Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2021/6718 E. 2023/2255 K. 20.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/6718
KARAR NO : 2023/2255
KARAR TARİHİ : 20.06.2023

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ : Taksirle öldürme
HÜKÜM : İstinaf başvurusunun kabulü ile; İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak kurulan mahkûmiyet

İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Taşköprü Asliye Ceza Mahkemesinin 30.11.2017 tarih ve 2016/73 (E) ve 2017/201 (K)
sayılı kararı ile; sanık … hakkında taksirle öldürme suçundan, yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeni ile 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendi gereğince beraatine karar verilmiştir.

2. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesinin, 29/06/2021 tarih ve 2018/635 E. 2021/2559 K. sayılı kararı ile; sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik katılanlar tarafından yapılan istinaf başvurusu üzerine, sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik istinaf başvurusunun kabulüne, 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince beraat kararının kaldırılarak sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 85 inci maddesinin birinci fıkrası, 50 nci maddesinin dördüncü fıkrası atfıyla birinci fıkrasının (a) bendi, 52 nci maddesinin ikinci ve dördüncü fıkraları gereğince 3 yıl hapis cezasının günlüğü 30,00 TL olmak üzere netice ceza olarak 32.850,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

3. Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan, 04.10.2021 havale tarihli ve 2021/111045 sayılı, temyiz isteminin esastan reddi görüşlü Tebliğname ile Daireye tevdi olunmuştur.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık Müdafiinin Temyiz İsteği;
1. Cezaların şahsiliği ilkesinin ihlal edilmiş olduğuna, eksik incelemeye,

2. Sanığın adını söyleyen ve tek teşhis eden kişinin aradan 15 sene geçmesinden sonra gelip geçerken iki üç sefer gördüğü sanığın adını söylemesi ve bu çürük” (!) delille ölüme sebebiyet vermekten ötürü hüküm kurulmasının çok ağır bir karar olduğuna,

3. Sanığın müteahhit olmadığına, yol yapma işi üstlenmediğine,

4. Sanığın ölüme sebebiyet verme gibi her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delille suçlu bulunması hukuka ve adalete aykırı olduğuna,

5. Tayin edilen cezaya, beraat yerine mahkumiyet kararı verilmesinin hatalı olduğuna,

6. Sanığın yaşı ve isnat edilen eylem dikkate alındığında hakkında CMK’nın 231. maddesinin uygulanmamasının hukuka aykırı olduğuna,
ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR
Temyizin kapsamına göre;

A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
1. Taşköprü Asliye Ceza Mahkemesinin, 30.11.2017 tarih ve 2016/73 (E) ve 2017/201 (K) sayılı kararı ile;
“…Mahkememizce yapılan yargılamanın neticesinde; Sanık … hakkında “Taksirle Ölüme
Neden Olma”suçunu işlediği iddiasıyla 5237 sayılı TCK’nın 85/1 maddeleri uyarınca cezalandırılması istemi ile kamu davası açılmış ise de; sanığın anılan suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, somut, yeterli ve inandırıcı delil elde edilemediğinden evrensel bir hukuk kuralı olan “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi gereğince sanığın üzerine atılı suçu işlediğinin sabit olmaması nedeniyle hakkında CMK’nın 223/2-e maddesi gereğince beraatine…” gerekçeleri ile sanık hakkında taksirle öldürme suçundan 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendi gereğince beraatine karar verilmiş olup, bu karara karşı katılanların istinaf başvurusunda bulundukları anlaşılmıştır.

2. Maktulün kesin ölüm sebebini belirleyen Adli Tıp Kurumu Kastamonu Adli Tıp Şube Müdürlüğüne
ait 12.02.2009 tarihli otopsi raporunda;
“…1- Kişiye ait kanda uyutucu- uyuşturucu, iç organ parçalarında aranan gruplara ait toksik (zehirli)
maddelerin bulunmadığı, kanda (33mg/dl)=(otozüçmiligram/desilitre) ETANOL (Etil Alkol) bulunduğu,
METANOL (Metil alkol) bulunmadığı,

2- Kişinin vücudunda ölümüne neden olabilecek nitelikte travmatik değişim olmadığı,

3- Otopsisinde trakeada köpük ve yosun tanecikleri görülen, mideden yaklaşık 700 cc sıvı boşaltılan;
histopatolojik incelemede akciğerde ödem saptanan; karaciğer, akciğer ve kemik iliğinde diatom görülen
kişinin ölümünün suda boğulmaya bağlı asfiksi sonucu meydana gelmiş olduğu…” kanaatinin bildirildiği
görülmektedir.

3. Olay günü Şahin Çatı köyü Haydarlı Mevkinde bulunan Bayat Çayında …’nin boğulması olayıyla ilgili Taşköprü Cumhuriyet Başsavcılığınca 19.10.2010 tarihinde … hakkında kamu davası açıldığı, yargılama sonucu Taşköprü Asliye Ceza Mahkemesinin 06.02.2013 tarihli ve 2010/146 esas 2013/29 karar sayılı kararında …’ün beraatine karar verildiği, bu kararın katılanlar tarafından temyizi üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 17.12.2014 tarih ve 2014/1364 esas, 2014/25958 karar sayılı onama ilâmında, “…Yol yapımı çalışması için gerekli olan çakıl ve kumun Bayat Çayından alınması sırasında doğal yapının bozulması ile meydana gelen gölette, mütevveffanın boğularak ölmesi ile neticelenen olayda, tanıklar …, … ve köy muhtarı …’ın söz konusu çukurun 2006 yılında müteahhitlik yapan … tarafından açıldığını belirtmeleri ve sanığın olayın meydana geldiği yerde çalışma yapmadığını, hatta yol yapımı çalışmasını 2007 yılında ihale ile aldığını beyan etmesi ile dosya içerisinde bulunan tüm belgeler birlikte değerlendirildiğinde, sanığın daha sonra su ile dolan olaya konu alandan çakıl ve kum çıkarttığına ve bu eylemi sonucunda mütevveffanın ölümüne yol açtığına ilişkin cezalandırılmasını gerektirecek nitelikte her türlü şüpheden uzak, kesin, inandırıcı ve somut delil elde edilemediği anlaşılmakla, tebliğnamedeki bozma içeren düşünceye iştirak edilmemiş, adı geçen … hakkında zamanaşımı süresi içinde kamu davası açılması mümkün görülmüştür…” şeklinde belirtilmesi karşısında … hakkında başlatılan soruşturma evrakına celp edilen tanık beyanlarından, olay tarihinde boğulma olayının meydana geldiği yerde müteahhitlik yapan kişinin … olduğu, böylelikle sanığın üzerine atılı suçu işlediğinden bahisle 5237 sayılı Kanun’un 85 inci maddesinin birinci fıkrası gereğince cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı anlaşılmıştır.

4. Ölü muayenesi sırasında ifadesine başvurulan ve ölenin babası olan katılan …’nin olay nedeni ile kimseden şikayetçi olmadığını belirttiği, daha sonra 29.08.2008 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği dilekçede ölüm olayının gerçekleştiği yerde 2007 yılında bir müteahhidin çalışma yaptığının belirtilmesi üzerine sanıktan şikayetçi olduğunu beyan ettiği, ölenin anne ve babası … ve …’nin şikayetçi olduğu ve katılma isteminde bulunması üzerine, Mahkemece 14.04.2016 tarihinde Mürvet Dere ve …’nin katılanlar olarak davaya ve duruşmalara kabulüne karar verildiği görülmektedir.

5. Sanığın üzerine atılı suçlamayı kabul etmediği ve talimatla alınan savunmasında, “…benim 2006 tarihinden beri kepçem ve kamyonum olduğu yazılıdır, ben kamyon ile nakliyecilik işi yapmaktayım, müteahitlik işim yoktur, o ifademde bahsi geçen kepçe loader türü bir kaldırma makinasıdır, bu davaya konu dere yatağından kum alma işini yapma yeteneği yoktur, benim yapı müteahhitliği, kum alma gibi hiç bir ticari faaliyetim olmamıştır, iddianamede ismi geçen …, …, … isimli kişileri tanımam, hiç bir zaman Şahin Çatı Köyünden iş almadım, benim ticari işim esas olarak şeker fabrikasına pancar nakliyesinden ibarettir, üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum…” şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmaktadır.

6. Taşköprü Asliye Ceza Mahkemesinin 06.02.2013 tarihli ve 2010/146 esas 2013/29 karar sayılı dosyasında mevcut ve Taşköprü Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenmiş 19.06.2008 tarihli Olay Yeri İnceleme Tutanağı ile jandarma görevlileri tarafından düzenlenmiş 20.06.2008 tarihli Olay Yeri İnceleme Raporuna göre, olay yerinin Taşköprü ilçesi, Şahinçatı köyü, Haydarlı mevkiinde bulunan Bayat çayı olduğu, olayın gerçekleştiği yerin ana yoldan çaya bağlanan ve etrafında çokça göletin bulunduğu taşlık bir arazi olduğu, cesedin, yattığı yerden yaklaşık 7 metre ilerisinde ve yaklaşık derinliği 3,5-4 metre olan bir göletin içerisinde bulunduğu hususlarının tespit edildiği anlaşılmıştır.

7. Taşköprü Asliye Ceza Mahkemesinin 06.02.2013 tarihli ve 2010/146 esas 2013/29 karar sayılı dosyasında mevcut raporlar incelendiğinde; bilirkişi polis memuru … tarafından sunulan 28.10.2008 tarihli rapora göre, olay yerinin Taşköprü-Tosya karayolunun 34’üncü km.sinde bulunduğu, olayın gerçekleştiği yerin ana yoldan çaya bağlanan ve etrafında bir çok göletin bulunduğu taşlık bir arazi olduğu, ana yoldan çaya bağlanan tali yolda ve etrafında herhangi bir uyarıcı tabelanın bulunmadığı (kum ocağı, şantiye alanı, girilmez v.b.), olayın meydana geldiği göletin keşif günü itibarı ile 2-2,5 metre derinlikte olduğu, bu gölete bağlanan ikinci bir göletin olduğu ve buranın 1-1,5 metre derinliğinde, ikinci gölete bağlanan üçüncü bir göletin olduğu ve buranın da 50 cm. derinliğinde olduğu, bu göletlerin akan çay ile bağlantılı olduğunun tespit edildiği görülmüş, yine bilirkişi jeoloji yüksek mühendisi Kuddusi Kürkçüoğlu tarafından sunulan 07/11/2008 tarihli rapora göre de, olay yerinin Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup gölet halini alan derin çukurların bulunduğu dere yatağı olduğu, dere yatağının muhtelif yerlerinden kum-çakıl malzemesi alındığının çıplak gözle görüldüğü, kum-çakıl malzemesi almak için gölet halini alan derin çukurların açıldığı ve etrafta hiç bir düzenleme yapılmaksızın buranın terk edildiği, olay yerindeki gölet halini alan iki ayrı çukurun etrafındaki dere yatağı eğiminin normal ve çevresi düz arazi olduğu için doğal olmadığı ve makineli çalışma ile açıldığı, çıkan kum-çakıl malzemesi etrafta görünmediği için başka amaçla taşınmış olabileceği, dere yatağından gelen suyun dere yatağının akış yönüne göre sol sahilinde önünün kesilerek ve kenardan kanal açılmak sureti ile akış yönünün değiştirildiği hususlarının belirlendiği anlaşılmıştır.

8. 04.10.2010 tarihli bilirkişi heyet raporuna göre, olay yeri müteahhidinin kum-çakıl gibi malzemeleri almış olduğu yerde tabii yapıyı bozduğu halde, bu yeri terkederken bozulmuş olan tabii yapıyı insan ve hayvanlar için tehlikeli olmayacak şekilde düzeltmediği ve bu konuda herhangi bir tedbir almadığından asli kusurlu olduğu, ölen …’nin de dikkatsiz ve tedbirsiz hareket ettiğinden dolayı tali kusurlu olduğunun bildirildiği anlaşılmıştır.

9. Taşköprü Asliye Ceza Mahkemesinin 06.02.2013 tarihli ve 2010/146 esas 2013/29 karar sayılı dosyasında mevcut, fen bilirkişine ait 24.12.2012 tarihli raporda, keşif mahallinde tanıkların gösterdikleri ve boğulma olayının gerçekleştiği kum alınmak suretiyle açılan yerin ekli krokide A harfi ile ve turuncu renkle gösterilen yer olup Şahinçatı Köyü Kadastro çalışma alanı sınırları içerisinde dere yatağı olarak bırakılan yerde kaldığını, B harfi ile ve sarı renkte gösterilen yerin Şahinçatı Köyü Kadastro çalışma alanı sınırları içerisinde dere yatağı olarak bırakılan yerde kaldığını, C harfi ile yeşil renkle gösterilen yerin Şahinçatı Koçanlı Köyü Kadastro çalışma alanı sınırları içerisinde 104 ada 1 nolu orman parselinde kaldığını, ancak zemin yapısı itibariyle dere yatağı olduğunu beyan etmiş olduğu, jeoloji mühendisine ait aynı tarihli raporda da, konu ile ilgili olarak arazi çalışması, dava dosyasındaki veriler ve Kastamonu da aylara bağlı olarak uzun yıllar gerçekleşen (1970-2011) yılları arası ortalama yağış miktarları incelendiğinde maktulün hayatını kaybettiği bahse konu çukurun oluşum nedeninin doğal olmayacağını, tanık ifadesinden ortalama 7-8 m derinliğinde, dava dosyasındaki maktulün çukurdan çıkarıldığı zaman çekilen fotoğraflarda 30-40 m uzunluğunda 5-6 m genişliğinde olduğu anlaşılan bu çukurun oluşabilmesi için akarsuyun debisinin çok çok fazla, topografyanın çok eğimli ve akarsu yatağının zemininin oyulabilir yapıda olması ve bu şartların hepsinin birden oluşması gerektiğini, yapılan arazi gözlemleri neticesi olayın meydana geldiği bölgedeki topografyanın (arazi yapısı) çok az eğimli olduğu, debisinin (saniyede geçen su miktarı) geniş bir yatak alanına sahip olması nedeniyle az olduğu ve yavaş aktığı Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü internet sayfasından alınan Kastamonu’da uzun yıllar içinde gerçekleşen ortalama yağış değerlerinin (1970-2011) Aralık ayı ortalama yağış miktarının 38,3 km/m2 olduğu ve olayın olduğu Haziran ayı ortalama yağış miktarının 65,8 kg/m2 olduğu düşünülürse arazi gözlemleri neticesi gözlenen debi miktarının Mayıs-Haziran aylarında yaşanan yağışlı dönemlerde yaklaşık iki kat artabileceği bu dönemlerde dar kesitte akmakta olan derenin taşarak etrafındaki çukurları su ile doldurmasının kaçınılmaz olduğunu, olayın meydana gelmiş olduğu yerde kum ve çakıl tepeciklerinin istifli halde yığılmış olarak gözlenmesinin de buradan kum çakıl malzemesi alındığı tezini kuvvetlendirmekte olduğunu, çünkü bahse konu çukurdan çıkabilecek malzemenin kum-çakıl olarak ariyet denilen yol dolgusunda ve yol üst yapısında alt temel olarak kullanılabilir seçme bir malzeme olduğunu, kum çakıl ocaklarından malzeme alınması ile ilgili olarak Çevre ve Orman Bakanlığının 08/12/2007 tarihli Resmi Gazete de yayınlanan Kum çakıl ve benzeri maddelerin alınması, işletilmesi ve kontrolü yönetmeliğinin, Üçüncü bölüm kum, çakıl ve benzeri malzeme ocağı işletilmesine dair usul ve esaslar, madde 6 kum çakıl ocaklarından malzeme alınması ile ilgili hususlarda akarsu ve kuru dere yataklarında kum, çakıl ve benzeri maddelerin alınması ve işletilmesi faaliyetini gerçekleştirecek faaliyet sahiplerinin işletme esnasında uyması gereken esasların e maddesinde belirlenecek talveg( Bir akarsu yatağında, yatağın en düşük noktalarından geçen çizgisel hattır) kotundan daha fazla derine inilmez maddesi olduğunu, maktülün hayatını kaybettiği dava dosyasında bulunan olayın gerçekleştiği anda çekilen fotoğraflarda bahse konu çukurun talveg kotunun altında olduğu görüldüğünden dolayı çukur kim tarafından açıldı ise bahse konu yönetmeliğin ilgili maddesine aykırı davranıldığını beyan etmiştir.

10. Kastamonu Valiliği Merkez İlçe Köylere Hizmet Götürme Birliğine ait 25.07.2006 tarihli yazı içeriğinden, Esenler, Emir, Başören-Bürme-Gökbelen, Kuzören köylerinin yollarının 2. grup stabilize işi olarak Hasan Gülşen firmasına 31.07.2006 tarihinde imzalanan sözleşme kapsamında verildiği ve işin bitirildiği anlaşılmıştır.

11. Olayın tanıkları S.U., A.A., S.Y., Ş.T., E.K., H.K., M.H.Y., M.Ş., İ.M., K.Ö., M.G.’nin anlatımları, Taşköprü Kaymakamlığı İlçe Özel İdare Müdürlüğü, Kastamonu İl Özel İdaresi Yol ve Ulaşım Hizmetleri Müdürlüğü, İmar ve Kentsel İyileştirme Müdürlüğü ile Su ve Kanal Hizmetleri Müdürlüğü, Kastamonu Valiliği Merkez İlçe Köylere Hizmet Götürme Birliği, Taşköprü İlçesi Köylere Hizmet Götürme Birliği Başkanlığı’ndan gönderilen cevabi yazılar ile bilgi ve belgeler, Olay Yeri İnceleme ve Keşif ve Yer Gösterme Tutanağı, ile olay yerini gösterir fotoğraflar, krokiler ve tutanaklar dava dosyasında mevcuttur.

12. Sanık …’e ait güncel adli sicil kaydı ve nüfus kaydı Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden temin olunarak dava dosyasına eklenmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
1. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesinin, 29/06/2021 tarih ve 2018/635 E. 2021/2559 K. sayılı kararı ile;
“…İlk Derece Mahkemesince sanık ile tanıklar … ve … birlikte hazır edilerek, tanıkların müteahhitlik yaptığını, kum-çakıl alarak olayın gerçekleştiği göletin oluşmasına neden olduğunu ve ismini …diye bildiklerini belirttikleri şahsın sanık olup olmadığı hususunda yüzleştirme yapılmak sureti ile beyanlarının tespiti, sonucuna göre de toplanan tüm deliller uyarınca bir değerlendirme yapılarak sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile sanığın beraatına dair hüküm kurulması doğru görülmeyip isabetsiz bulunmuş, eksik incelemenin telafisi bakımından yapılan duruşmalı inceleme sırasında, sanık ile tanıklar … ve …’ın birlikte hazır bulundukları duruşmada, tanık …, muhtarlık yaptığı dönemde yüz yüze görüştüğü ve müteahhitlik yaptığını bildiği …isimli kişinin duruşma salonundaki kürsüde bulunan sanık olduğunu, sanığın köyün yol çalışması için kum çektiğini, sanığın …’nin boğulduğu dereden kum çektiğine ilişkin ise bir bilgisi olmadığını açıklamış, tanık … ise önceki anlatımlarının aksine, sanığı tanımadığını ve daha önce hiç görmediğini, kendisine bekçilik teklifinde bulunan kişinin sanık olup olmadığını bilmediğini, dereden kum çekme olayı olup olmadığına da bilmediğini, trafik kazası geçirdiği için kafasının çok yerinde olmadığını beyan etmiştir. Mevcut halde Dairemizce, tanık …’ın 2006 yılında Başören köyünde yol çalışması yapan müteahhidin sanık olduğunu belirtip teşhis etmesi, tanık …’ın sonradan değiştirse de, tarihsiz Cumhuriyet Savcılığı ifadesi ile Taşköprü Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/146 Esas sayılı dosyasında mahkemece yapılan 20/12/2012 tarihli keşif sırasında benzer şekilde, 2006 yılında bir müteahhit ve kepçecinin gelerek suç konusu yerden kum alma işlemi yaptıklarını, müteahhidin isminin … olduğunu ve kum alma işinde çalışan kepçenin de bir kamu kurumuna ait değil özel olduğunu belirtmesi, tanık …’in, müteahhit olduğunu bildiği ve ancak ismini hatırlamadığı bir kişinin bekçilik yapmak üzere tanık … ile anlaştığını ve tanık …’ın 9 gün süre ile kum çıkarılan alanda bekçilik yaptığını, bahsettiği müteahhidin kum çıkarma işini yapan müteahhit olduğunu açıklaması, yine tanık …’ın da 2006 yılında olay mahallinden kum almak için bir kepçe ile üç tane çukur açıldığını, o tarihte çukuru açan kepçe operatörünün çıkarılan kumun Başören köyü yol yapım çalışmalarında kullanılacağını söylediğini beyan etmesi karşısında, yol yapımı çalışması için gerekli olan çakıl ve kumun Bayat Çayından alınması sırasında doğal yapının bozulması ile meydana gelen gölette …’nin boğularak vefat ettiği olayda, söz konusu göletin, 2006 yılında müteahhitlik yapan sanık tarafından açılan çukur nedeni ile oluştuğu kabul olunmuş, sanığın atılı suç ile bir ilgisi bulunmadığı ve müteahhitlik yapmadığı, kepçesi olmadığı şeklindeki suçtan kurtulmaya yönelik olduğu anlaşılan savunması ile tanık …’in de babası sanığı suçtan kurtarmaya yönelik olduğu anlaşılan anlatımına ise itibar edilemeyeceği sonucuna varılmıştır. Taşköprü Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/146 Esas, 2013/29 Karar sayılı ve 06/02/2013 tarihli dosyasında bilirkişiler …, …ve … Ayna (hepsi de A sınıfı iş güvenliği uzmanı) tarafından müştereken sunulan 04/10/2010 tarihli rapora göre, olay yeri müteahhidinin kum-çakıl gibi malzemeleri almış olduğu yerde tabii yapıyı bozduğu halde, bu yeri terkederken bozulmuş olan tabii yapıyı insan ve hayvanlar için tehlikeli olmayacak şekilde düzeltmediği ve bu konuda herhangi bir tedbir almadığından asli kusurlu olduğu, ölen …’nin de dikkatsiz ve tedbirsiz hareket ettiğinden dolayı tali kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Bu rapor işin uzmanı kişiler tarafından düzenlenmiş ve gerekçeleri itibarı ile de oluşa uygun bulunduğundan Dairemizce de bu rapora aynen itibar olunmuş, dolayısı ile sanık …’in asli kusurlu kabul edilerek atılı suçtan dolayı cezalandırılması gereken olayda, sanığın atılı suçu işlediğinin sabit olmadığından bahisle İlk Derece Mahkemesince verilen ve isabetsiz bulunan beraat kararının kaldırılması gerektiği…” şeklinde gerekçelerle, sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik katılanlar tarafından yapılan istinaf başvurusu üzerine, sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik istinaf başvurusunun kabulüne, 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince beraat kararının kaldırılarak sanığın 5237 sayılı Kanun’un 85 inci maddesinin birinci fıkrası, 50 nci maddesinin dördüncü fıkrası atfıyla birinci fıkrasının (a) bendi, 52 nci maddesinin ikinci ve dördüncü fıkraları gereğince 3 yıl hapis cezasının günlüğü 30,00 TL olmak üzere netice ceza olarak 32.850,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

2. Sanığın üzerine atılı suçlamayı kabul etmediği ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesince talimatla alınan savunmasında, “…İsmini söylediğiniz İsmail Muzur ve … isimli şahısları tanımam 2000 yılından beri Kastamonu Merkezde ikamet ederim, … köyü benim köyümdür, ara sıra oraya giderim, müteahhitlik hiçbir zaman yapmadım, benim bir kamyonum vardır, şoförlük yaparım, iddianameye konu kum çekme olayını ben yapmadım…” şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmaktadır.

IV. GEREKÇE
Olay günü saat 12:00 sıralarında …’nin arkadaşları olan tanıklar …ve … ile birlikte, yol yapımı çalışması için gerekli olan çakıl ve kumun alınması sırasında doğal yapının bozulması ile meydana gelen ve …köyü, Haydarlı mevkiinde bulunan … Çayındaki gölete gittikleri, burada bir süre birlikte yüzdükleri, saat 13:30 sıralarında tanıklar … ve …in işleri nedeni ile oradan ayrılmak durumunda kaldıkları, “ben daha yüzeceğim” diyerek orada kalan …’den yakınlarının haber alamaması üzerine haber verdikleri sivil savunma ekibinin yaptıkları çalışma sonucunda, 19.06.2008 günü saat 08:00 sıralarında 2-2,5 metre derinliğinde bulunan göletten …’nin cesedini çıkarttıkları, Kastamonu Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 12.02.2009 tarihli otopsi raporuna göre, otopsisinde trakeada köpük ve yosun tanecikleri görülen, mideden yaklaşık 700 cc sıvı boşaltılan, histopatolojik incelemede akciğerde ödem saptanan, karaciğer, akciğer ve kemik iliğinde diatom görülen …’nin suda boğulmaya bağlı asfiksi sonucu öldüğünün belirlendiği, … Çatı köyü …Mevkinde bulunan …Çayında …’nin boğulması olayıyla ilgili olay yeri müteahhidinin kum-çakıl gibi malzemeleri almış olduğu yerde tabii yapıyı bozduğu halde, bu yeri terkederken bozulmuş olan tabii yapıyı insan ve hayvanlar için tehlikeli olmayacak şekilde düzeltmediği ve bu konuda herhangi bir tedbir almadığı iddiasıyla, Taşköprü Cumhuriyet Başsavcılığınca 19.10.2010 tarihinde … hakkında kamu davası açıldığı, yargılama sonucu Taşköprü Asliye Ceza Mahkemesinin 06.02.2013 tarihli ve 2010/146 esas 2013/29 karar sayılı kararında, …’ün beraatine karar verildiği, bu kararın katılanlar tarafından temyizi üzerine Dairemizin onama ilâmında, “…Yol yapımı çalışması için gerekli olan çakıl ve kumun Bayat Çayından alınması sırasında doğal yapının bozulması ile meydana gelen gölette, mütevveffanın boğularak ölmesi ile neticelenen olayda, tanıklar …, … ve köy muhtarı …’ın söz konusu çukurun 2006 yılında müteahhitlik yapan … tarafından açıldığını belirtmeleri ve sanığın olayın meydana geldiği yerde çalışma yapmadığını, hatta yol yapımı çalışmasını 2007 yılında ihale ile aldığını beyan etmesi ile dosya içerisinde bulunan tüm belgeler birlikte değerlendirildiğinde, sanığın daha sonra su ile dolan olaya konu alandan çakıl ve kum çıkarttığına ve bu eylemi sonucunda mütevveffanın ölümüne yol açtığına ilişkin cezalandırılmasını gerektirecek nitelikte her türlü şüpheden uzak, kesin, inandırıcı ve somut delil elde edilemediği anlaşılmakla, tebliğnamedeki bozma içeren düşünceye iştirak edilmemiş, adı geçen … hakkında zamanaşımı süresi içinde kamu davası açılması mümkün görülmüştür…” şeklinde belirtilmesi nedeniyle, … hakkında başlatılan soruşturma evrakına celp edilen tanık beyanlarından, olay tarihinde boğulma olayının meydana geldiği yerde müteahhitlik yapan kişinin … olduğunun anlaşıldığı ve sanığın üzerine atılı taksirle öldürme suçundan 5237 sayılı Kanun’un 85 inci maddesinin birinci fıkrası gereğince cezalandırılmasına karar verildiği olaya ilişkin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesince kabul edilen olay ve olgularda isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır.

A. Sanık Müdafiinin Temyiz İsteği Yönünden;
1. Sübuta, Eksik İncelemeye ve Cezaların Şahsiliği İlkesinin İhlal Edilmiş Olduğuna İlişkin Temyiz Sebepleri Yönünden
Olay tarihinde …ilçesi, …köyü, Haydarlı mevkiinde bulunan … Çayında bir erkek cesedinin boğulduğunun bildirilmesi üzerine 19.06.2008 tarihinde Bayat Çayında yapılan çalışmalar sonrası ölen …’nin cesedine ulaşıldığı, katılan …’nin savcılığa vermiş olduğu şikayet dilekçesi ile ölüm olayının gerçekleştiği yerde olaydan önce çalışma yapan müteahhidin çay üzerinden kum alıp bu yeri göl haline getirerek bıraktığı belirtilerek bu yerde çalışma yapan müteahhitten ve kepçe operatöründen şikayetçi olduğunu bildirmesi üzerine başlatılan soruşturma sonucunda, Taşköprü Cumhuriyet Başsavcılığınca 19.10.2010 tarihinde temyiz dışı sanık … hakkında kamu davası açıldığı, yargılama sonucu Taşköprü Asliye Ceza Mahkemesinin 06.02.2013 tarihli ve 2010/146 esas 2013/29 karar sayılı kararında …’ün beraatine karar verildiği, bu kararın katılanlar tarafından temyizi üzerine Dairemizce verilen onama ilâmında, “…… hakkında zamanaşımı süresi içinde kamu davası açılması mümkün görülmüştür…” şeklinde belirtilmesi karşısında … hakkında başlatılan soruşturmada, olay tarihinde boğulma olayının meydana geldiği yerde müteahhitlik yapan kişinin … olduğunun anlaşıldığı, Taşköprü Asliye Ceza Mahkemesinin 06.02.2013 tarihli ve 2010/146 esas 2013/29 karar sayılı dosyasında dinlenen tanıklardan … 07./07.2009 tarihli karakol ifadesini tekrar ile, 1999 ila 2009 yılları arasında Başören köyünde muhtarlık yaptığını, 2006 yılında köyde yol çalışması yapıldığını ve bu işi taşeron ve müteahhit olarak … isimli şahsın yaptığını, bu şahsı yol çalışması olduğu için tanıdığını ve onun Kastamonu merkezden geldiğini, 2006 yılında yol yapımında başka bir müteahhidin çalışmadığını ve çalışmayı …’in tamamladığını beyan etmiş, tanık …’ın suç tarihinde olay mahallinden kum almak için bir kepçe ile üç tane çukur açıldığını, o tarihte çukuru açan kepçe operatörünün çıkarılan kumun Başören köyü yol yapım çalışmalarında kullanılacağını söylediğini, işin başında müteahhit olmadığını, yaklaşık 1 ay çalışıldığını ve sonra da çukurları kapatmadan gittiklerini beyan ettiği, tanık …’ın bayram tatili öncesinde bir … geldiğini ve araçta 4-5 kişi olduğunu, boğulma olayının meydana geldiği yerdeki kepçe ve malzemelere bekçilik yapmasını istediklerini, onlara yapmayacağını söylediğini ve bir kaç gün sonra da İstanbul’a gittiğini, sanığı tanımadığını, konuştuğu kişinin yabancı ve oralı olmadığını beyan ettiği, bu tanığın Cumhuriyet savcılığı ifadesi ile Mahkemece yapılan 20.12.2012 tarihli keşif sırasında benzer şekilde, 2006 yılında bir müteahhit ve kepçecinin gelerek suç konusu yerden kum alma işlemi yaptıklarını, müteahhidin isminin …olduğunu ve ancak soyadını bilmediğini, bu kişinin 06 plakalı bir … ile gelip gittiğini, kepçenin de bir kamu kurumuna ait değil özel olduğunu, kendisinin de kepçe ve diğer aletlerin bir süreliğine bekçiliğini yapmış olduğunu, kısa bir süre sonra İstanbul’a gidip geri geldiğinde kepçe ve diğer aletlerin oradan gitmiş olduğunu beyan ettiği, tanık …’in de, sanığı tanımadığını, müteahhit olduğunu bildiği ve ancak ismini hatırlamadığı bir kişinin bekçilik yapmak üzere bir kişi bulup bulamayacağını sorduğunu, kendisinin de … ile görüşüp ardından onu müteahhit ile görüştürdüğünü, onların konuşup anlaşması üzerine …’ın 9 gün süre ile kum çıkarılan alanda bekçilik yaptığını, bahsettiği müteahhidin kum çıkarma işini yapan müteahhit olduğunu, katılanları ve … isimli kişiyi tanımadığını, olayın meydana geldiği çukuru kimin açtığını bilmediğini beyan ettiği,

Sanığın ise aşamalarda verdiği ifadesinde özetle, 2006 yılı itibarı ile kamyon ve kepçesi olduğunu, kepçesinin loader türü bir kaldırma makinesi olduğunu ve dere yatağından kum alma işini yapma yeteneği bulunmadığını, kamyon ile de nakliyecilik yaptığını, müteahhitlik işi ve kum alma faaliyeti olmadığını, ticari işinin esas olarak şeker fabrikasına pancar nakliyesinden ibaret olduğunu, hiç bir zaman Şahinçatı köyünden iş almadığını savunduğu,

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesinde yapılan duruşmada tanık …, muhtarlık yaptığı dönemde yüz yüze görüştüğü ve müteahhitlik yaptığını bildiği …isimli kişinin duruşma salonundaki kürsüde bulunan sanık olduğunu, sanığın köyün yol çalışması için kum çektiğini, sanığın …’nin boğulduğu dereden kum çektiğine ilişkin ise bir bilgisi olmadığını beyan ettiği, tanık …’ın ise önceki anlatımlarının aksine, sanığı tanımadığını ve daha önce hiç görmediğini, kendisine bekçilik teklifinde bulunan kişinin sanık olup olmadığını bilmediğini, dereden kum çekme olayı olup olmadığına da bilmediğini, trafik kazası geçirdiği için kafasının çok yerinde olmadığını beyan etmiş olsa da; tanığın savcılıkta ve keşifte verdiği beyanları ile dosya kapsamında mevcut tüm belgeler hep birlikte değerlendirildiğinde; yol yapımı çalışması için gerekli olan çakıl ve kumun Bayat Çayından alınması sırasında doğal yapının bozulması ile meydana gelen gölette …’nin boğularak öldüğü olayda, söz konusu göletin, 2006 yılında müteahhitlik yapan sanık … tarafından açılan çukur nedeni ile oluştuğu ve sanık …’in olayın meydana gelmesinde asli kusurlu olduğu anlaşılmakla; Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesince sanığın mahkûmiyetine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, tanık anlatımlarının ve katılanların beyanlarının gerekçe kapsamında değerlendirildiği anlaşılmakla, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamış olup, sanık müdafiinin sanığın adını söyleyen ve tek teşhis eden kişinin aradan 15 sene geçmesinden sonra gelip geçerken iki üç sefer gördüğü sanığın adını söylemesi ve bu çürük delille ölüme sebebiyet vermekten ötürü hüküm kurulmasının çok ağır bir karar olduğuna, sanığın müteahhit olmadığına, yol yapma işi üstlenmediğine, sanığın ölüme sebebiyet verme gibi her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delille suçlu bulunması hukuka ve adalete aykırı olduğuna, beraat yerine mahkumiyet kararı verilmesinin hatalı olduğuna ilişkin temyiz sebepleri yerinde görülmemiştir.

2. Temel Cezaya İlişkin Temyiz Sebebi Yönünden
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13.10.2020 tarihli ve 2017/12-833 Esas, 2020/415 Karar sayılı kararında açıklandığı üzere; taksirle işlenen suçlarda, 5237 sayılı Kanun’un “Taksir” başlıklı 22 nci maddesinin dördüncü ve aynı Kanun’un “Cezanın belirlenmesi” başlıklı 61 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan düzenlemeler birlikte göz önüne alınarak, failin kusur durumu öncelikle değerlendirilip, suçun işleniş biçimi, suçun işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin taksire dayalı kusurunun ağırlığı ölçütleri dikkate alınarak temel cezanın belirlenmesi gerektiği, buna göre bir kişinin ölmesine neden olan ve asli kusurlu olduğu Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesince kabul ve tespit edilen sanık hakkında, cezada orantılılık ilkesi ile adalet ve hakkaniyet kurallarına uygun bir cezaya hükmedildiği anlaşıldığından, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamış olup, sanık müdafiinin tayin edilen cezaya ilişkin temyiz sebepleri yerinde görülmemiştir.

3. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Hükümlerine İlişkin Temyiz Sebebi Yönünden
Sanık hakkında tayin olunan hapis cezasının 2 yılın üzerinde olduğu, suç tarihinde sanığın böylece 5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddeleri gereği hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının yasal olarak mümkün olmaması sebebiyle, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamış olup, sanığın yaşı ve isnat edilen eylem dikkate alındığında hakkında CMK’nın 231. maddesinin uygulanmamasının hukuka aykırı olduğuna ilişkin temyiz sebebi yerinde görülmemiştir.

B. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesinde yapılan yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen diğer temyiz sebepleri reddedilmiştir.

V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesinin, 29/06/2021 tarih ve 2018/635 Esas 2021/2559 Karar sayılı kararında sanık müdafiince öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğnameye uygun olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca Taşköprü Asliye Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 20.06.2023 tarihinde karar verildi.