Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2020/930 E. 2020/6453 K. 26.11.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/930
KARAR NO : 2020/6453
KARAR TARİHİ : 26.11.2020

Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık
Hüküm : Beraat

2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanıkların beraatlerine ilişkin hüküm, katılan vekili ve şikayetçi vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Gerekçeli karar, yerel birim olan Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü yerine 15/03/2018 tarihinde …’na tebliğ edildiğinden, suçtan zarar gören Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü vekilinin 23/03/2018 tarihli temyiz isteminin süresinde olduğu kabul edilmiştir.
1- Katılan Kültür ve Turizm Bakanlığı vekilinin temyiz isteminin incelenmesinde:
17/08/2011 tarih ve 28028 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 648 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca, doğal sit alanlarında izinsiz gerçekleştirilen müdahaleler nedeniyle açılan davalara katılma hakkının …’na ait olması karşısında, mahkemece katılan olarak kabul edilen Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın, sanıklar hakkında tesis edilen hükmü temyiz etme hak ve yetkisi bulunmadığı anlaşılmakla, katılan Kültür ve Turizm Bakanlığı vekilinin temyiz isteminin, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 317. maddesi uyarınca isteme uygun olarak REDDİNE,
2- Şikayetçi Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü vekilinin temyiz isteminin incelenmesine gelince:
Suçtan zarar gören Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü adına yapılan temyiz istemi davaya katılma talebi olarak değerlendirilmiş olup, şikayetçi kurumun, 5271 sayılı CMK’nın 237/2. maddesi uyarınca kamu davasına katılan sıfatı ile kabulüne karar verilerek yapılan incelemede;
2863 sayılı Kanunun 7. maddesinde 6498 sayılı Kanun ile getirilen değişikliğin amacının, korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlığı ya da sit alanı olarak tescil kararlarının, ilgililerince öğrenilmesini sağlamak olduğu, başka bir deyişle, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları yönünden tebliğ; sit alanları yönünden Resmi Gazete’de yayım ve internet üzerinden duyuru kurallarının, kişilerin, sahip oldukları veya kullandıkları taşınmazların durumunu bilmelerini ve ona göre hareket etmelerini sağlama amacı taşıdığı, belirtilen kuralların, 2863 sayılı Kanunun 65. maddesinde düzenlenen suçun oluşumu için şekil şartı niteliği bulunmayıp, aksi yöndeki kabulün, 6498 sayılı Kanunun amacına da ters düşeceği;
Dolayısıyla, sözü edilen değişiklik öncesinde yapılan tescil işlemleri bakımından, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin olarak, taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde tescil şerhi bulunup bulunmadığına; sit alanları, tabiat varlıkları ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin olarak, şerhin varlığına veya tescil kararının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmediğine bakılması gerektiği;
Diğer yandan, taşınmaz bir varlığın korunması gerekli kültür ve tabiat varlığı olarak tescil edilmesinin ya da bir bölgenin, doğal, tarihi ve kültürel özellikleri nedeniyle sit alanı olarak belirlenmesinin, taşınmazın veya bölgenin özel bir statüye tabi tutulması gerektiği ve taşınmaz üzerinde ya da bölge içerisinde keyfi uygulamalarda bulunulamayacağı anlamına geldiği, bu bakımdan kural olarak, 6498 sayılı Kanun değişikliği sonrası tebliğ – yayım – internette duyuru; anılan değişiklik öncesi ise şerh – ilan yöntemleri ile taşınmazın ya da bölgenin tescilinden ilgililerin haberdar olmalarının sağlanacağı;
Bununla birlikte, Türk Medeni Kanununda yer alan “iyi niyet” kuralının genel bir hukuk ilkesi olarak kabul edilip, 2863 sayılı Kanunun 65. maddesinde düzenlenen suç tiplerine yönelik sübut değerlendirmesinde de dikkate alınmasının zorunlu olduğu, başka bir deyişle, 6498 sayılı Kanun değişikliği öncesinde yapılan tescil işlemleri yönünden, taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde şerh bulunmayıp, tescil kararı mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilmemiş olsa dahi, failin, taşınmazın ya da bölgenin tescilinden haberdar olduğuna dair beyanının göz ardı edilemeyeceği, zira, maliki olduğu veya kullandığı taşınmazın korunması gerekli nitelik taşıdığını ya da sit özelliğiyle bölgesel bazda koruma altına alınan bir alanda bulunduğunu bilen kişinin, taşınmaz üzerinde dilediği zaman dilediği şekil ve kapsamda uygulama yapamayacağını, taşınmazın ya da bölgenin özel statüsünün mümkün kıldığı ölçüde, kamu kurumlarınca yürütülecek izin prosedürü çerçevesinde inşai ve fiziki müdahalelerde bulunabileceğini de bilmesi gerektiği, yapı ya da bölge bazında tescil kararından haberdar olduğu halde, ilgili kurumlara başvurarak, gerçekleştirmeyi düşündüğü inşai uygulamaya yönelik izin almayıp keyfi hareket eden kişinin iyi niyetinden söz edilemeyeceği, dolayısıyla, taşınmazın ya da bölgenin niteliğini bilerek izinsiz inşai ve fiziki müdahalede bulunan ya da başlangıçta bilmeyip, kamu görevlilerince düzenlenen zabıt ve tutanaklar ile durumu öğrendiği halde müdahalesine devam eden failin, hukuki koruma altına alınamayacağı;
Ayrıca, hukuka aykırı zeminde gerçekleştirilen fiiller bakımından da failin iyi niyetinden bahsetmenin mümkün bulunmadığı, başka bir deyişle, Dairemizce incelenen dosyalarda sıkça karşılaşıldığı gibi, hazineye ait veya devletin hüküm ve tasarrufundaki taşınmazlar üzerinde inşai ve fiziki müdahale yapılması durumunda, tescil kararının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmemesinin sonuca etkili olmayacağı, zira bu halde failin, maliki olmadığı veya hukuka uygun şekilde yararlanma hakkını elde etmediği taşınmaza müdahalede bulunduğunu ve fiilinin hukuki korumadan yoksun olduğunu bildiğinin kabulü gerektiği, hukuka aykırı zeminde gerçekleştirilen inşai ve fiziki müdahaleler yönünden ilan kuralı aranmasının, hayatın olağan akışına ve mantık ilkelerine de uygun düşmediği;
Bu kapsamda somut olay değerlendirildiğinde; İzmir II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 14/02/1996 tarih ve 5576 sayılı kararı ile tescil edilen, Muğla Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 03-04/03/2011 tarih ve 6920 sayılı kararı ile tescilinin devamına karar verilen 1. ve 2. derece doğal sit alanlarında kalan dava konusu taşınmazlarda kain arazi üzerinde iş makineleriyle kademeli şekilde kazı ve düzeltmeler yapıldığı, düzeltilen alanların taş duvar ve beton harçla örülerek teraslandırma yapıldığı, ayrıca taşınmazlara ulaşmak amacıyla yol yapıldığı iddiasıyla sanıklar hakkında dava açıldığı, sanık …’un 31/01/2012 tarihli kolluk beyanında, ….. Tur.İnş.Tic. Şirketi ve …. Tur.İnş.San.Tic. Şirketinin sahibi olan … bünyesinde yat kaptanı olarak çalıştığını, şirketlerin Türkiye’deki tüm faaliyetlerinden şirket müdürü olarak sorumlu olduğunu, adı geçen şahsın çekek yeri yapmak istediğini söylemesi üzerine internet üzerinden arsa araştırdığını, … Köyü’ndeki dava konusu arazileri şirket adına kendisinin satın aldığını, önceleri taşınmazlar üzerinde otel yapmak istediklerini ancak izin alamadıklarını, tarım amaçlı kullanmak üzere izin belgesi aldıklarını, arazilerin sit alanında kaldığını bilmediğini beyan ettiği, … Köyü muhtarı olan sanık …’nın 10/04/2011 tarihli kolluk beyanında, … şirkete ait olan tarım arazisinin olduğu bölgede eskiden beri yol olduğunu, kendisinin de ortak olduğu … Limited Şirketine ait olan iş makinesini … şirket yetkililerinin iş makinesi operatörü olan sanık … ile görüşerek kiraladıklarını ve mevcut yolu düzelttiklerini, bu çalışmaları muhtar göreviyle değil, ticari iş olarak yaptığını, tarım arazisi olan bölgenin tapu kayıtlarında sit alanı olduğunun yazmadığını beyan ettiği, sanık …’ün 19/04/2011 tarihli kolluk beyanında, sanık …’in yeğeni olduğunu, kepçe operatörü olarak maaş karşılığında çalıştığını, kepçe gelirinin tamamıyla dayısı olan sanık …’e ait olduğunu, … şirket yetkilileriyle yaptıkları görüşmede kendilerine ait olan araziye yol açmak istediklerini söylediklerini, kendisinin de sanık …’e ait olan kepçeyi alarak yol açma çalışmalarına başladığını beyan ettiği, … Köyü Muhtarlığı azaları olan … ve …’ın, sanık … hakkında ön inceleme raporunun hazırlanması aşamasında tanık sıfatıyla verdikleri 21/09/2011 tarihli benzer mahiyetteki beyanlarında, yol açılan arazinin Hazine’ye ait olup, sit alanında kaldığını, yol açılırken muhtarlıktan izin talep edilmediğini, bu alanda müdahalede bulunulması için Koruma Bölge Kurulundan izin alınması gerektiğini, yolun sanık …’e ait kepçe ile açıldığını, sanık …’in kendi şirketine gelir kapısı olarak gördüğü müdahaleleri durdurmak için girişimde bulunmadığını, daha önce de başka arazilerden kum – çakıl alarak sit alanlarına dolgu yapmak amacıyla kendi iş makineleriyle çalışma yaptığını beyan ettikleri anlaşılmakla, dosya kapsamında Muğla Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 03-04/03/2011 tarih ve 6920 sayılı kararının ilan edildiğine dair tutanakların dosya kapsamında bulunması, … Köyü Muhtarlığı azaları olan tanıkların da bölgenin sit alanında kaldığını beyan etmeleri karşısında, doğal sit alanında kalan bölgede izin almadan müdahalede bulundukları sabit olan tüm sanıkların atılı suçtan mahkumiyetlerine karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, anılan Kanun değişikliğine yönelik hatalı değerlendirme ile beraat kararı verilmesi,
Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince hükmün isteme uygun olarak BOZULMASINA, 26/11/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.