Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2020/4857 E. 2023/1776 K. 23.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/4857
KARAR NO : 2023/1776
KARAR TARİHİ : 23.05.2023

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Taksirle öldürme
HÜKÜM : Mahkûmiyet

Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Karasu 1. Asliye Ceza Mahkemesinin, 02.02.2016 tarihli ve 2014/116 Esas, 2016/ 101 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında taksirle öldürme suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 85 inci maddesinin birinci fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası gereğince neticeten 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, aynı Kanun’un 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesine karar verilmiştir.

2. Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan 23.09.2020 tarihli ve 2016/ 99433 sayılı, hükmün düzeltilerek onanması görüşünü içerir Tebliğname ile Daireye tevdi edilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık müdafiinin temyiz istemi;
Sanığın kusuru bulunmadığına, bilirkişi raporlarının yetersiz olduğuna, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi gerektiğine ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR
Temyizin kapsamına göre;
Yerel Mahkemenin Kabulü;
1. Sanığın …Gıda San. ve Tic. A.Ş. isimli şirketin Karasu’da faaliyet gösteren tarım işletmesinin müdürü olduğu, olay günü tarım işletmesinde işçi olarak çalışan …’ın işletmeye ait traktör ile kesilmiş ağaçları eğimli arazide yukarı doğru çekme işi yaptığı sırada traktörün ön tarafının havaya kalkarak geriye doğru takla attığı, …’ın traktörün altında kalarak öldüğü olayda, mahkemece kazanın meydana gelmesinde sanığın asli kusurlu olduğu kabul ve tespit edilerek uygulama yapılmıştır.

2. Katılan beyanında sanıktan şikayetçi olduğunu beyan etmiş, vekili aracılığıyla ”… Olayın olmasında şirket yönetim kurulu başkanı, genel müdürü ve teknik işlerden sorumlu genel müdür yardımcısı da sanık … … ile birlikte sorumludur. Zira bu iş traktör ile yapılabilecek bir iş değildir. Bu işin yapılması için makara sisteminin kullanılması gerekir. Bunun mümkün olmadığı halde kato denilen paletli cihazın kullanılması gerekir. Her şeye rağmen traktör ile bu iş yapıldığı takdirde de savcılık aşamasında hazır bulundurduğumuz emsal traktörde gösterdiğimiz güvenlik tedbirlerinin traktörde bulunmaması gerekir. Bunlara ilaveten bu iş yapılırken bu işte uzman tecrübeli bir amirin de çalışanların başında bulunması gerekir. Bu sebeple zikrettiğimiz şahıslarında davaya dahil edilebilmesi için haklarında suç duyurusunda bulunulmasını talep ediyoruz” demiştir.

3. Sanık savunmasında ”İddianamede bahsi geçen … A.Ş’nin gerek olay tarihinde gerekse şu anda sorumlu müdürüyüm, ben olay anını görmedim, olayın nasıl cereyan ettiğini bilemiyorum, çalışanımız … vefat etti. Bu olaydan ötürü ölenin yakınlarına herhangi bir tazminat ödemedim, konuya ilişkin olarak 2 sayfadan ibaret yazılı savunmamı ibraz ediyorum” demiş, hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını talep etmiştir.

4. Tanık … beyanında ”…Ben …’nin hem iş arkadaşı hem de amcasının oğlu olurum. Aynı iş yerinde çalışıyoruz, … Traktörün arka kısmında kütük ve zincir sabitleyici T demiri yoktu. … çok çalışıyordu bazen gece yarılarına kadar fazla mesai yaptığı oluyordu yorgundu. Ben … … Beye bu hususu arz ettim. …’nin yorgun olduğunu dinlenmesi gerektiğini söyledim ancak gereği yapılmadı. İş yerinde bize işimizle ilgili herhangi bir eğitim verilmedi. İş güvenliği hususunda oldukça eksiklikler vardı. Olaya ilişkin bilgim ve görgüm bundan ibarettir-”koruma kafesi vardı ancak tigem döneminden kalma ince borulardan yapılmış şekildeydi. Normalde bunların traktör devrildiği zaman eğilip bükülmeyecek güçte olması gerekir. Ancak bunlar eğilmişlerdi. Koruma kafesi tente şeklindeydi..” demiştir.

5. Tanık … beyanında ”…-traktörün girdiği yer eğimli ve devrilmeye müseahit bir yerdi traktörün üzeride devrilmeyi engelleyici koruyucu ekipmanlar mevcut değildi. Yanımızda bize yol gösterici ve şirketin görevlendirdiği güvenlikle ilgili konularda uzman bir kimse bulunmamaktaydı. Verilen eğitimlerde de bizzat yaptığımız işle ilgili bu konuyla ilgili eğitim almadık–… öğlene doğru çalışmaya geldi, sabah beraber çalışmadık. Olayın olduğu gün sabah … traktöre takılı pulluk ile çift sürüyordu. Asıl görevi çift sürmektir. Pulluk bozulduğu için yaptırmaya gittiğini ancak beklerken yanımıza geldiğini öğrendik ama kendisinin mi geldiğini yoksa şirketten mi gidip bizimle çalışması gerektiğinin söylendiğini bilmiyorum–Sanık özverili ve güzel çalıştığı için iş yeri tarafından bir çok işe gönderilmekteydi hatta benim için de aynı şey söz konusuydu. Kendi görevimizin dışında traktör ile ilgili yapılacak ne iş varsa görevlendirilirdik ve yapardık–bizden istenilen işlerde yapabileceğimizi düşündüğümüz her işe kendimiz giderdik herhangi bir zorlama olmazdı,–traktörde meydana gelen arızaları tespit edip iş yerine söylediğimizde arızası giderilmek ve gerekeni yapmak için traktörü alıp sorunsuz başka bir traktör tarafımıza verilirdi. Sabitleme demiri yada çekme ekipmanı olarak kullanılan koruma ekipmanlarını o zamana kadar hiç kullanmadık çünkü iş yerinde böyle bir ekipman bulunmamaktaydı. Bizim de böyle bir talebimiz olmadı, biz çalışanlar olarak böyle bir ekipmanın kullanıldığından haberdar değildik, haberimiz olsa isterdik ” demiştir.

6. Tanık … beyanında ”… Biz çalışırken başımızda sürekli olarak işçi çavuşu bulunmaktaydı. İşinin ehli olarak görev yapardı. Olayın olduğu sırada bizim yanımızda değildi. Yaklaşık 100 m mesafede odunların araca yüklendiği yerdeydi. Çalıştığımız firmada iş güvenliğiyle ilgili gereken tüm tedbirler alınmaktaydı ve tarafımıza kullanacağımız eldiven, çizme, kıyafet tarzı malzemeler veriliyordu, iş güvenliği ile ilgili alınan tedbirlerden kastım budur, traktör devrildiği zaman koruyucu güvenlik kafesi bulunmamaktaydı, sadece tente dediğimiz güneşlik mevcuttu. Yine traktörde devrilmeyi engelleyen sabitleyici demirde takılı değildi–…’ın o işi yapmak için görevlendirilip görevlendirlimediğini tam olarak bilmiyorum, aslında işi odun çekmek değildi ama istenildiğinde yapardı–traktörün burnu biraz havaya kalktığında ben …’a yol üzerindeki dalları keserek ilerleyebileceğimizi ve kesebileceğimi söyledim. … da gerek olmadığınıa bana söyledi. Ben traktörün üzerinde değildim, traktörün yanında yürüyerek takip ediyordum, olayın meydana geldiği eğimli alandan son 5-6 defadır odunları çekmekteydik. Buradan odunları traktörle çekmenin tehlikeli olacağını bu nedenle ağaçları traktöre yükledikten sonra aşağıya inip stabilize yola girerek çekmemizin uygun olacağı ve bu konuda uyarılmamız olmamıştır. Yukarıdaki yola çabuk ulaşmak için eğimli araziden taşıma yapmayı tercih ediyorduk,” demiştir.

7. Ziraat mühendisi Nihat Uzunoğlu tarafından hazırlanan raporda, 17.01.2014 tarihli bilirkişi … tarafından hazırlanan raporda, 19.12.2014 tarihli heyet raporunda, 21.12.2015 tarihli heyet raporunda kaza yapan traktörde devrilmeye karşı koruyucu çatı yaptırmayan, iş yerinde güvenlik sağlayacak şekilde organizasyon yaptırmayan, denetleme, izleme ve uyarma sorumluluklarını yerine getirmeyen sanığın asli kusurlu olduğu kanaati bildirilmiştir.

IV. GEREKÇE
Yerel mahkemenin oluşa ilişkin kabulünde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Sanık müdafiinin temyiz istemi yönünden;
1. Kusur ve bilirkişi raporları yönünden;
Dosyada mevcut tüm raporların oluş ve dosya kapsamının birbiri ile uyumlu olduğu, kusur durumunu kesin bir şekilde tespit ettiği, raporların denetime elverişli olduğu, yasal dayanakları bulunduğu anlaşılarak hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.

2. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması gerektiği yönünden:
Katılanın zararı giderilmediğinden ve hükmedilen ceza mikatarı bakımından yasal olanak bulunmadığından 5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesi kapsamında hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesinin uygulanmamasına karar verilmemesinde hukuka aykırılık bulunmamıştır.

3. Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, sanığın yerinde görülmeyen diğer temyiz sebepleri reddedilmiştir.

4. Sanık hakkında kurulan hükümde, hükmedilen hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi esnasında uygulama maddelerinin eksik gösterilmesi suretiyle 5271 sayılı Kanunun 232 nci maddesinin altıncı fıkrasına aykırı davranılması dışında bir hukuka aykırılık görülmemiştir.

V. KARAR
Gerekçe bölümünde (4) numaralı bentte açıklanan nedenle Karasu 1. Asliye Ceza Mahkemesinin, 02.02.2016 tarihli ve 2014/116 Esas, 2016/ 101 Karar sayılı kararına yönelik sanık müdafiinin temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği BOZULMASINA, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanun’un 322 nci maddesi gereği hüküm fıkrasında yer alan 4. ve 5. paragrafın hükümden çıkarılarak yerine ”Sanığın sosyal ve ekonomik durumu nazara alınarak 2 yıl 6 ay hapis cezasının TCK’nın 50/4. maddesi delaleti ile 50/1-a maddesi gereğince adli para cezasına çevrilmesine, TCK’nın 52/3. maddesi gereğince adli para cezasının belirlenmesine esas tam gün sayısının 910 tam gün olarak belirlenmesine; TCK’nın 52/2. maddesi gereğince sanığın ekonomik ve diğer şahsi halleri göz önünde bulundurularak bir gün karşılığı adli para cezasının takdiren 20 TL olarak hesabıyla 18.200 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına” ibaresinin eklenmesi suretiyle hükmün, Tebliğnameye uygun olarak, oy birliğiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,

23.05.2023 tarihinde karar verildi.