YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/8120
KARAR NO : 2023/1970
KARAR TARİHİ : 05.06.2023
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2018/2812 E., 2018/3548 K.
DAVA : Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat
HÜKÜM : Düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddi kararı
İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edilebilir olduğu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 142 nci maddesinin sekizinci fıkrası gereği temyiz edenlerin hükmü temyize hak ve yetkilerinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçelerinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
Davanın niteliğine göre davacı vekilinin duruşmalı inceleme talebinin, 7079 sayılı Kanun’un 94 üncü maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanun’un 299 uncu maddesinin birinci fıkrası gereği takdîren reddine karar verilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1.Davacı vekili 28.09.2015 tarihli dava dilekçesinde özetle; emekli deniz kurmay albay olan müvekkilinin Türkiye Cumhuriyeti İcra Vekilleri Heyetini cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etmeye teşebbüs suçundan yargılandığını, 22.09.2012 tarihinde tutuklandığını, 19.06.2014 tarihinde tahliye edildiğini, yapılan yargılama sonunda müvekkili hakkında beraat kararı verildiği, haksız tutuklu kaldığı süreler nedeniyle 1.562.243,13 TL ve 4.896,38 avro maddi ve 1.500.000,00 TL manevi tazminatın tutuklama tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Birleşen dosyada davacı vekili 10.06.2016 tarihli dava dilekçesinde özetle; emekli deniz kurmay albay olan müvekkilinin suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma ve yasaklanan gizli bilgileri temin etme suçundan yapılan yargılamada mahkumiyetine karar verilip temyiz incelemesi ile kesinleştiği, Anayasa Mahkemesine başvuru üzerine yapılan yargılamada beraatine karar verildiği, bu suç nedeniyle 19.04.2014 tarihinde tutuklandığını, 20.06.2014 tarihinde tahliye edildiğini, haksız tutuklu kaldığı süreler nedeniyle 1.525.408,09 TL ve 2.909,09 avro maddi ve 3.000.000,00 TL manevi tazminatın 22.09.2012 tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir.
2.Davalı vekili 19.10.2015 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacı tazminat talebinin yersiz olup reddi gerektiğini, yetkili mahkemede açılıp açılmadığı araştırılarak usulü uygun değil ise bu hususlardan dolayı reddi gerektiğini, kanunda belirtilen tazminat isteme koşulları oluşmadığından davanın reddi gerektiğini, davacının derset olduğunu beyan ettiği İstanbul Anadolu 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/179 Esasa sayılı dosyası henüz kesinleşmediğinden tazminat talep edilemeyeceğini, maddi tazminat talebinin fahiş olduğunu, davacının dava dilekçesi ekinde sunduğu belgelerin maddi zarar kapsamında değerlendirilemeyeceğini, talep edilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, davacı vekilinin özel vekaletnamesinin bulunup bulunmadığı hususunun araştırılması gerektiğini, öne sürmüştür.
Birleşen dosyada davalı vekili 15.08.2016 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacı hakkında derdest dosya bulunmadığını, dava dilekçesinin tarafına tebliğini talep etmiştir.
3.İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin, 06.12.2016 tarihli ve 2016/189 Esas, 2016/336 Karar sayılı kararı ile mahkemenin iş bu dosyasının İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/203 Esas sayılı dosyası ile hukuki ve fiili irtibat bulunduğundan birleştirilmesine karar verilmiştir.
4.İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesinin, 02.05.2018 tarihli ve 2015/203 Esas, 2018/110 Karar sayılı kararı ile davacının esas dosyası yönünden tazminat talebinin kısmen kabulü ile 3.000,00 TL maddi, 180.000,00 TL manevi tazminatın tutuklama tarihinden faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, birleşen dosya yönünden ise tazminat talebinin kısmen kabulü ile maddi tazminat talebinin reddine, 500,00 TL manevi tazminatın 19.06.2014 tarihinden faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
5.İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesinin, 30.11.2018 tarihli ve 2018/2812 Esas, 2018/3542 Karar sayılı kararı ile İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca düzeltilerek esastan reddine karar verilmiştir.
6.Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 19.10.2021 tarihli tebliğnamesi ile davacı vekilinin ve davalı vekilinin temyiz istemlerinin esastan reddi ile hükmün onamasını talep etmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
1. Davacı vekilinin temyiz istemi;
Müvekkilinin kamuoyunda “Balyoz Davası” ve “İstanbul Askeri Casusluk ve Fuhuş” olarak bilinen dosyalarında yargılanarak beraat ettiği, her iki dosyadan toplamda 637 gün cezaevinde kaldığı, müvekkilinin Anayasada belirlenen kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde belirlenen özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğini, haksız tutuklandığından dolayı erken emekli olmak zorunda kaldığı, psikolojisinin bozulduğu, müvekkilinin mahrum kaldığı maaşları, ceza evinde yaptığı harcamalar, müvekkilin ulaşım ve ailesinin ceza evi ziyareti için yaptığı harcamalar, büyük oğlunun sınıfta kalmasının aile bütçesine ilave maddi yükü nedeniyle uğramış olduğu zarar, eşinin işinden istifa etmek zorunda kalması sonucu ortak aile bütçesinde uğranılan zarar, eşinin yüksek lisans öğrenimini yarım bırakmak zorunda kalması nedeniyle uğranılan zarar, eşinin istifa etmek zorunda kalması sonucu mahrum kalınan SGK emeklilik ikramiyesi kaybı sonucu ortak aile bütçesinde uğranılan zarar, müvekkilinin mahrum kaldığı tayin bedelleri nedeniyle uğradığı zarar, emekli ikramiyesi nedeniyle uğramış olduğu zarar, OYAK emeklilik yardımının eksik alınması nedeniyle doğan zarar, avukatlık ücreti ve dava sırasında yapılan masraflar, noter ve konsolosluk işlem ücretleri ile harçlar, mahrum kaldığı ücretli yıllık izin kayıpları, ceza evi masraflarının maddi tazminat kapsamında müvekkiline verilmesi gerektiğine, hükmedilen manevi tazminatın eksik olduğuna, usul ve yasaya aykırı karar verildiğine, ilişkindir.
2. Davalı vekilinin temyiz istemi;
İstinaf mahkemesince usul ve yasaya aykırı karar verildiğine, davanın reddine karar verilmesi gerektiğine, hükmedilen manevi tazminatın fazla olduğuna, ilişkindir.
III. DAVA KONUSU
Temyizin kapsamına göre;
A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
Esas dosya bakımından; tazminat talebinin esasını oluşturan İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/188 Esas, 2015/143 Karar sayılı ceza dava dosyasında davacının Türkiye Cumhuriyeti İcra Vekilleri Heyetini cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etmeye teşebbüs suçundan yargılandığı, 22.09.2012 – 19.06.2014 tarihleri arasında tutuklu kaldığını, yapılan yargılama üzerine beraatine hükmedildiği, beraat hükmünün 08.06.2015 tarihinde kesinleştiği, davanın 28.09.2015 tarihinde 5271 sayılı Kanunun 142 inci maddesinin birinci fıkrasında belirlenen süre içerisinde yetkili ve görevli mahkemede açıldığı tazminata esas dosyada ödenen vekalet ücretinin maddi zarar kapsamında değerlendirilmesi gerektiği belirlenerek; 3.000,00 TL maddi ve 180.000,00 TL manevi tazminatın tutuklama tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Birleşen dosya bakımından; tazminat talebinin esasını oluşturan İstanbul Anadolu 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/179 Esas, 2016/46 Karar sayılı ceza dava dosyasında davacının suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma ve açıklanması yasaklanan gizli bilgileri temin etme suçundan yargılandığı, 19.06.2014 – 20.06.2014 tarihleri arasında tutuklu kaldığını, yapılan yargılama üzerine beraatine hükmedildiği, beraat hükmünün 10.03.2016 tarihinde kesinleştiği, davanın 10.06.2016 tarihinde 5271 sayılı Kanunun 142 inci maddesinin birinci fıkrasında belirlenen süre içerisinde yetkili ve görevli mahkemede açıldığı belirlenerek; maddi tazminat talebinin reddine ve 500,00 TL manevi tazminatın 19.06.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik davalı vekilinin ve davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine, istinaf merci, davacının esas dosya bakımından; 29.05.1957 tarih ve 4-16 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği üzere, ait olduğu davada hüküm altına alınması gereken vekalet ücreti, yargılama giderleri kapsamında olup bu hak asıl davadan bağımsız olarak dava konusu yapılamayacağından ceza davasında ödenmeyen vekalet ücretinin, maddi tazminat kapsamına dahil edilemeyeceği ancak, beraat kararı ile birlikte ödenen veya ödenmesi gereken miktardan daha fazla vekalet ücreti ödenmesi halinde, fazlaya ilişkin bu bedelin davacıya maddi tazminat kapsamında ödenmesi gerektiği, böyle bir durumda da avukata ödenen paranın serbest meslek makbuzu veya geçerli bir belge ile ispatlanıp, ödemenin hüküm tarihinden önce yapılması gerektiği,ancak davacı tarafça usulune uygun serbest meslek makbuzu sunulmadığı bu sebeple ödendiği iddia edilen ücreti vekaletin yerleşik Yargıtay İçtihatları uyarınca maddi tazminata dahil edilememesi gerektiği, hükmedilen manevi tazminatın fazla olduğundan 100.000,00 TL’ye indirilmesi suretiyle, istinaf başvurusunun 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca düzeltilerek esastan reddine karar verilmiştir.
IV. GEREKÇE
Esas dosya bakımından; tazminat talebinin esasını oluşturan İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/188 Esas, 2015/143 Karar sayılı ceza dava dosyasında davacının Türkiye Cumhuriyeti İcra Vekilleri Heyetini cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etmeye teşebbüs suçundan yargılandığı, 22.09.2012 – 19.06.2014 tarihleri arasında 635 gün tutuklu kaldığını, yapılan yargılama üzerine beraatine hükmedildiği, beraat hükmünün 08.06.2015 tarihinde kesinleştiği, davanın 28.09.2015 tarihinde 5271 sayılı Kanunun 142 inci maddesinin birinci fıkrasında belirlenen süre içerisinde yetkili ve görevli mahkemede açıldığı anlaşılmıştır.
Birleşen dosya bakımından; tazminat talebinin esasını oluşturan İstanbul Anadolu 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/179 Esas, 2016/46 Karar sayılı ceza dava dosyasında davacının suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma ve açıklanması yasaklanan gizli bilgileri temin etme suçundan yargılandığı, 19.06.2014 – 20.06.2014 tarihleri arasında 1 gün tutuklu kaldığını, yapılan yargılama üzerine beraatine hükmedildiği, beraat hükmünün 10.03.2016 tarihinde kesinleştiği, davanın 10.06.2016 tarihinde 5271 sayılı Kanunun 142 inci maddesinin birinci fıkrasında belirlenen süre içerisinde yetkili ve görevli mahkemede açıldığı anlaşılmıştır.
A.Davacı vekilinin temyiz sebepleri;
1.Maddi tazminat talebi yönünden;
Yargıtay İçtihatı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 29.05.1957 tarihli, 1957/4 Esas ve 1957/16 Karar sayılı içtihadı birleştirme kararında da açıklandığı üzere; vekalet ücreti yargılama giderlerindendir. Buna göre karşı tarafa yüklenmesi gereken vekalet ücretinin bağımsız bir vrlığı olamayacağından ayrı bir dava konusu yapılamayacaktır. Davacının kendi vekili ile yaptığı ve sadece tarafları bağlayan ücret sözleşmesi niteliğindeki vekalet akdi uyarınca ödenmesi kararlaştırılan bedelin koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davasında zarar kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilmelidir.
Anılan içtihatı birleştirme kararı ve yerleşik Yargıtay uygulamaları nazara alındığında, tazminat talebinin dayanağı olan ceza dava dosyasında beraat etmiş olması nedeniyle davacı lehine maktu vekalet ücretine hükmolunması gerektiği, maktu vekalet ücretini aşan ve serbest meslek makbuzu ile ispatlanan kısmın ise davacı ile avukatı arasındaki hukuki ilişkiye dayandığı, bu nedenle koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davasında zarar kapsamında değerlendirilemeyeceği, ceza evinde yaptığı harcamalar, davacının ulaşım ve ailesinin ceza evi ziyareti için yaptığı harcamalar, büyük oğlunun sınıfta kalmasının aile bütçesine ilave maddi yükü nedeniyle uğramış olduğu zarar, eşinin işinden istifa etmek zorunda kalması sonucu ortak aile bütçesinde uğranılan zarar, eşinin yüksek lisans öğrenimini yarım bırakmak zorunda kalması nedeniyle uğranılan zarar, eşinin istifa etmek zorunda kalması sonucu mahrum kalınan SGK emeklilik ikramiyesi kaybı sonucu ortak aile bütçesinde uğranılan zarar, avukatlık ücreti ve dava sırasında yapılan masraflar, noter ve konsolosluk işlem ücretleri ile harçlar,ceza evi masraflarının 5271 sayılı CMK’nın 141 ve devamı maddelerine göre belirlenmesi gereken maddi zarar kapsamında hüküm altına alınamayacağı dikkate alındığında, maddi tazminat olarak verilmemesinde isabetsizlik görülmemiştir.
Kurmay albay olarak görev yapmakta iken açılan dava nedeni ile davacının mahrum kaldığı maaşları, mahrum kaldığı tayin bedelleri nedeniyle uğradığı zarar, emekli ikramiyesi nedeniyle uğramış olduğu zarar, OYAK emeklilik yardımının eksik alınması nedeniyle doğan zarar, mahrum kaldığı ücretli yıllık izin kayıpları taleplerinin 5271 sayılı Kanunun 141 ve devamı maddelerine göre değerlendirilebilecek talepler olmadığı, varsayıma dayalı ve muhtemel gelir kayıplarına ilişkin, idari takdire ilişkin tasarruf niteliğinde olduğu, davanın açılmaması durumunda hakların elde edileceğinin mutlak, muhakkak ve kesin olmadığı, davanın varlığı nedeni ile davacının bu haklardan mahrum kaldığının kabul edilemeyeceği, bu nedenle gerçek maddi zarar mahiyetinde bulunmadıklarından bu taleplerin maddi tazminata dahil edilmemesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
2. Hükmedilen manevi tazminat miktarı yönünden;
Esas dosya bakımından; Yargıtayın görevi ülke genelinde uygulama birliğinin sağlanması ve benzer olaylarda aynı çözüm tarzının oluşturulmasıdır. Bu görev yerine getirilirken hukukun genel ilkeleri, ülkedeki pozitif hukuk normları ve uluslararası temel insan haklarına ilişkin kural ve kabullere uygun bir yorum ve uygulama benimsenmelidir.
Bu ilke yalnızca denetim mahkemeleri için değil, hüküm mahkemeleri için de geçerlidir. Hukuk devletinin en belirgin özelliği hiçbir kurum ve makam ayrımı gözetilmeden herkesin hukuk kurallarına uymasıdır.
Dairemizin yerleşik kararlarında da vurguladığı üzere, nesnel bir ölçüt olmamakla birlikte, hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre ve benzeri hususlar ile tazminat davasının kesinleşeceği tarihe kadar faizi ile birlikte elde edeceği parasal değer gözetilmek suretiyle, hak ve nesafet ilkelerine uygun, makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken, belirlenen ölçütlere uymayacak ve emsal uygulamaların da altında olacak şekilde eksik manevi tazminata hükmolunması hukuka aykırı bulunmuştur ve bu nedenle tebliğnamede onama isteyen görüşe iştirak edilmemiştir.
3.Hükmedilen vekalet ücreti yönünden;
Farklı konu ve tutuklama nedenine dayalı olarak ayrı ayrı dava açıldığı ve tazminat dava dosyaları birleştirilerek davacının tazminat talepleri hakkında ayrı ayrı hüküm verildiği, davacı hakkında her bir tazminat dosyası açısından ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği gözetilmeyerek tek vekalet ücretine hükmedilmesi hukuka aykırı bulunmuş ve bu nedenle tebliğnamede onama isteyen görüşe iştirak edilmemiştir.
B.Davalı vekilinin temyiz sebepleri;
1.Davanın reddine karar verilmesi gerektiğine yönelik temyiz talebi yönünden;
Tazminat talebinin dayanağı olan ceza dava dosyasında beraat etmiş olması nedeniyle davacı lehine 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 141 ve devamı maddelerine göre, manevi tazminat hakkı bulunduğundan, davalı vekilinin, davacının tazminat talebinin reddi gerektiğine yönelik temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
2.Hükmedilen manevi tazminatın fazla olduğuna ilişkin temyiz talebi yönünden;
Yargıtayın görevi ülke genelinde uygulama birliğinin sağlanması ve benzer olaylarda aynı çözüm tarzının oluşturulmasıdır. Bu görev yerine getirilirken hukukun genel ilkeleri, ülkedeki pozitif hukuk normları ve uluslararası temel insan haklarına ilişkin kural ve kabullere uygun bir yorum ve uygulama benimsenmelidir.
Bu ilke yalnızca denetim mahkemeleri için değil, hüküm mahkemeleri için de geçerlidir. Hukuk devletinin en belirgin özelliği hiçbir kurum ve makam ayrımı gözetilmeden herkesin hukuk kurallarına uymasıdır.
Dairemizin yerleşik kararlarında da vurguladığı üzere, nesnel bir ölçüt olmamakla birlikte, hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre ve benzeri hususlar ile tazminat davasının kesinleşeceği tarihe kadar faizi ile birlikte elde edeceği parasal değer gözetilmek suretiyle, hak ve nesafet ilkelerine uygun, makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken, belirlenen ölçütlere uymayacak ve emsal uygulamaların da altında olacak şekilde eksik manevi tazminata hükmolunduğundan davalı vekilinin manevi tazminatın fazla olduğuna yönelik temyiz talebi yerinde görülmemiştir.
V. KARAR
Gerekçe bölümünün (A-2, A-3) nolu paragrafında açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz istemleri yerinde görüldüğünden İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesinin, 30.11.2018 tarihli ve 2018/2812 Esas, 2018/3548 Karar sayılı kararının 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin ikinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,
Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 05.06.2023 tarihinde karar verildi.