısı renklerle dolu fişek olduğunun anlaşıldığı, şahıstan rızasıyla teslim alındığı belirtilmiştir.
5. İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünün 23.08.2014 tarihli Uzmanlık Raporuna göre; “S.10565” numaralı silah; 12 numara av fişeği patlatır, yerli yapım, AV-KAR marka, Terminatör S.300 model, siyah renkli pastik kundak ve el kundaklı, tek namlulu, namlusu yiv-set ihtiva etmeyen, fişek hazneli yarı otomatik doldurmalı bir av tüfeği olduğu, muayenesinde ateş etmeye engel arızasının bulunmadığı, deneme ve mukayese atışlarında numarasına uygun av fişeği patlattığını, birlikte gönderilen dört adet; 12 numara av fişeklerinin deneme ve mukayese atışlarında av fişeklerinin patladığı, söz konusu av tüfeği ve av fişeklerinin, münhasıran avda ve sporda kullanılmak üzere imal edildiği, 6136 sayılı Yasaya göre yasak olarak mütalaa edilmeyeceği, ancak taşınması ve bulundurulmasının 2521 sayılı Yasaya göre düzenleneceği, incelemeye gönderilen üç adet av fişeği kovanının incelemeye konu ayrı otomatik av tüfeğinden atılmış oldukları tespit edilmiştir.
6. Sanığa ait güncel adli sicil kaydı ve nüfus kaydı, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden temin olunarak dava dosyasına eklenmiştir.
II. GEREKÇE
1. Sanığın ikametlerinin altında bulunan ve oğulları tarafından işletilen dükkanın önüne kendi imkanları ile tuğla duvar ördüğü, amacının iş yerleri nedeniyle mahalleli ile sürekli tartışmalarından dolayı iş yapmalarını engellemek olduğu, olay günü eve gelen oğlu …’ın duvarı görünce tekme vurup yıktığı, bunun üzerine sanığın ile aralarında tartışma çıktığı, …’ın olay yerinden kaçtığı, sanığın adli emanetin 2014/4389 sırasında kayıtlı Avkar marka yarı otomatik av tüfeğini alarak sinirle balkona çıktığı ve ördüğü duvara üç el ateş ettiği, bu sırada yaklaşık 4-5 metre mesafedeki yan komşusunun evinin bahçesinde oynamakta olan yaşı küçük mağdurların seken fişek saçmaları sebebiyle basit tıbbi müdahale ile giderilemez şekilde yaralandıkları anlaşılmıştır.
“Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2014/12-779 Esas – 2016/136 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; kural olarak suçlar, ancak kasten işlenebilir. Ancak, Kanunda açıkça gösterilen hallerde suçlar taksirle de işlenebilir. 5237 sayılı TCK’nın 22/2. maddesinde taksir, “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir” şeklinde tanımlanmıştır. Aynen kast gibi, taksir de bir haksızlık biçimidir. Taksirli suçlarda gerçekleştirilen haksızlıklarda da fail iradi davranmaktadır. Ancak, fail hukuken önem taşımayan bir neticeyi öngörürken, hukuken önem taşıyan bir netice meydana gelmekte, buna da failin objektif özen yükümlülüğüne aykırı davranışı neden olmaktadır. Buna göre, taksirli suçun haksızlık unsurunu, dikkat ve özen yükümlüğünün ihlali oluşturmaktadır. Bu çoğu kez mevzuattan kaynaklanan bir yükümlülüktür. Taksirde sorumluluk belirlenirken kişi değil, sadece davranış göz önünde bulundurulur. Ancak, sadece objektif özen yükümlülüğüne aykırı bir davranışın varlığı cezalandırılmaz, buna bağlı olarak bir sonucun da ortaya çıkması gerekecektir. Taksirli haksızlıktan dolayı sorumluluk için; fail kendi yetenekleri, algılama gücü, tecrübeleri, bilgi düzeyi ve içinde bulunduğu koşullar altında, objektif olarak varolan dikkat, özen yükümlüğünü öngörebilecek ve yerine getirebilecek durumda olmasına rağmen, objektif özen yükümlülüğüne aykırı davranması nedeniyle öngörmediği bir neticenin meydana gelmesine neden olmalıdır. Bu konuda ortalama bir insan veya başka ölçülerin değil, failin kendi içinde bulunduğu durum ve kişisel özellikleri dikkate alınmalıdır. Dolayısıyla; taksirli haksızlıkta, “fail suçun kanuni tanımındaki neticenin gerçekleşeceğini öngörememiştir ancak, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareket etmemiş olsaydı, bu neticeyi öngörebilirdi” şeklinde bir yargıya varılabiliyorsa, failin kusurlu olduğu, aksi halde kusurunun bulunmadığı sonucuna ulaşılabilecektir.
Yasanın 22. maddesinin 3. fıkrasında ise bilinçli taksir düzenlenmiştir. Buna göre; “Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır; bu halde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır” Basit taksirde, failin neticeyi bir dikkat ve özen yükümlülüğünün ihlali nedeniyle öngörememesi söz konusu iken, bilinçli taksirde fail neticeyi öngörebilmesine ve olası kasttan farklı olarak bu neticeyi kabullenmemesine rağmen, yanlış bir öngörü ile neticenin meydana gelmesini engelleyebileceğini ya da neticenin gerçekleşmeyeceğini zannetmektedir. Başka bir deyişle neticeyi öngörmekle birlikte, neticenin meydana gelmeyeceği yönünde yanlış bir öngörüye sahiptir. Objektif özen yükümlülüklerine aykırı davranmasından ortaya çıkabilecek neticeyi kendi yetenekleriyle engelleyebileceğini zannetmekte veya neticenin meydana gelmemesi yönünden şansına güvenmektedir.”
Tüm bu açıklamalar kapsamında somut olay irdelendiğinde; sanığın oğlu ile yaptığı kavga sebebiyle sinirli olduğu ve kavgaya sebep olan duvarı hedef alarak üç el ateş etmesi sonucu yan ikametin bahçesi içerisinde oynamakta olan yaşı küçük mağdurların seken saçmalar sebebiyle yaralandıkları olayda, sanığın meskun mahalde tüfeği ateşlerken bir kaza neticesinin meydana gelebileceğini öngörmesine rağmen, kendisine olan güveni ve beyanında belirttiği üzere o an için sokakta ve ateş ettiği duvar çevresinde hiç kimsenin olmaması sebebiyle, ölüm veya yaralanma ile neticelenebilecek herhangi bir kazanın meydana gelmeyeceğine ya da meydana gelse dahi bu türden bir kazayı önleyebileceğine güvenerek hareketine devam etmek suretiyle, öngördüğü ancak gerçekleşmesini istemediği kaza neticesine sebebiyet verdiği böylece sanık hakkında bilinçli taksir koşullarının oluştuğu anlaşılmakla; sanığın bilinçli taksirle yaralama suçundan mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken, suç vasfında yanılgıya düşülerek basit taksir hükümleri uygulanmak suretiyle mahkumiyetine karar verilmesi, hukuka aykırı bulunmuştur.
2. Kabule ve uygulamaya göre ise, 5237 sayılı Yasanın 89 uncu maddesindeki bütün hallerin şikayete tabi olsun veya olmasın 5271 sayılı Yasanın 253 ünü maddesi birinci fıkrası gereğince uzlaşmaya tabi olduğu, soruşturma aşamasında sanıkla katılanlar arasında uzlaştırma işlemleri gerçekleştirilmeden dava açıldığı, kovuşturma aşamasında da aynı Kanunun 254 üncü maddesi uyarınca bu eksikliğinin giderilmediği anlaşılmakla, mahkemece 5271 sayılı Yasanın uzlaşma başlıklı 253 ve 254 üncü madde hükümleri uygulanmak suretiyle sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, uzlaşma işlemleri tamamlanmadan yargılamaya devamla, yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırı bulunmuştur.
3. Kabule ve uygulamaya göre sanık hakkında tayin olunan temel cezanın dosya kapsamına uygun olduğu görüldüğünden, ceza miktarına ilişkin temyiz sebebi yerinde görülmemiştir.
4. 5237 sayılı Kanun’un 62 nci maddesinin uygulanıp uygulanmayacağı hususu mahkeme hakiminin takdirinde olup, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.
5. Mahkemece yapılan yargılamada 5237 sayılı Kanun’un 50 nci maddesi kapsamında seçenek yaptırımlar bakımından; “Sanığa hükmedilen kısa süreli 9 ay hapis cezasının, sanığın kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, suçunu işlemesindeki özelliklere nazaran ve suç tanımında hapis ve adli para cezaları seçenek yaptırım olarak ön görülmüş olmasına rağmen sanığa hapis cezası verilmiş olması nedenleriyle”, 5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesi kapsamında hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesi yönünden; “Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmuş olması, mahkememizce, sanığın kişilik özellikleri, geçmişi ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurulduğunda yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılamadığından”, 5237 sayılı Yasanın 51 inci maddesi kapsamında erteleme hükümleri yönünden ise “Sanığa hükmedilen kısa süreli 9 ay hapis cezasının, sanığın daha önceden 3 aydan fazla hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum edilmiş olması nedeniyle sanığın cezasının ertelenmesi halinde bir daha suç işlemeyeceği yönünde mahkememizde bir kanaat oluşmadığından daha önce kasıtlı suçtan mahkum olmasına rağmen suç işlemeye devam etmesi sebebiyle yeniden suç işlemeyeceği yönünde olumlu kanaate varılmadığından” şeklindeki yerinde, yeterli ve kanunî gerekçeler gösterildiğinden, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.
III. KARAR
Gerekçe bölümünde (1) ve (2) numaralı bendinde açıklanan nedenlerle Küçükçekmece 20. Asliye Ceza Mahkemesinin, 30.05.2016 tarihli ve 2015/420 Esas, 2016/923 Karar sayılı kararına yönelik sanık müdafinin temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği, Tebliğnameye uygun olarak, oy birliğiyle 1412 sayılı Kanun’un 326 ncı maddesinin son fıkrası uyarınca sonuç ceza miktarı açısından sanığın kazanılmış hakkının dikkate alınması suretiyle BOZULMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
07.06.2023 tarihinde karar verildi.