Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2018/8182 E. 2019/5890 K. 08.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/8182
KARAR NO : 2019/5890
KARAR TARİHİ : 08.05.2019

Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suçlar : Kişilerin huzur ve sükununu bozma, haberleşmenin gizliliğini ihlal
Hükümler : Sanıklar hakkında TCK’nın 73/1-4 ve CMK’nın 223/8. maddeleri gereğince ayrı ayrı düşme

Kişilerin huzur ve sükununu bozma ile haberleşmenin gizliliğini ihlal suçlarından sanıklar hakkındaki davaların şikayet yokluğu nedeniyle düşmesine ilişkin hükümler, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
1-İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 16.09.2015 tarihli iddianamesi ile “Yukarıda açık kimlik adresi belirtilen şüpheli …’nın … Film Müzik Yapım şirketinin yetkilisi olduğu, şüpheli …’nin … Film yetkilisi oldukları, suça konu … 2 isimli filmde şikayetçi …’nin … nolu telefon hattını izni olmadan filmde kullanıldığı, bu nedenle özel hayatın gizliliği ve kişilerin huzur sükununu bozduğundan bahisle şikayetçi olmuş, şüphelilerin savunmasında telefon numarasının kasıtlı olarak film sahnesine konulmadığını hata sonucu konulduğunu, şikayetçi rahatsız edilmiş olsa idi ve bunu kendilerine bildirmeleri sorununda 3 saniyelik görüntü kaydının buzlanmasının mümkün olduğunu, suç işleme kasıtlarının olmadığını beyan etmiş, bunun üzerine Cumhuriyet Başsavcılığımızca 2014/117884 soruşturma evrakı üzerinden şüphelilerin üzerine atılı özel hayatın gizliliği ihlal ve huzur sükunun bozmadığından bahisle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, bu karara şikayetçi tarafından itiraz edildiği, İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliği 2015/1836 değişik iş kararı ile kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılmasına karar verildiği kararı anlaşıldığı, bu nedenle dava açmak zarureti doğduğu…” biçimindeki ibarelere dayalı olarak sanıklar hakkında kamu davası açıldığı, iddianamede 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 123/1, 53/1, 132/2. madde ve fıkralarının sevk maddesi olarak gösterildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemelerce bir yargılama faaliyetinin yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için, yargılamaya konu edilecek eylemle ilgili usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunmalıdır. Nitekim, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 170/4. madde ve fıkrasında, “İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır.” ve aynı Kanun’un 225/1. madde ve fıkrasında, “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.” düzenlemelerine yer verilmiş olup, iddianamede, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiilin ya da fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir tereddüte yer bırakmayacak biçimde açıklanması ve açıklanan fiil ve faili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilmesi gerekir.
Yargılamaya konu somut olayda; sanıklara yüklenen ve suç oluşturduğu kabul edilen eylemlerin neler olduğundan bahsedilmeksizin sadece tarafların iddia ve savunmalarına ilişkin ifadelerine ve soruşturmanın geçirdiği aşamalara yer verilerek sanıkların sevk maddelerine göre cezalandırılmasını isteme şeklindeki iddianamenin, eylemler açıklanmadığı için suç yükleme niteliğinde sayılamayacağı, dolayısıyla anılan belgenin hukuken iddianame niteliğini taşımadığı gözetilip, sanıklar hakkında usulüne uygun dava açılmasının sağlanması gerekirken, yargılamaya devamla yazılı şekilde hükümler kurularak, 5271 sayılı CMK’nın 225/1. madde ve fıkrasına uyulmaması,
2-Kabul ve uygulamaya göre de:
a)Sanıkların savunması alınmadan karar verilmesi suretiyle CMK’nın 191 ve 193. maddelerine uyulmaması,
b)Mağdurun kişisel veri niteliğindeki cep telefonu numarasının rızası dışında yayımlanması eyleminin, TCK’nın 132. maddesindeki haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunu değil, soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olmayan TCK’nın 136/1. madde ve fıkrasındaki verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu oluşturacağı ve 04.09.2014 havaleli şikayet dilekçesinde sanıkların eylemlerinden dolayı mağdurun rahatsız edilmesinin halen devam ettiği açıklanıp, iddianamede suç tarihinin 2014 olarak gösterildiği dikkate alınmaksızın, mağdurun şikayet tarihi itibariyle rahatsız edildiğine dair iddialarının doğru olup olmadığına yönelik hiçbir araştırma da yapılmadan, suç tarihi 12.02.2009 olarak kabul edilip, yasal ve yeterli olmayan yazılı gerekçelerle kişilerin huzur ve sükununu bozma ile haberleşmenin gizliliğini ihlal suçlarından şikayet yokluğu nedeniyle düşme kararı verilmesi,
c)Suç tarihinin 12.02.2009 olarak kabul edilmesi karşısında, 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin, “31/12/2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibarıyla adlî para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı; a) Soruşturma evresinde, 04/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesindeki şartlar aranmaksızın kamu davasının açılmasının ertelenmesine, b) Kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine, c) Kesinleşmiş olan mahkûmiyet hükmünün infazının ertelenmesine, karar verilir.” hükmü gereğince değerlendirme yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, sair yönleri incelenmeksizin hükümlerin bu nedenlerle 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 08.05.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.