Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2021/6033 E. 2023/2012 K. 06.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/6033
KARAR NO : 2023/2012
KARAR TARİHİ : 06.06.2023

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
DAVA : Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat
HÜKÜM : İstinaf başvurusunun esastan reddi kararı

İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edilebilir olduğu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 142 nci maddesinin sekizinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 5271 sayılı Kanunun 331 inci maddesinin dördüncü fıkrası ve 14.02.1934 tarihli ve 47-1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre adli tatilde görülemeyen davalarla ilgili kararların, adli tatile rastlayan dönemde tebliği geçerli olmakla birlikte, tatilde süre işlemeyeceği için bu durumda mehil adli tatilin bitiminden itibaren başlayacağına göre davacı vekilinin adli tatil bitiminden sonra verdiği 06.09.2018 tarihli temyiz isteminin de süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Davacı vekili 28.11.2017 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; davacının Dargeçit Sulh Ceza Hakimliğinde görülecek duruşma için şüpheli müdafii olarak Baro tarafından atandığını, duruşma sırasında görevli hakimin “huzurdaki avukat terör örgütüne sempati duyan bir avukattır, Mahkemede yeterli güveni sağlamamıştır, bu yüzden avukatın CMK görevinin sonlandırılarak Mardin Barosundan terör örgütüne sempati duymayan ve mahkemede yeterli güveni sağlayacak özellikleri haiz bir avukatın talep edilmesi” şeklinde söylemde bulunduğunu, müvekkilinin terör örgütü sempatizanı olarak lanse edilmesine sebebiyet veren hakimin eylemi nedeniyle davacı lehine 50.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

2. Davalı vekili 22.12.2017 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davanın öncelikle zamanaşımı yönünden, daha sonra da hakimin kişisel kusurundan kaynaklanan eylem nedeniyle devletin sorumlu tutulamayacağından bahisle reddini talep etmiştir.

3. Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesinin, 09.02.2018 tarihli ve 2017/598 Esas, 2018/73 Karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.

4. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 16. Ceza Dairesinin, 04.07.2018 tarihli ve 2018/1386 Esas, 2018/1990 Karar sayılı kararı ile İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik davacı vekilinin istinaf başvurusunun 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

5.Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17.09.2021 tarih 2018/94741 sayılı tebliğnamesi ile temyiz talebinin reddiyle hükmün onanması talep edilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Davacı vekilinin temyiz istemi, hakimin hukuki sorumluluğu için 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 46 ncı maddesinin uygulanması gerektiğini, 2802sayılı Kanunun 93/A maddesinin mülga olması nedeniyle 1 yılık dava açma süresinin aranmayacağını, Borçlar Kanundaki haksız fiil sorumluluğundaki sürelerin geçerli olması gerektiğini dolayısıyla süresinde olan davanın kabulü gerektiğine ilişkindir.

III. DAVA KONUSU
Temyizin kapsamına göre;

A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
Mahkeme gerekçesinde “…davacının vekil aracılığı ile 5271 sayılı CMK’nın 141/3. maddesi uyarınca suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle Devlet aleyhine tazminat davası açtığı anlaşılmıştır. Ağır Ceza Mahkemelerinde tazminat davalarının 5271 sayılı CMK’nın 141. maddesinde belirtilen sebepler ve 142. maddesinde belirtilen usul çerçevesinde görülmesi gerektiği, buna göre CMK’nın 142. maddesi uyarınca karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabileceği, davacının tazminat sebebinin CMK’nın 141/3. maddesine dayandığı, tazminat talebine konu olayın karar veya hükümle ilişkili olmayıp kesinleşmesi beklenecek karar veya hüküm söz konusu değil ise de tazminata konu edilen olayın sorgu esnasında yaşanılan bir olaya ilişkin olduğu, dolayısıyla davacı sorguda bizzat hazır iken tazminat davasına dayanak teşkil eden olaydan haberdar olduğu , sorgu tarihinin ve haberdar olma tarihinin 08/01/2016 tarihi, tazminat dava tarihinin ise 28/11/2017 olduğu ve CMK’nın 142. maddesinde belirtilen 3 aylık ve 1 yıllık hak düşürücü sürelerin geçtiğinin anlaşılması karşısında, açılan davanın reddine dair hüküm kurulmuştur.” denilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
İlk Derece Mahkemesince verilen kararla ilgili olarak, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bir isabetsizlik görülmediği anlaşılmıştır.

IV. GEREKÇE
Dargeçit Sulh Ceza Hakimliğinin 08.01.2016 tarih, 2016/1 numaralı sorgusunda, şüpheliler için baro tarafından atanan zorunlu müdafii olarak bulunan davacının, sorgu hakimi tarafından kendisine söylenen sözler ve yeniden bir avukat görevlendirilmesine ilişkin talebi nedeniyle hakimin hukuki sorumluluğuna yönelik manevi tazminat talebinde bulunduğu anlaşılmış, hakim ve Cumhuriyet savcılarının hukuki sorumluluğunun hangi mevzuata göre belirleneceğine yönelik izahat yapmak gerekmiştir.

Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun (1086 sayılı Kanun) 573 ve devamı maddelerinde, “hakim ve icra reisi” aleyhine 573 üncü maddede düzenlenen yedi bent ile sınırlı olmak üzere tazminat davası açılabileceği, 25.03.1931 gün ve 19/35 sayılı İçtihatı Birleştirme Kararı ile ceza hakimlerinin de hakim kavramı içinde olduğu, mülga 1086 sayılı Kanunun 573 ve devamı maddelerinin, hakim ve icra reisi ile ceza hakimlerinin yargısal faaliyet nedeni ile oluşan zararlardan dolayı sınırlı sorumluluk halleri getirerek koruma sağladığı, Cumhuriyet savcılarının ise başlık ve madde metni dikkate alındığında 1086 sayılı Kanunun 573 ve devamı koruması içine alınmadığı, Cumhuriyet savcıları aleyhine genel hükümler çerçevesinde tazminat davası açılabileceği içtihatlar ile kabul edilmekteydi.

09.02.2011 gün ve 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 14. maddesi ile mülga 1086 sayılı Kanunun 573 üncü maddesinde değişiklik yapılmış, hâkimlerin yargılama faaliyetlerinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği düzenleme altına alınmış, 24.02.1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununa 93 üncü maddeden sonra gelmek üzere 93/A maddesi eklenmiş; Cumhuriyet savcıları da Devlet koruması altına alınmış, hakim ve Cumhuriyet savcıları aleyhine kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa tazminat davası açılamayacağı düzenlenmiştir.

01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 46 ncı maddesi gereğince hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabilecektir. Madde gerekçesinde “Hükümde geçen “hâkim” kavramının genel anlamda kullanıldığı, buna yargı yetkisini kullanan tüm hâkimlerin dahil olduğu, ilk derece mahkemesi hâkimleri, bölge adliye mahkemesi hâkimleri, Yargıtay, Danıştay başkan ve üyeleri keza ceza mahkemesi hâkimlerinin de buraya dahil” olduğu ifade edilmiştir.

6100 sayılı Kanunun 47 nci maddesine göre, aynı Kanunun 46 ncı maddesine istinaden Devlet aleyhine açılan tazminat davası, ilk derece ve bölge adliye mahkemesi hâkimlerinin fiil ve kararlarından dolayı, Yargıtay ilgili hukuk dairesinde açılacak ve ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülecektir.
Bu arada, 21.02.2014 gün ve 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 24.02.1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun 93/A maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. Böylelikle “hukuk hâkimleri” dışındaki hâkimler ve Cumhuriyet savcıları aleyhine açılacak tazminat davalarında görevli mahkemenin neresi olduğu sorunu ortaya çıkmıştır.

5271 sayılı Kanunun “Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat” başlıklı 141 inci maddesinde suç soruşturması veya kovuşturması sırasında, 141 inci maddenin birinci fıkrasında düzenlenen haller nedeni ile zarar gördüğünü iddia eden kişilerin maddî ve manevî her türlü zararlarını Devletten isteyebilecekleri, 142 nci maddesinde ise koruma tedbirleri nedeni ile tazminat isteminin, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanacağı düzenlenmiştir.

18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla 5271 sayılı Kanunun 141 inci maddesine; “(3) Birinci fıkrada yazan hâller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir. (4) Devlet, ödediği tazminattan dolayı görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan hâkimler ve Cumhuriyet savcılarına bir yıl içinde rücu eder.” şeklinde 3. ve 4. fıkralar eklenmiştir.

Bu açıklamalar ışığında davacının davasına konu eylem ve karar tarihinin 18.06.2014 tarihinden sonra olması sebebiyle davanın 5271 sayılı Kanunun 141 ve devamı maddelerinin uygulanacağında kuşku bulunmamaktadır.

5271 sayılı Kanun’un 142 nci maddesinin birinci fıkrasındaki “Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her halde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir.” şeklindeki düzenlemeye göre davacının 08.01.2016 tarihli eylem nedeniyle 141 inci maddenin üçüncü fıkrasına istinaden açtığı davanın 1 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 28.11.2017 tarihinde açıldığı anlaşıldığından, davanın süre yönünden reddine karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunmamıştır.

V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 16. Ceza Dairesinin, 04.07.2018 tarihli ve 2018/1386 Esas, 2018/1990 Karar sayılı kararında davacı vekili tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden aynı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 16. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 06.06.2023 tarihinde karar verildi.