YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/11102
KARAR NO : 2022/8230
KARAR TARİHİ : 09.11.2022
Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
Suç : Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs
Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık, sanık müdafii ve katılan tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
A) Sanığın ve sanık müdafinin temyiz istemlerinin incelenmesinde;
Sanığın kanuni süre geçmeden hükmü temyiz ettiği ve sanık ile sanık adına müdafinin hükmü temyiz etme haklarının bulunduğu belirlenerek yapılan incelemede:
Anayasa Mahkemesinin 07.10.2009 gün ve 27369 sayılı Resmi Gazetede yayımlanıp, yayımından itibaren bir yıl sonra 07.10.2010 tarihinde yürürlüğe giren, 23.07.2009 gün ve 2006/65 Esas – 2009/114 Karar sayılı iptal hükmünün yürürlüğe girdiği tarihe kadar 5237 sayılı TCK’nın 50 ve 52. maddeleri ve 765 sayılı TCK hükümleri uyarınca doğrudan hükmedilip, başkaca hak mahrumiyeti içermeyen 2000 TL’ye kadar (2000 TL dahil) adli para cezalarına ilişkin mahkumiyet hükümleri 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı Kanunun 305. maddesi gereğince kesin nitelikte olup, 07.10.2010 ila 6217 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 14.04.2011 tarihine kadar ise mahkumiyet hükümlerinin hiçbir istisna öngörülmeksizin temyizinin mümkün olduğu, 14.04.2011 ve sonrasında ise, doğrudan hükmedilen 3000 TL’ye kadar (3000 TL dahil) adli para cezalarının 5320 sayılı Kanunun Geçici 2. maddesi uyarınca kesin nitelikte olduğu anlaşılmakla; sanık hakkında adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçundan dolayı 03.02.2016 tarihinde doğrudan hükmedilen 3000 TL’den ibaret mahkumiyet hükmüne yönelik sanığın ve sanık müdafinin suç vasfına ilişkin herhangi bir temyiz istemleri de bulunmadığından, sanığın ve sanık müdafinin temyiz istemlerinin 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 317. maddesi uyarınca isteme uygun olarak REDDİNE,
B) Katılanın temyiz isteminin incelenmesine gelince;
… Barosun bağlı avukat olan sanık …’in müvekkili Utku hakkında şikayetçi …’ya yönelik hakaret suçundan … Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/84266 sayılı soruşturması üzerinden yürütülen soruşturmada tanık sıfatı ile ifade veren Seda, Nesrin ve Hatice’yi telefonla arayan sanığın, onlardan ifadelerini değiştirmesini isteyerek, TCK’nın 288/1. madde ve fıkrasındaki adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçunu aynı Kanunun 43/1. madde ve fıkrası kapsamında zincirleme şekilde işlediği iddiasıyla açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonunda, sanığın, adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçundan TCK’nın 288, 52, 52/4. maddeleri gereğince günlüğü 30 TL’den 100 gün karşılığı 3000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş olup, 5320 sayılı Kanuna eklenen; “Bölge adliye mahkemeleri faaliyete geçinceye kadar hapis cezasından çevrilenler hariç olmak üzere, sonuç olarak belirlenen üçbin Türk Lirası dâhil adlî para cezasına mahkûmiyet hükümlerine karşı temyiz yoluna başvurulamaz” şeklindeki geçici 2. madde uyarınca söz konusu mahkumiyet hükmü temyiz edilemez ise de, davaya katılmasına karar verilen şikayetçi … tarafından, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası yaptırımı öngören TCK’nın 277/1. madde ve fıkrasındaki yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçundan sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmesi gerektiği nedenine dayalı olarak aleyhe temyiz isteminde bulunulmuş olması karşısında, kesin nitelikteki hükümlerin kesinlik sınırını aşar nitelikte yaptırım içermek şartıyla suç vasfına yönelik ya da suç niteliği doğru belirlenmesine rağmen yanılgılı bir uygulama ile kesinlik sınırı içinde kalan cezaların verildiği hükümlere karşı yapılan aleyhe başvuru üzerine temyiz denetimine konu olabileceğine dair Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 28.05.2020 tarihli ve 2018/191-2020/242 sayılı, 28.05.2019 tarihli ve 2018/297-2019/461 sayılı, 11.03.2014 tarihli ve 2013/532-2014/126 sayılı kararları da gözetildiğinde, davaya katılmasına karar verilen şikayetçi …’nun temyiz isteminin kapsamına göre sanık hakkındaki mahkumiyet hükmünün temyiz edilebilir nitelikte olduğu kabul edilip, hükmün kanuni süre geçmeden temyiz edildiği de belirlenerek yapılan incelemede:
Mağdur kavramı gibi kanunda açıkça tanımlanmamış olan “suçtan zarar görme” kavramının, gerek Ceza Genel Kurulu gerek Özel Dairelerin yerleşmiş kararlarında; “suçtan doğrudan doğruya zarar görmüş bulunma hali” olarak anlaşılıp uygulandığı, buna bağlı olarak da dolaylı veya muhtemel zararların, davaya katılma hakkı vermeyeceğinin kabul edildiği, bu hususun, Ceza Genel Kurulunun 11.04.2000 tarihli ve 65–69, 22.10.2002 tarihli ve 234–366, 04.07.2006 tarihli ve 127–180, 03.05.2011 tarihli ve 155–80, 21.02.2012 tarihli ve 279–55, 15.04.2014 tarihli ve 599-190, 28.03.2017 tarihli ve 214-206 sayılı kararlarında; “dolaylı veya muhtemel zarar, davaya katılma hakkı vermez” şeklinde açıkça ifade edildiği ve Ceza Genel Kurulunun 25.03.2003 tarihli ve 41–54 sayılı kararında da “tazminat ödenmesi, itibar zedelenmesi ve güven kaybı” gibi dolaylı zararlara dayanarak kamu davasına katılmanın olanaklı olmadığının kabul edilmesi karşısında, sanık hakkında adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçundan açılan kamu davasında; sanığa atılı suçun koruduğu hukuki yarar ve niteliği itibariyle şikayetçi …’nun sanığa yüklenen suçun mağduru olmadığı ve suçtan doğrudan zarar görmemesi nedeniyle davaya katılmasına karar verilmiş olması hukuki değerden yoksun olup, hükmü temyiz yetkisi vermeyeceğinden, şikayetçi …’nun temyiz isteminin 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 317. maddesi gereğince isteme uygun olarak REDDİNE, 09.11.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.