YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/8333
KARAR NO : 2023/2372
KARAR TARİHİ : 03.07.2023
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2018/312 E., 2019/226 K.
DAVA : Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat
HÜKÜM : Düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddi
Davanın niteliğine göre, davacı vekilinin duruşmalı inceleme isteminin, 5271 sayılı Kanun’un 299 uncu maddesi gereğince reddine karar verilerek yapılan incelemede;
İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edilebilir olduğu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 142 nci maddesinin sekizinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Davacı vekili 09.02.2017 tarihli dava dilekçesinde özetle; “müvekkilinin Ankara Jandarma Genel Komutanlığı MEBS Başkanlığında J.Mu.Albay olarak görev yaptığı sırada 13.06.2012 tarihinde gözaltına alındığını, 16.06.2012 tarihinde tutuklandığını, müvekkili hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, kişisel verileri kayıt etme ve yasaklanan bilgileri temin etme suçlarından kamu davası açıldığını, 24.01.2014 tarihinde tahliye edildiğini, yapılan yargılama neticesinde atılı suçlardan beraatine karar verildiğini, beraat kararının 21.10.2016 tarihinde kesinleştiğini, haksız koruma tedbirleri uygulanması nedeniyle 108.757,52 TL maddi, 5.000.000 TL manevi olmak üzere toplam 5.108.757,52 TL tazminatın gözaltı tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini” talep etmiştir.
2. Davalı vekili 21.06.2017 tarihli cevap dilekçesinde özetle; “davanın süresinde açılmadığını, maddi ve manevi tazminat talebine konu olan karar kesinleştirilerek taraflarına ibraz edilmediğini, maddi ve manevi tazminat talepleri makbul ve makul olmadığını, davacı tarafından talep edilen manevi tazminat miktarınında fahiş ve sebepsiz zenginleşmeye yol açacak nitelikte olduğunu, 5271 sayılı Yasanın 144. maddesinde sayılmış olan yasal şartların oluşmadığını” beyan etmiştir.
3. Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesinin, 03.10.2017 tarihli ve 2017/64 Esas 2017/347 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
4. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesinin, 23.01.2019 tarihli ve 2018/312 Esas 2019/226 Karar sayılı kararı ile düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
5. Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan, 09.11.2021 tarihli, davacı ve davalı vekilinin temyiz isteminin esastan reddi ile hükmün onanması görüşünü içerir tebliğname ile Daireye tevdi olunmuştur.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Davacı vekilinin temyiz istemi; OYAK kesintileri, maaş farkı faiz tutarları, davacının yakınlarının cezaevi ziyaretleri nedeniyle yaptıkları harcamaların ve avukat vekalet ücretinin maddi tazminata dahil edilmesi gerektiğine, manevi tazminat miktarlarının düşük olduğuna, maddi ve manevi tazminatlara ayrı ayrı vekalet ücreti ödenmesi gerektiğine ilişkindir.
Davalı vekilinin temyiz istemi; eksik inceleme ile karar verildiğine, hükmedilen maddi ve manevi tazminat miktarlarının yüksek olduğuna ilişkindir.
III. DAVA KONUSU
Temyizin kapsamına göre;
A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü:
İlk Derece Mahkemesince; davacı hakkındaki bilgi ve belgelerin incelenmesi sonucunda; davacı … hakkında İzmir C. Başsavcılığı’nın (TMK 10 uncu maddesi ile görevli ) 06.01.2013 tarih ve 2013/3 esas sayılı iddianamesi ile suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, kişisel verileri kayıt etme ve yasaklanan bilgileri temin etme suçlarından kamu davası açıldığı, İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesince (TMK 10 uncu maddesi ile görevli) kabul edilen iddianameye dayalı ve açılan davanın 2013/9 esasını aldığı, İzmir C. Başsavcılığının 13.02.2014 tarih ve 2014/16 esas sayılı iddianamesine istinaden açılan ikinci davanın da İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesince (TMK 10 uncu maddesi ile görevli) belirtilen dosya ile birleştirildiği, İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesine tevzi edildiği ve anılan mahkemede 2014/100 esas sayısına kaydedildiği, Bursa 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 23.01.2014 tarih ve 2014/26 D.iş sayılı tahliye kararı ile 24/01/2014 tarihinde tahliye edildiği, İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 26.02.2016 tarih ve 2014/100 esas 2016/37 karar sayılı gerekçeli kararı ile atılı suçları işlemediğinin sabit olması gerekçesiyle beraatine karar verildiği, beraat kararının da Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 21.10.2016 tarihli onama kararıyla kesinleştiği anlaşılmıştır.
Dosyanın incelenmesinde, davacı hakkında verilen beraat kararının 21.10.2016 tarihinde kesinleştiği, kesinleşmiş beraat hükmünün davacı veya vekiline tebliğ edilmediği, davanın 09.02.2017 tarihinde açıldığı, dolayısıyla CMK’nın 142/1. maddesi gereği davanın süresinde ve yine davacının adresi itibariyle CMK’nın 142/2. maddesi gereği yetkili ve görevli olan mahkememizde açıldığı görülmüş, mahkememizce alınan bilirkişi raporunda tespit edilen miktar olan 16.550,25 TL’nin maddi tazminat olarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Davacının maddi kayıpları yönünden dosya bilirkişiye tevdii edilmiş, bilirkişi raporunda 29.06.2017 havale tarihli bilirkişi raporunda, davacının maddi kaybının 16.550,25 TL olduğu belirtilmiştir. Bilirkişi raporu dosya içeriğine uygun denetime elverişli ve hüküm kurmaya yeterli görülmüştür.
CMK’nın 141. maddesine göre haksız koruma tedbirleri nedeniyle tazmini gereken zararların kapsamının Borçlar Kanunu hükümlerine belirlenmesi gerektiği, Borçlar Kanununun 41. maddesi hükmünde açıklanan maddi zararın, fiilen gerçekleşen(eylemli) zarar ile kardan yoksun kalınan zararı kapsadığı, buna göre CMK’nın 141. maddesi gereğince haksız koruma tedbirleri nedeniyle hükmolunacak maddi zararların davacının gözaltında ve tutuklulukta uğradığı gerçek zararlar olması gerektiği, Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2015/16041 esas, 2017/2393 karar sayılı kararında da belirtildiği üzere davacı yakınlarınca cezaevi ziyareti amacıyla yapılan giderlerin bu kapsamda değerlendirilemeyeceği,
Yine davacı tarafından tutuklu kaldığı dönemde cezaevinde yapmış olduğu harcama bedelleri maddi tazminat olarak talep edilmiş ise de; Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 18.01.2016 tarihli ve 2015/4145 esas 2016/557 karar sayılı, 30.11.2015 tarihli ve 2015/4005 esas 2015/18474 karar sayılı kararlarında değinildiği ve istikrar kazanmış uygulamasına göre davacının ceza infaz kurumunda tutuklu bulunduğu süre içerisinde yapmış olduğu harcamanın maddi tazminat kapsamına dahil edilemeyeceği mahkememizce kabul edilmekle, açıklanan gerekçelerle davacının bu yöndeki maddi tazminat talebine esas harcama kaleminin maddi tazminat içerisinde değerlendirilmesi mümkün görülmemiştir.
Bu açıklamalar ışığında davacının maddi tazminat ve manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile davacının maddi tazminat talebinin kısmen kabulü, kısmen reddi ile 16.550,25 TL maddi ve 320.000 TL manevi tazminatın gözetim tarihi olan 13.06.2012 tarihinden itibaren uygulanacak yasal faiz ile birlikte davalı Hazineden alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü:
Bölge Adliye Mahkemesince; davacıya ilişkin olarak, gözaltı, savcılık sorgusu ve ilk mahkeme aşamasında avukat tarafından yapılan masrafların, avukatın, davacının İzmir’deki askeri cezaevine ve nakledilmesini takiben Ankara Mamak askeri cezaevine ziyaret için gittiğinde yaptığı masrafların, avukatın duruşmaları takep etmek için yaptığı masrafların, davacının cezaevinde iken kendisinin ve ailesinin ziyaret için yaptığı masrafların, davacının, eşi ile ebeveynlerinin bu süreçte sağlık sorunları nedeni ile yaptığı masrafların gerçek maddi zarar niteliğinde bulunmadıkları cihetle, maddi tazminat kapsamına dahil edilmemelerinde bir isabetsizlik görülmemiş,
03.10.2017 olan karar tarihi gerekçeli karar başlığına 06.10.2017 olarak yazılmış ise de; bu hususta mahallinde düzeltilmesi mümkün yazım hatası kabul edilmiştir.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre mahkemenin kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığı, delillerde ve işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığı anlaşıldığından, davacı vekilinin maddi ve manevi tazminat miktarlarının eksik ve az takdir edildiğine, vekalet ücretinin de ayrı ayrı takdiri gerektiğine ilişkin, davalı vekilinin de dava koşullarının oluşmadığına, ret edilen kısım için davalı yararına vekalet ücreti tayini gerektiğine ilişkin ve yerinde görülmeyen istinaf istemlerinin reddi, ancak;
1) Davacıya sonradan ödenen maaş farklarının faizinin ödenmesi gerektiğine dayalı talep ile OYAK kesintileri nedeni ile uğranılan zararların da gerçek maddi zarar niteliğinde bulunmadıkları ve maddi tazminat kapsamına dahil edilemeyeceklerinin gözetilmemesi; ayrıca tazminat davasının dayanağı olan İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/100 Esas, 2016/37 Karar sayılı ve 26.02.2016 karar tarihli dosyasında, kendisini dosyaya vekaletname sunan bir müdafii aracılığı ile temsil ettiren ve beraat eden davacı (sanık) yararına, beraat kararının verildiği tarihte geçerli Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 3.600,00-TL. maktu vekalet ücreti takdiri gerektiği, buna göre aynı avukat ile temsil edilse bile beraat eden birden çok sanık olması durumunda her bir sanık yararına ayrı maktu vekalet ücreti tayini gerektiği, fakat mahkemece davacının (sanık) başka 18 sanıkla birlikte ve ancak aynı avukat ile temsil edildiğinden bahisle sadece 7.200,00-TL. vekalet ücretine hükmedildiği, bu hususun ise temyiz konusu yapılmadığı, öte yandan ait olduğu davada hüküm altına alınması gereken vekalet ücretinin yargılama gideri kapsamında olup bu hakkın asıl davadan bağımsız olarak dava konusu yapılamayacağı ve bu kapsamda asıl ceza davasında ödenmeyen vekalet ücretinin maddi tazminat kapsamına dahil edilmesinin mümkün bulunmadığı cihetle; davacı vekili tarafından sunulan 26.12.2013 tarihli ve 2.640,00-TL. bedelli ile 15.10.2014 tarihli ve 2.400,00-TL. bedelli serbest meslek makbuzlarında yer alan toplam miktardan, beraat kararının verildiği tarihte hükmolunması gereken 3.600,00-TL. vekalet ücretinin mahsubu ile sadece kalan 1.440,00-TL.sının davacı yararına maddi tazminat olarak hüküm altına alınması gerekirken, beraat kararı ile birlikte hükmedilen ve davacı payına düştüğü kabul edilen miktarın mahsubu ile kalan miktarın, maaş farkı faiz tutarının ve OYAK kesintileri nedeni ile uğranılan zararların da dahil edilmesi sureti ile davanın kısmen kabulüne karar verilerek davacı yararına fazla maddi tazminata hükmolunması,
2) Hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçların niteliği, gözaltına alınmasına ve tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, gözaltında ve tutuklu kaldığı süre, gözaltına alınma tarihinden itibaren faize hükmedilmesi sureti ile tazminat davasının kesinleşeceği tarihe kadar davacının elde edeceği parasal değer ve benzeri hususlarda gözetilerek, zenginleşme sonucunu doğurmayacak şekilde hak ve nesafet kurallarına uygun makul ve makbul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerektiği, mahkemece dahi bu kıstaslar gözetilerek takdir edileceği belirtildiği halde, 13.06.2012 – 24.01.2014 tarihleri arasında 590 gün süre ile gözaltında ve tutuklu kalan davacı yararına bu ölçülere uymayacak miktarda ve emsal uygulamaların da çok üzerinde olacak biçimde fazla manevi tazminata hükmolunması,
3)Vekalet ücretine dayalı olarak kabul edilen maddi tazminat miktarı için faizin serbest meslek makbuzlarının düzenlendiği (ödemenin yapıldığı) tarihler yerine, haksız gözaltı işleminin gerçekleştiği 13/06/2012 tarihinden itibaren yürütülmesine karar verilmesi,
Hukuka aykırı, davalı vekilinin istinaf istemleri bu nedenle yerinde görüldüğünden, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu aykırılıklar Anayasanın 141/son. ve 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b. maddeleri uyarınca düzeltilebilir nitelikte yanılgılar olduğundan, maddi tazminata ilişkin hüküm fıkrasının (1) numaralı bendinde yer alan “16.550.25 TL maddi tazminatın gözaltı tarihi olan 13.06.2012” ibaresinin çıkartılması ve yerine “Vekalet ücretine dayalı 1.440,00-TL. maddi tazminatın serbest meslek makbuzunun düzenlendiği 15.10.2014” ibaresinin yazılması; manevi tazminata ilişkin hüküm fıkrasının (2) numaralı bendinde yer alan “320.000” ibaresinin çıkartılması ve yerine “120.000,00” ibaresinin yazılması sureti ile düzeltilerek istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
IV. GEREKÇE
Tazminat talebinin dayanağı olan İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/100 Esas 2016/37 Karar sayılı ceza dosyası kapsamında, davacının suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, kişisel verileri kayıt etme ve yasaklanan bilgileri temin etme suçlarından 13.06.2012-24.01.2014 tarihleri arasında 1 yıl 7 ay 11 gün gözaltı/tutuklu kaldığı, yapılan yargılama sonunda beraatine hükmedildiği, beraat hükmünün 21.10.2016 tarihinde kesinleştiği ve davanın 5271 sayılı Kanunun 142 nci maddesinin birinci fıkrasında belirlenen süre içerisinde yetkili ve görevli mahkemede açıldığı anlaşılmıştır.
A.Davacı Vekilinin Temyiz İstemi Yönünden;
1.Gözaltı, savcılık sorgusu ve ilk mahkeme aşamasında avukat tarafından yapılan masrafların, avukatın, davacının İzmir’deki askeri cezaevine ve nakledilmesini takiben Ankara Mamak askeri cezaevine ziyaret için gittiğinde yaptığı masrafların, avukatın duruşmaları takep etmek için yaptığı masrafların, davacının cezaevinde iken kendisinin ve ailesinin ziyaret için yaptığı masrafların, davacının, eşi ile ebeveynlerinin bu süreçte sağlık sorunları nedeni ile yaptığı masrafların, davacıya sonradan ödenen maaş farklarının faizinin ödenmesi gerektiğine dayalı talep ve OYAK kesintileri nedeni ile uğranılan zararlar ile davacının ceza yargılamasında kendisini temsil eden avukata ödediği vekalet ücretine ilişkin maddi tazminat taleplerinin 5271 sayılı Kanun’un 141 inci ve devamı maddeleri gereğince hesaplanması gereken maddi zarar kapsamında olmadığından bu hususlara ilişkin olarak maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunmamıştır.
2.Yargıtayın görevi ülke genelinde uygulama birliğinin sağlanması ve benzer olaylarda aynı çözüm tarzının oluşturulmasıdır. Bu görev yerine getirilirken hukukun genel ilkeleri, ülkedeki pozitif hukuk normları ve uluslararası temel insan haklarına ilişkin kural ve kabullere uygun bir yorum ve uygulama benimsenmelidir.
Bu ilke yalnızca denetim mahkemeleri için değil, hüküm mahkemeleri için de geçerlidir. Hukuk devletinin en belirgin özelliği hiçbir kurum ve makam ayrımı gözetilmeden herkesin hukuk kurallarına uymasıdır.
Dairemizin yerleşik kararlarında da vurguladığı üzere, nesnel bir ölçüt olmamakla birlikte, davacı lehine hükmedilecek manevi tazminatın avacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, gözaltına alınmasına neden olan olayın cereyan tarzı, gözaltı süresi, tazminat davasının kesinleştiği tarihe kadar davacının elde edeceği parasal değer ve benzeri hususlar da gözetilmek suretiyle, hakkaniyet ölçüsünü aşmayacak bir şekilde, hak ve nesafet kurallarına uygun, makul bir miktar olarak tayin ve tespit edildiği anlaşıldığından bölge adliye mahkemesince davacı hakkında hükmedilen manevi tazminat miktarında isabetsizlik görülmemiştir.
3. Hükmedilen tazminat miktarının tamamı üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesinde hukuka aykırılık görülmemiş olup, davacı vekilinin maddi ve manevi tazminatlar için ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğine ilişkin temyiz itirazı yerinde görülmemiştir.
B.Davalı Vekilinin Temyiz İstemi Yönünden;
1.Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, incelenen dosya kapsamına göre delillerde ve işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığı, davanın kısmen kabulü kararı usul ve yasaya aykırı bulunmadığından davalının eksik inceleme ile hüküm kurulduğuna yönelik talebi yerinde görülmemiştir.
2.Nesnel bir ölçüt olmamakla birlikte, hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre ve benzeri hususlar ile tazminat davasının kesinleşeceği tarihe kadar faizi ile birlikte elde edeceği parasal değer gözetilmek suretiyle, hak ve nefaset ilkelerine uygun, makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerektiği göz önünde bulundurularak; bölge adliye mahkemesince takdir edilen manevi tazminat miktarı ve hükmedilen maddi tazminat miktarında hukuka aykırılık bulunmamıştır.
3.Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 29.05.1957 tarihli, 1957/4 Esas, 1957/16Karar sayılı içtihadı birleştirme kararında da açıklandığı üzere; vekalet ücreti yargılama giderlerindendir. Buna göre karşı tarafa yüklenmesi gereken vekalet ücretinin bağımsız bir varlığı olamayacağından ayrı bir dava konusu da yapılamayacaktır. Davacının, kendi vekili ile yaptığı ve sadece tarafları bağlayan ücret sözleşmesi niteliğindeki vekalet akdi uyarınca ödenmesi kararlaştırılan bedelin koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davasında zarar kapsamında değerlendirilmeyeceği gözetilmelidir.
Anılan ve yerleşik Yargıtay uygulamaları nazara alındığında, tazminat talebinin dayanağını oluşturan ceza dava dosyasında beraat etmiş olması nedeniyle davacı lehine maktu vekalet ücretine hükmolunması gerektiği, maktu vekalet ücretini aşan ve serbest meslek makbuzu ile ispatlanan kısmın ise davacı ile avukatı arasındaki hukuki ilişkiye dayandığı, bu nedenle koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davasında zarar kapsamına dahil edilemeyeceğinden cihetle, bölge adliye mahkemesince davacının maddi tazminat talebinin reddine karar vermesi gerekirken davacı vekili tarafından sunulan 26.12.2013 tarihli ve 2.640,00-TL. bedelli ile 15.10.2014 tarihli ve 2.400,00-TL. bedelli serbest meslek makbuzlarında yer alan toplam miktardan, beraat kararının verildiği tarihte hükmolunması gereken 3.600,00-TL. vekalet ücretinin mahsubu ile sadece kalan 1.440,00TL’nin davacı yararına maddi tazminat olarak hüküm altına alınması hukuka aykırı bulunmuştur.
V. KARAR
Gerekçe bölümünün (B) paragrafının (3) numaralı bendinde açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz istemi yerinde görüldüğünden Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesinin, 23.01.2019 tarihli ve 2018/312 Esas 2019/226 Karar sayılı kararının, 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin ikinci fıkrası gereği BOZULMASINA, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanun’un 303 üncü maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi gereği hüküm fıkrasındaki maddi tazminata ilişkin kısmının tamamının çıkarılarak yerine “davacının maddi tazminat talebinin reddine” cümlesinin eklenmesi suretiyle, Tebliğnameye uygun olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.07.2023 tarihinde karar verildi.