Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2021/5435 E. 2023/1855 K. 29.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/5435
KARAR NO : 2023/1855
KARAR TARİHİ : 29.05.2023

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
DAVA : Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat
HÜKÜM : İstinaf başvurusunun esastan reddi

İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edilebilir olduğu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 142 nci maddesinin sekizinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, aynı Kanun’un 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle,

Davanın niteliğine göre, davacı vekilinin duruşmalı inceleme isteminin, 5271 sayılı Kanun’un 299 uncu maddesi gereğince reddine karar verilerek yapılan incelemede gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Davacı vekili 14.03.2017 tarihli dava dilekçesinde özetle; Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/236 esas sayılı dosyasında yargılanan müvekkili adına kayıtlı olan taşınmazlar üzerine soruşturma aşamasında Antalya 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 11.08.2016 tarih ve 2016/2718 Değişik İş nolu kararı ile tedbir konulduğunu, müvekkilinin tüm mal varlığına el konulmasına yol açan tedbir kararının hukuka aykırı olması sebebiyle kaldırılması için Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesine talepte bulunduklarını, mahkemece bu taleplerinin kısmen kabul edilerek davacının miras yoluyla intikal eden taşınmazlara uygulanan tedbirlerin 15.12.2016 tarihinde kaldırıldığını, CMK’nın 141/1-j maddesi dikkate alındığında “eşyasına veya diğer mal varlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde el konulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer mal varlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen kişilerin maddi ve manevi her türlü zararını devletten isteyebileceklerinin” açık olduğunu, maddi tazminatla ilgili taleplerinin gerekçesinin, “müvekkili davacının haksız el koyma nedeniye taşınmaz malları üzerinde hiçbir tasarrufta bulunamamış ve bunları satamamış olması olduğunu, buna mukabil müvekkilinden alacaklı olan banka ve diğer kamu kurumlarının haksız el koyma kararının kalkmasını beklemeden kredi alacaklarının tahsili için icra takibine geçtiklerini, taşınmazlara haksız ve hukuka aykırı olarak el konulmasaydı davacının bu taşınmazları diğer paydaşlarla birlikte satarak bankalara karşı olan borçlarını icra takibine ve temerrüte düşmeksizin ödeyecek olduğunu, bilirkişi incelemesi sonucunda tespit edilen rakama göre ıslah hakkını kullanmak üzere 11.08.2016 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte şimdilik 10.000,00 TL maddi ve ayrıca ömrü boyunca hayal edemeyeceği kadar maddi zarara uğrayan müvekkilinin psikolojik açıdan da ciddi anlamda yıpranmış olması, cezaevinde bulunduğu süre boyunca en az kişisel özgürlüğü kadar kredi borçlarının takip konusu olmaksızın ödenebileceği için kaygılandığını, müvekkili ile görüşen yakınlarının dahi müvekkilinin ruh halinin bozulduğunu, taşınmazların satılamaması sebebiyle müvekkilinin depresyona girdiğinin şahidi olduklarını, haksız işlem sebebiyle borucunu ödeyemediğini, bankalar ve ticaret yaptığı gerçek ve tüzel kişiler nezdinde de ticari saygınlığını yitirdiğini, haksız el koyma işlemi yüzünden müvekkilinin ticari yaşantısına eskisi gibi devam edebilmesi, yaşamış olduğu itibar kaybı sebebiyle mümkün olmadığını, bu sebeple müvekkilinin manevi açıdan zarar görüp yıprandığını, bu nedene 100.000,00 TL manevi olmak üzere toplamda 110.000,00 TL tazminatın, yargılama giderleri ve vekâlet ücreti ile birlikte hazineden alınarak davacıya verilmesine ve fazlaya dair her türlü haklarının saklı tutulmasını talep etmiştir.

2. Davalı vekili 04.04.2017 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davanın kararın kesinleşmesinden itibaren üç ay içerisnde açılması gerektiği, davanın davacının ikametgahının bulunduğu yer ağır ceza mahkemesinde açılması gerektiğini, esas bakımından da davacının maddi ve manevi tazminat isteme şartlarının oluşmadığını, iddia edilen maddi ve manevi zararların delillendirilemediğini, zarar ile tedbirler arasında illiyet bağının bulunmadığını, davacının iddiasını destekleyebilecek hiçbir belgi ve belgenin bulunmadığının, bu nedenle açılan davanın reddine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davacı tarafına yükletilmesini talep etmiştir.

3.Antalya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin, 15.02.2018 tarihli ve 2017/103 Esas, 2018/50 Karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.

4. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Ceza Dairesinin, 09.05.2018 tarihli ve 2018/1090 Esas, 2018/1316 Karar sayılı kararı ile İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik davacı vekilinin istinaf başvurusunun 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

5. Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan, 10.09.2021 tarihli, davacı vekilinin temyiz isteminin esastan reddi görüşünü içerir Tebliğname ile Daireye tevdi olunmuştur.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Davacı vekilinin temyiz sebepleri
Davacının miras yoluyla intikal eden taşınmazlarına koşulları oluşmadığı halde elkonulduğuna, kararın usul ve yasaya aykırı olduğuna, davanın kabul edilmesi gerektiğine ilişkindir.

III. DAVA KONUSU
Temyizin kapsamına göre;

A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
Mahkemece yapılan ön incelemede davacı tarafından açılan tazminat davasının, Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin tedbir kararının kaldırıldığı, 15.12.2016 tarihinden itibaren 3 aylık süre içerisinde açıldığı, davacının Antalya’da ikamet ettiği, UYAP üzerinden yapılan sorgulamada mükerrer açılmış bi davanın bulunmadığı tespit edilmiştir.

Davacı ve diğer sanıklar hakkında, Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/236 esas sayılı dosyasına açılan kamu davasında; mahkemece yapılan 15.12.2016 tarihli tensip 11 nolu ara kararında “sanıklar … ve sanık …müdafi Av. …’in sanıklara ait taşınmazlar üzerindeki tedbirin kaldırılması talebinin kısman kabulü ile sanıklara miras yolu ile intikal ettiği anlaşılan Antalya ili Muratpaşa ilçesi Alan mahallesi 4088 ada, 11 parsel, Haşimişcan Mahalesi 1254 ada 22 parselde kayıtlı 10 numaralı bağımsız bölüm, Alan Mahallesi 4088 ada 10 parselde kayıtlı taşınmaz ile Konyaaltı Zümrüt Mahallesinde bulunan 20418 ada 10 parselde kayıtlı taşınmazlar üzerindeki ihtiyati tedbir kararlarının kaldırılmasına, bu konuda ilgili tapu sicil müdürlüklerine yazı yazılmasına, bu sanıklar müdafinin diğer taşınmazlara yönelik taleplerinin hükümle birlikte değerlendirilmek üzere bu aşamada redddine dair” karar verildiği, soruşturma aşamasında, Antalya 1. Sulh Ceza Hakimliğinin 11.08.2016 tarih ve 2016/2718 değişik iş sayılı kararı ile, 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3/1 maddesi (ı) bendi hükümlerinde belirtilen usul doğrultusunda şüphelilere ait Türkiye’de bulunan mallarına hak ve alacaklarına el konulabileceğinin belirtildiği, şüphelilerin malvarlığını kaçıracağına ilişkin somut bulguların bulunduğu, bu bağlamda, Konyaaltı Kaymakamlığı Tapu Müdürlüğünün 08.08.2016 tarih ve 25005784-105-E.1768804 sayılı yazısı ile “Ülkemizde 15.07.2016 tarihinde meydana gelen menfur olay ve saldırılar sonrasında faili olan Fetullahçı Terör Örgütüne mali destek sağlamak mal kaçırmak, para transferi yapmak gibi amaçlara yönelik olarak bunların bu terör yapısına destek veren, üye olan ve özellikle kamu kurum ve kuruluşlardan haklarında idari ve adli süreç başlatılan kişilerin adlarına kayıtlı taşınmazları elden çıkarmaya çalıştıklarına dair duyumlar alındığının belirtilerek; 1-Taşınmazlarına, 2- Kara, Deniz ve Hava Ulaşım araçlarına, 3- Gerçek veya tüzel kişiler nezdindeki her türlü hak ve alacaklarına, 4- Kıymetli evraka, 5- Varsa ortağı bulunduğu şirket ve kooperatiflerdeki ortaklık paylarına, 6- Kiralık kasa mevcutlarına, 7- Banka ve diğer mali kurumlardaki vadeli veya vadesiz Türk Lirası veya diğer kıymetli menkul değer hesaplarına,CMK 128/1,2 maddesi gereğince, 668 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ve Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 3/1 bendide gözönünde bulundurularak el konulmasına, şüphelilerin ve ailelerinin günlük yaşamlarını idame ettirebilmelerini sağlamak amacıyla ve bu kapsamda kalmak üzere; dönemsel gelirlerini (maaş, kira, tarımsal faaliyet geliri gibi) banka ve diğer mali kurumlardan çekenler için, belirli dönemlerde soruşturmayı yürüten C.Başsavcılığı tarafından haline ve ihtiyacına uygun olarak belirlenecek miktarın çekilmesine izin verilmesine itiraz yolu açık olarak karar verildiği tespit edilmiştir.
Davacı “mal varlığı değerlerine konulmuş olan tedbir nedeniyle manevi tazminat talebinde bulunmuş ise de; CMK 141 ve devam maddelerinde manevi tazminat talebinin ancak haksız yere yakalanan ya da tutuklanan kişilerle ilgili olarak çektiği acının bir karşılığı olarak öngörüldüğü, bu nedenle haksız el koyma nedeniyle bir manevi tazminat şartlarının oluşmadığından bu yöndeki davanın reddine karar verilmiştir.

Davacının maddi tazminat talebi ile ilgili olarak, tüm dosya kapsamının yapılan incelemesinde; Davacının mal varlığı değerlerinde Antalya 1. Sulh Ceza Hakimliğinin 2016/2718 değişik iş ve 11.08.2016 tarihli kararı ile şüphelilerin ve ailelerin günlük yaşamlarını idame ettirmelerini sağlamak amacıyla ve bu kapsamda kalmak üzere Cumhuriyet Savcılığınca haline ve ihtiyacına uygun olarak belirlenecek miktarı çekilmesine izin verilmek üzere CMK 128/1-2 maddesi ve gereğince 668 sayılı KHK’nın 3/ı maddesi gereğince el konulmasına karar verildiği, 668 sayılı KHK ile getirilen düzenleme ile özellikle olağanüstü hal kapsamında alınan tedbirler ile ilgili olarak soruşturma ve kovuşturma işlemleri yeniden düzenlenmiş ve CMK 128 maddesine getirilen düzenleme ile öncesinde el koyma kararı verilebilmesi için BDDK, SPK, MASAK, Hazine Müsteşarlığı ve Kamu Gözetimi ile Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumundan suçtan elde edilen değerlere ilişkin rapor alınarak el koyma kararı verilebileceği düzenlenmiş iken bu değişiklik ile rapor alınmadan Sulh Ceza Hakimliğince karar verilebileceği yönünde düzenleme yapıldığı belirtilmiştir.

Cebir ve şiddet kullanarak anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs, TBMM’yi ve Hükümeti ortadan kaldırmak veya görevlerini tamamen veya kısmen yapmasını engellemeye teşebbüs suçlarının FETÖ/PDY terör örgütü tarafından işlendiğine ilişkin başlatılan soruşturmalar kapsamında 668 sayılı KHK ile getirilen düzenlemenin ülkenin o tarih itibari ile içinde bulunduğu olağanüstü hal süreci kapsamında rapor alınmasında geçecek süre de dikkate alınarak mal varlığı değerlerini kaçırma ya da devretme girişimlerine engel olunması amacıyla ani karar alınmasına yönelik bir değişiklik olduğu, dolayısı ile yapılan değişikliğin mal varlığı değerinin suçtan elde edilip edilmediği yönünde bir rapor alınması beklenmeksizin derhal bu yönde şüphe bulunan durumlarda el koyma kararı verilmesi gerektiği yönünde bir düzenlemeyi içerdiği, bu arada Sulh Ceza Hakimine herhangi bir mal varlığının niteliği konusunda araştırma ve takdir hakkı tanımadığı, bu haliyle CMK 141/1-j maddesindeki mal varlığı değerlerine koşulları oluşmadığı halde el koyma unsurunun bulunmadığı gibi davacı hakkında Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından TCK 314/2, 53, 58 maddeleri gereğince dava açılmasına müteakip terör örgütü üyeliğinden halen yargılamanın devam ettiği düşünüldüğünde el koymanın koşullarının oluştuğu ve yine açılan dava sonrasında Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin tensiben almış olduğu karar karşısında özellikle miras yoluyla intikal eden değerler açısından 15.12.2016 tarihinde el koyma ve tedbir kararının kaldırılmasına ve bu yönde ilgili tapu sicil müdürlüklerine müzekkere yazılmasına karar verildiği, dolayısı ile davaya konu miras yoluyla intikal eden mal varlığı değerleri açısından tedbirin konulduğu tarih olan 11.08.2016 tarihi ile ve kaldırıldığı tarih olan 15.12.2016 tarihleri arasındaki yaklaşık 4 aylık sürenin makul bir süre olup bu sürenin zamanında geri vermeme olarak değerlendirilemeyeceği, tüm bu açıklamalar doğrultusunda TCK 141/1-j maddesindeki yasal şartların oluşmadığı gerekçesiyle maddi tazminat talebinin de reddine karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
İlk Derece Mahkemesince verilen kararla ilgili olarak, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bir isabetsizlik görülmediği anlaşılmıştır.

IV. GEREKÇE
Tazminat talebinin esasını oluşturan Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/236 Esas sayılı ceza dava dosyasında davacı hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs ve cebir ve şiddet kullanarak anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçlarından yürütülen soruşturma kapsamında Antalya 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 11.08.2016 tarih ve 2016/2718 Değişik İş nolu kararı ile 5271 sayılı Kanun’un 128 inci maddesinin birinci ve ikinci maddesi ve 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesinin birinci fıkrası gereğince davacının taşınmazlarına tedbir konulduğu, tazminat davasına konu tedbir kararının Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 15.12.2016 tarihli kararıyla tensiben kaldırıldığı, davacının 5271 sayılı Kanun’un 141 inci maddesinin birinci fıkrasının (j) bendi kapsamında tazminat talebinde bulunduğu anlaşılmıştır. Davanın elkoyma tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 5271 sayılı Kanun’un 142 nci maddesinde öngörülen süre içinde yetkili ve görevli mahkemeye açıldığı anlaşılmıştır.

Davacı Vekilinin Temyiz İstemi Yönünden;
5271 sayılı Kanun’un 141 inci maddesinin birinci fıkrasının (j) bendinde suç soruşturması veya kovuşturması sırasında eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen, kişilerin maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebileceği hüküm altına alınmıştır.

668 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin soruşturma ve kovuşturma işlemleri başlıklı üçüncü maddesinin ilgili kısmı şöyledir;
”(1) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar, 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ve toplu işlenen suçlar bakımından, olağanüstü halin devamı süresince;
…..
ı) 5271 sayılı Kanunun 128 inci maddesi uyarınca yapılacak elkoymaya, maddenin birinci fıkrasında belirtilen rapor alınmadan, sulh ceza hâkimliğince karar verilebilir. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı da elkoymaya karar verebilir. Hâkim kararı olmaksızın yapılan elkoyma işlemi, beş gün içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını elkoymadan itibaren on gün içinde açıklar; aksi halde elkoyma kendiliğinden kalkar.
… ”
denilmektedir.

Tazminat davasına konu Antalya 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 11.08.2016 tarih ve 2016/2718 Değişik İş nolu kararı incelendiğinde davacı hakkında uygulanan tedbir kararının 5271 sayılı Kanun’un 128 inci maddesinin birinci ve ikinci maddesi ve 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesinin birinci fıkrası gereğince verildiği anlaşılmakla ve yine 11.08.2016 – 15.12.2016 tarihleri arasındaki yaklaşık 4 aylık sürenin ölçülü bir süre olduğu dikkate alındığında davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir.

V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Ceza Dairesinin, 09.05.2018 tarihli ve 2018/1090 Esas, 2018/1316 Karar sayılı kararında davacı vekili tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden aynı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca Antalya 3. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 29.05.2023 tarihinde karar verildi.