YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/3959
KARAR NO : 2022/4691
KARAR TARİHİ : 14.06.2022
Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Taksirle öldürme
Hüküm : CMK’nın 223/2-c maddesi uyarınca; Beraat
Taksirle öldürme suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, mahalli Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Olay tarihinde, saat 15:15 sıralarında, Arpaçay İlçesi Taşlıağıl köyü içinden geçmekte olan Çıldır Santralı Doğu derivasyon su kanalına, altı yaşındaki …’ın oyun oynarken düşerek boğularak ölmesi ile sonuçlanan olayda; olayın olduğu tarihte sanık …’in Zorlu Doğal Elektrik Üretim A.Ş’nin Çıldır HES İşletme müdürü; sanık …’nun, Kars DSİ 241. Bölge Müdürü; sanık …’ın Kars DSİ 241 Şube Müdürü; sanık …’in ise Kars DSİ 241. Şube Müdürlüğü İşletme ve Bakım Mühendisi olarak görev yaptıkları;
Olay yeri inceleme tutanağına göre, ölen çocuğun evinin su kanalına mesafesinin 250-300 metre civarında olduğu, kanal kenarında kanala girmeyi önleyecek herhangi bir korunak, duvar ve bariyer bulunmadığının belirtildiği, su kanalının Taşlıağıl köyü içinden geçip Çıldır Gölüne döküldüğü, kanalın kuzey istikametine devam ettiği, 7,40 metre eninde olduğu, kanalın köy içinden köy çıkışına kadar her iki yanı ve zeminin beton olduğu, köy çıkışında beton olan bölümlerin bittiği, yaklaşık 300 metre mesafeden sonra kanalın doğu istikametine döndüğü, olay esnasında kanalda su seviyesini 1 metre derinlikte olduğu, DSİ’nin kanal kenarına “Kanala Girmek Tehlikeli ve Yasaktır” uyarı ikaz levhaları diktiği, kanalın yerleşim alanlarından geçen yarlerde can ve mal güvenliği bakımından tedbir alınmadığı;
Dosya içerisinde yer alan bilgi ve belgelerden, DSİ Genel Müdürlüğümüzce 1975 yılında Kars ili Arpaçay İlçesi sınırları içerisinde inşa edilerek işletmeye alınmış olan Çıldır HES Tesisinin işletme hakkı Özelliştirme Yüksek Kurulunun 07/05/2008 tarih ve 2008/29 sayılı kararı ile Zorlu Doğal Elektrik Üretim A.Ş’ye 49 yıllığına verildiği, Çıldır HES Su Kullanım Hakkı Ve İşletme Esaslarına İlişkin Anlaşmanın 05/08/2008 tarihinde imzalandığı, söz konusu olayın meydana geldiği yerin de sulama kanalı değil, DSİ tarafından Çıldır gölünü beslemek amacı ile yapılan derivasyon tüneli olduğu, bu alan devir teslim tutanağında (dosya içerisinde var) devredilmeyen ortak tesis olarak belirlendiği, DSİ 24. Bölge Müdürlüğü ile Zorlu Zorlu Doğal Elektrik Üretim A.Ş’ arasında yapılan ortak tesislere ilişkin ek protokolün 5.11. maddesinde “ Sulama dışında, ortak tesislerin sadece enerji amaçlı olarak kullanılması durumunda; tesislerdeki gerekli koruma ve emniyet tedbirlerinden ve çıkabilecek zarar ve ziyandan şirketin sorumlu” olacağı hükmüne yer verildiği; ancak olayın meydana geldiği doğu derivasyon kanalının şirkete devredilmediğinin anlaşıldığı; DSİ İşletme ve Bakım Dairesi Başkanlığı tarafından düzenlenen 9 Kasım 2007 tarihli 2007/19 sayılı Genelge de özetle “…DSİ tarafından inşa edilen ve işletmeye açılan sulama, drenaj veya taşkın tesislerinin yerleşim birimlerinden geçen kısımlarında, ikaz levhaları konulmasına rağmen çeşitli şekilde boğulma olaylarının meydana geldiği görülmektedir. Yerleşimin yoğunlaştığı yerlerde yerel yönetimlerce vatandaşların yazılı ve sözlü olarak uyarılması ve sulama kanalları boyunca uyarı ikaz levhalarının “DSİ Tesislerinde kullanılacak Tanıtma ve Uyarı Levhaları” kitabında belirtilen teknik kriterlere uygun şekilde, yasak ve uyarı levhalarının görünür ve okunur şekilde yerleşim yerleri boyunca ve yerleşim yoğunluğuna göre, baraj ve gölet çevresinde ise en fazla 200 metre arayla yerleştirilmesi gerektiği, yerleştirilen yasak ve uyarı levhalarının DSİ ve devralan kuruluş tarafından 3 ayda bir kontrol edilmesi gerektiği, sözkonusu kanalların etrafına kafes, çit, beton korkuluk veya demir bariyer yapılması işlemlerinin Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik darboğaz ve bakım onarım ödenek miktarı dikkate alındığında Kurumumuzca karşılanmasının mümkün olmadığı….” şeklinde genelge yayınlandığı; bu genelgeye uygun şekilde olaydan çok sonra 7 Kasım 2019 tarihli DSİ Genel Müdürlüğü Su Yapıları Koruyucu Güvenlik Tedbirleri Yönetmeliğinin 5.3. maddesinde “ Canlıların suya erişim hakkının engellenebileceği, getirebileceği ekonomik maliyetin büyüklüğü, taşkın kontrolü tesislerinde daha büyük risklerin meydana gelebileceği hususları gözönünde bulundurularak su yapıları ve depolama alanlarının çevresinin tamamı; tel, çit, bariyer ve benzeri yapısal koruyucu güvenlik tedbirleri ile çevrilemez.” hükmü ile 7. ve 8. maddesinde, sulama kanalları, drenaj veya taşkın tesislerinin yerleşim birimlerinden geçen kısımlarında, ikaz levhaları konulmasına rağmen meydana gelen boğulma olaylarında, sesli ve yazılı duyuru gibi yapısal olmayan koruyucu güvenlik tedbirleri ile yönetmelik ekinde yer alan Ek-1 deki rehbere göre hazırlanan fiziki tedbirlerin alınması gerektiği hususlarına yer verildiği; anlaşılmakla;
Ülkenin her yerinde DSİ tarafından açık kanal olarak projelendirilen sulama ve drenaj kanalları, derivasyon kanalları, tahliye kanallarının binlerce kilometre uzunlukta inşa edilmesi, bu kanalların yoğun yerleşim yeri içerisinde geçen bölümlerinde, belirli ve sınırlı mesafede tel çit veya üzeri kapalı kesit olarak projelerinin yapıldığı, olayın meydana geldiği sözkonusu derivasyon kanalının ise seyrek yerleşmenin olduğu köy yerinde ve yerleşim olmadan yapıldığı, daha sonraları kanala uzak köy evlerinin yapıldığı, DSİ Genel müdürlüğü tasdikli projesine göre de enerji veren açık kanal olarak projelendirildiği, kanal boyunca belirli yerlerde, yerleşim yerlerine yakın yerlerde uyarı ve ikaz levhalarının bulunduğu, can ve mal emniyeti için kanalın kapatılması durumunda bakım ve onarımının, iş makinesi ile temizliğinin yapılmasının imkansız olacağı, tel çit vb. ile çevrilmesinin ekonomik olmayacağı, sözkonusu olayda 6 yaşındaki oyun çağındaki ölenin ebeveyn gözetimi olmadan kanala arkadaşı ile oyun oynamaya gittiği ve düşen terliğini kanaldan almak isterken suya düştüğü olayda; sanıkların kusurunun bulunmadığı yönündeki mahkemenin kabul ve takdirinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılama sonunda, yüklenen fiil açısından, sanıkların taksirinin bulunmadığı gerekçesi gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, mahalli Cumhuriyet savcısının sanıkların kusurlu olduğu yönündeki bilirkişi raporlarının hükme esas alınarak, sanıklar hakkında mahkumiyet kararı verilmesi gerektiğine ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, beraata ilişkin hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA, 14.06.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.