Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2021/7808 E. 2023/2263 K. 20.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/7808
KARAR NO : 2023/2263
KARAR TARİHİ : 20.06.2023

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
DAVA : Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat
HÜKÜM : İstinaf başvurusunun düzeltilerek esastan reddi kararı

İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edilebilir olduğu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 142 nci maddesinin sekizinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, aynı Kanun’un 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Davacı vekili 23.01.2017 tarihli dava dilekçesinde özetle; davacı hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 2010/640 Soruşturma sayılı dosyasında “Fuhuş, insan ticareti, fuhuşa aracılık etmek, şantaj, kişisel verileri kayıt altına almak, devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etmek” suçundan 13.06.2012-16.06.2012 tarihleri arasında gözaltına alındığını ve ifadesi alındıktan sonra 16.06.2012 tarihinde salıverildiğini, soruşturma sonucunda İzmir 12.Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı ve Mahkemenin 2013/9 Esas sırasına kaydının yapıldığı, Özel yetkili Mahkemelerin kaldırılması ile dava dosyasının İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesine devredilerek Mahkemenin 2014/100 Esas sırasına kaydedilmesiyle yapılan yargılama sonuna davacı ve tüm sanıklar hakkında beraat kararı verildiğini, bu kararın 21.10.2016 tarihinde kesinleştiğini belirterek haksız ve hukuka aykırı şekilde düzenlenen iddianame sonucu haksız şekilde yargılandığını belirterek hakim ve Cumhuriyet savcılarının hukuki sorumluluğu kapsamında uğradığı maddi ve manevi zarar nedeniyle 85.000,00 TL maddi, 1.000.000,00 TL manevi tazminatın gözaltı tarihi olan 13.06.2012 tarihinden itibaren uygulanacak yasal faiziyle beraber tahsilini talep etmiştir.

2. Davalı vekili 06.12.2017 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacının maddi ve manevi zararını ispata yarar delil sunamadığını, manevi tazminatın sebepsiz zenginleşmeye neden olmayacak şekilde talebi gerektiğini öne sürerek davanın reddini talep etmiştir.

3. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin, 27.02.2018 tarihli ve 2017/36 Esas, 2018/57 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

4. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesinin, 27.09.2019 tarihli ve 2018/2270 Esas, 2019/2250 Karar sayılı kararı ile İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik davacı ve davalı vekilleri ile mahalli Cumhuriyet savcısının istinaf başvurusunun 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca düzeltilerek esastan reddine karar verilmiştir.

5.Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 21.10.2021 tarih, 2019/118033 sayılı tebliğnamesi ile hükmedilen manevi tazminatın düşük olması sebebiyle hükmün bozulması talep edilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Davacı vekilinin temyiz istemi; davacı hakkında hukuki dayanak olmadan dava açıldığına, ilgili soruşturmada ve yargılamada görev alan hakim ve Cumhuriyet savcılarının hukuka aykırı eylemleri ile haksız şekilde davacının yargılanmasına neden olduklarından ve dolayısıyla hakim ve Cumhuriyet savcılarının hukuki sorumluluğuna ilişkin tazminat şartlarının gerçekleştiğinden bahisle davcı hakkında hükmedilen manevi tazminat miktarının hakkaniyete aykırı, yetersiz olduğuna ve gözaltı süresince çalışmayan davacının maddi kaybının varlığı kabul edilerek maddi tazminata hükmedilmesi gerektiğine ilişkindir.

III. DAVA KONUSU
Temyizin kapsamına göre;

A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
Mahkeme gerekçesinde “…. davacı … hakkında hakkında verilen beraat kararının kesinleştiği yukarıda anılan yargılama sürecinde 5271 sayılı CMK’nın 141. maddesi kapsamında haksız işleme maruz kaldığı, davacı ve davalı taraf beyanları, (TMK 10 .madde ile görevli) İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/9 Esas sayılı dosyası, İzmir 5.Ağır Ceza Mahkemesinin 26.02.2016 tarih ve 2014/100 Esas 2016/36 Karar sayılı kararı, Yargıtay 16.Ceza Dairesi’nin 21.10.2016 tarih ve 2016/6202 Esas 2016/5088 Karar sayılı ilamı, davacı hakkında düzenlenen sosyal inceleme raporu ve tüm dosya kapsamından davacı … tarafından açılmış bulunan; maddi tazminata ilişkin davanın, talebe konu maddi tazminatın ödenmesine ilişkin yasal koşulların bulunmaması nedeniyle reddine, manevi tazminata ilişkin davanın kısmen kabulü ile 15.000,00-TL manevi tazminatın haksız arama ve gözaltı tarihi olan 13.06.2012 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine…” denilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
Bölge Adliye Mahkemesince, soruşturmayı ve kovuşturmayı yürüten hakim ve Cumhuriyet savcıları hakkında kamuoyunda haksız ve kasıtlı işlemler yaptıkları konusunda yaygın bir algı ve makul bir kabul bulunmakla birlikte 5271 sayılı Kanunun 141 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre, bu madde uyarınca tazminata hükmedebilmek için hakim veya Cumhuriyet savcısının icrai olarak görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi ve bu suretle de görevi kötüye kullandıklarının bir yargı kararı ile tespit edilmiş olmasının gerektiği, oysa gerek işbu davanın açıldığı ve gerekse hüküm kurulduğu aşamaya kadar bu konuda ortaya çıkmış ve kesin hüküm halini almış herhangi bir yargı kararı bulunmadığı, öte yandan 5271 sayılı Kanunun 141 inci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinde “Hakkındaki arama kararı ölçüsüz şekilde gerçekleştirilen” kişilerin tazminat isteyebilecekleri belirtilmiş olup, dava konusu olayda davacının, aramanın ölçüsüz gerçekleştirildiğine dair bir iddiası olmaması ve esasen arama kararının haksız olduğunu iddia edilmesi nedeniyle davacı vekilinin haksız olduğunu iddia ettiği arama kararı nedeniyle idare mahkemesinde dava açma hakkına sahip olduğu, haksız arama ve el koyma nedeni ile manevi tazminat isteminin kabul edilemeyeceği belirtilerek, davacı yararına sadece 13/06/2012 – 16/06/2012 tarihleri arasında gözaltında kalmasından dolayı manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği ve hükmedilen tazminat miktarının fazla olduğundan bahisle davacı hakkında hükmedilen manevi tazminat miktarının 1.000,00 TL’ye düşürülmek, buna bağlı olarak da vekalet ücretinin 845,00 TL şeklinde değiştirilmek suretiyle istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.

IV. GEREKÇE
Tazminat talebinin esasını oluşturan İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/100 Esas, 2016/37 Karar sayılı ceza dava dosyasında davacının hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek ve suç işlemek amacı ile kurulan örgüte üye olmak suçlarından 13.06.2012 – 16.06.2012 tarihleri arasında 3 gün gözaltında kaldığı, yapılan yargılama üzerine davacının beraatine hükmedildiği, beraat hükmünün 21.10.2016 tarihinde kesinleştiği ve davanın 5271 sayılı Kanunun 142 nci maddesinin birinci fıkrasında belirlenen süre içerisinde yetkili ve görevli mahkemede açıldığı anlaşılmıştır.

A.Manevi tazminata ilişkin temyiz sebepleri yönünden;
Davacının talep konusunun gözaltı işlemine ve ilgili soruşturma ve yargılamada görev alan hakim ve Cumhuriyet savcılarının haksız fiil niteliğindeki eylemlerine dayandığı anlaşılmakla; 5271 sayılı Kanunun 141 inci maddesinin üçüncü fıkrasının 18.06.2014 tarihinde düzenlenmesi nedeniyle hangi mevzuatın uygulanacağı konusunda izahat yapmak gerekmiştir.

Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun (1086 sayılı Kanun) 573 ve devamı maddelerinde, “hakim ve icra reisi” aleyhine 573 üncü maddede düzenlenen yedi bent ile sınırlı olmak üzere tazminat davası açılabileceği, 25.03.1931 gün ve 19/35 sayılı İçtihatı Birleştirme Kararı ile ceza hakimlerinin de hakim kavramı içinde olduğu, mülga 1086 sayılı Kanunun 573 ve devamı maddelerinin, hakim ve icra reisi ile ceza hakimlerinin yargısal faaliyet nedeni ile oluşan zararlardan dolayı sınırlı sorumluluk halleri getirerek koruma sağladığı, Cumhuriyet savcılarının ise başlık ve madde metni dikkate alındığında 1086 sayılı Kanunun 573 ve devamı koruması içine alınmadığı, Cumhuriyet savcıları aleyhine genel hükümler çerçevesinde tazminat davası açılabileceği içtihatlar ile kabul edilmekteydi.

09.02.2011 gün ve 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 14. maddesi ile mülga 1086 sayılı Kanunun 573 üncü maddesinde değişiklik yapılmış, hâkimlerin yargılama faaliyetlerinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği düzenleme altına alınmış, 24.02.1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununa 93 üncü maddeden sonra gelmek üzere 93/A maddesi eklenmiş; Cumhuriyet savcıları da Devlet koruması altına alınmış, hakim ve Cumhuriyet savcıları aleyhine kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa tazminat davası açılamayacağı düzenlenmiştir.

01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 46 ncı maddesi gereğince hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabilecektir. Madde gerekçesinde “Hükümde geçen “hâkim” kavramının genel anlamda kullanıldığı, buna yargı yetkisini kullanan tüm hâkimlerin dahil olduğu, ilk derece mahkemesi hâkimleri, bölge adliye mahkemesi hâkimleri, Yargıtay, Danıştay başkan ve üyeleri keza ceza mahkemesi hâkimlerinin de buraya dahil” olduğu ifade edilmiştir.

6100 sayılı Kanunun 47 nci maddesine göre, aynı Kanunun 46 ncı maddesine istinaden Devlet aleyhine açılan tazminat davası, ilk derece ve bölge adliye mahkemesi hâkimlerinin fiil ve kararlarından dolayı, Yargıtay ilgili hukuk dairesinde açılacak ve ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülecektir.

Bu arada, 21.02.2014 gün ve 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 24.02.1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun 93/A maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. Böylelikle “hukuk hâkimleri” dışındaki hâkimler ve cumhuriyet savcıları aleyhine açılacak tazminat davalarında görevli mahkemenin neresi olduğu sorunu ortaya çıkmıştır.

5271 sayılı Kanunun “Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat” başlıklı 141 inci maddesinde suç soruşturması veya kovuşturması sırasında, 141 inci maddenin birinci fıkrasında düzenlenen haller nedeni ile zarar gördüğünü iddia eden kişilerin maddî ve manevî her türlü zararlarını Devletten isteyebilecekleri, 142 nci maddesinde ise koruma tedbirleri nedeni ile tazminat isteminin, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanacağı düzenlenmiştir.

18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla 5271 sayılı Kanunun 141 inci maddesine; “(3) Birinci fıkrada yazan hâller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir. (4) Devlet, ödediği tazminattan dolayı görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan hâkimler ve Cumhuriyet savcılarına bir yıl içinde rücu eder.” şeklinde üçüncü ve dördüncü fıkralar eklenmiştir.

Bu düzenlemeler ışığında hakim ve Cumhuriyet savcılarının hukuki sorumlulukları nedeniyle davacının talebine konu eylemlerin 18.06.2014 tarihinden önce olduğu dikkate alındığında eylem tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı Kanun uyarınca tazminat isteme koşullarının ilgili maddelere göre değerlendirilmesi gerektiği, hakim ve Cumhuriyet savcılarının görevinin gereklerine aykırı hareket ettiklerinin kesin bir hükümle tespit edilmiş olması gerekmediği anlaşılmış ise de; davacının beraatine yönelik İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/100 Esas, 2016/37 sayılı karar gerekçesinde tespit edilen hususlar doğrultusunda bu bağlamda tazminat isteme koşullarının oluşmadığı dikkate alındığında, yalnızca, davacı hakkında 13.06.2012 – 16.06.2012 tarihleri arasında uygulanan 3 günlük gözaltı tedbirine ilişkin talebinin 5271 sayılı Kanunun 141 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi gereğince tazmini gerektiği değerlendirilmiş, Bölge Adliye Mahkemesi kararı sonucu itibariyle doğru bulunduğundan bu husus bozma nedeni yapılmamıştır.

Davacı hakkında hükmedilen manevi tazminat miktarının, davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, gözaltına alınmasına neden olan olayın cereyan tarzı, gözaltında kaldığı süre ve benzeri hususlar ile tazminat davasının kesinleşeceği tarihe kadar faizi ile birlikte elde edeceği parasal değer gözetilmek suretiyle, hak ve nesafet ilkelerine uygun, makul bir miktar olarak tayin edildiği anlaşıldığından davacı vekilinin manevi tazminat miktarına ilişkin temyiz sebebi de yerinde görülmemiş, aynı gerekçeyle tebliğnamedeki bozma öneren görüşe iştirak edilmemiştir.

B.Maddi tazminata ilişkin temyiz sebepleri yönünden;
Türk Silahlı Kuvvetleri personeli olan ve gözaltı süresince de maaşı ödenmeye devam edilen davacının buna ilişkin maddi kaybı bulunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesinin, 27.09.2019 tarihli ve 2018/2270 Esas, 2019/2250 Karar sayılı kararında davacı vekili tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden aynı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 20.06.2023 tarihinde karar verildi.