Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2021/9118 E. 2023/2504 K. 04.09.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/9118
KARAR NO : 2023/2504
KARAR TARİHİ : 04.09.2023

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2017/2652 E., 2019/1323 K.
DAVA : Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat
KARAR : Davanın kısmen kabulü
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama

İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edilebilir olduğu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 142 nci maddesinin sekizinci fıkrası gereği temyiz edenlerin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçelerinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Davacı vekili 07.09.2015 tarihli dava dilekçesinde özetle; “Hava pilot kurmay yarbay olarak görev yapmakta olan müvekkilin beraatine karar verilen kamuoyunda balyoz davası olarak bilinen dava kapsamında, 24.06.2011 – 19.06.2014 tarihleri arasında tutuklu kalması sebebiyle terfi – rütbe ilerlemesi sebebiyle uğradığı kazanç kaybı, uçuş tazminatı alamamasından dolayı uğradığı kazanç kaybı, cezaevi harcamaları ve ailesinin cezaevi ziyaretleri için yaptığı harcamalar, avukatlık ücreti olarak yaptığı ödemeler sebebiyle uğradığı zararın karşılığı olarak 112.492,78 TL maddi tazminatın zarar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, uğradığı manevi zararın karşılığı olarak 1.000.000,00 TL manevi tazminatın tutuklama tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini vekâleten arz ve talep ederim.” şeklinde beyanda bulunmuştur.

2. Davalı vekili 08.10.2015 tarihli cevap dilekçesinde özetle; “Davanın süre ve husumet açısından incelenerek reddine karar verilmesini talep ederiz. Davacının nüfus kaydı, adli sicil kaydı, gözaltı ve tutuklama ile ilgili belgeler dosya kapsamına alınmalıdır. Tazminat davası için avukata yetki verip vermediği, başka bir tazminat davası açılıp açılmadığı, tutuklu kalınan sürenin mahsup edilip edilmediği araştırılmalıdır. Davacının maddi tazminat olarak talep ettiği kalemlerin kabulü mümkün değildir, reddedilmesi gerekir. Talep edilen manevi tazminat miktarı fazladır.” şeklinde beyanda bulunmuştur.

3. İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesinin, 18.05.2017 tarihli ve 2015/287 Esas, 2017/170 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

4. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesinin, 02.04.2019 tarihli ve 2017/2652 Esas, 2019/1323 Karar sayılı kararı ile İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurularının kabulüne karar verilerek 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca duruşmalı yapılan inceleme neticesinde aynı Kanun’un 280 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

5. Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan 27.11.2021 tarihli ve 2019/63010 sayılı, onama görüşlü Tebliğname ile Daireye tevdii edilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
A. Davacı vekilinin temyiz istemi; dava dilekçesinde talep edilen maddi ve manevi tazminat miktarlarına hükmedilmesi gerektiğine, ilişkindir.

B. Davalı vekilinin temyiz istemi; tazminat istemine ilişkin hususların somut olayda gerçekleşmediğine, hükmedilen manevi tazminat miktarına, vekalet ücretine ve faiz uygulamasına, ilişkindir.

III. DAVA KONUSU
Temyizin kapsamına göre;

A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
Davacının Istanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 30.03.2015 tarih, 2014/188 esas, 2015/143 karar sayılı dosyasında yargılanarak beraatine karar verildiği, bu kararın 08.06.2015 tarihinde kesinleştiği, davanın 14.09.2015 tarihinde süresinde açıldığı; aşamalarda davacının 24.06.2011 tarihinde tutuklandığı, 19.06.2014 tarihinde tahliye edildiği, toplam 2 yıl 11 ay 25 gün tutuklukta kaldığı anlaşılmıştır. Davacı tarafça 1.000.000,00 TL manevi, 112.492,78 TL manevi tazminata hükmolunması talep edilmiştir.

Genel Kurmay Başkanlığı Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın 06/04/2017 tarihli yazısı ve ekindeki 03/04/2017 tarihli yazı içerikleri ile davacının tutuklulukta geçirdiği 1090 gün olan süre için mahrum kalınan muhtemel uçuş tazminatlarının tabi olunan yasal düzenleme gereği çok az da olsa belirli bir süre fiilen uçuş şartına bağlandığı anlaşıldığından, davacının tutuklu olması nedeniyle fiili uçuşunun söz konusu olmadığı, yine fiilen çalışanlara ödenen tayin bedellerinin tutuklu kalınan dönemde ödenmemiş olmasının maddi zarar kapsamında değerlendirilemeyeceği, davacının tutuklu bulunduğu dönemde ziyaret nedeniyle yapılan masrafların, cezaevinde yapılan masrafların da maddi tazminata dahil edilemeyeceği, Genel Kurmay Başkanlığı Hava Kuvvetleri Komutanlığının 08.07.2015 tarihli yazısı ile İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 30.03.2015 tarih, 2014/188 esas, 2015/143 karar sayılı kararının 08.06.2015 tarihinde kesinleştiğinden bu tarihten geçerli albay rütbesine terfi işlemlerinin onaylandığı ve albaylık nasıpları emsallerine tarihine götürüldüğü, düzenlenen yeni nasıplara göre de beraat kararının kesinleşme tarihinden geçerli olmak üzere kıdemli albaylığının onaylanması ve kıdemli albay tarihinin 30.08.2014 tarihine götürülmesinin onaylandığı, Hava Kuvvetleri Komutanlığı Hava Teknik Okulları Komutanlığının 07.08.2015 tarihli yazısı ile davacının tutuklu bulunduğu 2011-2014 yıllarına ait Yarbay-Albay, Albay-Kıdemli Albay rütbe farkının 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’nun ek geçici 28 inci maddesi gereğince ödenmediğine dair cevap verildiği, davacı tarafından bu konuda açılmış bir tam yargı davasının da bulunmadığı, davadan sonra da herhangi bir idari tasarrufla ödenmesine karar verilmediği ve davacının eksik ödenen özlük haklarının başka bir yolla iadesinin mümkün olmadığı anlaşılarak; davacının Eylül 2012 – Ağustos 2014 tarihle arasında maaş farkının 12.881,37 TL, Eylül 2014 – Ağustos 2015 arasındaki maaş farkının ise 4.736,45 TL olduğunun belirlenmesi karşısında 12.881,37 TL maddi tazminatın 01.09.2012 tarihinden itibaren, 4.736,45 TL maddi tazminatın 01.09.2014 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

Manevi tazminat miktarı belirlenirken objektif bir ölçü olmamakla birlikte, hükmedilecek manevi tazminat miktarının, davacının ihlal edilen hakları, kendisinin ve ailesinin içine düşürüldüğü zor koşullar nedeniyle sebep olunan elem ve ezanın boyutu, davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süre, gözaltına alınmasına neden olan olayın cereyan tarzı, gözaltı tarihinden itibaren faize hükmedilmesi suretiyle tazminat davasının kesinleştiği tarihe kadar davacının elde edeceği parasal değer ve benzeri hususlar da gözetilmek suretiyle, hakkaniyet ölçüsünü aşmayacak ve sebepsiz zenginleşmeye yol açmayacak bir şekilde, makul bir miktar olarak tayin ve tespitinin gerektiği, ekonomik koşulları çerçevesinde belirlenen miktarın davacıyı zengin etmeyeceği gibi demokratik hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni de fakirleştirmeyeceği dikkate alınarak davacı lehine 540.000,00 TL manevi tazminatın tutuklama tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
Davacının Hava Pilot Kurmay Yarbay olarak görev yapmakta iken kamuoyunda “Balyoz” davası olarak bilinen davanın soruşturması kapsamında, “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etmeye teşebbüs” suçundan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince 24.06.2011 tarihinde tutuklandığı, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/283 Esas sayılı davasında yapılan yargılama sonucunda 2012/245 Karar sayılı ve 21.09.2012 tarihli kararı ile 16 yıl hapis cezası ile mahkumiyetine karar verildiği, kararın Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından 09.10.2013 tarihinde onandığı, Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru sonucunda adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinin tespiti üzerine 19.06.2014 tarihinde tahliyesine ve beraatine karar verildiği, beraat kararının 08.06.2015 tarihinde kesinleştiği, ancak kesinleşme şerhli gerekçeli kararın davacı tarafa tebliğ edilmediği, davacının bu yargılama kapsamında 24.06.2011 ile 19.06.2014 tarihleri arasında tutuklu kaldığı anlaşılmıştır.

Yerel mahkemece rütbe farkı nedeniyle davacının tutuklu kaldığı 2011, 2014 yıllarına ait Yarbay-Albay, Albay-Kıdemli Albay rütbe farkının ödenmemesi nedeniyle davacının eksik ödenen özlük haklarının başka bir yolla iadesinin mümkün olmadığından 12.881,37 TL maaş farkından müteşekkil maddi tazminatın 1 Eylül 2012 tarihinden itibaren, 4.736,45 TL maddi tazminatın 1 Eylül 2014 tarihinden itibaren, faizi ile birlikte maddi tazminat olarak davacıya verilmesine karar verilmiş ise de, bu tür maddi kayıpların 5271 sayılı Kanun’un 141 vd maddeleri kapsamında talep edilemeyeceği gözetilmeden davacı taraf lehine maddi tazminata hükmedilmiş olması, yasal düzenlemeye ve yargıtay uygulamalarına aykırılık oluşturduğundan davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile yerel mahkeme hükmünün kaldırılarak maddi tazminata ilişkin taleplerin reddine dair karar verilmiştir. Davacı tarafın yerel mahkemece hükmedilmeyen maddi tazminatları ile ilgili olarak yapmış olduğu istinaf taleplerinde geçen uçuş tazminatından yoksun kalma şeklindeki kayıplarının da aynı nedenlerle talep edilemeyeceğinden bu yöndeki istinaf taleplerinin de reddine karar verilmiştir.

Davacı lehine hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçların niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklulukta ve hükümlü olarak cezaevinde kaldığı süre, tazminat davasının kesinleşeceği tarihe kadar elde edeceği parasal değer vb hususlar da gözetilerek zenginleşme sonucunu doğurmayacak şekilde hak ve nefaset kurallarına uygun makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerektiği halde davacı yararına bu ölçülere uymayacak şekilde fazla manevi tazminata hükmolunması yasaya aykırı görüldüğünden, davalı vekilinin istinaf nedenlerinin kabulü ile manevi tazminata ilişkin de yerel mahkeme hükmünün kaldırılmasına karar verilerek yukarıda belirtilen ölçütler dikkate alınarak davacıya 130.000,00 TL manevi tazminatın tutuklama tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmiştir.

IV. GEREKÇE
Tazminat talebinin dayanağı olan İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/188 Esas ve 2015/143 Karar sayılı ceza dosyası kapsamında, davacının hükümeti cebren devirmek ve engellemek suçundan 24.06.2011 – 19.06.2014 tarihleri arasında 1091 gün tutuklu kaldığı, yapılan yargılama sonunda beraatine hükmedildiği, beraat hükmünün 08.06.2015 tarihinde kesinleştiği, tutuklama tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 5271 sayılı Kanun’un 142 nci maddesinde öngörülen süre içinde yetkili ve görevli mahkemeye davanın açıldığı ve kanunda öngörülen yasal şartların oluştuğu anlaşılmıştır.

A. Davacı vekilinin temyiz isteği yönünden;
1. Maddi tazminata ilişkin temyiz isteği yönünden;
Davacının terfi – rütbe ilerlemesi sebebiyle uğradığı kazanç kaybı, uçuş tazminatı alamamasından dolayı uğradığı kazanç kaybı, cezaevi harcamaları ve ailesinin cezaevi ziyaretleri için yaptığı harcamalar, avukatlık ücreti olarak yaptığı ödemelerin koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davasında maddi zarar kapsamında değerlendirilemeyeceği göz önünde bulundurularak maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunmamıştır.

2. Manevi tazminata ilişkin temyiz isteği yönünden;
Yargıtayın görevi ülke genelinde uygulama birliğinin sağlanması ve benzer olaylarda aynı çözüm tarzının oluşturulmasıdır. Bu görev yerine getirilirken hukukun genel ilkeleri, ülkedeki pozitif hukuk normları ve uluslararası temel insan haklarına ilişkin kural ve kabullere uygun bir yorum ve uygulama benimsenmelidir.

Bu ilke yalnızca denetim mahkemeleri için değil, hüküm mahkemeleri için de geçerlidir. Hukuk devletinin en belirgin özelliği hiçbir kurum ve makam ayrımı gözetilmeden herkesin hukuk kurallarına uymasıdır.

Nesnel bir ölçüt olmamakla birlikte, hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre ve benzeri hususlar ile tazminat davasının kesinleşeceği tarihe kadar faizi ile birlikte elde edeceği parasal değer gözetilmek suretiyle, hak ve nefaset ilkelerine uygun, makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken, belirlenen ölçütlere uymayacak ve emsal uygulamaların da altında olacak şekilde eksik manevi tazminata hükmolunması, hukuka aykırı bulunmuştur.

B. Davalı vekilinin temyiz isteği yönünden;
1.Tazminat talebinin dayanağı olan İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/188 Esas ve 2015/143 Karar sayılı ceza dosyası kapsamında, davacının hükümeti cebren devirmek ve engellemek suçundan 24.06.2011 – 19.06.2014 tarihleri arasında 1091 gün tutuklu kaldığı, yapılan yargılama sonunda beraatine hükmedildiği, beraat hükmünün 08.06.2015 tarihinde kesinleştiği, tutuklama tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 5271 sayılı Kanun’un 142 nci maddesinde öngörülen süre içinde yetkili ve görevli mahkemeye davanın açıldığı ve kanunda öngörülen yasal şartların oluştuğu anlaşıldığından; davanın kısmen kabulüne ilişkin kararda bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.

2.Yargıtayın görevi ülke genelinde uygulama birliğinin sağlanması ve benzer olaylarda aynı çözüm tarzının oluşturulmasıdır. Bu görev yerine getirilirken hukukun genel ilkeleri, ülkedeki pozitif hukuk normları ve uluslararası temel insan haklarına ilişkin kural ve kabullere uygun bir yorum ve uygulama benimsenmelidir.

Bu ilke yalnızca denetim mahkemeleri için değil, hüküm mahkemeleri için de geçerlidir. Hukuk devletinin en belirgin özelliği hiçbir kurum ve makam ayrımı gözetilmeden herkesin hukuk kurallarına uymasıdır.

Nesnel bir ölçüt olmamakla birlikte, hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre ve benzeri hususlar ile tazminat davasının kesinleşeceği tarihe kadar faizi ile birlikte elde edeceği parasal değer gözetilmek suretiyle, hak ve nefaset ilkelerine uygun, makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerektiği göz önünde bulundurularak, takdir edilen manevi tazminat miktarının fazla olmadığı ve hükmedilen tazminat miktarına talep doğrultusunda faiz işletilmesine karar verildiği anlaşılmakla; davalı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz sebepleri reddedilmiştir.

3. 05.08.2017 tarihli 694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişik, 5271 sayılı Kanun’un 142 nci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca, tazminat davaları nedeniyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan nisbî avukatlık ücreti ödeneceği, ancak, ödenecek miktarın tarifede sulh ceza hâkimliklerinde takip edilen işler için belirlenen maktu ücretten az, ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için belirlenen maktu ücretten fazla olamayacağı hususu dikkate alınarak, bu aralıkta hesaplanan fazla hesaplanan nisbî avukatlık ücreti yerine ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için belirlenen maktu ücret ile bölge adliye mahkemesi duruşma vekalet ücretinin toplamına hükmedilmesi gerekirken, davacı lehine fazla vekalet ücretine hükmedilmesi, hukuka aykırı bulunmuştur.

V. KARAR
Gerekçe bölümünün (A-2) ve (B-3) paragraflarında açıklanan nedenlerle davacı vekili davalı vekilinin temyiz istemleri yerinde görüldüğünden İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesinin, 02.04.2019 tarihli ve 2017/2652 Esas, 2019/1323 Karar sayılı kararının 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin ikinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 04.09.2023 tarihinde karar verildi.