Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2020/11906 E. 2022/9313 K. 30.11.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/11906
KARAR NO : 2022/9313
KARAR TARİHİ : 30.11.2022

Mahkemesi:Asliye Ceza Mahkemesi

Yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs ve kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçlarından sanığın beraatine ilişkin hükümler, mahalli Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü: Yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçu, TCK’nın ikinci kitabının “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlığını taşıyan dördüncü kısmının “Adliyeye Karşı Suçlar” başlıklı ikinci bölümünün 277. maddesinde, yerel mahkemenin karar tarihi itibarıyla; “(1) Görülmekte olan bir davada gerçeğin ortaya çıkmasını engellemek veya bir haksızlık oluşturmak amacıyla, davanın taraflarından birinin, sanığın, katılanın veya mağdurun lehine veya aleyhine sonuç doğuracak bir karar vermesi veya bir işlem tesis etmesi ya da beyanda bulunması için, yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı hukuka aykırı olarak etkilemeye teşebbüs eden kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Teşebbüs iltimas derecesini geçmediği takdirde verilecek ceza altı aydan iki yıla kadardır. (2) Birinci fıkradaki suçu oluşturan fiilin başka bir suçu da oluşturması halinde, fikri içtima hükümlerine göre verilecek ceza yarısına kadar artırılır.” biçiminde düzenlenerek, adil yargılanma hakkını ihlâl eden, yargılamanın doğruluk, dürüstlük ve gerçeğe ulaşma ilkelerine uygun olarak yerine getirilmesi yönündeki toplumsal beklentiyi zedeleyen tutum ve davranışlar kanun koyucu tarafından yaptırıma bağlanmıştır.
Madde gerekçesi ile Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 11.03.2021 tarihli ve 2019/27 – 2021/101 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, suç, görülmekte olan dava dolayısıyla işlenmektedir. Bu nedenle öncelikle “görülmekte olan”, yani; “mahkeme esasına kaydedilmiş ve henüz sonuçlanmamış” bir dava bulunması gerekir. Davanın niteliğinin ise suçun oluşumu açısından bir önemi bulunmamaktadır. Görülmekte olan dava; özel hukuk hükümlerine göre ya da idare veya vergi mahkemesinde açılmış dava olabileceği gibi ceza davası da olabilir.Suçun maddi unsurları arasında yer alan hareket (fiil) unsuru, yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı davanın taraflarından birinin veya sanığın, katılanın veya mağdurun lehine veya aleyhine sonuç doğuracak bir karar vermesi veya bir işlem tesis etmesi ya da beyanda bulunması için hukuka aykırı olarak etkilemeye kalkışmaktır. Suçun oluşabilmesi için, yargı görevi yapanlar ile bilirkişi veya tanıkla doğrudan bir ilişki kurulması zorunlu olup, bu ilişkiyle beraber belirli bir yönde karar vermesi veya işlem tesis etmesi hususunda yargı görevi yapandan, gerçeğe aykırı mütalâa veya beyanda bulunması hususunda bilirkişiden veya tanıktan talepte bulunulmalıdır. Ancak, suçun oluşabilmesi için, yargı görevi yapanın, bilirkişinin veya tanığın hukuka aykırı olarak kendisine iletilen talebi yerine getirerek herhangi bir karar vermesi veya işlem tesis etmesi ya da gerçeğe aykırı mütalâada veya beyanda bulunması gerekmez. Çünkü, yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı hukuka aykırı olarak etkileme teşebbüsünde bulunulmasıyla suç tamamlanır. Teşebbüs iltimas derecesini geçmediği takdirde ise faile daha az ceza verilmesi öngörülmüştür. Burada iltimastan maksat, hatıra binaen ricada bulunmaktır. Suçun tanımında “hukuka aykırı olarak etkilemeye teşebbüs” unsuruna yer verildiğinden, suçun oluşabilmesi için, yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkileme girişimi hukuka aykırı olmalı, hukuka uygunluk sebepleri bulunmamalıdır. Ayrıca, etkilemeye teşebbüs edilen kişinin, davanın süjesi olarak yargı görevi yapanlar ile bilirkişi veya tanık olması gerekmektedir. Yargı görevi yapan ibaresi, TCK’nın 6. maddesinde tanımlanmıştır. Buna göre, yüksek mahkemeler, adlî ve idarî mahkemeler üye ve hâkimleri ile Cumhuriyet savcısı ve avukatlar, yargı görevi yapan kişilerdir. Bilirkişi ve tanık kavramlarından ise ceza muhakemesi ile hukuk mahkemesindeki anlam ve içerikler anlaşılmalıdır. Suçun manevi unsurunun oluşabilmesi için, kasten hareket edilmesinin yanı sıra failin belirli bir saik ve amaç doğrultusunda hareket etmesi gerekir. Fail, suçu oluşturan fiili, “davanın taraflarından birinin, sanığın, katılanın veya mağdurun lehine veya aleyhine sonuç doğuracak bir karar vermesi veya bir işlem tesis etmesi ya da beyanda bulunması” için ve “davada gerçeğin ortaya çıkmasını engellemek veya bir haksızlık oluşturmak” amacıyla gerçekleştirmelidir. Maddenin ikinci fıkrasına göre, “Birinci fıkradaki suçu oluşturan fiilin başka bir suçu da oluşturması halinde, fikri içtima hükümlerine göre verilecek ceza yarısına kadar artırılır.” Bu düzenlemeye yer verilme nedeni, madde gerekçesinde; “…Birinci fıkrada tanımlanan suçun işlenmesi sırasında yargı görevini yapanlar ile bilirkişi veya tanıklar, örneğin tehdit edilmiş veya cebre maruz bırakılmış olabilmektedir. Bu ihtimale binaen maddenin ikinci fıkrasında, özel bir farklı neviden fikrî içtima hükmüne yer verilmiştir. Buna göre, birinci fıkrada tanımlanan suçu oluşturan fiilin aynı zamanda başka bir suç oluşturması hâlinde, fail sadece daha ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılacak; ancak bu suçtan dolayı verilen ceza, yarısına kadar artırılacaktır.” şeklinde izah edilmiştir.Öte yandan, hakaret suçu, TCK’nın ikinci kitabının “Kişilere Karşı Suçlar” başlığını taşıyan ikinci kısmının “Şerefe Karşı Suçlar” başlıklı sekizinci bölümünün 125. maddesinde; “(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir. (2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur. (3) Hakaret suçunun; a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı, b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı, c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle, İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz. (4) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır. (5) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır.” biçiminde düzenlenmiş olup, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22.02.2022 tarihli ve 2019/211 – 2022/105 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir.Eleştiri ise herhangi bir kişiyi, eseri, olayı veya konuyu enine, boyuna, derinlemesine her yönüyle incelemek, belli kriterlere göre ölçmek, değerlendirmek, doğru ve yanlış yanlarını sergilemek amacıyla ortaya konulan görüş ve düşüncelerdir. Genelde beğenmemek, kusur bulmak olarak kabul görmekte ise de eleştirinin bir amacının da konuyu anlaşılır kılmak, sonuç çıkarmak ve toplumu yönlendirmek olduğunda kuşku yoktur. Her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövme fiilini oluşturması gerekmektedir. Kamu görevlilerinin, görevlerini yerine getirirken fonksiyonlarını etkilemeyi ve saygınlıklarına zarar vermeyi amaçlayan aşağılayıcı saldırılara karşı korunmaları zorunlu olmakla birlikte, demokratik bir hukuk devletinde, kamu görevini üstlenenleri denetlemek, faaliyetlerini değerlendirmek ve eleştirmek de kaynağını Anayasadan alan düşünceyi açıklama özgürlüğünün sonucudur. Eleştirinin sert bir üslupla yapılması, kaba olması ve nezaket sınırlarını aşması, eleştirenin eğitim ve kültür düzeyine bağlı bir olgu ise de eleştiri yapılırken görüş açıklama niteliğinde bulunmayan, küçültücü, aşağılayıcı ifadeler kullanılmamalı, düşünceyi açıklama sınırları içinde kalınmalıdır.Bu açıklamalar ışığında incelenen dosyada;Sanık …’ın tehdit ve mala zarar verme suçundan yargılandığı Eleşkirt Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/125 esasına kayıtlı dava dosyasının 01.04.2015 tarihli duruşmasına eşi ve oğlu ile birlikte geldiği ve duruşmaya son verilip, mahkeme hâkimi tarafından sanığın tehdit suçundan beraatine ve mala zarar verme suçundan 3.000,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin karar açıklanırken, sanığın, mahkeme hâkimine hitaben; “Bana bu cezayı verirseniz yukarıda Allah var katliama sebep olur” dediği, eşinin duruşma salonunda bayılması üzerine dışarıya çıkarıldığı, sanığın eşini ambulansa götürürken adliye koridorunda polis memuru ve diğer tanıkların yanında mahkeme hâkimini kastederek, “Kadın baygınlık geçiriyor o hala para cezasından bahsediyor, böyle … olmaz, bu çocuk yaştaki kişiyi kim hâkim yaptı, dünkü savcıyı boşuna öldürmemişler, o çocuğun ailesini yok edeceğim” diyerek tehdit ve hakaret içerikli sözler söylediği; ayrıca, eşinin ambulansa bindirildiği esnada tanıklara parmağını kaldırarak, “Bütün köyü toplayacağım onun ailesini öldüreceğim” diyerek mahkeme hâkimini tehdit ettiği iddialarına dayalı olarak, sanık hakkında yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs, tehdit ve kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçlarından kamu davaları açıldığı olayda; Sanığın, iddianameye konu edilen ve mahkeme hâkimini etkileme girişimi olarak değerlendirilen; “Bana bu cezayı verirseniz yukarıda Allah var katliama sebep olur” biçimindeki sözleri, mahkeme hâkimi hükmü tefhim ettikten sonra söylemiş olup, söylenen sözlerin, söyleniş tarzı ve içeriği ile söylendiği zaman ve ortama nazaran, görülmekte olan davada lehine sonuç doğuracak bir karar vermesi için yargı görevi yapanı hukuka aykırı olarak etkilemeye teşebbüs niteliğinde olmadığı; ayrıca, hakkında tehdit suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen sanığın, iddianameye konu edilen ve mahkeme hâkimine yönelik hakaret olarak değerlendirilen; “Kadın baygınlık geçiriyor o hala para cezasından bahsediyor, böyle … olmaz, bu çocuk yaştaki kişiyi kim hâkim yaptı…” biçimindeki sözleri, eşinin rahatsızlanmasının verdiği psikoloji ile sarf ettiğine dair savunması ile sanık tarafından yapılan açıklamanın, bütünlüğü, amacı ve gerçekleştirildiği zaman birlikte gözetildiğinde kullanılan ifadeler nezaket dışı, kaba, rahatsız edici ve ağır eleştiri niteliğinde ise de mahkeme hâkiminin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadı içermediği ve sövme fiilini de oluşturmadığı anlaşıldığından, sanığa yüklenen yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs ve kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçlarının yasal unsurlarının somut olayda gerçekleşmemesi nedeniyle sanık hakkında CMK’nın 223/2-a madde, fıkra ve bendi gereğince beraat kararı verilmesine ilişkin yerel mahkemenin kabul ve uygulamasında dosya kapsamına göre bir isabetsizlik görülmemiştir.Yapılan yargılama sonunda, yüklenen fiillerin kanunda suç olarak tanımlanmamış olduğu gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, mahalli Cumhuriyet savcısının sanık hakkında yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs ve kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçlarından mahkumiyet yerine beraat kararı verilmesinin isabetsiz olduğuna ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, beraate ilişkin hükümlerin isteme uygun olarak ONANMASINA, 30.11.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.