Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2021/1367 E. 2023/2083 K. 08.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/1367
KARAR NO : 2023/2083
KARAR TARİHİ : 08.06.2023

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : 2863 sayılı Kanuna aykırılık
HÜKÜMLER : Beraat

Sanıklar hakkında kurulan hükümlerin; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükümleri temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Mudanya 2. Asliye Ceza Mahkemesinin, 08.06.2016 tarihi ve 2015/399 Esas. , 2016/434 Karar sayılı kararı ile sanıklar hakkında 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan, 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendi uyarınca, beraatlerine karar verilmiştir.

2. Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan, 11.01.2021 tarihli ve 2016/386571 sayılı, bozma görüşlü Tebliğname ile Daireye tevdii olunmuştur.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Mahalli Cumhuriyet savcısının temyiz isteği;
1.27.05.2016 tarihli bilirkişi raporunda belirtilen sanıkların eyleminin esaslı onarım kapsamında olduğunun belirtilmesine ve sanıkların üzerine atılı suçun unsurlarının oluşmasına karşın, sanıkların mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken beraatlerine karar verildiğine,

2.Davadan ve duruşmalardan İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün haberdar edilmediğine,

3.Kararın hukuka aykırı olduğuna ve sanıklar aleyhine bozulması gerektiğine,

İlişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR
A. Yerel Mahkemenin Kabulü
1. “2863 sayılı Kanun’un, 11/11/2013 tarih, 28792 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6498 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesi yürürlükte bulunan tespit ve tescil başlıklı 7. maddesinde korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının ve doğal sit alanlarının tespitinin Kültür ve Turizm Bakanlığının koordinatörlüğünde yapılacağı ve bu tespitlerin koruma bölge kurulu kararı ile tescil edileceği, tescil kararlarının ilanı, tebliği ve tapu kütüğüne işlenmesi ile ilgili hususların yönetmelikle düzenleneceğinin öngörüldüğü, bu amaçla çıkarılan Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının ve Sitlerin Tespit ve Tescili Hakkında Yönetmelik ile sit kararlarının ilan şeklinin kaleme alındığı, 6498 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile 2863 sayılı Kanun’un 7. maddesinde yapılan değişiklik ile sit alanlarının, tabiat varlıklarının ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazların tescil kararlarının, Resmî Gazete’de yayımlanacağı ve Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulacağı hükmünün getirildiği, ayrıca anılan Kanun’un 3. maddesi ile 2863 sayılı Kanun’un 65. maddesinde “Tescil edilen sit alanları ve korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarının bu kanuna göre tebliğ veya ilan edilmiş olmasına rağmen yıkılmasına, bozulmasına, tahribine, yok olmasına veya her ne suretle olursa olsun zarar görmesine kasten sebebiyet verenler ile koruma bölge kurullarından izin alınmaksızın inşaî ve fiziki müdahale yapanlar veya yaptıranların, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılacağının öngörüldüğü, gerek 2863 sayılı Kanun’un 6498 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesi yürürlükte bulunan 7. maddesi ile anılan madde gereğince çıkarılan Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının ve Sitlerin Tespit ve Tescili Hakkında Yönetmelik hükümlerinin, gerekse 6498 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile öngörülen tescil kararlarının, Resmî Gazete’de yayımlanma ve Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulma zorunluğunun amacının, ilgili kurul kararlarından muhataplarını haberdar etmek olduğubasit onarımın neler olduğu raporlarının 6. sayfasının basit onarım kapsamına giren müdahaleler başlığında açıklanmaktadır. Buna göre; ”a-duvarların bozulmuş bölümleri aynı malzeme ve teknik kullanılarak yenilenebilir b-kapı, pencere, döşeme, tavan ve çatıların niteliğini ve taşıma gücünü yitirmiş olan bölümleri yine aynı boyut ve biçimde ahşap kullanılarak yenilenebilir c-iç ve dış sıvaların ve badanaların bozulmuş olan bölümleri aynı renk ve malzeme kullanılarak yenilebilir d-sıhhi tesisat ve elektrik tesisatı çağdaş gereçler kullanılarak değiştirilebilir.’’ denilmek suretiyle açıklığa kavuşturulduktan sonra gerçekleştirilen basit onarımın esaslı onarım olarak kabul edilmesi tarafımızca yerinde olmamıştır. Çünkü; esaslı bir onarım söz konusu olmuş olsa idi, bursa kültür varlıklarını koruma bölge kurulu restütisyon projesine onay vermesi düşünülemezdi. Ancak; Bursa Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu 27.05.2015 tarih ve 4479 sayılı kararında restütisyon projesinin yapılmasına onay vermiştir. Kurulca verilen onay projesinden sonra yapılan müdahale usulüne uygun bir hal almıştır. 2863 sayılı Kanun’un 65. maddesinde “izinsiz fiziki ve inşai” müdahalede bulunanların cezalandırılacağından bahsedilmiştir. Anıtlar kurulunun vermiş olduğu izinle isnat edilen suçun unsurlarının oluşmadığı sabit hale gelmiştir. Kanunda yer alan düzenlemeye göre; koruma ve kullanmaya ilişkin olarak belirlenen kurallara aykırılık ve izin alınmadan müdahale durumlarının birlikte gerçekleşmesi şarttır. Koruma bölge kurulları tarafından verilen izin üzerine yapılan müdahaleler, sit alanları ve koruma alanlarının korunmasına ve kullanılmasına ilişkin düzenlemeler aykırılık taşısa dahi, izin doğrultusunda yapılmışsa suç oluşturmayacaktır. Buna göre; yapılan fiziki ve inşai müdahalelerin geçiş dönemi koruma esaslarına ve kullanma şartlarına uygun olması, koruma amaçlı imar planlarında öngörülen hükümlere göre yapılan müdahaleler, izinsiz olsa dahi suç oluşturmayacaktır. Her ne kadar sanık hakkında “2863 sayılı Yasaya muhalefet “suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılması için kamu davası açılmışsa da, sanığın üzerine atılı eylemi gerçekleştirme konusunda kast veya taksir derecesinde herhangi bir kusurunun olmadığı anlaşıldığından sanığın üzerine atılı suçtan 5271 sayılı CMK’nın 223/2-c maddesi gereğince beraatine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. Her ne kadar sanıklar hakkında “2863 sayılı Yasaya muhalefet” suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılması için kamu davası açılmışsa da, sanıkların üzerine atılı eylemi gerçekleştirme konusunda kast veya taksir derecesinde herhangi bir kusurunun olmadığı anlaşıldığından sanıkların üzerine atılı suçtan 5271 sayılı CMK’nın 223/2-c maddesi gereğince ayrı ayrı beraatine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” denilmektedir.

2. Sanık … savunmasında; “Tarafıma okunan iddianameyi ve üzerime atılı suçlamayı anladım. Yukarıdaki kimlik bilgileri bana aittir. Doğrudur. Ben olayla ilgili olarak Cumhuriyet savcısı huzurunda verdiğim ifademi aynen tekrar ederim. Söz konusu ifademde de belirttiğim üzere hiç bir şekilde üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Suç işleme kastım bulunmamaktadır. Zira müşteki kafayı bize takmış durumdadır. Kendi oturduğu yapının alt tarafındaki kafe de sokağı işgal etmektedir. Fakat onu şikayet etmemektedir. Atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Suçsuzum. Beraatime karar verilsin.” demiştir.

3. Sanık … savunmasında; “Tarafıma okunan iddianameyi ve üzerime atılı suçlamayı anladım. Yukarıdaki kimlik bilgileri bana aittir. Doğrudur. Davaya konu yerle alakalı Kültür ve Tabiat Varlıkları Bursa Koruma Kurulundan izin aldık. Bu izni dosyaya ibraz ettik. Ayrıca davaya konu yerin tadilat yapılmasaydı ciddi anlamda zarar görecekti. Bu nedenle tadilata başladık. Ardından izin başvurusunda bulunduk ve izin aldık. Bu nedenle suç oluşmadığından beraatimi talep ederim.” demiştir.

4. Mahkemece mahallinde 02.02.2016 tarihinde keşif icra edilmiştir.

5. Keşif neticesinde alınan 19.02.2016 tarihli restorasyon uzmanı-mimar, inşaat mühendisi bilirkişi ortak raporunda; dava konusu yerin korunması gerekli kültür varlığı olarak tescilli olduğu, yapılan fiziki müdahalelerden yapıda fonksiyon değişikliğine yol açılması (konuttan cafeye dönüştürülmesi) ve zemin katta yeni mutfak oluşturulması eylemlerinin esaslı onarım niteliğinde olduğu, geri kalan eylemlerin basit onarım kapsamında olduğu, kurul tarafından onaylanan restorasyon projesi ve mahallinde yapılan karşılaştırmada; projenin, yapının mevcut durumuna uygun olduğu, sadece kuzeye deniz yönüne bakan pencerelerin doğuya bakan pencereler ile aynı boyuta getirilmesi gerektiğinin belirtildiği anlaşılmıştır.

6. Mahkemece Ankara 40. Asliye Ceza Mahkemesi aracılığıyla talimat yoluyla alınan 27.05.2016 tarihli restorasyon uzmanı-mimar, mimar ve inşaat mühendisi bilirkişi heyeti raporunda, oluşan sebepler ve onaylanmış proje ile tescilli yapının mevcut halindeki farklılıklar nedeniyle esaslı onarım kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, tescilli yapının genel olarak değerlendirilip, bütünlüğün korunması amacı ile aslına uygun olarak proje hazırlanıp kurula sunulması gerektiği belirtilmiştir.
IV. GEREKÇE
1.Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 04.06.2020 gün ve 2018/6-472-2020/262 sayılı ilamında, “sanık hakkında açılan kamu davasına katılma hakkı bulunan suçtan zarar görene 5271 sayılı Kanun’un 233 üncü maddesi uyarınca duruşma gününü bildirir çağrı kağıdı tebliğ edilmesi ve aynı Kanun’un 234 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde sayılan hakları kullanma imkanının tanınması gerekirken, bunun yapılmamasının, duruşmadan haberdar edilmeden yargılamaya devam edilerek delil sunma hakkı elinden alınan suçtan zarar gören yönünden hak kısıtlaması niteliğinde olduğunun” belirtilmesi karşısında, suçtan zarar gören Kültür ve Turizm Bakanlığı adına İl Kültür ve Turizm Müdürlüğüne duruşma günü usulüne uygun olarak bildirilip, davaya katılma imkanı sağlanmadan hüküm tesis edilmesi suretiyle aynı Kanun’un 234 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine aykırı davranılması, hukuka aykırı bulunmuştur.

2. Bursa Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 06.03.2015 tarih, 4141 nolu kararı ile korunması gerekli kültür varlığı olarak tescilli dava konusu taşınmazda, izinsiz olarak binanın dış cephesinde ve içinde boya badana işlemi gerçekleştirilmesi, zemin katın mutfak olarak düzenlenmiş olması ve zemin döşemesi ile duvarların seramik kaplanması, birinci ve ikinci kat zemininin minoflö kaplanması, koruma alanına camekan yapılması eylemleri nedeniyle suç duyurusunda bulunulmasına, rölöve ve restitüsyon projelerinin kurula sunulmasına karar verildiği, 18.05.2015 tarihli belediye görevlileri tarafından düzenlenen tespit tutanağı ile, koruma alanında bulunan camekanın kaldırıldığının tespit edildiği, kurulun 27.05.2015 tarih, 4479 nolu kararı ile, taşınmaza ilişkin rölövesinin uygun olduğuna, restitüsyon projesinin, kuzey cephede gösterilen pencerelerinin iptal edilerek düzeltilen şekliyle uygun olduğuna, kafeterya-yeme içme yeri olarak kullanılmak üzere işlev değişikliği içeren restorasyon projesinin, kuzey cephede alt kat penceresinin düzeltilen şekliyle uygun olduğuna, uygulamanın belediyesi ve proje müellifi denetiminde gerçekleştirilebileceğine karar verildiği dosya kapsamında, 22.09.2010 tarihli iddianamede, kuruldan izin alınmadan yapının dış cephesinde ve içinde boya badana işlemi gerçekleştirilmesi, zemin katın mutfak olarak düzenlenmesi, zemin döşemesi ile duvarların seramik kaplanması, birinci ve ikinci katın vinil kaplanması, koruma alanına kuzey tarafına camekan yapılması eylemlerinin dava konusu edildiği, mahkemece mahallinde icra edilen keşif neticesinde alınan bilirkişi raporu ve talimat mahkemesi aracılığıyla alınan bilirkişi raporunda iddianame konusu edilmeyen eylemlerin de irdelendiği ve yapının mevcut hali ile onaylı proje arasında farklılıklar olduğunun tespit edildiği, bu hali ile iddianame konusu eylemlerin projeye uygun olup olmadığı hususunda tereddüt hasıl olduğu anlaşılmakla, mahallinde önceki bilirkişilerden farklı inşaat mühendisi, sanat tarihçi ve mimar bilirkişi heyeti refakate alınmak suretiyle yeniden keşif icrası ile 22.09.2010 tarihli iddianameye konu eylemler raporda tek tek irdelenmek suretiyle, tescilli taşınmazın son durumunun onaylanan projelere uygun olup olmadığının ve tescilli yapıda zarar meydana gelip gelmediğinin tereddütsüz şekilde belirlenmesi, uygun hale getirilmesi ve zarar meydana gelmemiş olması halinde atılı suçun manevi unsuru oluşmayacağından sanıkların beraatine, aksi halde mahkumiyetlerine karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm tesisi, hukuka aykırı bulunmuştur.

V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle Mudanya 2. Asliye Ceza Mahkemesinin, 08.06.2016 tarihi ve 2015/399 Esas, 2016/434 Karar sayılı kararına yönelik mahalli Cumhuriyet savcısının temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,

Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.06.2023 tarihinde karar verildi.