Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2018/5057 E. 2018/10383 K. 06.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/5057
KARAR NO : 2018/10383
KARAR TARİHİ : 06.11.2018

Mahkemesi :Sulh Ceza Hakimliği

Taksirle yaralama suçu ile ilgili yapılan soruşturma sonucunda Gebze Cumhuriyet Başsavcılığının 03.04.2017 gün ve 2015/7522 soruşturma, 2017/4068 karar sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin Gebze 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 16.05.2017 gün ve 2017/1183 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 160. maddesinde yer alan “Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” şeklindeki düzenleme karşısında, Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmak zorunda olduğu, soruşturma dosyası kapsamına göre Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunun 27/12/2016 tarihli ve 8228 karar sayılı raporunda,… Hastanesinde gerçekleşen sezeryan ve bilateral tüp ligasyonu operasyonundan üç gün sonra müştekide tespit edilen kolon perforasyonu sebebiyle geçirdiği ameliyat akabinde batında distansiyon sonucu ikinci defa ameliyata alınarak eksplorasyon yapıldığı ve çekostomi uygulandığı, sonrasında … Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde subdiyafragmatik apse drenajı uygulandığı, sezeryan ve bilateral tüp ligasyonu ameliyatlarından sonra ortaya çıkan kolon perforasyonunun tıbbi kusur veya ihmalden kaynaklanmayan komplikasyon olduğunun belirtildiği anlaşılmakla, her ne kadar anılan raporda şüpheli sağlık görevlilerine atfı kabil bir kusurun bulunmadığının bildirildiği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği anlaşılmışsa da, Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 05/09/2013 tarihli ve 2012/19402, esas, 2013/19286 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere taksirle işlenen suçlardan dolayı kusurluluk değerlendirmesinin ancak mahkeme hakimi tarafından yapılabileceği, kusurun belirlenmesi normatif bir değerlendirmeyle mümkün olmakla birlikte, konunun teknik bilgiyi gerektirmesi, hakimin hukuk bilgisiyle sorunu çözemeyeceği durumlarda, bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiğinde dahi, bilirkişinin inceleme yetkisi kusurlulukla ilgili olmayıp, işin tekniği ve norma aykırı davranışın belirlenmesi ile sınırlı olacağı, bilirkişi raporlarının mahkemeyi bağlayıcı değil, delilleri değerlendirme vasıtalarından biri olduğu, mahkemelerin gerekçelerini açıklamak suretiyle bilirkişi raporlarına itibar edip etmeme hususunda takdir ve değerlendirme hakkına haiz bulunduğu, bilirkişi tarafından münhasıran hakimin yetkisinde bulunan kusurluluk konusunda herhangi bir değerlendirme yapılmaması gerekmekle birlikte, bu yöndeki bir değerlendirmenin de hakimi bağlayıcı bir yönünün bulunmadığı, kaldı ki 31/07/2004 tarihli ve 25539 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Adlî Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliği’nin 15. maddesi uyarınca, tahkikat dosyaları üzerinde incelemeler yaparak kusur oranı tespit etme yetkisinin sadece Trafik İhtisas Dairesine ait olduğu, somut olayda Adli Tıp 2. İhtisas Kurulundan alınan raporun uyuşmazlığa ışık tutacak nitelikte bulunmadığı ve Adlî Tıp Genel Kurulundan rapor alınması gerektiği gibi, 5271 sayılı Kanun’un 67. maddesinin beşinci fıkrası gereğince ilgililerin itirazlarının bildirilmesi için istemde bulunabilmelerini sağlamak üzere söz konusu Adli Tıp Raporunun tebliğ edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği, müştekinin geçirdiği sezeryan ve bilateral tüp ligasyonu operasyonu sonrasında gerçekleşen tıbbi müdahaleler konusunda özellikle subdiyafragmatik apse drenajı uygulanmasına neden olan tıbbi gereksinimin kaynağının tespiti hususunda Yüksek Sağlık Şurası da dahil olmak üzere üniversitelerin tıp fakülteleri veya eğitim veren devlet hastanelerinden de görüş alınarak soruşturmanın buna göre sonuçlandırılması gerektiği gözetilmeden, yapılan eksik soruşturma sonucu verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yapılan itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi gereğince Gebze 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 16/05/2017 tarihli ve 2017/1183 değişik iş sayılı kararının bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 16.08.2018 gün ve 94660652-105-41-6729-2018-kyb sayılı yazılı istemlerine müsteniden ihbar ve mevcut evrak tebliğ kılınmakla;
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Müşteki …’in … Hastanesinde gerçekleştirilen sezaryen ve bilateral tüp ligasyonu operasyonu ardından taburcu edildiği ve operasyondan üç gün sonra şiddetli karın ağrısı ve şişkinlik şikayeti ile tekrar aynı hastaneye başvurduğu, çekumda kolon perforasyonu tespitiyle operasyona alındığı, bu operayondan iki gün sonra da şikayetlerinin devam etmesi üzerine yeniden operasyona alındığı, operasyon sonrası süreçte müştekinin tedavisine …. Üniversitesi…Eğitim ve Araştırma Hastanesinde devam edildiği, müştekinin …Hastnaesindeki tedavi ve uygulamaların hatalı olduğu düşüncesiyle sorumlulardan şikayetçi olarak Gebze Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığı başvuruyu takiben yürütülen soruşturma kapsamında, Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu marifetiyle tanzim ettirilen 14/12/2016 tarihli raporda özetle müştekinin tedavisine katılan sağlık görevlilerinin uygulamalarının tıp bilimince kabul edilmiş genel kurallara uygun olduğunun ve ilgili sağlık görevlilerine atfedilebilecek bir kusur bulunmadığının belirtilmesine rağmen, somut olayda Adli Tıp 2. İhtisas Kurulundan alınan raporun uyuşmazlığa ışık tutacak nitelikte bulunmadığı ve Adlî Tıp Genel Kurulundan rapor alınması gerektiği gibi, 5271 sayılı Kanunun 67. maddesinin beşinci fıkrası gereğince ilgililerin itirazlarının bildirilmesi için istemde bulunabilmelerini sağlamak üzere söz konusu Adli Tıp Raporunun tebliğ edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği, müştekinin geçirdiği sezeryan ve bilateral tüp ligasyonu operasyonu sonrasında gerçekleşen tıbbi müdahaleler konusunda özellikle “subdiyafragmatik apse drenajı” uygulanmasına neden olan tıbbi gereksinimin kaynağının tespiti hususunda üniversitelerin tıp fakülteleri veya eğitim veren devlet hastanelerinden de görüş alınarak soruşturmanın buna göre sonuçlandırılması gerektiğinin gözetilmediği anlaşılmakla,
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 173. maddesinin 3. fıkrası hükmü gereğince, şüpheliler hakkında taksirle yaralama sokma suçundan eksik incelemeye dayalı olarak verilen Gebze Cumhuriyet Başsavcılığının 03/04/2017 tarihli ve 2015/7522 soruşturma, 2017/4068 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii Gebze 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 16/05/2017 tarihli ve 2017/1183 değişik iş sayılı kararı kararında isabet görülmemiş olup,
Kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına nazaran yerinde görüldüğünden, Gebze Cumhuriyet Başsavcılığının 03/04/2017 tarihli ve 2015/7522 soruşturma, 2017/4068 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin Gebze 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 16/05/2017 tarihli ve 2017/1183 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca isteme uygun olarak BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde Sulh Ceza Hâkimliğince yapılmasına, dosyanın gereği için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 06/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.