Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2021/7504 E. 2023/1966 K. 05.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/7504
KARAR NO : 2023/1966
KARAR TARİHİ : 05.06.2023

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2017/3496 E., 2019/2014 K.
DAVA : Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat
HÜKÜM : Davanın reddi

İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edilebilir olduğu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 142 nci maddesinin sekizinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebebine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1.Davacı vekili 19.08.2016 tarihli dava dilekçesinde özetle; banka personeli olan müvekkilinin İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/343 Esas 2009/313 Karar sayılı dosyasında yapılan yargılama sonunda mahkumiyetine hükmedildiğini, müvekkilinin kararın kesinleşmesi ile 04.01.2008-09.12.2015 tarihleri arasında hükümlü kaldığını, hakkında 5411 sayılı Kanun167 maddesi gerekçe gösterilerek şartla tahliye hükümlülerinin uygulanmadığı, yapılan müddet nameye itirazlarının reddedildiğini, bunun üzerine kanun yararına bozma talep edilip müvekkili hakkında şartla tahliye hükümlerinin uygulanması gerektiğinden bahisle Yargıtay tarafından bozulmasına karar verildiği, müvekkilinin şartla tahliye tarihi olan 03.01.2013 tarihinde tahliye olması gerekirken, şartla tahliyenin uygulanmamasından dolayı 09.12.2015 tarihinde tahliye edildiği, bu nedenle haksız ceza evinde kaldığı süre bakımından 100.000,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davacı vekili 22.05.17 tarihli dilekçesinde hükmedilecek tazminatlara 03.01.2013 tarihinden faiz uygulanması yönünden ıslah ettiğini bildirmiştir.

2.Davalı vekili 21.09.2016 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; davanın süresinde olmadığından reddi gerektiğini, davacının dava dilekçesinde yasa gereği delilerini sunması gerektiğini, delilerin dava dilekçesinde bulunmaması halinde kanunda belirtilen sürede eksiklik giderilmediği takdirde dava dilekçesinin reddi gerektiğini, davacının nüfus kayıt örneği, sabıka kaydının dosya içerisine alınması gerektiğini, avukatın davacıya yetki verip vermediğinin tespiti için davacının dinlenilmesi gerektiğini, davacı hakkında aynı talep bakımından derdest dosya bulunup bulunmadığı araştırılarak bulunması halinde davanın reddi gerektiğini, dava dilekçesinin yasada belirtilen tazminat talep maddesi belirtilmediğinden reddi gerektiğini, davacının tutuklanmadan önce çalışıp çalışmadığı araştırılarak çalışmıyor ise tazminat hakkı olmayacağını, çalışmış ise de net gelirinin araştırılması gerektiğini, talep edilen tazminat miktarının fazla olduğunu, olayda devletin kusurunun bulunmadığını, öne sürmüştür.

3.İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesinin, 30.05.2017 tarihli ve 2016/311 Esas, 2017/122 Karar sayılı kararı ile tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.

4.İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesinin, 14.05.2019 tarihli ve 2017/3496 Esas, 2019/2014 Karar sayılı kararı ile İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik davalı vekilinin ve davacı vekilinin istinaf başvurularının kabulüne karar verilerek 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca duruşmalı yapılan inceleme neticesinde aynı Kanun’un 280 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile davanın reddine karar verilmiştir.

5.Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 11.10.2021 tarihli tebliğnamesi ile davacı vekilinin temyiz talebinin esastan reddini talep etmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Davacı vekilinin temyiz istemi; İstinaf mercinin tazminat taleplerinin reddine dair kararının hukuka aykırı olduğuna, Yargıtay kararlarının göz ardı edilerek taleplerinin reddedildiğinden usul ve yasaya aykırı olan kararın bozulması gerektiğine, ilişkindir.

III. DAVA KONUSU
Temyizin kapsamına göre;

A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
Tazminat talebinin esasını oluşturan İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/343 Esas, 2009/313 Karar sayılı ceza dava dosyasında davacının 5411 sayılı Bankacılık Kanununa muhalefet suçundan yargılandığı, yapılan yargılama üzerine 8 yıl 4 ay hapis cezasına hükmedildiği, hükmün 24.11.2010 tarihinde kesinleştiği, davacının 04.11.2008 – 09.12.2015 tarihleri arasında hükümlü kaldığı ve davanın 5271 sayılı Kanunun 142 inci maddesinin birinci fıkrasında belirlenen süre içerisinde yetkili ve görevli mahkemede açıldığı, davacının almış olduğu cezanın şartlı tahliye süresinin 5 yıl 6 ay 20 gün olduğu belirlenmiş, bu duruma göre 03.01.2013 tarihinde şartlı tahliye olması gerekirken 09.12.2015 tarihinde tahliye edilmiş, cezanın bihakkın tahliye tarihinin 04.03.2017 olduğu belirlenmiş olup, İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/1991 D.İş sayılı 26.12.2016 tarihinde 03.01.2013 tarihinden geçerli olmak üzere koşullu salıverilmesine karar verildiği, sanık hakkında düzenlenen İzmir C.Başsavcılığının 2011/1-618 numaralı 15.12.2016 tarihli müddetnamenin de bu şekilde olduğu, yapıan bilirkişi hesabı ile davacının tutuklu kaldığı toplam 1070 günlük süre bakımından 30.820,56 TL maddi, 40.000,00 TL manevi tazminatın 03.01.2013 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik davalı vekilinin ve davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince; banka zimmeti suçundan 8 yıl 4 ay hapis ve 16.660 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilen ve hakkındaki hüküm Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen davacının, 04.11.2008- 09.12.2015 tarihleri arasında 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 167. maddesi gerekçe gösterilerek şartla tahliye hükümleri uygulanmaksızın cezaevinde kaldığı, itiraz üzerine tahliye edildiği, davacının haksız yere infaz kurumunda tutulduğu gerekçesiyle yerel mahkemece talebin kısmen kabulüne karar verilmiş ise de;

Davacının, ancak tazminat talebinin dayanağı olan mahkumiyet hükmündeki cezadan daha fazla süre hürriyetinden yoksun bırakılması halinde tazminata hak kazanabileceği, davacının tazminat davasına esas İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/343 Esas, 2009/333 Karar sayılı kararının 24.11.2010 tarihinde kesinleştiği, bihakkın tahliye tarihinin ise 01.03.2017 olduğu, davacının 09.12.2015 tarihinde tahliye edildiği nazara alındığında, hükümlülük süresinden daha fazla hürriyetinden yoksun bırakılmadığı, bu kapsamda 5271 sayılı Kanunun 141 inci maddesinin birinci fıkrasının f bendinde belirtilen tazminat sebebi oluşmadığından açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, kısmen kabulüne karar verilmesi yasaya aykırı görüldüğünden, davalı vekilinin istinaf nedenlerinin kabulü ile duruşmalı olarak yapılan inceleme neticesinde İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden hüküm kurulmuştur.

IV. GEREKÇE
Tazminat talebinin esasını oluşturan İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/343 Esas, 2009/313 Karar sayılı ceza dava dosyasında, davacının 5411 sayılı Bankacılık Kanununa muhalefet suçundan yargılandığı, yapılan yargılama üzerine mahkumiyetine hükmedildiği, mahkumiyet hükmünün 24.11.2010 tarihinde kesinleştiği, davacının 04.11.2008 – 09.12.2015 tarihleri arasında 2591 gün hükümlü kaldığı ve davanın 5271 sayılı Kanunun 142 inci maddesinin birinci fıkrasında belirlenen süre içerisinde yetkili ve görevli mahkemede açıldığı anlaşılmıştır.

A.Davacı vekilinin temyiz sebepleri;
1.Davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğine yönelik temyiz talebi yönünden;
Tazminat talebinin dayanağı olan İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/343 Esas, 2009/313 Karar sayılı ilamı ile davacı (sanık) hakkında 04.11.2008 – 09.12.2015 tarihleri arasında 2591 gün tutuklu kaldığı, yapılan yargılama sonunda 8 yıl 4 ay hapis ve 16.660,00 TL adli para cezasına hükmedilip, kararın kesinleşmesi ile, bu cezaların infazı için 04.11.2008 tarihinde cezaevine girdiği, davacı hakkında müddet name düzenlenmiş olup şartla tahliye hükümleri uygulanmaksızın hak ederek tahliye tarihinin 02.03.2017 tarihi olarak belirlendiği, müddet nameye yapılan itirazların reddedilmesi üzerine, kanun yararına bozma talep edilerek davacının (sanık) 09.12.2015 tarihinde infazın durdurulmasına karar verilmiş ve Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 30.03.2016 tarih 2016/8048 Esas, 2016/4613 Karar sayılı ilamı ile davacının talebinin kabulü ile şartla tahliyenin uygulanması gerektiğinden bahisle bozularak davacı hakkında yeniden müddet name tanzim edildiği, buna göre davacının koşullu salıverilme tarihi 01.03.2013, hakederek tahliye tarihinin ise 04.03.2017 tarihi olduğu, davacının 09.12.2015 tarihinde tahliye olduğu, bu haliyle davacı hakkında infaz edilen sürenin mahkumiyet hükmünün bihakkın tahliye tarihinden fazla olmadığından davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiş ve bu nedenle davacı vekilinin tazminat talebinin kabul edilmesi gerektiğine yönelik temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesinin, 14.05.2019 tarihli ve 2017/3496 Esas, 2019/2014 Karar sayılı kararında davacı vekili tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden aynı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 05.06.2023 tarihinde karar verildi.