Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2021/7612 E. 2023/1897 K. 30.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/7612
KARAR NO : 2023/1897
KARAR TARİHİ : 30.05.2023

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2019/2795 E., 2019/3937 K.
DAVA : Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat
HÜKÜM : İstinaf başvurusunun esastan reddi

İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edilebilir olduğu, davacı vekilinin temyiz dilekçesinin 11.12.2019 tarihinde tebliği üzerine davalı vekilinin 16.12.2019 tarihinde verdiği dilekçesinde hükme ilişkin temyiz sebeplerini bildirerek katılma yolu ile temyiz isteminde bulunduğu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 142 nci maddesinin sekizinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Davacı vekili 11.12.2018 tarihli dava dilekçesinde özetle; davacının uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama suçundan 707 gün tutuklu kaldığını, yapılan yargılama neticesinde uyuşturucu suçundan ve suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma suçundan beraatine, 6136 sayılı Kanun’a muhalefet suçundan mahkumiyetine hükmedildiğini, beraat kararının 11.04.2018 tarihinde kesinleştiğini, bu kapsamda haksız tutukluluk nedeniyle 30.000 TL maddi ve 70.000 TL manevi tazminatın yakalama tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesini talep etmiştir.

2. Davalı vekili 24.12.2018 tarihli cevap dilekçesinde özetle; yetki, süre ve koruma tedbiri bakımından davacının kusuru olup olmadığı yönünden araştırılma yapılması gerektiğini, maddi zararın ispatlanması gerektiğini, talep edilen manevi tazminatın fahiş olduğunu ve davanın reddi gerektiğini beyan etmiştir.

3. İstanbul Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesinin, 06.02.2019 tarihli ve 2018/647 Esas, 2019/63 Karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.

4. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesinin, 25.11.2019 tarihli ve 2019/2795 Esas, 2019/3937 Karar sayılı kararı ile İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik davacı vekilinin istinaf başvurusunun 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

5.Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 26.10.2021 tarihli tebliğnamesi ile davalının temyiz talebinin reddini, davacının temyiz talebinin ise esastan reddi ile hükmün onanmasını talep etmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
1. Davacı vekilinin temyiz istemi; davanın süresinde olduğuna, gerekçeli kararın tebliğ edildiğine ancak kesinleşmiş kararın taraflarına tebliğ edilmediğine ilişkindir.

2. Davalı vekilinin temyiz istemi; hatalı vekalet ücretine hükmedildiğine ilişkindir.

III. DAVA KONUSU
Temyizin kapsamına göre;

A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
İstanbul Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesi gerekçesinde “Dava konusu Gebze 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/102 E.- 2018/93 K. sayılı dosyası incelendiğindedavacı …’ın 11/10/2011 tarihinde gözaltına alındığı, 15/10/2011 tarihinde tutuklandığı, 18/09/2013 tarihinde ise tahliye edildiği, yapılan yargılama sonucu Uyuşturucu Madde Ticareti Yapma, Suç Örgütüne Üye Olma suçlarında beraatine, 6136 sayılı kanuna muhalefet suçundan ise mahkumiyetine karar verildiği, beraat kararın 11/04/2018 tarihinde kesinleştiği ve usulüne uygun kesinleşme şerhinin dosyada bulunduğu ve uyap sisteminden alınan tebligat belgesine göre ise de 18/05/2018 tarihinde tebliğ edildiği belirlenmiştir.

5271 Sayılı Kanun’un 142/1 maddesinde açıkça “Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir ” denilmekle tazminat nedeniyle doğacak dava hakkının emredici hükümle, her halde hükmün kesinleşme tarihinden sonraki 1 yıl geçmekle son bulacağı belirtilmiştir.

Yasal mevzuat uyarınca davacının talep dilekçesi incelendiğinde davanın açılış tarihine esas dava dilekçesinin 11/12/2018 havale tarihli olduğu, dolayısıyla davanın bu tarihte açıldığı, oysa ki tazminata esas dava dosyasının kesinleşme tarihinin 11/04/2018 olduğu ve usulüne uygun kesinleşme şerhinin dosyada bulunduğu anlaşılmıştır.
CMK’nın 142/1. Maddesine göre kararın kesinleşip ilgisine tebliğinden itibaren 3 ay içerisinde davanın açılması zorunlu olup bu süre hak düşürücü süre mahiyette olduğundan dava hakkının en geç mezkur tebliğ tarihi olan 18/05/2018 tarihini takip eden 3 ay sonrası en geç 18/08/2018 tarihi itibariyle sona ereceği gerçeği de nazara alındığında açılan iş bu davanın bahsedilen süreden açıldığı, başka bir anlatımla bu davanın süresinde açılmadığı anlaşıldığından iş bu tazminat davasının CMK’nın 142/1 maddesinde düzenlenen şartlara uyulmaksızın ileri sürüldüğü kanaatine varılmıştır.

Tüm bu koşullarda yukarıda değinilen gerekçelerle iddia makamının mütalaasına uygun biçimde aşağıdaki gibi iş bu tazminat davasının reddi gerekmiş, davalı yararına, davacı aleyhine hüküm tarihi itibariyle asgari avukatlık ücretine hükmetmek gerekmiş, yargılama giderleri davacı tarafa yükletilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.” denilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
İlk Derece Mahkemesince verilen kararla ilgili olarak, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bir isabetsizlik görülmediği anlaşılmıştır.

IV. GEREKÇE
Tazminat talebinin dayanağı olan Gebze 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/102 Esas – 2018/93 Karar sayılı ceza dosyası kapsamında, davacının uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti yapma suçundan 11.10.2011 – 18.09.2013 tarihleri arasında 708 gün gözaltında ve tutuklu kaldığı, yapılan yargılama sonunda uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçundan beraatine, aynı dosya kapsamında 6136 sayılı Kanun’a muhalefet suçundan mahkumiyetine hükmedildiği, beraat hükmünün 11.04.2018 tarihinde ve mahkumiyet hükmünün ise 13.10.2021 tarihinde kesinleştiği, gözaltı ve tutuklama tarihi itibariyle davanın yürürlükte bulunan 5271 sayılı Kanun’a tabi olduğu anlaşılmıştır.

Davalı vekilinin, davacı vekilinin temyiz başvuru dilekçesinin 11.12.2019 tarihinde kendisine tebliği üzerine 16.12.2019 tarihinde temyiz talebinde bulunduğu anlaşılmış olup, davalı vekilinin hükmü katılma yolu ile temyiz ettiği kabul edilmekle, tebliğnamedeki temyiz kesinlik sınırı ve hükmedilen tazminat miktarı nedeniyle hükmün davalı bakımından kesin olduğundan bahisle ret isteyen görüşe iştirak edilmemiştir.

A. Davacı Vekilinin Temyiz İstemi Yönünden
Dava süresine ilişkin 5271 sayılı Kanun’un 142 inci maddesinin birinci fıkrasındaki “Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir.” şeklindeki düzenlemeye göre, davanın kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay içerisinde ve her halde kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içerisinde tazminat isteminde bulunabileceği, bu durumda kesinleşmiş kararın davacıya tebliğ edilip edilmediğine bakmak gerektiği, tebliğ edilmemiş olması halinde veya dosyada tebliğ edildiğine dair herhangi bir belge bulunmaması halinde ise anılan Kanun maddesinin ikinci cümlesinin esas alınması gerektiği, davaya dayanak olan Gebze 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/102 Esas – 2018/93 Karar sayılı dava dosyasında Dairemizce UYAP üzerinde yapılan incelemede gerekçeli kararın davacı vekiline tebliğ edildiği ancak kesinleşmiş kararın davacıya tebliğine dair herhangi bir belgenin dosya içerisinde yer almadığı, İlk Derece Mahkemesinin davanın süresinde açılmadığı gerekçesi ile reddine karar verirken süre bakımından esas altığı tebligatın davacı vekiline yapılan gerekçeli karar tebliği olduğu, bu tebligatın dava süresini başlatmayacağı ve dava açma süresi bakımından 1 yıllık sürenin dikkate alınması gerektiği anlaşılmakla, davacının hakkındaki beraat kararının 11.04.2018 tarihinde kesinleşmesi üzerine 11.12.2018 tarihinde açtığı tazminat davası yasal süresi içinde açıldığından, davanın süresinde olmadığı kabulü ile reddine karar verilmesi hukuka aykırı bulunmuştur.
B. Davalı Vekilinin Temyiz İstemi Yönünden
Kabule ve uygulamaya göre;
15.08.2017 tarihli 694 sayılı KHK ile değişik, 01.02.2018 tarihli 7078 sayılı Kanunun 139 uncu maddesi ile aynen kabul edilen düzenleme ile 5271 sayılı Kanunun 142 inci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca, tazminat davaları nedeniyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan nisbî avukatlık ücreti ödeneceği, ancak, ödenecek miktarın tarifede sulh ceza hâkimliklerinde takip edilen işler için belirlenen maktu ücretten az, ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için belirlenen maktu ücretten fazla olamayacağı anlaşıldığından davanın reddi nedeniyle davacının talep ettiği tazminat miktarına göre hesaplanan vekalet ücretinin ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için belirlenen maktu ücretten fazla olması nedeniyle, davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için belirlenen maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, sulh ceza hâkimliklerinde takip edilen işler için belirlenen maktu vekalet ücretine hükmedilmesi hukuka aykırı bulunmuştur.

V. KARAR
Gerekçe bölümünün (A) ve (B) bentlerinde açıklanan nedenlerle davacı vekili ve davalı vekilinin temyiz istemi yerinde görüldüğünden İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesinin, 25.11.2019 tarihli ve 2019/2795 Esas, 2019/3937 Karar sayılı kararının, 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin ikinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca İstanbul Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
30.05.2023 tarihinde karar verildi.