Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2021/8367 E. 2023/2285 K. 21.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/8367
KARAR NO : 2023/2285
KARAR TARİHİ : 21.06.2023

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
DAVA : Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat
HÜKÜM : Düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddi

Karar tarihi itibariyle temyiz kesinlik sınırının 47.530 TL olduğu, davacının 25.000 TL maddi ve 25.000 TL manevi olmak üzere toplam 50.000 TL tazminat talep ettiği, ilk derece mahkemesinin “davanın kısmen kabulü ile 11.240,10 TL maddi ve 300 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline” ilişkin kararının davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda 21.06.2018 tarihli 2018/1471 Esas 2018/1451 Karar sayılı “İlk Derece Mahkemesi hükmünün kaldırılarak, davacının maddi tazminat miktarının 200,10 TL, manevi tazminat talebinin 600 TL olarak düzeltilmesi suretiyle istinaf başvurusunun esastan reddine” dair kararı, davacı açısından reddedilen tazminat miktarı gözetilerek 6100 sayılı HMK’nın 24.11.2016 tarih ve 6763 sayılı Kanunun 42. maddesi ile değişik 362. maddesinin “a” bendinde yer alan temyiz sınırına göre kesin nitelikte olmadığı anlaşıldığından, davacı vekilinin temyiz talebinin reddine ilişkin Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin, 03.09.2018 tarih ve 2018/1471 Esas 2018/1451 Karar sayılı ek kararında isabet bulunmadığından, temyiz isteminin reddine dair ek karar kaldırılarak yapılan incelemede;

İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edilebilir olduğu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 142 nci maddesinin sekizinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Davacı vekili 20.10.2017 tarihli dava dilekçesinde özetle; “10.08.2016 tarihinde gözaltına alındığı, 16.08.2016 tarihinde yurt dışı çıkış yasağı ve konutu terk etmeme (evhapsi) adli kontrolü şartı ile salıverildiği, davacı müvekkilinin 26.09.2017 tarihine kadar verilen adli kontrolü nedeni ile ev hapsinde kaldığını, yargılama sonucunda beraatine karar verildiğini, davacının gözaltında kaldığı ve ev hapsi adli kontrol uygulandığı süre boyunca çalışamaması nedeniyle maddi ve manevi zarara uğradığını belirterek; 25.000 TL maddi, 25.000 TL manevi olmak üzere toplam 50.000 TL tazminatın yakalama-gözaltı tarihi itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini” talep etmiştir.

2. Davalı vekili 29.11.2017 tarihli cevap dilekçesinde özetle; “davanın süresinde açılıp açılmadığının tespiti gerektiğini, tazminat talebinin yasal dayanaktan yoksun olduğunu, davanın reddi gerektiğini” beyan etmiştir.

3. Adana 9. Ağır Ceza Mahkemesinin, 23.03.2018 tarihli ve 2017/426 Esas 2018/162 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

4. Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin, 21.06.2018 tarihli ve 2018/1471 Esas 2018/1451 Karar sayılı kararı ile düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

5. Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin, 03.09.2018 tarihli ve 2018/1471 Esas 2018/1451 Karar sayılı ek kararı ile hükmün miktar itibarıyla kesin olması nedeniyle, davacı vekilinin temyiz talebinin reddine karar verilmiştir.

6. Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan, 06.11.2021 tarihli, hükmedilen manevi tazminat miktarının düşük olduğu gerekçesiyle hükmün bozulması görüşünü içerir tebliğname ile Daireye tevdi olunmuştur.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Davacı vekilinin temyiz istemi; Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğuna, Bölge Adliye Mahkemesince düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddi kararı veremeyeceğine ilişkindir.

III. DAVA KONUSU
Temyizin kapsamına göre;

A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
İlk Derece Mahkemesince; davacının Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/406 esas sayılı dosyasında, 10.08.2015 tarihinde terör örgütü adına eylem ve faaliyetlerde bulunmak suçundan gözaltına alındığı, 16.08.2015 tarihinde Adana 4. Sulh Ceza Hakimliğinin 2016/442 sorgu nolu kararıyla konutu terketmemek suretiyle adli kontrol altına alınarak serbest bırakıldığı, yapılan yargılama sonunda davacının beraatine karar verildiği, kararın 31.10.2017 tarihinde istinaf edilmeden kesinleştiği, tazminat davasının 20.10.2017 tarihinde açıldığı, CMK’nın 142/1. maddesinde öngörülen süre içinde yetkili ve görevli mahkemeye dava açıldığı, kanunda öngörülen yasal şartların oluştuğu anlaşılmıştır.

Davacının gözaltında geçirdiği suç nedeniyle beraatine karar verildiğinden özgürlüğünün haksız olarak kısıtlandığı, gözaltında kaldığı süre içerisinde çalışamamaktan doğan maddi kaybının bulunduğu, duyduğu acı ve elemin CMK’nın 141/1-e maddesi gereğince tazminat ödenerek giderilmesi gerekmektedir.

Davacı maddi kaybı ile ilgili itibar edilebilecek bir belge sunmaması nedeniyle maddi zararın net asgari ücret üzerinden hesaplanması gerekmektedir.Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın internet sitesinde yıllar itibariyle asgari ücrete ilişkin verilerin bulunması ve basit bir hesaplama yöntemiyle davacının maddi kazanç kaybının hesaplanması olanaklı bulunduğundan mahkememizce bilirkişi raporu düzenletilmesine gerek görülmemiştir.

Maddi tazminat yönünden; davacının 10.08.2015 tarihinde gözaltına alındığı, 16.08.2015 tarihinde serbest bırakıldığı, toplam 6 gün gözaltında kaldığı, davacının gözaltında kaldığı dönemde geçerli olan net asgari ücret üzerinden hesaplama yapıldığında 200,10 TL maddi zararının bulunduğunun tespit edildiği, maddi tazminat talebi açısından değerlendirme yapıldığında davacının vekili aracılığıyla verdiği dilekçesinde maddi zararı ile ilgili iddiasını ispatlayacak şekilde beraat kararı tarihinden önce 05.09.2017 tarihli serbest meslek makbuzuna göre 15.000 TL vekalet ücreti ödediği, mahkemece beraat etmesi ve vekil bulundurduğundan davacıya 3.960 TL vekalet ücreti verilmesi karşısında aradaki fark olan 11.040 TL de maddi tazminat içerisinde değerlendirilmiş, bu itibarla yapılan hesaplamanın da usul ve yasaya uygun olup değerlendirmeye alındığından davacının gözaltında kaldığı toplam 6 gün özgürlüğünün haksız olarak kısıtlanması nedeniyle davacıya 200,10 TL maddi tazminat verilmesine, bu tazminata gözaltı tarihi olan 10.08.2015 tarihinden itibaren faiz işletilmesine, ayrıca vekalet ücreti olarak 11.040 TL’nin de serbest meslek makbuzunun düzenlendiği tarih olan 05.09.2017 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmiştir.

Dava dilekçesinde, davacının konutu terketmemek suretiyle adli kontrol altına alındığından bahisle 1 yıllık süre içinde çalışamadığını, bu nedenle kazanç kaybına uğradığından bahisle maddi tazminat isteminde bulunulmuştur.

Adana Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 16.03.2018 tarihli cevabi yazısında; davacıya ait infaz dosyasının 17.08.2016 tarihinde Müdürlüğe geldiği, 18.08.2016 tarihinde Denetim Bürosunca ilgiliye kararı tebliğ edilmek üzere adresine gidildiği, ancak adreste kimsenin bulunmadığı, ilgilinin evde olmadığı, davacının bu şekilde yükümlülüğünü ihlal ettiği, bu nedenle 20.08.2016 tarihinde kaydının kapatıldığı, davacıya ait başka bir kaydın da bulunmadığı bildirildiğinden dolayısıyla davacı hakkında ev hapsi adli kontrol tedbiri uygulanmadığından bu konuda herhangi bir tazminata hükmolunmamıştır.

Manevi tazminat yönünden ise; haksız gözaltı nedeniyle davacının gerek kendisi, ailesi, gerekse çevresi içerisinde itibarının sarsıldığı, onurunun kırıldığı, bu nedenle acı ve elem duyduğu anlaşıldığından, davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı bulunan suçun ağırlığı, gözaltına alınmasına neden olan olayın oluş biçimi, gözaltında kaldığı süre, tazminat davasının kesinleştiği tarihe kadar davacının elde edeceği parasal değer, manevi tazminatın zenginleşme aracı olarak kullanılamayacağına ilişkin ilke, hak ve nesafet kuralları gözetilerek 300 TL manevi tazminatın uygun ve makul bir miktar olduğu kabul edilerek gözaltına alınma tarihi olan 10.08.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
Bölge Adliye Mahkemesince; yapılan incelemeye, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin yargılama sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamı itibariyle sair istinaf istemlerinin reddine, ancak; 24 Aralık 2015 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 459 no’lu Vergi Usul Kanunu Tebliğinde yer alan; “Tevsik kapsamında olanların, kendi aralarında tevsik kapsamında olmayanlanla yapacakları 7.000 TL’yi aşan tutardaki her türlü tahsilat ve ödemelerini aracı finansal kurumlar kanalıyla yapmaları, bu tahsilat ve ödemeleri söz konusu kurumlarca düzenlenen belgeler ile tevsik etmeleri zorunludur.” şeklindeki düzenleme nedeniyle, 10.08.2016-16.08.2016 tarihleri arasında gözaltında kalan ve konutu terk etmemek şeklinde adli kontrol ile serbest bırakılan davacının, adli kontrola uymadığı ve bu nedenle adli kontrolün infaz edilemediği anlaşılmakla, davacının gözaltında kaldığı 6 gün için maddi ve manevi tazminat verilmesi gerekirken, yukarıda açıklanan 459 no’lu Vergi Usul Kanunu Tebliğine göre ödendiği finansal kurumlarca düzenlenen belgeler ile kanıtlanamayan 15.000 TL nın tazminata konu ceza mahkemesi tarafından verilen 3.960 TL vekalet ücreti mahsup edildikten sonra kalan miktarın maddi tazminata dahil edilmesi ve bu miktar üzerinden vekalet ücretine hükmedilerek, davacı lehine fazla maddi tazminat ve vekalet ücretine karar verilmesi,

Nesnel bir ölçüt olmamakla birlikte, hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, gözaltına alınmasına veya tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, gözaltında, tutuklulukta kaldığı süre ve benzeri hususlar ile tazminat davasının kesinleşeceği tarihe kadar davacının elde edeceği parasal değer dikkate alınıp, zenginleşme sonucunu doğurmayacak şekilde hak ve nesafet ilkelerine uygun makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken, 6 gün haksız gözaltında kalan davacı lehine belirlenen ölçütlere uymayacak miktarda az manevi tazminata hükmolunması,

10.08.2016-16.08.2016 tarihleri arasında gözaltında kalan davacının faiz isteminin gözaltı tarihi olmasına rağmen maddi tazminat için 10.08.2015, manevi tazminat için 26.09.2017 tarihinin faizin başlangıç tarihi olarak gösterilmesi,

Hukuka aykırı, bu durum itibariyle davalı kurum vekilinin istinaf talebi yerinde görüldüğünden,zikredilen hukuka aykırılık 5271 sayılı CMK’nın 303/1 ve 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2 maddeleri gereğince yeniden duruşma yapılmaksızın düzeltilebilir nitelikte olduğundan, istinafa konu kararın;hüküm kısmının birinci parağrafında yer alan maddi tazminata ilişkin bölümünün tamamının hükümden çıkarılarak yerine “Davacının maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile, 200,10 TL maddi tazminatın gözaltı tarihi olan 10.08.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı hazineden alınarak, davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin tazminat talebinin reddine” ibarelerinin yazılmasına,hüküm kısmının ikinci parağrafında yer alan manevi tazminata ilişkin bölümde yer alan “300 TL” ibaresinin hükümden çıkarılarak yerine “600 TL” ibaresinin yazılmasına, hüküm kısmının dördüncü parağrafında yer alan vekalet ücretine ilişkin bölümde yer alan vekalet ücretine ilişkin “1.384,81 TL” ibaresinin hükümden çıkartılarak yerine “845 TL” ibaresinin yazılmasına,

Bu şekilde sair yönleri usul ve yasaya uygun olan kararın, Anayasanın 141/son, CMK’nın 280/1-a ve 303. maddeleri ile HMK’nın 353.m/1-b-2 maddesi uyarınca düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

IV. GEREKÇE
Tazminat talebinin dayanağı olan Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/406 Esas 2017/276 Karar sayılı ceza dosyası kapsamında, davacının terör örgütü adına eylem ve faaliyetlerde bulunmak suçundan 10.08.2016 tarihinde gözaltına alındığı, Adana 4. Sulh Ceza Hakimliğinin 16.08.2016 tarihli 2016/442 sorgu nolu kararıyla davacının silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan dolayı tutuklama talebinin reddi ile konutu terketmemek suretiyle adli kontrol altına alınmasına karar verilerek davacının serbest bırakıldığı,yapılan yargılama sonunda davacının atılı suçlardan beraatine karar verildiği, beraat hükmünün 31.10.2017 tarihinde kesinleştiği, bu suretle davacının 10.08.2016-16.08.2016 tarihleri arasında 6 gün gözaltında kaldığı, gözaltı tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 5271 sayılı CMK’nın 142. maddesinde öngörülen süre içinde yetkili ve görevli mahkemeye davanın açıldığı ve kanunda öngörülen yasal şartların oluştuğu anlaşılmıştır.

Davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, gözaltına alınmasına neden olan olayın cereyan tarzı, gözaltı süresi, tazminat davasının kesinleştiği tarihe kadar davacının elde edeceği parasal değer ve benzeri hususlar da gözetilmek suretiyle, hakkaniyet ölçüsünü aşmayacak bir şekilde, hak ve nesafet kurallarına uygun, makul bir miktar olarak tayin ve tespit edildiği anlaşıldığından davacı hakkında hükmedilen manevi tazminat miktarında isabetsizlik görülmediğinden tebliğnamedeki görüşe iştirak edilmemiştir.

Davacı Vekilinin Temyiz İstemi Yönünden
1. Bölge Adliye Mahkemesince düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddi kararı veremeyeceğine, ilişkin temyiz sebebi yönünden;
”…6100 sayılı Kanunun 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi şu şekildedir;
Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir.”

Hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince duruşma yapılmadan düzeltilerek esastan ret kararı verilmesinde hukuka aykırılık görülmemiştir.

2. Kararın usul ve yasaya aykırı olduğuan ilişkin temyiz sebebi yönünden;
Dava dilekçesinde manevi tazminat yönünden gözaltı tarihinden itibaren faiz talep edildiği, ilk derece mahkemesince manevi tazminat yönünden faiz başlangıcının gözaltı tarihi kabul edildiği belirtilmesine rağmen maddi hata yapılarak “10.08.2016” tarihi yerine “26.09.2017” tarihi yazılmak suretiyle faiz başlangıç tarihinin yanlış belirlenmesi hukuka aykırı bulunmuştur.

V. KARAR
Gerekçe bölümünün (2.1) numaralı bendinde açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz istemi yerinde görüldüğünden Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin, 21.06.2018 tarihli ve 2018/1471 Esas 2018/1451 Karar sayılı kararının, 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin ikinci fıkrası gereği BOZULMASINA, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanun’un 303 üncü maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi gereği hüküm fıkrasının ikinci paragrafında yer alan manevi tazminata ilişkin bölümde yer alan “26.09.2017” ibaresinin çıkarılarak yerine “10.08.2015” ibaresinin eklenmesi suretiyle, Tebliğnameye aykırı olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca Adana 9. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 21.06.2023 tarihinde karar verildi.