Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2021/10023 E. 2023/4103 K. 17.10.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/10023
KARAR NO : 2023/4103
KARAR TARİHİ : 17.10.2023

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2019/5130 E., 2020/1096 K.
DAVA : Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat
HÜKÜM : Düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddi
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Temyiz istemlerinin esastan reddi ile hükmün onanması

İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edilebilir olduğu, davacı vekilinin temyiz dilekçesinin 02.07.2020 tarihinde tebliği üzerine davacı vekilinin 07.07.2020 tarihinde verdiği dilekçesinde hükme ilişkin temyiz sebeplerini bildirerek katılma yolu ile temyiz isteminde bulunduğu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 142 nci maddesinin sekizinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Davacı vekili 24.09.2018 tarihli dava dilekçesinde özetle; davacının FETÖ silahlı terör örgütü’ne üye olma suçu isnadıyla 19.01.2017 tarihinde özel sektördeki işinden çıkartıldığını, sonrasında ise gözaltına alınıp İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği’nin 2017/374 Sorgu sayılı dosyasında tutuklandığını, İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2017/197 Esas sayılı dava dosyasında beraat ettiğini, 19.01.2017 ile 21.02.2018 tarihleri arasında işsiz kaldığını belirtmiş, bu kapsamda yoksun kalınan maaş, ödenmeyen SGK pirim bedeli, soruşturma sırasında el konulan cep telefonu bedeli, avukatlık ücreti, nezarethanede ve cezaevinde kalınan sürelere ilişkin ödenmesi gereken ücret, ailesinin cezaevi ziyaretleri için harcadığı masraf ve cezaevinde yapılan harcama tutarları olmak üzere toplam 162.928,90 TL maddi tazminatın ve manevi zararları için 100.000,00 TL manevi tazminatın işten çıkarılma tarihi olan 19.01.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalı vekili 25.10.2018 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davanın süresinde ve yetkili mahkemede açılmadığını, tazminat koşullarının oluşmadığını, talep edilen tazminatın fahiş olduğunu, davacının zararını belgelendirmediğini, mükerrer dava olup olmadığının araştırılması gerektiğini ve davanın reddini talep ettiklerini beyan etmiştir.

3. İstanbul 31. Ağır Ceza Mahkemesinin, 09.07.2019 tarihli ve 2018/431 Esas, 2019/298 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

4. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesinin, 01.06.2020 tarihli ve 2019/5130 Esas, 2020/1096 Karar sayılı kararı ile İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca düzeltilerek esastan reddine karar verilmiştir.

5.Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 06.12.2021 tarihli tebliğnamesi ile temyiz istemlerinin esastan reddi ile hükmün onanmasını talep etmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
1. Davacı vekilinin temyiz istemi, elkonulan telefonuna ilişkin bir karar verilmediğine, davacının tazminata esas dosyada kendisini temsil etmek üzere tuttuğu avukata ödediği avukatlık ücretinin, ailesinin cezaevi ziyaretleri nedeniyle yaptıkları yol masraflarının, ödenmeyen SGK primlerinin ve cezaevinde yaptığı harcamaların maddi tazminata dahil edilmesi gerektiğine, maddi tazminat hesabının asgari ücret üzerinden yapılmasının hatalı olduğuna ve eksik manevi tazminata hükmedildiğine ilişkindir.

2. Davalı vekilinin temyiz istemi, davanın reddi gerektiğine ve hükmedilen manevi tazminatın fahiş olduğuna ilişkindir.

III. DAVA KONUSU
Temyizin kapsamına göre;
A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
İstanbul 31. Ağır Ceza Mahkemesi gerekçesinde “Davacı … vekili tarafından 24/09/2018 alınma tarihli dilekçe ile, 5271 sayılı CMK’nın 141-144. maddeler arasında düzenlenmiş olan koruma tedbirleri nedeniyle tazminat isteminde bulunduğu, İstanbul 31. Ağır Ceza Mahkemesi’nce dava dilekçesinde belirtilen İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2017/197 Esas ve 2018/42 Karar sayılı dava dosyasının celbedildiği, yine İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 30/10/2018 Tarihli yazısıyla da gerekli bilgi ve belgelerin gönderildiği; yapılan incelemede davacının 29/09/2017 tarihinde gözaltına alınıp, İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği’nin 04/10/2017 Tarih ve 2017/374 Sorgu sayılı kararıyla tutuklandığı, davacının yargılandığı İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2017/197 Esas sayılı dava dosyasında 28/12/2017 tarihinde tahliye edilerek serbest bırakıldığı, davacı hakkında İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 20/02/2018 tarihli 2017/197 Esas ve 2018/42 Karar sayılı kararıyla beraat kararı verilip, sanık müdafii yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca yasal vekalet ücretine hükmedildiği, söz konusu kararın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi’nin 03/07/2018 Tarih, 2018/1024 Esas ve 2018/1283 Karar sayılı incelemesinden geçerek 06/09/2018 tarihinde kesinleştiği, kesinleşme şerhinin dava dosyasında mevcut olup, sanığın gözaltında ve tutuklulukta geçirdiği sürelerin başka bir cezadan mahsup edildiğine ilişkin herhangi bir bilgi ve belgenin dosyasında bulunmadığı, yine dosyada yapılan incelemede istinaf ilamı ve kesinleşme şerhi belgelerinin davacının müdafiine 20 Eylül 2018 tarihinde tebliğ edildiği, Silivri 3 No.lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü’nün 04/02/2019 tarihli yazısında davacının İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği’nin 2017/374 Sorgu sayılı tevkif müzekkeresiyle 04/10/2017 – 28/12/2017 tarihleri arasında fiilen tutuklu kaldığının bildirilmiş olduğu; Metro İstanbul Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin 19/02/2019 tarihli yazısında davacının iş akdinin 19/01/2017 tarihinde feshedildiğinin bildirildiği; SGK yazısı ekindeki Hizmet Dökümü Cetveli’nden de davacının 19/01/2017 – 21/02/2018 tarihleri arasında sigorta kaydının bulunmadığının anlaşıldığı; keza davacının mahkeme huzurundaki beyanında da iş akdinin feshedildikten sonra ve ayrıca gözaltına alınıp tutuklandığı tarihte de herhangi bir işte çalışmayıp gelirinin olmadığının ifade ettiği; dosya arasına alınmış olan 2017 Yılı Aylık Asgari Ücret Cetveli’ne göre aylık net asgari ücret tutarının 1.404,06 TL olduğu; mahkemece yaptırılan mali sosyal durum araştırmasına göre davacının aylık gelirinin 3.500,00 TL olduğu, evli olup iki(2) çocuğunun bulunduğu, babasına ait evde ikamet edip üzerine kayıtlı bir(1) adet otomobilinin olduğunun tespit edilip bildirildiği, İstanbul Defterdarlığı Muhakemat Müdürlüğü yazısına göre de davacının aynı konuyla ilgili başkaca açılmış tazminat davasının bulunmadığının bildirildiği anlaşılmıştır.

Mahkememizce yapılan değerlendirmede, davacının iş akdinin feshedilmesinden yaklaşık 8 ay sonra 29/09/2017 tarihinde gözaltına alınıp tutuklanması, davacının gözaltı ve tutuklanma sebebiyle iş akdinin sona ermemiş olması, davacının gözaltına alınıp tutuklandığı dönemde herhangi bir işte çalışmıyor olması birlikte değerlendirildiğinde, davacının gözaltına alınıp tutuklu bulunduğu 29/09/2017 – 28/12/2017 tarihleri arasındaki döneme ilişkin, 5271 sayılı CMK’nın 141 ve devam maddelerindeki haksız koruma tedbirleri nedeniyle tazminat isteme hakkı koşullarının oluştuğu; davacının gözaltına alınıp tutuklandığı dönemde herhangi bir işte çalışmayıp gelirinin de olmaması sebebiyle Yargıtay içtihatları gereği gelir kaybına ilişkin tazminat hesabının 2017 Yılı Aylık Net Asgari Ücret Tutarı olan 1.404,06 TL üzerinden yapıldığı, Yargıtay yerleşik içtihatları gereği diğer fazlaya ilişkin tazminat istemlerinin reddine karar verildiği; keza davacının mali sosyal durumu, gözaltı ve tutuklukta geçirdiği süreler ile zenginleşme yasağı ilkesi, hak ve nesafet kuralları gereği manevi tazminat isteminin de kısmen kübulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” denilerek 4.213,00 TL maddi ve 4.500,00 TL manevi tazminatın gözaltına alınma tarihi olan 29.09.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine hükmedilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
Bölge Adliye Mahkemesince manevi tazminat miktarının 7.500,00 TL’ye yükseltilmesi suretiyle düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

IV. GEREKÇE
Tazminat talebinin dayanağı olan İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/197 Esas – 2018/42 Karar sayılı ceza dosyası kapsamında, davacının silahı örgüt suçundan 29.09.2017 – 28.12.2017 tarihleri arasında 90 gün gözaltında ve tutuklu kaldığı, yapılan yargılama sonunda beraatine hükmedildiği, beraat hükmünün 06.09.2018 tarihinde kesinleştiği, gözaltı ve tutuklama tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 5271 sayılı Kanun’un 142 inci maddesinde öngörülen süre içinde yetkili ve görevli mahkemeye davanın açıldığı ve kanunda öngörülen yasal şartların oluştuğu anlaşılmıştır.

A.Davacı vekilinin temyiz sebeplerine yönelik olarak
1. 5271 sayılı Kanunun 141 inci maddesinin birinci fıkrasının (j) bendinde “Eşyasına veya diğer mal varlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde el konulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer mal varlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen,….” kişilerin tazminat isteyebileceklerinin hüküm altına alındığı, davacının dava dilekçesiyle cep telefonuna el konulmasına rağmen iade edilmediğinden bahisle de tazminat talep ettiği anlaşılmakla, el konulan eşyaların davacıya iade edilip edilmediği araştırılarak iade edilmemesi halinde davacının bu konuda maddi bir zararı olup olmadığı tespit edildikten sonra bu hususta da tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı hakkında değerlendirme yapılması gerektiği gözetilmeden eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırı bulunmuştur.

2. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 29.05.1957 tarihli, 1957/4 Esas, 1957/16Karar sayılı içtihadı birleştirme kararında da açıklandığı üzere; vekalet ücreti yargılama giderlerindendir. Buna göre karşı tarafa yüklenmesi gereken vekalet ücretinin bağımsız bir varlığı olamayacağından ayrı bir dava konusu da yapılamayacaktır. Davacının, kendi vekili ile yaptığı ve sadece tarafları bağlayan ücret sözleşmesi niteliğindeki vekalet akdi uyarınca ödenmesi kararlaştırılan bedelin koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davasında zarar kapsamında değerlendirilmeyeceği gözetilmelidir.

Anılan ve yerleşik Yargıtay uygulamaları nazara alındığında, tazminat talebinin dayanağını oluşturan ceza dava dosyasında beraat etmiş olması nedeniyle davacı lehine maktu vekalet ücretine hükmolunması gerektiği, maktu vekalet ücretini aşan ve serbest meslek makbuzu ile ispatlanan kısmın ise davacı ile avukatı arasındaki hukuki ilişkiye dayandığı, bu nedenle koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davasında zarar kapsamına dahil edilemeyeceği anlaşıldığından davacı vekilinin ceza davasında dolayısıyla davacının ödemek zorunda kaldığı vekalet ücretinin de maddi zarar hesabında göz önünde bulundurulması gerektiğine yönelik temyiz sebebi yerinde görülmemiştir.

3. Dairemiz yerleşik uygulamalarına göre davacının ailesinin cezaevi ziyaretleri nedeniyle yaptıkları yol masrafları, ödenmeyen SGK primleri ve cezaevinde yaptığı harcamalar koruma tedbirleri nedeniyle talep edilebilecek maddi tazminat kapsamında değerlendirilemeyeceğinden, bu kalemlerin maddi tazminat kapsamına dahil edilmemesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

4. Davacının iş akdinin koruma tedbiri tarihinden çok önce sona erdiği ve gözaltı ve tutuklama tarihinde asgari ücreti aşan bir geliri olduğunu belgeleyemediği anlaşılmakla, davacı lehine asgari ücret üzerinden hesaplanan maddi tazminat miktarında isabetsizlik görülmemiş olup, kararda hukuka aykırılık bulunmamıştır.

5. Nesnel bir ölçüt olmamakla birlikte, davacı lehine hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre ve benzeri hususlar dikkate alınıp, hak ve nesafet ilkelerine uygun, makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken, belirlenen ölçütlere uymayacak miktarda eksik manevi tazminata hükmolunması hukuka aykırı bulunmuştur.

B.Davalı vekilinin temyiz sebeplerine yönelik olarak
1. Davacının tutuklu kaldığı suçtan yapılan yargılama neticesinde beraat ettiği, beraat kararının 06.09.2018 tarihinde kesinleşmesi üzerine 24.09.2018 tarihinde açılan davanın süresinde olduğu, davacının tutuklama müzekkeresinin infaz gördüğü, dosya içerisinde yapılan incelemede davacının tutuklanmasına kendisinin sebep olduğuna dair herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmadığı ve davacının tazminat isteyemeyecek kişilerden olmadığı gözetildiğinde tazminat isteme koşullarının oluştuğu anlaşılmakla, davalı vekilinin davanın reddi gerektiğine ilişkin temyiz istemi yerinde görülmemiştir.

2. Davalı lehine eksik manevi tazminata hükmedilmesi hususu bozma nedeni yapılmış olduğundan, davalı vekilinin hükmedilen manevi tazminat miktarının fazla olduğuna ilişkin temyiz istemi yerinde görülmemiştir.

V. KARAR
Gerekçe bölümünün (A.1) ve (A.5) paragraflarına açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz istemi yerinde görüldüğünden İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesinin, 01.06.2020 tarihli ve 2019/5130 Esas, 2020/1096 Karar sayılı kararının 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin ikinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca İstanbul 31. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.10.2023 tarihinde karar verildi.