Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2018/5045 E. 2018/10334 K. 05.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/5045
KARAR NO : 2018/10334
KARAR TARİHİ : 05.11.2018

Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
Dava : 466 sayılı Kanun gereğince tazminat
Hüküm : Davanın reddine

Davacının tazminat talebinin reddine ilişkin hüküm, davalı vekili ve davacı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Davacının tutuklandığı tarih itibariyle davanın 466 sayılı Kanun hükümlerine dayalı tazminat istemine ilişkin olduğu, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 23.03.2010 tarih, 2009/256 Esas, 2010/57 sayılı kararında, 466 sayılı Kanunun 2/1. maddesindeki üç aylık sürenin başlangıcı için 21.04.1975 tarih, 3-5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına atıf yapılarak kesinleşen karardan davacının haberdar olmasının arandığı, Dairemizce benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 06.05.2014 tarih, 2014/141 Esas, 2014/229 sayılı kararında da belirtildiği üzere kararların Yazı İşleri Yönetmeliğine göre süresinde tebliğ edilip kesinleştiği tarihten itibaren her halükarda on yıl, kesinleşmiş kararların tebliğinden itibaren ise üç ay içinde tazminat davalarının açılması gerektiği, bu açıklamalar kapsamında tazminat davasının dayanağı olan Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 05.08.2010 tarih, 2008/155 Esas, 2010/553 sayılı kararının Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 20.04.2011 tarihli ilamıyla onanması suretiyle kesinleştiği, onama ilamının 27.04.2012 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, bu suretle davacının hakkında verilen kararın kesinleştiğinden haberdar olduğu, buna karşın tazminat davasının, 466 sayılı Kanunun 2/1. maddesinde öngörülen üç aylık süre geçtikten sonra 25.03.2014 tarihinde açıldığı dikkate alınarak, davanın süresinde açılmaması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, tutuklama işleminin yapıldığı tarihte yürürlükte olmayan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununa göre değerlendirme yapılarak yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi, gerekçesi itibariyle yanlış, sonucu itibariyle doğru kabul edilmiş,gerekçeli karar başlığında, ”Dava” yerine ”Suç”, ”466 sayılı Kanun gereğince tazminat” olan dava türü yerine ”5271 sayılı CMK.nun 141. maddesine göre tazminat” yazılmış ise de, bu hususların mahallinde düzeltilebilmesi mümkün görülmüştür.
Yapılan incelemeye, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre davacının tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Davanın tümüyle reddedilmesi karşısında, kendisini vekil ile temsil ettiren davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı olup, davalı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda, aynı Kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden hüküm fıkrasına ”Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 3.000 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı … Hazinesine verilmesine” şeklinde bir bent eklenmesi suretiyle hükmün, isteme uygun olarak DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 05.11.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.