Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2021/2299 E. 2023/868 K. 21.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/2299
KARAR NO : 2023/868
KARAR TARİHİ : 21.03.2023

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi

Sanık … hakkında Dairemizce verilen bozma kararı üzerine taksirle yaralama suçundan neticeten hükmolunan 2.800,00 TL adlî para cezasına ilişkin mahkûmiyet kararın tür ve miktarı itibarıyla 14.04.2011 tarihinde yürürlüğe giren 31.03.2011 tarihli ve 6217 sayılı Kanun’un 26 ncı maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 2 nci maddesi uyarınca kesin nitelikte bulunduğu anlaşılmıştır.

Sanık … hakkında dairemizce verilen bozma kararı üzerine taksirle yaralama suçundan kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Kanun’un 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. … 2. Asliye Ceza Mahkemesinin, 30.04.2015 tarihli ve 2014/121 Esas, 2015/281 Karar sayılı kararı ile sanık …’un taksirle yaralama suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 89 uncu maddesinin birinci fıkrası, aynı maddesinin üçüncü fıkrasının b bendi ile 62 nci maddesi uyarınca 300 gün karşılığı günlüğü 20,00 TL’den olmak üzere 6.000,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, sanık …’nin taksirle yaralama suçundan, 5237 sayılı Kanunun 89 uncu maddesinin birinci fıkrası, aynı maddesininüçüncü fıkrasının b bendi ile 62 nci maddesi uyarınca 150 gün karşılığı günlüğü 20,00 TL’den olmak üzere 3.000,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, her iki sanığın da 5237 sayılı Kanunun 53 üncü maddesinin altıncı fıkrası uyarınca inşaat müteahitliği mesleğinden 5 ay süreyle men edilmelerine karar verilmiştir.

2. … 2. Asliye Ceza Mahkemesinin, 30.04.2015 tarihli ve 2014/121 Esas, 2015/281 Karar sayılı kararının sanıklar müdafii tarafından temyizi üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 27.11.2018 tarihli ve 2017/2576 Esas, 2018/11307 Karar sayılı kararı ile sağ ayak parmaklarından üç tanesi ampute olmuş katılanın yaralanmasının 5237 sayılı Kanunun 89 uncu maddesinin ikinci fıkrasının a bendi veya üçüncü fıkrasının (b) bendi kapsamında kalıp kalmadığına yönelik görüş alınmadan eksik araştırmayla karar verilmesi ve sanıklar hakkında katılanın yaralanmasının derecesini bildirir kati raporu alınmadan eksik inceleme ile karar verildiğinden ve ruhsatnameye bağlı olarak çalışmayan sanıklar hakkında 5237 sayılı Kanunun 53 üncü maddesinin altıncı fıkrasının uygulanamayacağından bahisle bozulmasına karar verilmiştir.

3…. 2. Asliye Ceza Mahkemesinin, 26.11.2020 tarihli ve 2019/23 Esas, 2020/624 Karar Karar sayılı kararı ile sanık …’un taksirle yaralama suçundan, 5237 sayılı Kanunun 89 uncu maddesinin birinci fıkrası, aynı maddesinin ikinci fıkrasının b bendi ile 62 nci maddesi uyarınca 225 gün karşılığı günlüğü 25,00 TL’den olmak üzere 5.625,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, sanık …’nin taksirle yaralama suçundan, 5237 sayılı Kanunun 89 uncu maddesinin birinci fıkrası, aynı maddesinin ikinci fıkrasının b bendi ile 62 nci maddesi uyarınca 112 gün karşılığı günlüğü 25,00 TL’den olmak üzere 2.800,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

4. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 12.04.2022 tarih, 2022/6507 sayılı tebliğnamesi ile kararın basit yargılama hükümlerinin değerlendirilmesi bakımından bozulmasına karar verilmesi talep edilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanıklar müdafinin temyiz istemi,

1. Sanık … hakkında hükmedilen adli para cezasının bozma öncesi günlüğü 20,00 TL’den, aleyhe temyiz olmamasına rağmen bozma sonrası 25,00 TL’den adli para cezasına hükmedilerek aleyhe bozma yasağına aykırı hareket edildiğine,

2. Kazaya konu beton büzlerin kanalizasyon çalışması yapılacağından sanık … tarafından alınarak belediyeye teslim edildiğine dolayısıyla kusurun belediyeye ait olduğuna ve sanıkların kusursuz olduğuna, illiyet bağının kesildiğine,

3.Katılanın parmak ampütasyonun kırık olarak değerlendirilemeyeceğine ve raporun çelişkili olduğuna,

4. Zarara yönelik tazminat davası devam ettiğinden ve netleşmiş bir zarar bulunmadığından hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik hükümlerin uygulanmamasının yerinde olmadığına,

ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR
1.Mahkeme gerekçesinde “… Mahkememizce kabul gören 12/02/2015 tarihli bilirkişi raporu ile olayın oluşumunda sanık …’nin tali oranda, sanık …’un da asli oranda kusurlu olduğunu belirlenmiştir. Bu itibar ile sanık …’un yaptırdığı inşaatta işçi olarak çalışan sanık …’nin inşaatın kanalizasyon işlerinde kullanılmak üzere getirttiği beton bileziklerinin kaldırım üzerinde komşu apartman bahçe duvarına gelişigüzel bir şekilde konulduğu ve etrafında herhangi bir önlem alınmaması nedeniyle evine dönen mağdurun ayağının söz konusu beton bileziğine çarpması sonucu bu beton bileziğin mağdurun ayağına düşmesi sonucu mağdurun yukarıda içeriği özetlenen doktor raporu ve adli tıp raporunda belirlendiği şekilde yaralandığı, bu olayın oluşunda sanıkların kusurlu oldukları, böylelikle her iki sanığın üzerilerine atılı taksirle yaralamak suçunu işledikleri, iddia, inkara yönelik savunmaları, gerekçeleri Mahkememizce kabul gören 12/02/2015 tarihli bilirkişi raporu, yapılan keşif, tanık anlatımları, mağdur hakkında düzenlenen doktor raporları, adli tıp raporu ve tüm dosya içeriği ile anlaşılmış olduğundan sanıkların aksi yöndeki savunmalarına itibar edilmeyerek sanıkların TCK’nın 89/1 ve 89/2-b maddeleri gereğince sanık …’un belirlenen kusur durumu itibari ile asgari hadden uzaklaşılmak suretiyle, sanık …’nin ise asgari hadden ayrı ayrı tercihen adli para cezası ile cezalandırılmalarına, katılanların uğradıkları maddi zararlarında giderilmemesi nedeniyle haklarında CMK’nın 231/5 maddesinin uygulanmamasına, ayrıca sanıkların söz konusu çalışmalarının ruhsatnameye bağlı yürütülen bir meslek kapsamında bulunmaması itibari ile haklarında TCK’nın 53/6 maddesinin uygulanmamasına karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmış olmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” denilmiştir.

2. Davanın konusu inşaat mühendisi olup müteahhitlik yapan sanık … yaptırdığı inşaatta aynı inşaatta kardeşi olan sanık …’nin işçi olarak çalıştığını, suçu kabul etmeyerek kusursuz olduğunu beyan etmiştir.

3. … Belediyesi Su ve Kanalizasyon Müdürlüğü tarafından soruşturma aşamasında yazılan 17.09.2013 tarihli cevap yazısında sanık … tarafından kanalizasyon bağlantısı için 25.07.2013 tarihinde başvuru yapıldığı, bağlantı için beton bileziklerin sanık tarafından temin edildiği, gerekli masrafların kendisi tarafından yatırıldığı, 01.08.2013 tarihinde temin edilen malzeme kullanılmadan direkt bağlantı metodu ile giriş yapılarak gerçekleştirildiği, malzemelerin deposuna kaldırılması konusunda bilgilendirildiği, kendisinden herhangi bir malzeme teslim alınmadığı bildirilmiştir.

4.Söz konusu bağlantıyı gerçekleştiren belediye işçilerinin alınan beyanlarında söz konusu bileziklerin sanığın kamyonetiyle inşaat yakınına getirilerek kepçe ile indirilip karşı binanın istinat duvarına dayandığını, malzemeler kullanılmadan bağlantıyı gerçekleştirdiklerini, kendisinin de olay yerinde olduğundan durumu gördüğünü bu malzemelerin kendileri tarafından teslim alınması gibi bir durumun söz konusu olmadığını beyan etmişlerdir.

5. Soruşturma aşamasında alınan 12.12.2013 tarihli üç kişilik bilirkişi heyetinden alınan raporda sanığa ihtiyaç kalmadığı halde kazaya konu beton bileziklerin olay yerinden kaldırılmasını sağlamadığından asli kusurlu olduğu belirtilmiştir.

6.Mahkeme yapılan keşfe binaen düzenlenen 29.09.2014 tarihli tek kişilik bilirkişi raporunda katılanın yüzde atmış, belediye görevlilerinin yüzde yirmi ve sanık …’nin yüzde yirmi kusurlu olduğu belirtilmiştir.

7.Çelişki üzerine aldırılan 12.02.2015 tarihli üç kişilik bir başka heyetten alınan raporda sanık …’un söz konusu beton bileziklerin kaldırılmasını sağlamadığından asli kusurlu olduğu belirtilmiştir.

8.Tanık … E. duruşmada alınan beyanında olaydan bir kaç gün önce belediye görevlilerinin kanalizasyon çalışması yaptığını beton bilezikleri kullanmadıklarını kimin tarafından istiflendiğini görmediğini ifade etmiştir.

9.Tanık Burhan K. duruşmada alınan beyanında apartmanın karşısındaki inşaatın çalışanlarınca beton bileziklerin apartman duvarına istiflendiğini, apartman sakini tarafından inşaat görevlisinin kaldırılması için uyarıldığını, bileziklerin bir hafta on gün kadar olay yerinde kaldığı ifade etmiştir.

IV. GEREKÇE
A. Tebliğname yönünden

5271 sayılı Kanunun 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanunun 24. maddesinde yeniden düzenlenmiş olan “Basit Yargılama Usulü” başlıklı 251 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Asliye Ceza Mahkemesince iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı 2 yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.” şeklindeki düzenlemeye göre basit yargılama usulünün uygulanıp uygulanmama takdirinin mahkemeye bırakıldığı ve bozma ilamına uyularak verilen kararda genel hükümlere göre yargılamaya devam edilip karar verildiği gözetildiğinde, mahkemenin uygulama yapılmayacağına ilişkin takdirinin olduğu anlaşılmakla tebliğnamedeki bu hususta bozma öneren görüşe iştirak edilmemiştir.

B. Sanık … Hakkında Kurulan Hüküm Yönünden
Hükmün tür ve miktarları itibarıyla 5320 sayılı Kanun’un geçici 2 nci maddesi uyarınca kesin nitelikte bulundukları anlaşılmakla, sanık müdafinin temyiz isteğinin reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır.

C. Sanık … Hakkında Kurulan Hüküm Yönünden
1.Sanık …’un müteahitliğini yaptığı inşaatın belediye tarafından yapılacak kanalizasyon bağlantısında kullanması amacıyla temin edilerek inşaatın yakınındaki katılanında ikamet ettiği apartmanın bahçe duvarına yaslandığı, belediye görevlilerinin bağlantıyı bu beton bilezikler kullanmasına gerek kalmadan yaparak olay yerinden ayrıldığı, çalışmadan beş gün sonra katılanın beton bileziklerden birine çarpması sonucu ayağına düşen bileziklerden bir tanesinin ayağın üç parmağın kopmasına neden olacak şekilde yaralandığı, kullanılmadığı halde getirdiği malzemelerin takibini yapmayarak kaldırılmasını sağlamayan sanığın asli kusurlu olduğu anlaşıldığından ve kaza ile kusurlu eylem arasında uygun illiyet bağı bulunduğundan sanık müdafinin kusura ve illiyet bağına yönelik temyiz sebepleri yerinde görülmemiştir.

2. … Adli Tıp Kurumu Şube Müdürlüğü tarafından tanzim edilen 08.02.2019 tarihli adli raporda sağ ayak üç parmağındaki amputasyonların kırık olarak değerlendirilmesi ve kırıkların hayati fonksiyonlarına etkisinin üçüncü derece olduğunun belirtilmesi karşısında sanık müdafinin bu amputasyonların kırık olarak değerlendirilemeyeceğine yönelik temyiz sebebi yerinde görülmemiştir.

3.Kurulan hükmün hukuki bir sonuç doğurmamasına imkan veren ve bu yönüyle sanık lehine olduğunda şüphe bulunmayan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının sanık hakkında uygulanabilmesi için, diğer koşulların varlığının yanında, “Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi” gerektiği, dosya kapsamına göre katılanın zararının giderdiğine dair herhangi bir bilgi ve iddia bulunmayan sanık hakkında zarar giderilmemesi nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmemesinde isabetsizlik görülmediğinden sanık müdafinin tespit edilebilir bir zarar bulunmadığı ve tazminat davası ile belirlenip ödeneceğine yönelik temyiz sebebi yerinde görülmemiştir.

4.Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemlerin sanıklar tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemlere uyan suç vasıfları ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından sanık müdafinin yerinde görülmeyen diğer temyiz sebepleri reddedilmiştir.

V. KARAR
A. Sanık … Hakkında Kurulan Hüküm Yönünden
Gerekçe bölümünde B. bendinde açıklanan nedenle … 2. Asliye Ceza Mahkemesinin, 26.11.2020 tarihli ve 2019/23 Esas, 2020/624 Karar sayılı kararırına yönelik sanıklar müdafinin temyiz isteklerinin, 1412 sayılı Kanun’un 317 nci maddesi gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle REDDİNE,

B. Sanık … Hakkında Kurulan Hüküm Yönünden

Gerekçe bölümünde C. bendinde açıklanan nedenle … 2. Asliye Ceza Mahkemesinin, 26.11.2020 tarihli ve 2019/23 Esas, 2020/624 Karar sayılı kararında sanık müdafi tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve dikkate alınan sair hususlar yönünden herhangi bir hukuka aykırılık görülmediğinden sanık müdafinin temyiz sebeplerinin reddiyle hükmün Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle ONANMASINA,

Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,

21.03.2023 tarihinde karar verildi.