Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2021/3989 E. 2023/1951 K. 01.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/3989
KARAR NO : 2023/1951
KARAR TARİHİ : 01.06.2023

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ : Taksirle yaralama
HÜKÜM : İstinaf başvurusunun kabulü ile; 5271 sayılı Kanunun 280/2.
maddesi uyarınca yeniden yapılan yargılama sonucu kurulan mahkumiyet

İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Kanun’un 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1.İzmir 28. Asliye Ceza Mahkemesinin, 09/11/2016 tarih 2015/985 esas 2016/536 karar sayılı kararı ile sanık hakkında taksirle yaralama suçundan, açılan kamu davasında 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının c bendi uyarınca beraat kararı verilmiştir.

2. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesinin, 03/04/2017 tarihli ve 2017/45 Esas, 2017/531 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik katılanlar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca duruşmalı yapılan inceleme neticesinde aynı Kanun’un 280 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesi hükmünün kaldırılması ile yeniden yapılan yargılama sonucu, sanık hakkında taksirle yaralama suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 89 uncu maddesinin dördüncü fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 50 nci maddesi uyarınca 3000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

3.Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan, 27/06/2021 tarihli ve 2017/32228 sayılı, onama görüşlü Tebliğname ile Daireye tevdii olunmuştur.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık müdafiinin temyiz istemi;
Sanığın kusuru olmadığına ilişkindir.

O yer Cumhuriyet Savcısının Temyiz İstemi;
Sanığın asli kusurlu olarak kabul edilmesi gerektiğine ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR
A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü:
1. Olay, sanığın kaptanlığını yaptığı İzmir şehir içi hatlarda kullanılan yolcu gemisinin Karşıyaka – Konak seferi sırasında Konak iskelesine yaklaşımı sırasında hava ve deniz koşulları nedeniyle yanaşmada sarsılma ve sertlik nedeniyle yasak olmasına rağmen merdivende ayakta duran yolcuların düşmesi, ayaktaki yolculardan birinin katılan … ‘nin üzerine düşmesiyle yaralandıkları, böylece sanığın taksirle yaralamaya neden olduğu iddiasıdır.

2.Soruşturma aşamasında düzenlenen 26.08.2015 tarihli bilirkişi raporunda; gemi kaptanının kumanda ettiği tekneyi iyi yanaştıramadığı için %30 kusurlu olduğu, meteorolojik şartların gemi manevrasına etkisinin olayın vuku bulmasına %10 tesir ettiği, yaralanan yolcuların yolculuk kurallarına uymadan ve ikazlara riayet etmeden ayağa kalkmaları nedeniyle hadisedeki kusurlarının %60 olarak belirlendiği anlaşılmıştır.

3.Kovuşturmada düzenlenen tarihsiz ve bilirkişi heyet raporunda ise; sanığın 25.11.2010 tarih ve 27766 numaralı Resmi Gazete’de yayımlanan “Deniz Yolu ile Yapılacak Düzenli Seferlere Dair Yönetmelik ile Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından yayımlanan 18.03.2011 tarih ve 8574 sayılı Ulusal Sefer Yapan Hat İznine Sahip Yolcu Gemilerine “Emniyet Yönetimi Kodu”nun Uygulanmasına İlişkin Talimat kapsamında hazırlanan Emniyetli Yönetim Sistemi tarafından ortaya konulan yükümlülüklerini yerine tam olarak getirmediği, mevcut şartları (gemisinin manevra kabiliyeti, arıza/eksiklik durumu, meteorolojik gelişmeler) değerlendirmeksizin manevraya başladığı ve devam ettiği, kendisine ait ifade ve tutanaklarda, sert hava koşulları altında defalarca anons edilerek yolcuları yerine oturması gerektiği konusunda talimatlandırdığını belirtmesine rağmen, talimatın uygulandığını imkânlar dahilinde (kamera sistemi ile izlemek, gemici görevlendirmek gibi) gözlemleyerek yolcular tarafından uygulanmasını sağlamadığı nedenlerinden dolayı asli kusurlu olduğu, müşteki … ve …’in seyir sırasında ayakta durulmaması ve merdivende beklemenin tehlikeli ve yasak olduğu görsel uyarı ve sesli anonslara uymadıklarından asli kusurlu oldukları, müşteki …’nın ise seyir ve yanaşma manevrası sırasında talimatlara uygun olarak yerinde oturması, kendisinin yaralanmasının manevra sırasında ayakta duran yolcuların geminin iskeleye sert yaslanması sebebi ile üzerine düşmeleri neticesinde olduğundan dolayı kusursuz olduğunun mütalaa edildiği anlaşılmıştır.

4. Olay anında hava koşulları, 5-7 bofor kuvvetinde (40-60 km/saat hızla esen) kuzey yönünden esen kuvvetli rüzgarın olduğu, denizde 1-2 m. yüksekliğinde dalgaların olduğu yani sert bir havanın olduğu tespit edilmiştir. Gemide görülebilen her yerde ayakta durulmasının tehlikeli ve yasak olduğuna dair uyarı levhaları ve işaretlerinin bulunduğu fotograflarla ortaya konmuştur. Soruşturma sırasında rapor düzenleyen bilirkişinin 26.08.2015 günlü raporunda belirtildiği gibi belirli aralıklarla köprü üstünden anonsların yapıldığının, ekranlarda da güvenlik kurallarına dair video ve ayağa kalkmama uyarılarının yapıldığının tespit edildiği belirtilmiştir. Yani güvenlik kurallarının anlatımının ve sesli uyarıların yapıldığı anlaşılmıştır. Kovuşturma aşamasında rapor veren bilirkişi heyet raporunun 11. sayfasında havanın sakin ve geminin limanda bağlı olduğu halde bile geminin sallandığı, yolcuların yürümekte zorlandığı belirtilmiş, bu vurguya rağmen sanık kaptana asli kusur verilmiştir. Sanığın yolcuları uyarmadığı, onları oturtmayı sağlamadığı gerekçe olarak belirtilmiştir. Bilirkişi heyetinin raporuna itibar edilmemiştir, çünkü değerlendirmenin hareket noktasının yanlış olduğu değerlendirilmiştir. Uluslararası seyrüsefer güvenlik kuralları yolcuların güvenliğinin öncelikle dikkate alınacağını düzenler. Ama bu kural örneğin gemi mi yolcu mu tercihinde yolcunun güvenliğinin öncelikli olduğu, batma tehlikesinde veya çarpışmalar sonrasında, yolculuk esasında geçerlidir. Burada fırtınanın olduğu ve yüksek dalganın olduğu hava koşullarında kaptanın görevi gemisini sağlıkla yanaştırmaktır. Kaptanın dümeni bırakıp yolcuları oturtması olanaksızdır ve bunu yapması bu koşullarda uluslararası güvenlik kurallarına aykırılık oluşturur, o zaman tehlike ortaya çıkar. Gemi karayolunda giden bir … değil ki durdurup yolcuları oturtacak sonra devam edecek. Gemiyi denizde bu hava koşullarında durdurmak, hele yanaşan gemiyi durdurmak ve yolcuları oturtmak bir kaptan için olanaksızdır ve bu kaptandan beklenemez. Bu nedenle kusur da yüklenemez. Eğer gemi sert bir şekilde kıyıya çarpsa ve gemide bir parça kopup oturan yolculara zarar verse veya koltuklar yerinden çıkarak zarara neden olsa idi o zaman kaptanın kusurundan veya sorumluluğundan söz edilebilirdi. Gemide oturanlarda yanaşma nedeniyle herhangi bir zarar oluşmamış, oturanlar Keziban dışında zarar görmemişlerdir. Kaptanın kusuru söz konusu olsaydı oturanlar da oturdukları yerde zarar görürlerdi ama oturanlardan yaralanan veya zarar gören yoktur. Yani bu kişiler otursalardı ve buna rağmen düşselerdi o zaman sanığın yani kaptanın kusuru tartışılabilirdi. Zararın oluşmasına, kurallara uymayıp, yasak olduğunu bilmelerine rağmen ayakta durmaları nedeniyle düşerek hem kendilerinin yaralanmasına neden olan veya katılanın üzerine düşen kişilerin kusuru veya sorumluluğu kaptana yüklenemez. Aslında bu davanın sanıkları kaptan değil oturmayan bu yolcular olması gerekirdi. Nitekim her iki raporda da denizdeki sallanma durumu ve bağlıyken bile ayakta durmanın zorluğu belirtilmiştir, buna rağmen sanığa kusur yüklenmesi doğru bulunmamış, olayın gerçekleşmesinde yani yaralanmada sanığın birinci derece etkisinin ve katkısının olmadığı, hava koşullarına göre yasak olmasına ve bunu bilmelerine rağmen ayakta durmaya ısrar eden yolcuların olayın asıl nedeni olduğu gerekçesiyle sanık hakkında beraat kararı verildiği anlaşılmıştır.

B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü:
Yapılan duruşma neticesinde tüm dosya kapsamı incelendiğinde; dosya kapsamına göre her ne kadar Asliye Ceza Mahkemesince sanık hakkında beraat kararı verilmiş ise de alınan bilirkişiler kurulunun raporunda açıkça olayda sanığın kusurunun bulunduğu, ancak olay anında katılanlar … ve …’in de olayda asli kusurlu olarak belirtildiği, hem sanık hem katılanların asli kusurlu olamayacakları, zira olayda bir tarafın icrai hareketlerle sonuca etkisinin olduğu, bir tarafın ise icrai olmayan hareketlerle sonuca katkısının olduğu, dolayısıyla asli kusurun taraflar arasında paylaşılması halinde sanık hakkında asli kusurlu olduğunun kabul edilemeyeceği, zira sanığın hareketi ile gemide bulunan diğer yolcuların herhangi bir şekilde zarar görmedikleri, sadece kendi hareketleri ile sonuca etkileri bulunan müştekiler … ve …’in oturmayarak yerlerinden kalkmaları nedeni ile sonuca katkılarının bulunduğu, eğer bu kişilerin yanaşma anında diğer yolcular gibi yerlerinden kalkmayıp oturarak beklemiş olsalardı bu sonucun ortaya çıkmış olmayacağı belirlenmiş olup, sanığın burada eyleminin asli kusur ile meydana gelmediği, dolayısıyla kusurun müştekiler ile sanık arasında bölündüğü, bu haliyle sanığın olayda tali kusurlu olduğunun kabul edilmesi gerektiği, sanığın taksirle yaralama suçundan cezalandırıldığı anlaşılmıştır.

IV. GEREKÇE
Bölge Adliye Mahkemesi kararında yapılan inceleme neticesinde olayın kabulünde herhangi bir isabetsizlik bulunmamıştır.

Sanık müdafiinin temyiz istemi yönünden;
Soruşturma ve kovuşturma aşamasında düzenlenen keşif ve bilirkişi raporunun oluş, dosya kapsamı ve birbiri ile uyumlu olduğu, kusur durumunu kesin bir şekilde tespit ettiği anlaşılmakla, sanık müdafiinin kusura ilişkin temyiz istemleri yönünden hükümde bu yönler itibariyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.

O Yer Cumhuriyet Savcısının Temyiz İstemi Yönünden;
Sanığın dosyada bulunan deliller kapsamında tayin olunan eylemi bakımından, tali kusurlu olarak kabul edilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, hükümde bu yönler itibari ile bir hukuka aykırılık bulunmamıştır.

V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesinin, 03/04/2017 tarihli ve 2017/45 Esas, 2017/531 Karar sayılı kararında sanık müdafii ve o yer Cumhuriyet savcısı tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca İzmir 28.Asliye Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 01.06.2023 tarihinde karar verildi.