Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2019/7312 E. 2020/5861 K. 10.11.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2019/7312
KARAR NO : 2020/5861
KARAR TARİHİ : 10.11.2020

Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Taksirle yaralama
Hüküm : TCK’nın 89/4, 22/3,53/6 maddeleri gereği mahkumiyet

Taksirle yaralama suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine incelenen dosya kapsamına göre, sanığın eksik soruşturma sonucu karar verildiğine, kusur durumuna ve bilinçli taksir hükümlerinin uygulanmaması gerektiğine ilişkin temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-) Dosya içeriğine göre sanık alkollü şekilde idaresindeki otomobille, gece vakti, meskun mahalde, aydınlatmanın bulunduğu, iki yönlü, asfalt kaplama caddede seyri sırasında, önündeki aracı geçmek için sol şeride geçtiğinde, karşıdan gelen araçtan kurtulmak amacıyla aniden ve kontrolsüzce direksiyonu sağa kırdığı esnada, aracının sağ ön kısmıyla, gidiş yönüne göre yolun sağında park halinde bulunan çekiciye takılı yarı römorkun sol arka kısmına çarpması şeklinde meydana gelen katılanlardan bir kişinin basit tıbbi müdahale ile giderilir, bir kişinin ise hayati tehlike geçirecek, vücudundaki kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarını 3. dereceden etkileyecek şekilde şekilde yaralanması ile sonuçlanan olayda, taksirli suçlar açısından temel cezanın belirlenmesinde; TCK’nın 61/1. ve 22/4. madde ve fıkralarında yer alan ölçütlerden olan failin kusuru, meydana gelen zararın ağırlığı, suçun işleniş biçimi ile suçun işlendiği yer ve zaman nazara alınmak suretiyle, aynı Kanunun 3/1. maddesi uyarınca işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmolunması gerekmekte olup, dava konusu olayda sanık tam kusurlu olmakla birlikte yaralanan kişi sayısı, yaralanmaların niteliği, maddede öngörülen cezanın alt sınırı nazara alınmak suretiyle, cezada orantılılık ilkesi ile adalet ve hakkaniyet kurallarına uygun bir cezaya hükmedilmesi ve alt sınırdan bir miktar uzaklaşılması gerektiği gözetilmeden, en üst sınırdan teşdidin derecesinde yanılgıya düşülmek suretiyle sanık hakkında fazla ceza tayini,
2-) Sanığın kaza yerinden kaçması sebebiyle kaza anında alkollü olduğuna dair bir alkol ölçümün dosyada mevcut olmaması, her ne kadar araçta yolcu Tarık sanığın alkollü olduğunu beyan etmiş ve sanıkta bu hususu ikrar etmişse de Dairemizin yerleşik uygulamalarına göre 1.00 promil ve üstü miktarda alkollü olarak kullandığı araç ile taksirle yaralamaya veya ölüme sebebiyet verilmesi halinde suçun bilinçli taksirle işlendiğinin kabul edildiği, müsnet olayda sanığın alkollü olduğunda tereddüt bulunmamakla birlikte ölçüm yapılamaması dolayısıyla tanık beyanının ve sanığın ikrarının, atılı suçun bilinçli taksirle işlendiğine yönelik her türlü şüpheden uzak ve kesin delil niteliğinde kabul edilmesi mümkün olmadığından, sanık hakkında bilinçli taksir hükümlerinin uygulanmaması gerektiği halde yazılı şekilde hüküm kurularak sanık hakkında fazla ceza tayini,
Kabul ve uygulamaya göre de;
Trafik güvenliğini tehlikeye sokma ve taksirle yaralama suçlarından açılan kamu davasında yapılan yargılama sonunda, yalnızca sanığın taksirle yaralama suçundan mahkumiyetine karar verilmişse de TCK’nın “Trafik Güvenliğini Tehlikeye Sokma” başlıklı 179. maddesinin 3. fıkrasında alkol ve uyuşturucu madde etkisiyle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek olan kişinin araç kullanma halinin suç olarak düzenlendiği, maddede belirtilen suçun tehlike suçu olup, somut olayda ise katılanların yaralanmış olması sebebiyle zarar suçunun oluştuğu, zarar sonucu gerçekleştiği durumda sanığın sadece taksirle yaralama suçundan cezalandırılması ile yetinilmesi, trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan ise hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmesi gerektiği gözetilmemesi,
Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 10/11/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.