YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/7057
KARAR NO : 2022/3109
KARAR TARİHİ : 19.04.2022
Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Trafik güvenliğini tehlikeye sokma, suç üstlenme, taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma
Hüküm : 1-Sanık … için TCK’nın 270/1,62/1, 53/2-1-3. maddeleri gereğince mahkumiyet
2-Sanık … için TCK’nın 270, 38/3, 53/2-1-3. maddeleri, TCK’nın 179/2, 53/1-2-3. maddeleri, TCK’nın 89/2-a-b-e, 22/3, 53/2-1-3, 53/6. maddeleri uyarınca mahkumiyet
Suç üstlenme suçundan sanık …’in mahkumiyetine ilişkin hüküm ile suç üstlenme, trafik güvenliğini tehlikeye sokma ve taksirle yaralama suçlarından sanık …’ın mahkumiyetine ilişkin hükümler sanıklar tarafından temyiz edilmekle, dosya incelendi gereği düşünüldü;
Olay tarihinde 2.19 promil alkollü olduğu doktor raporu ile tespit edilen, sanık sürücü … sevk ve idaresindeki otomobil ile meskun mahalde, bölünmemiş, iki yönlü, aydınlatmanın bulunduğu, asfalt kaplama, ıslak zeminli cadde üzerinde gece vakti seyri sırasında, olay mahalli olan “T” şeklindeki Fahrettin Altay kavşağına geldiğinde, alkolün etkisi ile sağa ya da sola dönemeyerek yolun karşısında duraklama halinde bulunan temyiz dışı katılan sürücü …’ın sevk ve idaresindeki otomobilin sol yan kısımlarına, aracının ön kısımları ile çarpması sonucu, kovuşturma aşamasında yapılan keşif üzerine düzenlenen 27/04/2015 tarihli bilirkişi raporu ile sabit olduğu üzere, sanığın asli ve tam kusuru ile katılan …’ı hayati tehlikeye neden olur, basit tıbbi müdahale ile giderilemez, kırığın hayati fonksiyonlara etkisi ağır (5) derece olacak ve işlev zayıflığına neden olacak nitelikte yaralanmasına neden olduğu olayda;
08/12/2012 tarihli kolluk ekibi tarafından düzenlenen tutanak ile aracı kullanan şahsın Kadir Toprak olduğunun tespit edildiği, olay tarihli alkollü araç kullanımına ilişkin idari para cezası tutanağının ve Eskişehir Yunus Emre Devlet Hastanesinin aynı tarihli 2.19 promil alkol tespitine ilişkin doktor raporunun da Kadir Toprak isimli şahıs hakkında olduğu ancak sanığın 08/12/2012 tarihli kolluk ifadesinde kendisinin … olduğuna, yurt dışında bulunan ağabeyi Kadir Toprak’a ilişkin yanında bulunan evrakların yanlışlık sonucu görevlilere verildiğine dair beyanı ve aşamalarda dinlenen tanıkların sürücünün … olduğu yönündeki beyanları doğrultusunda sanığın kimliğinin … olduğu hususunda şüphe bulunmadığı ile sanık …’ın yanında çalışan işçisi diğer sanık …’in suçu üstlendiğine dair samimi ikrarını içeren 07/10/2013 tarihli dilekçesi ve kovuşturma aşamasında talimat mahkemesince alınan beyanları ile görgü tanığı Fethi Özbek’in 12/12/2012 tarihli kolluk ifadesinde, kaza sonrası aracın yanına koştuğunda sürücü koltuğunda …’ın oturduğunu gördüğünü ve polis merkezinde şahsı tespit ettiğini beyan etmesi, aynı şekilde sanığın aracında yolcu olarak bulunan temyiz dışı sanık …’in 09/02/2015 tarihli celse alınan savunmasında sürücünün … olduğunu, ancak araçta bulunmayan …’in suçu üstlenmesi hususunda anlaştıklarını beyan ettiği anlaşılmakla;
I-Sanık …’in mahkumiyetine ilişkin hükme yönelik sanığın temyiz isteminin incelenmesinde;
Sanığa isnat edilen eylemin, 5237 sayılı TCK’nın 270. maddesinde düzenlenen “suç üstlenme” suçuna ilişkin olduğu, suç üstlenme suçu için TCK’nın 270. maddesinde temel ceza miktarının ”iki yıla kadar hapis cezası” olarak belirlendiği; 5271 sayılı CMK’nın 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanunun 24. maddesi ile başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan ”Basit Yargılama Usulü” başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan ”Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.” şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanunun geçici 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan ”01.01.2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19.08.2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 25.06.2020 tarihli ve 2020/16 Esas-2020/33 Karar sayılı iptal kararı ile; ”…kovuşturma evresine geçilmiş…” ibaresinin, aynı bentte yer alan ”…basit yargılama usulü…” yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle kovuşturma evresine geçilmiş olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanunun 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan düzenlemenin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan değişiklerin ise derhal uygulanması gereklemekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK’nın 251. maddesinin 3. fıkrasınına göre; ”mahkumiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.” şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararının neticeleri itibarıyla maddi ceza hukukuna ilişkin ve CMK’nın 251. maddesinin 3. fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, TCK’nın 7. maddesi ile CMK’nın 251.maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle, sanık lehine olan uygulamanın belirlenerek yerine getirilmesi ve gereği için dosyanın, ”Basit Yargılama Usulü” yönünden yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması;
Bozmayı gerektirmiş olup, sanığın temyiz itirazları yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı sair yönler incelenmeksizin 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
II-Sanık …’ın üzerine atılı suç üstlenme suçu yönünden mahkumiyetine ilişkin hükme yönelik sanık müdafinin temyiz isteminin incelenmesinde;
Sanığa isnat edilen eylemin, 5237 sayılı TCK’nın 270. maddesinde düzenlenen “suç üstlenme” suçuna ilişkin olduğu, suç üstlenme suçu için TCK’nın 270. maddesinde temel ceza miktarının ”iki yıla kadar hapis cezası” olarak belirlendiği; 5271 sayılı CMK’nın 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanunun 24. maddesi ile başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan ”Basit Yargılama Usulü” başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan ”Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.” şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanunun geçici 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan ”01.01.2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19.08.2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 25.06.2020 tarihli ve 2020/16 Esas-2020/33 Karar sayılı iptal kararı ile; ”…kovuşturma evresine geçilmiş…” ibaresinin, aynı bentte yer alan ”…basit yargılama usulü…” yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle kovuşturma evresine geçilmiş olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanunun 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan düzenlemenin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan değişiklerin ise derhal uygulanması gereklemekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK’nın 251. maddesinin 3.fıkrasınına göre; ”mahkumiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.” şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararının neticeleri itibarıyla maddi ceza hukukuna ilişkin ve CMK’nın 251. maddesinin 3. fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, TCK’nın 7. maddesi ile CMK’nın 251. maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle, sanık lehine olan uygulamanın belirlenerek yerine getirilmesi ve gereği için dosyanın, ”Basit Yargılama Usulü” yönünden yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması;
Bozmayı gerektirmiş olup, sanık müdafinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı sair yönler incelenmeksizin 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
III-Sanık …’ın üzerine atılı trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu yönünden mahkumiyetine ilişkin hükme yönelik sanık müdafinin temyiz isteminin incelenmesinde;
Sanığa isnat edilen eylemin, 5237 sayılı TCK’nın 179. maddesinin 2-3. fıkralarında düzenlenen ”trafik güvenliğini tehlikeye sokma” suçuna ilişkin olduğu, trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu için TCK’nın 179. maddesinin 2. fıkrasında temel ceza miktarının ”üç aydan iki yıla kadar hapis cezası” olarak belirlendiği; 5271 sayılı CMK’nın, 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanunun 24. maddesi ile başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan ”Basit Yargılama Usulü” başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan; ”Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.” şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanunun geçici 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan ”01/01/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19.08.2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 25.06.2020 tarihli ve 2020/16 Esas-2020/33 Karar sayılı ve 16.03.2021 tarihli 31425 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 14.01.2021 tarihli ve 2020/81 Esas-2021/4 Karar sayılı iptal kararları ile ”…kovuşturma evresine geçilmiş…, …hükme bağlanmış…” ibarelerinin, aynı bentte yer alan ”…basit yargılama usulü…” yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle;
Kovuşturma evresine geçilmiş veya hükme bağlanmış olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanun’un 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan kesinleşmiş hükümler haricindeki düzenlemelerin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK’nın 251. maddesinin 3. fıkrasına göre; ”mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.” şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararlarının neticeleri itibariyle maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve CMK’nın 251. maddesinin 3. fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, TCK’nın 7. maddesi ile CMK’nın 251. maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle, sanık lehine olan uygulamanın belirlenerek yerine getirilmesi ve gereği için dosyanın, ”Basit Yargılama Usulü” yönünden yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması;
Kabule göre de ;
1-Dairemizin yerleşik içtihatlarına göre taksirle yaralama suçunun zarar suçu, TCK’nın 179/3. maddesinde düzenlenen trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunun ise tehlike suçu olması, her iki suçun birlikte işlendiği hallerde, sanığın hangi suç nedeniyle cezalandırılacağı belirlenirken, suçlar için kanunda öngörülen cezaların ağırlığının değil, zarar suçu-tehlike suçu kriterinin esas alınması gerektiği buna göre; sanığın taksirle yaralama suçundan cezalandırılmasının mümkün olduğu ahvalde, sadece taksirle yaralama suçundan cezalandırılması, kovuşturma şartı olan şikayetin gerçekleşmemesi ya da şikayetten vazgeçme nedeniyle taksirle yaralama suçundan cezalandırmanın mümkün olmadığı ahvalde ise, sanığın TCK’nın 179. maddesinde düzenlenen trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan cezalandırılmasının kabul edilmesi karşısında; olay günü sanığın 2.19 promil alkollü vaziyette trafik kazası yapması sonucu meydana gelen kazada temyiz dışı katılan …’ın hayati tehlikeye neden olur, basit tıbbi müdahale ile giderilemez, kırığın hayati fonksiyonlara etkisi ağır (5) derece olacak ve işlev zayıflığına neden olacak nitelikte yaralanması şeklinde gerçekleşen olayda, sanığın taksirle yaralama suçundan mahkumiyetine karar verilmesi ve trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu bakımından hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, sanığın trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan da mahkumiyetine karar verilmesi,
2-Olay gecesi 2.19 promil alkollü araç kullandığı tespit edilen sanık hakkında TCK’nın 179/2. maddesi gereğince hüküm kurulmuşsa da, kamu davasının TCK’nın 179/3. maddesi uyarınca açıldığı ve sanığın alkollü olması sebebiyle bu madde kapsamındaki suç sübut bulduğundan, sanığın TCK’nın 179/3. maddesi yollamasıyla TCK’nın 179/2. maddesi uyarınca cezalandırılması gerekirken, TCK’nın 179/2. maddesi uyarınca hüküm kurulması,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafinin temyiz itirazı bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca isteme uygun olarak BOZULMASINA,
IV-Sanık …’ın üzerine atılı taksirle yaralama suçu yönünden mahkumiyetine ilişkin hükme yönelik sanık müdafinin temyiz isteminin incelenmesinde;
Sanığa isnat edilen eylemin, 5237 sayılı TCK’nın 89. maddesinin 1-2-3. fıkralarında düzenlenen ”taksirle yaralama” suçuna ilişkin olduğu, taksirle bir kişinin yaralanmasına sebebiyet verilmesi halinde gerçekleşecek olan taksirle yaralama suçu için TCK’nın 89. maddesinin 1. fıkrasında temel ceza miktarının ”üç aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezası” olarak belirlendiği; 5271 sayılı CMK’nın, 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanunun 24. maddesi ile başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan ”Basit Yargılama Usulü” başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan; ”Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.” şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanunun geçici 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan ”01/01/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19.08.2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 25.06.2020 tarihli ve 2020/16 Esas-2020/33 Karar sayılı ve 16.03.2021 tarihli 31425 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 14.01.2021 tarihli ve 2020/81 Esas-2021/4 Karar sayılı iptal kararları ile ”…kovuşturma evresine geçilmiş…, …hükme bağlanmış…” ibarelerinin, aynı bentte yer alan ”…basit yargılama usulü…” yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle;
Kovuşturma evresine geçilmiş veya hükme bağlanmış olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanunun 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan kesinleşmiş hükümler haricindeki düzenlemelerin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK’nın 251. maddesinin 3. fıkrasına göre; ”mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.” şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararlarının neticeleri itibariyle maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve CMK’nın 251. maddesinin 3. fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, TCK’nın 7. maddesi ile CMK’nın 251. maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle, sanık lehine olan uygulamanın belirlenerek yerine getirilmesi ve gereği için dosyanın, ”Basit Yargılama Usulü” yönünden yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması;
Kabule göre de ;
Bozma ilamına uyulduğu takdirde,
1-Sanığa isnat edilen eylemin, 5237 sayılı TCK’nın 89. maddesinin 1-2-3. fıkralarında düzenlenen ”taksirle yaralama” suçuna ilişkin olduğu, taksirle bir kişinin yaralanmasına sebebiyet verilmesi halinde gerçekleşecek olan taksirle yaralama suçu için TCK’nın 89. maddesinin 1. Fıkrasında temel ceza miktarının ”üç aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezası” olarak belirlendiği dikkate alınarak hükümde sanık hakkındaki temel cezanın TCK’nın 89/1. maddesi gereğince tayin edilmesi sonrası aynı kanunun suçun nitelikli hallerini düzenleyen 89/2-a, b, e maddesi gereğince kanunun ön gördüğü şekilde belirlenen temel ceza üzerinden yarı oranında arttırım yapılması gerektiği gözetilmeksizin, sanık üzerine atılı suça ilişkin mahkumiyet hükmünde doğrudan 89/2-a, b, e maddesi gereği 2 yıl hapis cezasına karar verilmesi,
2-Kaza anında 2.19 promil alkollü olduğu tespit edilen sanık hakkında, yukarıda anlatıldığı şekilde temel cezanın hatalı belirlenmesi sonucu, olayda bilinçli taksir koşullarının bulunduğundan bahisle TCK’nın 22/3. maddesi gereğince arttırım yapılırken 2 yıl 8 ay hapis cezasına karar verilmesi suretiyle fazla ceza tayini,
3-5237 sayılı TCK’nın 53/1. maddesindeki hak yoksunluklarının taksirli suçlarda uygulama olanağı bulunmadığı gözetilmeden, taksirle yaralama suçundan hüküm kurulurken anılan madde ile sanık hakkında hak yoksunluğuna hükmedilmesi,
Bozmayı gerektirmiş olup, sanık müdafinin itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA; 19/04/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.