Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2020/10033 E. 2023/4911 K. 09.11.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/10033
KARAR NO : 2023/4911
KARAR TARİHİ : 09.11.2023

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2015/557 E 2015/696 K
SUÇ : 2863 sayılı Kanuna aykırılık
HÜKÜM : Mahkumiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Bozma

Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
Pazar (Rize) 1. Asliye Ceza Mahkemesinin, 23.12.2015 tarihli ve 2015/557 Esas, 2015/696 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan, 2863 sayılı Kanun 65 inci maddesinin birinci fıkrası, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 62 nci maddesi, 52 nci maddesi ve 53 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca 2 yıl 6 ay hapis 2000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık müdafiinin temyiz itirazları;
1.Süre verilmesi durumunda gerekli iznin alınabileceği, eylemin hukuki hale getirebileceğine,

2.Eksik araştırma ile karar verildiğine,

3.Sabıkasız olan sanık hakkında tesdiden ceza verilmesinin hukuka aykırı olduğuna,

4.Sanığın daha önceden İstanbul’da yaşadığını suça konu alanın yabancısı olduğunu, sit alanı olduğunu bilebilecek durumda olmadığına,

5. Diğer temyiz sebeplerine ilişkin.

III. OLAY VE OLGULAR
A. Yerel mahkemenin kabulü;” İddia, sanık savunması, katılan kurum vekilleri yakınması, keşif tutanağı bilirkişi raporları, nüfus kaydı, adli sicil kaydı ve tüm dosya kapsamından; sanığın herhangi bir kurumdan izin almaksızın yine yukarıda belirtilen suç yerinde 4×3 metre ölçülerinde dört adet bungalo ev inşaatı yaptığından bahisle sanığın cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır. Sanık savunmasında söz konusu yerde ekonomik ihtiyacı nedeniyle yapı yaptırdığını ve pansiyon olarak kullanacağını suç olduğunu bilmediğini savunmuştur. Katılan kurum vekili sanıktan şikayetçi olduğunu ve cezalandırılmasını talep etmiştir. Fen bilirkişisinin 20.10.2015 tarihli raporunda; Dava konusu yapılar Kaplıca Mahallesi … Yaylası … mevkiinde 428 ada, 1 nolu orman parseli içerisinde kaldığı, dava konusu yapılar I. derece doğal sit alanı olduğu, dava konusu yapı ve parselin bulunduğu … Yaylası, … Mevkii, Kaçkar Dağları Milli Park içerisinde kaldığı şeklinde rapor tanzim etmiştir. İnşaat bilirkişisinin 21.12.2015 tarihili raporunda; Dava konusu taşınmaz … Mahallesi, 428 ada, 1 parsel üzerinde 4 adet 3,06×5,40 m² ebatlarında ahşap olarak yapılmış bungalov evler bulunduğıu, duvarları ve çatısı yapılmış, ayrıca Kaçkar Dağları Milli Park sınırları içerisinde kaldığı, dava konusu yer için Kültür ve Tabiat Varlıklarının Koruma Kurulundan izin alınması gerektiği şeklinde rapor tanzim edilmiştir.

2863 sayılı Kanun’un 65 inci maddesinin birinci fıkrası ; ”Tescil edilen sit alanları ve korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarının bu Kanuna göre tebliğ veya ilan edilmiş olmasına rağmen yıkılmasına, bozulmasına, tahribine, yok olmasına veya her ne suretle olursa olsun zarar görmesine kasten sebebiyet verenler ile koruma bölge kurullarından izin alınmaksızın inşaî ve fiziki müdahale yapanlar veya yaptıranlar, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır. ” hükmüne amirdir.

Yapılan yargılamalar esnasında kurul kararları, sit haritası, tapu kayıtları getirtilmiş, mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif yapılmış ve dava konusu taşınmazın Trabzon kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurulu’nun 31.10.1991 tarihili kararı ile sit alanı ilan edilmiş, 31.10.1991 tarih ve 1185 sayılı kararı ile tescilli doğal sit alanı içerisinde kaldığı ve sanığın tavsif edilen eyleminin 2863 sayılı Kanun’un 9 uncu maddesinde tanımlanan inşai ve fiziki müdahale niteliğinde bulunduğu hususu keşfen tesbit edilmiştir.

Dosya tümü ile incelendiğinde sanığın tescil edilen sit alanları ve korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarının yıkılmasına, bozulmasına, tahribine, yok olmasına veya her ne suretle olursa olsun zarar görmesine sebebiyet verdiği, ayrıca koruma bölge kurullundan izin almadan inşai ve fiziki müdahalede bulunduğu anlaşılmıştır. Suçun manevi unsuru kasttır. Aynı yere dair daha önceden inşaat aşamasında sanığın annesinin mahkum olduğu, aradan bir yıl geçmeden sanığın aynı yerdeki inşaatları tamamlaması nedeniyle sanığın bile isteye yapıyı tamamladığı anlaşıldığından suç kastının olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle suçun manevi unsuru da gerçekleşmiştir. Tüm bu nedenlerle sanığın üzerine atılı suç sübuta ermiştir.

Yasa koyucu bu suç için iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası öngörmüştür. Adli para cezası 5237 sayılı kanunu 52/1 maddesi ”Adlî para cezası, beş günden az ve kanunda aksine hüküm bulunmayan hâllerde yediyüzotuz günden fazla olmamak üzere belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle hesaplanan meblağın hükümlü tarafından Devlet Hazinesine ödenmesinden ibarettir” hükmü uyarınca alt sınırı 5 tam gün olarak kabul edilmek zorundadır. Üst sınırı ise beş bin tam gün karşılığıdır.

Sanığın duruşmada yapılan gözlemle tespit edilen durumu, sanığın mahkememizdeki saygılı tutum ve davranışları ile toplumda da böyle bir kişi olarak kabul edilmesi gerektiği, adli sicil kaydı, mahkememizce sanığın kimlik bilgileri alınırken tespit edilen ve yine kollukça tespiti yaptırılan sosyal ekonomik durumu, fiil ile cezada orantılılık ilkesi, işlenen fiilin haksızlık içeriği, cezadan beklenen amaç, suç nedeniyle bozulan kamu düzeninin bozulmuşluk durumu diğer bir ifade ile toplumdaki infial, suçun işlendiği yerin korunmaya değer doğal güzelliği olan yer olması ve suçun işlendiği zamanın bu gibi doğal güzelliklerin tahrip edilmeye ve yok edilmeye sistemli şekilde başlandığı zaman olması ve failin saiki, suç konusunun önemi, sanığın bilirkişi raporlarına göre meydana getirdiği zarar ve tehlikenin ağırlığı nazara alınarak nazara alınarak 5237 sayılı Kanun’un 61 inci maddesi uyarınca temel ceza belirlenirken (2 yıl ilâ 5 yıl hapis ve 5 ila 5.000 tam gün adli para arası) alt sınırdan uzaklaşılarak 3 yıl hapis ve 120 tam gün karşılığı adli para cezası olarak belirlenmiştir. Sanığın duruşmadaki tutum ve davranışları, sanığın geleceği üzerindeki etkisi ve cezanın sanığın geleceği üzerindeki etkileri göz önünde bulundurularak lehine takdiri indirim uygulanmıştır.

Sanığa verilen hapis cezasının miktarı itibari ile 5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesi ve 5237 sayılı Kanun’un 51 inci ve 1 yıl ve daha az hapis cezaları için uygulanan 50 nci maddesinin tatbikine kanunen yer olmadığına, karar kesinleştiğinde Çamlıhemşin Belediyesi başkanlığına ve İl idare kuruluna 3194 sayılı Kanunun 32 nci maddesi kapsamında işlem yapılmak üzere bildirimde bulunmasına karar verilmiştir.

B. Sanık savunmasında; “Söz konusu yeri ben yaptırdım. Eşim hapisten çıkmıştı ekonomik ihtiyacımız nedeniyle oraya yapı yaptırım pansiyon olarak işletmek isteim. Söz konusu yerin sit alanı olduğunu bilmiyordum. Dedi ” şeklinde beyanda bulunmuştur.

IV. GEREKÇE
02.06.2015 tarihinde Jandarma görevlilerince devriye esnasında sit alanı olarak ilan edilmiş bölgede izinsiz inşaat yapıldığının tespiti üzerine Çamlıhemşin Orman İşletme Şefliğine haber verildiği, sanığın aynı gün alınan ifadesinde söz konusu binaları kendisinin yaptığını beyan ettiği, 10.06.2015 tarihli orman muhafaza memurları tarafından tutulan suç tutanağına göre; … Kaplıcaları, … Köprüsü Kunç mevkiinde 3.05×4.05 ebatlarında 4 adet profilden çevrilmiş etrafı ahşapla kaplanmış kamelya tipi bina inşa edildiği, aynı yere ilişkin 27.03.2014 tarihinde sanığın eşinin annesi adına tutulmuş suç tutanağı olduğunun tespit edildiği ve sanık hakkında 2863 sayılı Kanuna muhalefet suçundan kamu davası açıldığı anlaşılmakla; mahkemece 09.10.2015 tarihinde yapılan keşif esnasında suça konu yerde dört adet bitmiş vaziyette, kapısı ve çatısı olan bungalov tarzı yapının olduğu, bir adet de temeli atılı içerisinde araba tekeri ve çadır kurulu bir yer olduğu gözlemlendiği, keşif akabinde alınan inşaat mühendisi bilirkişi raporunda duvarları ve çatısı yapılmış ticari amaçla kullanılan yapıların bina vasfında olduğunu izin alınması gerektiğinin bildirildiği anlaşılmakla; her ne kadar sanık suça konu alanın sit alanı olduğunu bilmediğini beyan etmiş ise de; 10.06.2015 tarihli suç tutanağına göre aynı yere ilişkin bir yıl önce akrabası hakkında tutulan tutanak bulunması, yine 02.06.2015 tarihinde hakkında tutanak tutulmuş olmasına rağmen keşif gününe kadar suça konu inşaatları tamamlayarak kullanılır hale getirmesi göz önüne alınarak sanığın savunmalarına itibar edilmemiş, I. Derece doğal sit alanında izinsiz inşai ve fiziki, müdahalede bulunduğu sabit görülerek verilen mahkumiyet hükmünde bir hukuka aykırılık görülmemiştir.

1. Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipi ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen diğer temyiz sebepleri reddedilmiştir.

2.Anayasa Mahkemesinin, 5237 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesindeki hak yoksunluklarına ilişkin 24.11.2015 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan 08.10.2015 tarihli, 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilebileceği değerlendirilerek yapılan incelemede:

3. Sanık hakkında kurulan hükümde, Orman ve Su İşleri Bakanlığı 12. Bölge Müdürlüğü’nün 2863 sayılı Kanuna aykırılıktan açılan davaya katılma hak ve yetkisinin bulunmadığı gözetilmeksizin, Orman ve Su İşleri Bakanlığı 12. Bölge Müdürlüğü lehine vekalet ücretine hükmedilmesi, isabetli bulunmamıştır.

V. KARAR
Gerekçe bölümünde (3) numaralı bentte açıklanan nedenle Pazar (Rize) 1. Asliye Ceza Mahkemesinin, 23.12.2015 tarihli ve 2015/557 Esas, 2015/696 Karar sayılı kararına yönelik sanık müdafiinin temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği BOZULMASINA, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanun’un 322 nci maddesi gereği hüküm fıkrasında yer alan vekalet ücretine ilişkin (9.) paragraf çıkarılarak yerine “Katılan … İl Müdürlüğü kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 14 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca 1500 TL maktu vekalet ücretinin sanıktan tahsili ile katılana verilmesine,” ibaresinin eklenmesi suretiyle hükmün, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 09.11.2023 tarihinde karar verildi.