Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2021/7540 E. 2023/2106 K. 12.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/7540
KARAR NO : 2023/2106
KARAR TARİHİ : 12.06.2023

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
DAVA : Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat
HÜKÜM : İstinaf başvurusunun esastan reddi kararı

İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edilebilir olduğu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 142 nci maddesinin sekizinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, aynı Kanun’un 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Davacı vekili 14.04.2017 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili hakkında İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/9 Esas sırasında görülen ve kamuoyunda “İzmir-Casusluk (Kumpas) Davası” olarak bilinen davanın iddianamesinde müvekkili hakkında gerçek dışı olarak ahlaki yönden zaafları bulunduğuna dair kayıtlara yer verildiği, hem soruşturma hem de kovuşturma aşamasında bu gerçek dışı kayıtların müvekkilini zor durumda bırakmak kastıyla müvekkilinin özlük hakları yönünden karar almaya yetkili kurumuyla (Türk Silahlı Kuvvetleriyle) paylaşıldığı, bu kayıtların kamuoyuna görsel ve yazılı basın yayın organları aracılığıyla aktarıldığını, müvekkili hakkında tutulan ve kişilik haklarına, aile şerefine, namusuna ve mesleki onuruna saldırı niteliğinde kayıtlar içeren sahte fişleme bilgilerinin hukuka aykırı olarak ifşa edilmesiyle, uğradığı maddi zararların tazmini için müvekkilin şahsına, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere; şimdilik 50.000,00 TL maddi ve hukuka aykırı eylemler nedeniyle bozulan sağlık durumu ve zedelenen kişilik haklarından dolayı maruz kalınan manevi zararın tazmini için müvekkilin şahsına 100.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

2. Davalı vekili 27.04.2017 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davanın haksız ve yersiz açıldığından reddine karar verilmesini talep etmiştir.

3. Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesinin, 29.12.2017 tarihli ve 2017/245 Esas, 2017/538 Karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.

4. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesinin, 17.09.2019 tarihli ve 2017/3627 Esas, 2019/3388 Karar sayılı kararı ile İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik davacı vekilinin istinaf başvurusunun 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

5. Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan, 19.10.2021 tarihli, davacı vekilinin temyiz talebinin esastan reddi görüşünü içerir Tebliğname ile Daireye tevdi olunmuştur.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Davacı vekilinin temyiz sebepleri
Davanın süresinde açıldığına ve davanın kabul edilmesi gerektiğine, ilişkindir.

III. DAVA KONUSU
Temyizin kapsamına göre;

A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü:
Her ne kadar davacı … vekili Av. … tarafından “koruma tedbiri nedeniyle tazminat” davası açılmış ise de; davacının Burdur Ağır Ceza Mahkemesince istinabe yoluyla 08.03.2013 tarihinde mağdur sıfatıyla beyanının tespit edildiği, mağdura mahkemece iddianame tebliğ edilip sorulduğunda; davacının “…şikayetçiyim, davaya katılma talebim vardır, sözkonusu fişleme olarak belirtilen kısımlardaki aleyhime olan bilgiler kesinlikle doğru değildir, ben hayatımda hiç kumar oynamadım ve KKTC’de ilk defa kumar oynadığından bahisle benim hazırladığım iddianame ile bir subay yargılanmış ve cezalandırılmıştır..” şeklinde beyanda bulunarak iddianamede davacı hakkında yazılı olan fişlemeden haberdar olduğu belirtimiştir.

5271 sayılı CMK’nın 141/3. maddesine göre; “[3] (Ek:28/6/2014 YT-6545/70 md.) Birinci fıkrada yazan hâller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir.” şeklinde olduğu;

5271 sayılı CMK’nın 142/1. maddesine göre; ” [1] Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir…” şeklinde olduğu;

CMK’nın 141/3. maddesinin 28/6/2014 tarihinde yürürlüğe girdiği ve bu tarihten sonra hakim ve Cumhuriyet Savcılarının soç soruşturması veya kovuşturması sırasında verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat istenebileceğinin hükme bağlandığı, davacının mağdur sıfatıyla ifadesinin alındığı tarihte tazminat isteme hakkı olmadığı, 6545 sayılı Kanun değişikliği sonrası bu hakkın verildiği, dolayısıyla davacının kendisi hakkındaki fişlemeyi öğrendiği 8.3.2013 tarihinden itibaren ve 6545 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 28.6.2014 tarihinden itibaren davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerektiği hade bu süre içinde tazminat davasının açılmadığından davanın süre yönünden reddine karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü:
İlk Derece Mahkemesince verilen kararla ilgili olarak, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bir isabetsizlik görülmediği anlaşılmıştır.

IV. GEREKÇE
Tazminat talebinin dayanağını oluşturan İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 06.01.2013 tarih, 2010/640-2013/3-1 sayılı iddianamesinde mağdur olarak gösterildiğini, hakkındaki sahte fişleme bilgilerinin açıkça iddianame içeriğinde gösterilip, kişilik haklarının ihlal edildiğini, maddi ve manevi zarara uğradığını belirterek 5271 sayılı Kanun’un 141 inci maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenen hakim ve Cumhuriyet savcısının sorumluluğuna dayanarak tazminat talebinde bulunulduğu anlaşılmıştır.

Davacı Vekilinin Temyiz İstemi Yönünden;
İncelenen dosyada, davacının tazminat davasına esas kıldığı işlem, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 06.01.2013 tarihli iddianamesi olup, dosya içerisinde mevcut İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/100 Esas, 2016/37 Karar sayılı dosyasının gerekçeli kararından, davacının 06.01.2013 tarihli iddianame ile ilgili olarak 08.03.2013 tarihinde mağdur sıfatıyla beyanının alındığı, 06.01.2013 tarihli iddianamede gösterilen hususların içeriğinden haberinin olduğu, dolayısıyla davacının kendisi hakkında belirtilen hususların en geç beyanının alındığı 08.03.2013 tarihinde öğrendiği anlaşılmıştır.

Davacının 5271 sayılı Kanun’un 141 inci maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenen hâkim ve Cumhuriyet savcısının sorumluluğuna ilişkin olarak tazminat talebinde bulunduğu davada davacının davaya konu iddiaları 08.04.2013 tarihinde öğrendiği, bu tarihte 6545 sayılı Kanun ile 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Kanun’un 141 inci maddesinin üçüncü fıkrasının yürürlükte olmadığı, bu itibarla 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72 nci maddesinde düzenlenen zamanaşımı hükümlerinin uygulanması gerektiği anlaşılmıştır. İlgili madde şu şekildedir;

”Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.

Buna göre davacının öğrenme tarihinin 08.03.2013 olduğu, davanın ise iki yıllık zamanaşımı süresinden sonra 14.04.2017 tarihinde açıldığı anlaşılmakla, davanın 6098 sayılı Kanun hükümleri uyarınca reddedilmesi gerekirken 5271 sayılı Kanun’un 142 nci maddesi uyarınca reddedilmesi sonuca etkili görülmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır.

V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesinin, 17.09.2019 tarihli ve 2017/3627 Esas, 2019/3388 Karar sayılı kararında davacı vekili tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden aynı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 12.06.2023 tarihinde karar verildi.