YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/8592
KARAR NO : 2023/2342
KARAR TARİHİ : 03.07.2023
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2018/3072 E., 2019/773 K.
DAVA : Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat
HÜKÜM : İstinaf başvurusunun esastan reddi kararı
İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edilebilir olduğu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 142 nci maddesinin sekizinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, davanın niteliğine göre davacı vekilinin duruşmalı inceleme talebinin, 7079 sayılı Kanun’un 94 üncü maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanun’un 299 uncu maddesinin birinci fıkrası gereği takdîren reddine karar verilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1.Davacı vekili 20.02.2018 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili firmaya ait 11.07.2016 tarihli ihracat beyannamesi muhteviyatı ürünlerle ilgili 28.07.2016 tarihinde el koyma kararı verildiğini, yapılan yargılama sonunda firma yetkilisinin beraatine karar verildiği, haksız el koyma nedeniyle firmanın yükleme boşaltma, forklift ücreti, terminal ücreti, depolama ücreti ve mesai ücretlerini ödemek zorunda kaldığını, müvekkil firmanın ürünlerine tır araçları üzerinde el konulduğunu, ve araçların müdürlendiğini, el koymanın onama kararından sonra 12 adet tırdaki tüm ürünlerin tamamının antrepoya teslim edildiğini, müvekkil firmanın 188.934,24 TL depolama ücreti, kantar, terminal hizmet bedeli, paletleme işçilik bedellerini ödemek zorunda kaldığını, ayrıca 12.07.2016 tarihli tutanak ile 12 adet tır aracı çekici ve dorseleri ile birlikte araçta bulunan ürünler yükü ile birlikte mühürlenmiş olduğundan, bu araçların 12.07.2017 tarihinden yediemine teslim tarihi olan 28.07.2016 tarihine kadar geçen süre içerisinde bekleme ücreti ödemek zorunda kaldığını, el koyma işlemi olmasaydı müvekkil şirketin bu masrafları yapmamış olacağını, müvekkil firmanın el koyma nedeni ile manevi zarara da uğradığından 188.934,21 TL maddi, 100.000,00 TL tazminatın el koyma tarihinden işleyecek ticari faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir.
2.Davalı vekili 08.03.2018 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davanın yetkili mahkemede açılıp açılmadığının, süresinde açılıp açılmadığının ve aynı talep nedeniyle başka dosyasının bulunup bulunmadığı hususlarının araştırılması gerektiğini, davacının zararını belgelendiremediğini, söz konusu el konulan malların davacıya iade edildiğini, tüzel kişilerin manevi tazminat talep etmelerinin hukuken mümkün olmadığını, davacının tespit edilemeyen alacaklarına reskont faizi talep etmesinin usul ve Yasaya aykırı olduğunu, tazminata hükmedilecek ise de rücu bakımından, gerekçede hangi koruma tedbiri nedeniyle tazminat hükmedildiğinin açıklanması gerektiğini, öne sürmüştür.
3.Mersin 5.Ağır Ceza Mahkemesinin, 19.07.2018 tarihli ve 2018/108 Esas, 2018/382 Karar sayılı kararı ile davanın reddine kararı verilmiştir.
4.Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin, 29.03.2019 tarihli ve 2018/3072 Esas, 2019/773 Karar sayılı kararı ile İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik davacı vekilinin istinaf başvurusunun 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
5.Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 14.11.2021 tarihli tebliğnamesi ile davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile hükmün onanmasını talep etmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Davacı vekilinin temyiz istemi;
Yerel mahkemece davanın reddi gerekçesinin hiçbir hukuki dayanağının olmadığını, işlemi yapan gümrük müdürlüğünce beyannamenin düzeltilmesinin bilinmesi gerektiği halde işleminin kaçakçılık gibi değerlendirilmemesi gerektiğini, Gümrük Müdürlüğünün yazısına göre de; beyannamenin redrese işlemi ile revize edilebileceği ve bunun ihracatçıya verilen bir hak olduğunu, işlemlerin buna göre yapılması gerekmesine rağmen ürünlere kaçak eşya muamelesi yapılarak el konulmasının hukuka aykırı olduğunu, redrese (beyannamenin düzeltilmesi) işleminin bir hak olarak verilmesine rağmen yerel mahkemece baştaki usulsüzlüğün sonradan giderildiği ve baştaki el koyma kararının usulüne uygun olduğu gibi yanılgılı kanı ile karar verildiğini, düzeltmeye ilişkin fiilin başlangıçta var olması eşyaya el koymayı gerektirmediğini, kaçak işlemi yapılmayacak ürünlerin redrese işleminin neticelenmesinin beklenmesi, redrese ve revize işlemlerinin idari işlem ile neticelenmesi üzerine ihracat işlemlerine devam edilebileceği yasal mevzuat gereğince bilinmesi gerekmesine rağmen haksız el koymaya neden olduğunu, Ekonomi Bakanlığınca da söz konusu eşyanın kaçak olmadığının bildirildiği, açıklanan nedenlerle haksız elkoyma işlemi uygulandığından davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, beyan etmiştir.
III. DAVA KONUSU
Temyizin kapsamına göre;
A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
Tazminata esas Mersin 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/721 Esas – 2016/835 Karar sayılı dava dosyasında 5607 sayılı Yasaya muhalefet suçundan davacı şirkete ait tütün ürünlerine 28.07.2016 tarihinde el konulduğu, yapılan yargılama sonucunda davacı şirket temsilcisinin beraatine ve söz konusu ürünlerin müsaderesine yer olmadığına karar verildiği, kararın 21.02.2017 tarihinde kesinleştiği ve davanın 5271 sayılı Kanunun 142 inci maddesinin birinci fıkrasında belirlenen süre içerisinde yetkili ve görevli mahkemede açıldığı,
Davacı şirket adına işlem gören 11.07.2016 tarihli ihracat beyannamesi muhteviyatında beyan edilen tütün ürünlerine el konulduğu, somut olayda tazminata dayanak gösterilen dava dosyasında alınan bilirkişi raporunda 5607 sayılı yasanın 3/9 maddesine aykırılığın mevcut olduğunun bildirildiği, 26.08.2016 tarihli Ekonomi Bakanlığı Güney Anadolu Bölge Müdürlüğünce düzenlenen 26.08.2016 tarihli yazıda bakanlıkça revize edilerek mezkur DİİB’e ilave edilen ilgili satır kodlarına redrese edilmesinin uygun olduğunun bildirildiği, konunun Mersin Gümrük Müdürlüğünden sorulduğu, 21.11.2016 tarihli verilen cevapta söz konusu eşyalar için el koyma işleminin kaldırılması ve gümrük işlemlerinin devamı yönünden ilgili makamlarca talimat verilmesi halinde beyannamenin redrese işlemlerinin ifa edilerek ihracat işlemlerinin gerçekleştirileceğinin bildirildiği, bu durum karşısında da ihracat işleminin Ekonomi Bakanlığı Güney Anadolu Bölge Müdürlüğünün yazısına göre işlemlerin satır kodlarına redrese edilmesi yönünden izin verilmesi karşısında el koyma tarihi itibariyle mevzuata aykırı olan işlemin gümrük mevzuatına sonradan uygun hale getirildiği,işlemin sonradan gümrük mevzuatına uygun hale getirilmesinin el koyma kararı öncesi sübut bulan mevzuata aykırılığı ortadan kaldırmayacağı,bu itibarla ortada tazminat davasına dayanak teşkil edecek haksız bir el koyma kararının olmadığı, el koymanın haklı ve yasaya uygun olduğu, kaldı ki tazminata dayanak teşkil eden Mersin 1.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/721 Esas sayılı dava dosyasında bu aykırılığın alınan bilirkişi raporu ve yargılama neticesinde tespit edilmiş olduğu,bu şekilde 5271 sayılı Kanunun 141 ve devamında düzenlenen şartların davacı bakımından gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
İlk Derece Mahkemesince verilen kararla ilgili olarak, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bir isabetsizlik görülmediği anlaşılmıştır.
IV. GEREKÇE
Tazminata esas Mersin 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/721 Esas – 2016/835 Karar sayılı dava dosyasında 5607 sayılı Yasaya muhalefet suçundan davacı şirkete ait tütün ürünlerine 28.07.2016 tarihinde el konulduğu, yapılan yargılama sonucunda davacı şirket temsilcisinin beraatine ve söz konusu ürünlerin müsaderesine yer olmadığına karar verildiği, kararın 21.02.2017 tarihinde kesinleştiği ve davanın 5271 sayılı Kanunun 142 inci maddesinin birinci fıkrasında belirlenen süre içerisinde yetkili ve görevli mahkemede açıldığı anlaşılmıştır.
Davacı Vekilinin Temyiz Talebi Yönünden;
1.Davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğine yönelik temyiz talebi yönünden;
Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, incelenen dosya kapsamına göre delillerde ve işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığı, davacının el koyma nedeniyle depolama ücreti, kantar, hizmet bedeli, antrepo ücreti, yükleme ve boşaltma ücreti, işçilik bedelleri, forklift ücreti, terminal ücreti ve mesai ücretleri talebinin koruma tedbirleri nedeniyle tazminatın oluştuğunun somut delilerle ispat edilemediğinden, davanın reddi kararı usul ve yasaya aykırı bulunmadığından kararda bir isabetsizlik bulunmamıştır.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin, 29.03.2019 tarihli ve 2018/3072 Esas, 2019/773 Karar sayılı kararında davacı vekili tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden aynı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,
Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca Mersin 5. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.07.2023 tarihinde karar verildi.