Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2018/8048 E. 2019/5287 K. 18.04.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/8048
KARAR NO : 2019/5287
KARAR TARİHİ : 18.04.2019

Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi

Taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçundan sanık …’nin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 61. maddesi dikkate alınarak 89/4 ve 62. maddeleri gereğince 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair İzmir 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 21/06/2018 tarihli ve 2017/168 esas, 2018/653 sayılı kararına karşı yapılan itirazın kabulü ile anılan kararın kaldırılmasına ilişkin İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 06/09/2018 tarihli ve 2018/2297 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22/01/2013 tarihli ve 2012/10-534 esas, 2013/15 sayılı kararı uyarınca, itiraz merciinin yapacağı incelemeyi sadece 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesinin 6. fıkrasında yer alan suça ve sanığa ilişkin objektif (nesnel) uygulama koşullarının var olup olmadığı ile sınırlı olarak değil, hem maddi olay hem de hukuki yönden yapması gerektiği yönündeki açıklamaları ile;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 02/06/2015 tarihli ve 2013/12-623 esas, 2015/187 sayılı kararında “…..Bu açıdan taksirli suçlarda ancak kasıtlı suçlarda uygulanması mümkün olan 61/1. maddenin (b) bendinde yer alan “suçun işlenmesinde kullanılan araçlar”, (f) bendinde yer alan “failin kasta dayalı kusurunun ağırlığı” ve (g) bendinde yer alan “failin güttüğü amaç ve saik” ölçütleri kullanılamaz.
Öte yandan 5237 sayılı TCK’nun “Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3. maddesi uyarınca işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında “orantı” bulunması, böylelikle suç işlenmesiyle bozulan toplum düzeninde adaletin sağlanması için suç işleyen kimseye uygulanacak yaptırımın haklı ve ölçülü olması gerektiği de göz önünde bulundurulacaktır.
Bu nedenlerle taksire dayalı kusurun ağır olduğu durumlarda alt sınırdan uzaklaşılarak, hafif olduğu durumlarda ise alt sınırdan veya alt sınıra yaklaşılarak temel ceza tayin edilmesi isabetli bir uygulama olacak ise de, bundan herhalde ağır kusurlu fail hakkında en üst hadden, hafif kusurlu fail hakkında ise alt hadden ceza tayin edilmesi gerektiği sonucu çıkarılmamalı, TCK’nın 61/1. maddesindeki olaya uyan diğer ölçütler ve “orantılılık” ilkesi bir bütün halinde değerlendirilerek haklı ve ölçülü bir ceza belirlenmelidir…..” şeklindeki açıklamaları nazara alınarak yapılan incelemede;
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz halinde merciince yapılacak incelemenin kapsamının, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının 5271 sayılı Kanun’un 231/6. maddesinde yer alan suça ve sanığa ilişkin objektif (nesnel) uygulama koşullarının yanı sıra maddi olay açısından da yapılması noktasında bir tereddüt bulunmayıp, hukuki incelemenin kapsamının irdelenmesi gerektiği, buna göre yargılama araçlarının belirli bir biçimde takdir edilmelerinden kaynaklanan değerlendirme hataları olarak tanımlanabilecek hukukî yanılgılar, ancak başka bir merci tarafından ve yasa yolu başvurusuyla açılan bir talî muhakeme ile giderilebilecek ise de, diğer koşulların mevcut olması ve sonucu herhangi bir etkisi olmaması kaydıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına özgü olarak ve bu kararın hukuki niteliği gereğince askıda kalan hükmün açıklanması halinde giderilebilecek hukuki yanılgıların itiraz merciince değerlendirilerek hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kaldırılmasında hukuki yarar bulunmadığı,
Kaldı ki somut dava dosyası kapsamında, taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçundan dolayı sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karara, sanık müdafii tarafından yeterli gerekçe belirtilmeksizin kanunda öngörülen cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak tayin edilmesi nedeniyle itiraz edilmesi üzerine, merciince cezadan alt sınırdan uzaklaşmayı gerektirecek bir neden bulunmadığı, sanığın aynı suçu kasıtla işlemiş olması halinde daha az ceza alabileceği dikkate alındığında 5237 sayılı Kanun’un 61. maddesine uygun hüküm kurulmadığından bahisle yapılan itirazın kabulü ile bahse konu mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmiş ise de, mahkemesince Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 02/06/2015 tarihli kararında da belirtildiği üzere taksirli suçlarda ancak kasıtlı suçlarda uygulaması mümkün olan 5237 sayılı Kanun’un 61/1. maddenin (b) bendinde yer alan “suçun işlenmesinde kullanılan araçlar” ve (g) bendinde yer alan “failin güttüğü amaç ve saik” ölçütlerinin kullanılamayacağı dikkate alınmadan takdiren alt sınırdan uzaklaşılarak karar verilmekle birlikte, yine anılan Kanun’un 61. maddesinin (f) bendinde yer alan “failin taksire dayalı kusurunun ağırlığı” ölçütü kapsamında failin asli kusurlu olması dikkate alınıp alt sınırdan bir miktar uzaklaşarak karar verildiği ve bahse konu karara suçun sübutu veya hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilebilme koşullarının oluşmadığından bahisle itiraz edilmediği nazara alınmadan, merciince yapılan itirazın reddi yerine, yazılı şekilde kabulü ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın kaldırılmasına karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309.maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü 14.11.2018 gün ve 94660652-105-35-13921-2018- kyb sayılı yazılı istemlerine müsteniden ihbar ve mevcut evrakı tevdi kılınmakla;
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Kanun yararına bozma talebine atfen düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına göre yerinde görüldüğünden, İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 06/09/2018 tarihli ve 2018/2297 değişik iş sayılı kararının CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına, dosyanın gereği için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 18/04/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.