Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2018/5456 E. 2018/12186 K. 17.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/5456
KARAR NO : 2018/12186
KARAR TARİHİ : 17.12.2018

Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
Dava : Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat
Hüküm : Davanın reddine

Davacının tazminat talebinin reddine ilişkin hüküm, davacı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan incelemeye, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre, davacının sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
5271 sayılı CMK’nın tazminat istemenin koşulları başlığını taşıyan 142. maddesinde; “Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde” bulunulabileceği hükme bağlanmış, 466 sayılı Kanunun 2. maddesinde ise; “zarar veren işlemlerin yapılmasına esas olan iddialar sebebiyle haklarında açılan dâvalar sonunda verilen kararların kesinleştiği veya bu iddiaların mercilerince karara bağlandığı tarihten itibaren üç ay içinde,” uğranılan zararın tazmininin istenebileceği belirtilmiştir. 466 sayılı Kanundaki bu düzenleme nedeniyle, tazminat istemine konu davaların esasıyla ilgili verilen kararların kesinleşmesi veya verilen kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararların kesinleşmesinden itibaren dava açma süresinin başlayacağı kabul edilmiş, yerleşik uygulama bugüne kadar da bu şekilde sürdürülmüştür.
Ancak asıl davanın sonucuna bağlı olmayan ve asıl davada verilecek kararları etkilemeyecek talepler yönünden mutlaka davanın esasıyla ilgili verilen karar veya hükmün kesinleşmesi zorunlu olmayıp, 5271 sayılı CMK’nın 141/3. maddesinde düzenlenen hakim ve savcının eylemlerinden ötürü tazminat istemine dayalı talepler açısından da asıl davanın sonucunu beklemeye gerek bulunmamaktadır. Davacının tazminat talebinin reddine ilişkin hüküm, davacı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan incelemeye, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre, davacının sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
5271 sayılı CMK’nın tazminat istemenin koşulları başlığını taşıyan 142. maddesinde; “Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde” bulunulabileceği hükme bağlanmış, 466 sayılı Kanunun 2. maddesinde ise; “zarar veren işlemlerin yapılmasına esas olan iddialar sebebiyle haklarında açılan dâvalar sonunda verilen kararların kesinleştiği veya bu iddiaların mercilerince karara bağlandığı tarihten itibaren üç ay içinde,” uğranılan zararın tazmininin istenebileceği belirtilmiştir. 466 sayılı Kanundaki bu düzenleme nedeniyle, tazminat istemine konu davaların esasıyla ilgili verilen kararların kesinleşmesi veya verilen kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararların kesinleşmesinden itibaren dava açma süresinin başlayacağı kabul edilmiş, yerleşik uygulama bugüne kadar da bu şekilde sürdürülmüştür.
Ancak asıl davanın sonucuna bağlı olmayan ve asıl davada verilecek kararları etkilemeyecek talepler yönünden mutlaka davanın esasıyla ilgili verilen karar veya hükmün kesinleşmesi zorunlu olmayıp, 5271 sayılı CMK’nın 141/3. maddesinde düzenlenen hakim ve savcının eylemlerinden ötürü tazminat istemine dayalı talepler açısından da asıl davanın sonucunu beklemeye gerek bulunmamaktadır.
Davacının 31/08/2015 havale tarihli dava dilekçesinde belirttiği iddialar, hakim ve savcının eylemlerinden ötürü tazminat istemine ilişkin olup, tazminat koşullarının oluşup oluşmadığının tespiti, ceza davasının sonucuna bağlı değildir. Bu kapsamda, tazminat davasına dayanak teşkil eden soruşturma dosyasında, davacı ile ilgili kararların alınmasını sağlayan Cumhuriyet savcısı hakkında, belirtilen iddialarla ilgili adli veya idari soruşturma yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise sonucunun ne olduğu araştırılıp, bu kapsamda belirtilen konularla ilgili görevli Cumhuriyet savcısının özel amaçla hareket edip etmediği hususu açıklığa kavuşturulup, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, davanın reddine dair yazılı şekilde karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, davacının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 17/12/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.