Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2018/4981 E. 2018/11365 K. 28.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/4981
KARAR NO : 2018/11365
KARAR TARİHİ : 28.11.2018

Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Özel hayatın gizliliğini ihlal
Hüküm : CMK’nın 231/11. maddesine göre açıklanan; TCK’nın 134/2,62/1, 53/1-2-3. maddeleri gereğince mahkumiyet

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanığın, 01.05.2012 tarihinde işlediği sabit görülen özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dolayı TCK’nın 134/2, 62/1. maddeleri gereğince 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve CMK’nın 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Kırklareli 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 23.01.2014 tarihli, 2013/448 esas, 2014/52 sayılı kararının itiraz edilmeden 31.01.2014 tarihinde kesinleşmesinin ve kesinleşme tarihinden itibaren 5 yıllık denetim süresinin başlamasının ardından, Kırklareli 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 07.05.2015 tarihli, 2015/202 esas, 2015/563 sayılı kararı ile 17.02.2015 tarihinde işlediği sabit görülen trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan dolayı TCK’nın 179/3. maddesi yollamasıyla aynı kanunun 179/2, 62, 50/1-a, 52/2-4. maddeleri gereğince 3.000,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin mahkumiyet hükmü 17.06.2015 tarihinde kesinleşen sanık hakkında, denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlemesi nedeniyle ihbarda bulunulmasını müteakip, duruşma açılarak, sanığın savunması alınıp, 23.01.2014 tarihli hükmün CMK’nın 231/11. maddesi gereğince açıklanmasına ilişkin Kırklareli 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 15.12.2015 tarihli, 2015/383 esas, 2015/600 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
1- Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 141 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 34. maddeleri uyarınca bütün mahkeme kararlarının, karşı oy da dahil olmak üzere gerekçeli olarak yazılması zorunludur. Gerekçe, hükmün dayanaklarının, akla, hukuka ve dosya içeriğine uygun açıklanmasıdır. Ceza Muhakemesi Kanununun 230. maddesinde ise hükmün gerekçesinde, iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin yazılması, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça ifade edilmesi, suç oluşturduğu kabul edilen eylemin gösterilmesi, bunun nitelendirilmesinin yapılması, Ceza Kanunu’nda öngörülen sıra ve esalara göre cezanın ve ayrıca cezaya mahkumiyet yerine veya yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi, cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine ya da ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususa ilişkin istemlerin kabul veya reddine dair dayanakların gösterilmesinin zorunlu olduğu belirtilmiştir. Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, yasa koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açacaktır. Bu itibarla keyfiliği önlemek, tarafları tatmin etmek, sağlıklı bir denetime olanak sağlamak bakımından, hükmün gerekçeli olmasında zorunluluk bulunmaktadır. Hükmün gerekçeyi ihtiva etmemesi ise 1412 sayılı Kanunun 308/7 ve 5271 sayılı CMK’nın 289/1-g bendi uyarınca hukuka kesin aykırılık halini oluşturacaktır.
Yerel mahkemece, bu ilkelere uyulmadan, sanığın suç oluşturduğu kabul edilen eyleminin ve suçun unsurlarının nelerden ibaret olduğu, hangi nedenle hangi delillere üstünlük tanındığı tartışılıp değerlendirilmeksizin, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın kaldırılması ve hükmün açıklanması nedenlerinin ifade edilmesiyle yetinilerek, yasal gerekçeden yoksun şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,
2- Kabul ve uygulamaya göre de:
Özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun TCK’nın 139/1 ve CMK’nın 253/1-a madde ve fıkraları gereğince uzlaşmaya tabi suçlardan olduğu gözetilmeksizin, soruşturma evresinde CMK’nın 253. maddesi uyarınca uzlaştırma işlemleri yerine getirilmeden dava açılması, yargılama aşamasında da aynı Kanun’un 254. maddesi gereğince bu eksikliğinin giderilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, sair yönleri incelenmeksizin hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 28.11.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.