Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2021/7958 E. 2023/2223 K. 19.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/7958
KARAR NO : 2023/2223
KARAR TARİHİ : 19.06.2023

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
DAVA : Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat
HÜKÜM : Düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddi

İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edilebilir olduğu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 142 nci maddesinin sekizinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebebine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1.Davacı vekilinin 02.03.2018 tarihli dilekçesinde özetle; müvekkilinin resmi belgede sahtecilik, dolandırıcılık, suç işlemek amacıyla örgüte üye olmak ve rüşvet suçlarından gözaltına alındıktan sonra 21.04.2007 tarihinde tutuklandığını, 09.10.2007 tarihinde tahliye olduğunu, yapılan yargılama sonunda resmi belgede sahtecilik, dolandırıcılık ve rüşvet suçlarından beraatine, suç işlemek amacıyla örgüte üye olmak suçundan ise zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verildiğini, rüşvet suçundan verilen beraat kararının halen kesinleşmediğini, bu tutuklama nedeniyle devlet memurluğundan çıkarıldığını, maaş zararları, emekli ikramiye bedeli, ceza evi zararlarının maddi tazminat olarak ödenmesi gerektiğini, haksız tutuklama nedeniyle 450.000,00 TL maddi, 150.000,00 TL manevi tazminatın tutuklama tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir.

2.Davalı vekili 26.03.2018 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davanın yasal süresinde açılıp açılmadığının resen araştırılması gerektiğini, davacının kendi kusurlu hareketleriyle tutuklanmasına sebep olup olmadığının araştırılması gerektiğini, davacının maddi zararını ispat etmediğini, muhtemel kazanç kaybının ve ceza evi giderlerinin maddi tazminat olarak verilmemesi gerektiğini, talep edilen tazminat miktarlarının fahiş olduğunu, faiz talebinin yasal olmadığını, davacı hakkında mükerrer dosya bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiğini, beraat kararının hangi gerekçe ile verildiğinin araştırılması gerektiğini, öne sürmüştür.

3.İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinin, 17.10.2018 tarihli ve 2018/113 Esas, 2018/214 Karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.

4.İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesinin, 11.07.2019 tarihli ve 2018/2517 Esas, 2019/3116 Karar sayılı kararı ile İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca düzeltilerek esastan reddine karar verilmiştir.

5.Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 25.10.2021 tarihli tebliğnamesi ile davacı vekilinin temyiz isteminin esastan reddiyle hükmün onanmasını talep etmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Davacı vekilinin temyiz istemi;
Müvekkilinin tutuklandığında devlet memuru olduğunu, haksız tutuklama nedeniyle memuriyetten çıkarıldığını, bu nedenle maaş zararlarının ve emekli ikramiye zararlarının verilmesi gerektiğini, ceza evi zararları olduğundan maddi tazminat olarak verilmesi gerektiğini, haksız tutuklama nedeniyle kendisi ve ailesinin manevi anlamda zarar gördüğünden hükmedilen manevi tazminatın eksik olduğunu, beyan etmiştir.

III. DAVA KONUSU
Temyizin kapsamına göre;

A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
Tazminat talebinin esasını oluşturan İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/325 Esas, 2016/194 Karar sayılı ceza dava dosyasında davacının resmi belgede sahtecilik, dolandırıcılık, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma ve rüşvet suçlarından yargılandığı, 21.04.2007 – 09.10.20071 tarihleri arasında gözaltı ve tutuklu kaldığı, yapılan yargılama ile resmi belgede sahtecilik, dolandırıcılık ve rüşvet suçundan beraatine karar verildiği, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçundan zaman aşımı nedeniyle düşme kararı verildiği, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından verilen kararların 29.06.2017 tarihinde kesinleştiği, ancak rüşvet suçundan verilen kararın halen kesinleşmediği, davacı hakkında rüşvet suçundan verilen beraat kararının henüz kesinleşmemiş olmasına rağmen tazminat davasının açıldığı görüldüğünden, beraat kararı kesinleşmeden tazminat davası açılamayacağından davanın reddine karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurusu üzerine, istinaf merci, davacının tutuklu kaldığı sürede maaşını aldığı ve herhangi bir zararının bulunmadığı gerekçesiyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken ilk derece mahkemesince davacının maddi ve manevi tazminat talebinin rüşvet suçundan verilen beraat kararının kesinleşmediğinden bahisle reddine karar verilmesi sonuca etkili olmadığından eleştiri konusu yapılmakla yetinildiği, davacının rüşvet, sahtecilik, dolandırıcılık ve suç işlemek amacıyla örgüt üyesi olma suçlarından yapılan soruşturma nedeniyle 21.04.2007 – 09.10.2007 tarihileri arasında tutuklu kaldığı yapılan yargılama sonucunda dolandırıcılık ve sahtecilik suçundan verilen beraat kararı ile örgüt üyeliği suçundan verilen düşme kararının kesinleştiği, davacının haksız olarak tutuklu kaldığı süre için maddi ve manevi tazminat talep ettiği, ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davacı hakkında rüşvet suçundan verilen beraat kararının kesinleşmediğinden bahisle davanın reddine karar verilmiş ise de; davacı hakkında tazminat istemine konu İzmir 4. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 21.04.2007 tarih, 2007/230 sorgu nolu tutuklama müzekkeresinin incelenmesinde davacının dolandırıcılık, sahtecilik ve örgüt üyeliği suçlarından tutuklanmasına karar verildiği ve davacı hakkında bu suçlar yönünden verilen beraat ve düşme kararlarının kesinleştiği nazara alındığında; davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçların niteliği, gözaltına alınmasına ve tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, gözaltında ve tutuklu kaldığı süre, haksız tutuklamanın başlangıç tarihi olan 21.04.2007 tarihinden itibaren faize hükmedilmesinden dolayı tazminat davasının kesinleştiği tarihe kadar davacının elde edeceği parasal değer ile benzeri hususlarda gözetilerek, zenginleşme sonucunu doğurmayacak biçimde hak ve nesafet kurallarına uygun makul ve makbul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerektiği, bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının ilk paragrafının hükümden tamamen çıkartılarak yerine “Davacının maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 5.000TL manevi tazminatın haksız tutuklama tarihi olan 21.04.2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı hazineden alınarak davacıya verilmesine” ibarelerinin yazılması; ve buna bağlı olarak düzeltilmesi gereken vekalet ücretine ilişkin ikinci paragrafın hükümden çıkartılarak yerine”Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 845 TL vekalet ücretinin davalı hazineden alınarak davacıya verilmesine” ibaresinin yazılması sureti ile istinaf başvurusunun 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca düzeltilerek esastan reddine karar verilmiştir.

IV. GEREKÇE
Tazminat talebinin esasını oluşturan İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/325 Esas, 2016/194 Karar sayılı ceza dava dosyasında davacının resmi belgede sahtecilik, dolandırıcılık, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma ve rüşvet suçlarından yargılandığı, 21.04.2007 – 09.10.2007 tarihleri arasında 171 gün resmi belgede sahtecilik, dolandırıcılık, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçlarından gözaltı ve tutuklu kaldığı, yapılan yargılama ile resmi belgede sahtecilik, dolandırıcılık ve rüşvet suçundan beraatine karar verildiği, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçundan zaman aşımı nedeniyle düşme kararı verildiği, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından verilen kararların 29.06.2017 tarihinde kesinleştiği, tutuklanmadığı rüşvet suçundan verilen beraat kararının henüz kesinleşmediği ve davanın 5271 sayılı Kanunun 142 inci maddesinin birinci fıkrasında belirlenen süre içerisinde yetkili ve görevli mahkemede açıldığı anlaşılmıştır.

Davacı vekilinin temyiz sebepleri yönünden;
1.Maddi tazminat talebinin kabul edilmesi gerektiğine yönelik temyiz talebi yönünden;
Davacının tutuklandığı tarihinde memur olduğu, bu kapsamda maaşından kaynaklı maddi zararlarının ödenmesi hususunda idari mercilere başvurması gerektiği dikkate alınarak davacının maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunmamıştır.

Cezaevi giderlerinin 5271 sayılı Kanun’un 141 inci ve devamı maddeleri gereğince hesaplanması gereken maddi zarar kapsamında olmadığından bu hususlara ilişkin olarak maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunmamıştır.

2.Hükmedilen manevi tazminatın eksik olduğuna yönelik talebi yönünden;
Davacı hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan da tutuklama kararı verilip, bu suç nedeniyle zaman aşımı nedeniyle düşme kararı verildiği, 5271 sayılı Kanun’un 144 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde genel veya özel af, şikâyetten vazgeçme, uzlaşma gibi nedenlerle hakkında kovuşturmaya yer olmadığına veya davanın düşmesine karar verilen veya kamu davası geçici olarak durdurulan veya kamu davası ertelenen veya düşürülen kişilerin tazminat isteyemeyeceğinin belirtildiği, tazminat istemeyecek hallerin belirlenmesine ilişkin nedenlerin niteliği dikkate alındığında, bu hallerin, suçun işlenmesi sonrası değişen taraf iradelerine ya da devletin tasarruflarına dayalı olarak, sanığa ceza verilmemesini öngören hususlar olduğu, belirtilen maddede, zamanaşımı nedeniyle davanın düşmesine karar verilmesi halinde, tazminat istenemeyeceğine dair açık bir düzenleme bulunmadığı gibi dava zamanaşımı süresinin dolması halinde düşme kararı verilmesi durumunda, bu hususun, dosyanın tarafı olan davacının eylemlerinden kaynaklanmaması halinde, haksız yere gözaltında veya tutuklu kalan taraf lehine uğranıldığı iddia edilen manevi zarar için makul bir tazminata hükmedilmesi gerektiği gözetildiğinde tazminata esas ceza dosyada davanın zamanaşımına uğramasında davacının kusurunun bulunmadığından davacı lehine uğranıldığı iddia edilen zarara ilişkin, makul bir manevi tazminata hükmedildiğinden davacı vekilinin manevi tazminatın eksik olduğuna yönelik temyiz talebi yerinde görülmemiştir.

V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesinin, 11.07.2019 tarihli ve 2018/2517 Esas, 2019/3116 Karar sayılı kararında davacı vekili tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden aynı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.06.2023 tarihinde karar verildi.