Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2019/10230 E. 2020/4408 K. 08.09.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2019/10230
KARAR NO : 2020/4408
KARAR TARİHİ : 08.09.2020

Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Trafik güvenliğini tehlikeye sokma- Suç üstlenme
Hüküm : CMK’nın 223/2-e maddeleri gereğince beraat (her iki sanık açısından)

Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan sanık …’ın, suç üstlenme suçundan sanık …’ın beraatlerine ilişkin hüküm, mahalli Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, mahalli Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Olay günü saat 22.08 sıralarında sanık …’ın sevk ve idaresindeki aracı ile seyir halinde iken maddi hasarlı trafik kazası yaptığı, aracı diğer sanık …’ın kullandığını iddia ettiği, doktor raporuna göre 148 promil alkollü olduğu, sanık …’ın alınan savunmasında suç tarihinde arkadaşı …’ın alkollü olması nedeniyle aracı kendisinin kullandığını, dikkatsizliği nedeniyle kaza yaptığını belirttiği, dosya içerisinde bulunan mobese kamera kayıtlarının incelenmesinde kaza yapan aracın yolcu koltuğundan sanık …’ın çıktığının anlaşılması nedeniyle sanık … hakkında TCK’nın 179/2-3 ve 53 maddeleri gereğince, sanık … hakkında TCK’nın 270/1-1 ve 53. maddeleri gereğince cezalandırılmaları için iddianame düzenlenerek kamu davası açılan olayda;
Olay anını gösterir mobese görüntülerinin bilirkişi tarafından incelenmesi neticesinde düzenlenen raporda; kaza anından sonra şoför mahallinden bir erkek şahsın indiğinin belirtilmesi, 29.05.2015 tarihli olay tutanağında kazayı gören 2642 kod nolu duruşmada da dinlenen ekiplerin aracın sürücü koltuğundan sanık …’ın indiğini belirtmeleri, mobese kayıtları incelendiğinde aracın önden hasar aldığı, sağ ön yolcu kapısının açılmamasını gerektirir bir sorun olmadığı, olaya anında müdahale eden vatandaşların sağ ön yolcu kapısını rahatlıkla açtığı, sağ ön kapıdan sanık …’ın indiği, bu sebeple sanık …’ın sağ ön kapı açılmadığı için kendisinin sürücü tarafından indiği savunmasına itibar edilemeyeceği, olay yerine sonradan gelen tanık beyanına itibar edilerek atılı suçların yasal unsurlarının oluştuğu gözetilmeksizin sanıklar hakkında mahkumiyet kararı yerine beraat kararı verilmesi kanuna aykırı olup, yeniden yapılacak yargılamada 5271 sayılı CMK’nın, 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun’un 24. maddesi ile başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan ”Basit Yargılama Usulü” başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan; ”Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.” şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanun’un geçici 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan ”01/01/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesi’nin 19.08.2020 tarihli ve 31218 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 25.06.2020 tarihli ve 2020/16 Esas-2020/33 Karar sayılı iptal kararı ile; ”…kovuşturma evresine geçilmiş…” ibaresinin, aynı bentte yer alan ”…basit yargılama usulü…” yönünden Anayasa’ya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle, kovuşturma evresine geçilmiş olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanun’un 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan düzenlemenin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK’nın 251. maddesinin 3. fıkrasına göre; ”mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.” şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesi’nin anılan iptal kararının neticeleri itibariyle maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve CMK’nın 251. maddesinin 3. fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, TCK’nın 7. maddesi ile CMK’nın 251. maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle, sanık lehine olan uygulamanın belirlenerek yerine getirilmesi ve gereği için dosyanın, ”Basit Yargılama Usulü” yönünden yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması bozmayı gerektirmiş,
Kabule göre de; 11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Kanunun 19. maddesi ile değişik 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 48/7. maddesinde yer alan, “Hususi otomobil sürücüleri bakımından 0.50 promilin, diğer araç sürücüleri bakımından 0.20 promilin üzerinde alkollü olan sürücülerin trafik kazasına sebebiyet vermesi halinde, ayrıca Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri uygulanır” şeklindeki düzenleme karşısında; sanık …’ın kaza anında 0.53 promil alkollü vaziyette trafik kazası yaptığı olayda atılı suçun yasal unsurları oluştuğundan sanık hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı olup, mahalli Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince hükmün isteme uygun olarak BOZULMASINA, 08.09.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.